Eski toplumdan... Günümüze...
17.03.2003
Teknoloji
üstünü ABD, dünyayı yeniden pay etme ve petrol alanlarına tam olarak sahip olma
hedefi doğrultusunda Irak'a karşı uzun bir zamandır saldırı hazırlığı içinde.
Şimdiki ABD
yönetiminin bu barbar hedefe aracı kılmaya çalıştığı Türkiye'nin
parlamentosundaki tezkere oylaması bir noktayı berrak bir şekilde yeniden
ortaya çıkardı: Teknolojik üstünlüğün de göstergesi olan maddi zenginlik ve
kimi ekonomik çıkar bir yana; insan haysiyeti ve onun yurt düzeyindeki toplamı
olan ulusal onur bir yana!
Tezkere'nin
reddini, insan kanı akıtma ve savaşı reddetmek olarak kavrayanlar; insan
haysiyetine ve onuruna sahip çıkanlar, şimdi artık küçümsenmeyecek bir güç
oluşturmaktadır.
Türkiye'nin
mutluluğunu, "Avrupa ülkelerindeki ulusal gelir düzeyine
çıkabilme" hedefine endekslenmiş yazılarla formüle eden ve
dolayısıyla savaşın bile getirilerini kuyumcu terazisinde tartmaya çalışan
yazarlar, birey ve topluluk mutluluğunun, yalnızca maddi servetler ve
teknolojik üstünlüklerde değil, her şeyden önce, insana özgü öteki değerlerde
zemin bulduğunu göremiyor veya göstermek istemiyorlar.
Unutmayalım
ki kişi başına düşen gelir düzeyi bakımından örnek alınan Avrupa ülkeleri ve
ABD yurttaşlarının, dünyanın en mutlu insanları oldukları henüz ispatlanmış
değildir!
İspatlanacak
gibi de görünmüyor!
Küresel
dönemin yeni peygamberlerinden Bay Hardt ve Bay Negri de,
başka noktalardan yola çıkarak benzer 'maddiyatçı' sonucu çok
yineledikleri "muazzam servetler'' gibi sözlerle
gerekçelendirmektedirler.
Kendisinden
politik sonuçlar da çıkarılan bu 'muazzam servet' sözlerinin içinde
gizli olduğuna inanılan değerler, gerçekte, toplum tarihinde yalnızca görece
özellikleri bakımından anlam taşımaktadırlar.
Aslına
bakılırsa, birey olarak insanın tarihi, onun ana rahmine düşme koşullarının
yaratılması öncesinden itibaren, aidi olacağı ve olamayacağı önceden saptanmış
olan toplum birimlerine karşı hak ve yükümlülüklerden oluşmuş belirleyici
ilişkilerin yeniden ve yeniden düzenlenmesi bileşik süreci toplamından oluşur.
Bu toplam süreçte durmaksızın konumlanışını değiştiren "birey",
topluluğun bir parçası olduğuna göre, toplumsal tarih, bireyin aidi olduğu
toplum birim ile aidi olmadığı toplum birim arasındaki (dolayısıyla bir öteki
birey arasında ki), özünde, yiyecek ve cinselliğe ilişkin temel paylaşım
ilişkilerinin düzenlenmesi sürecinin toplamından başka bir şey değildir.
Bu tarihsel
süreçte, paylaşımın biçimi öne çıkar. Bir asır önceki insanın 'yiyecek' ve
'cinsellik' doyum kavramlarından anladığı ile şimdiki torunlarının bu olguları
algılayış ve yaşayış derinliği çok farklı olmakla birlikte, üleştirilme isteği
bakımından ana çizgilerde en küçük bir değişiklik yaşanmaz.
Toplumsal
düzenlenişin yeni baştan şekillenmesi sürecinin, her şeyden önce, toplumun
ekonomik üretim biçimlenişinin irdelenmesiyle tanımlanabileceği savından yola
çıkan çabalar başarısız olmuştur. En büyük teorileri ortaya çıkardığını sanan
yakın tarihin bu yanılgısı, Sovyetler Birliği sisteminin çöküşüyle de tam
olarak noktalanmıştır.
Şimdiki 'küresel' görüntüye
ilişkin tanıtıcı bilgiler sunulurken dayanılan ve öteki bütün değer kavramları
gibi ancak görece özelliğiyle anlam
kazanan 'muazzam' ve 'servet' kelimeleri, toplum tarihi
içine yayılarak ele alındığında, son derece yavan ve güçlü kabuk altında zayıf
yineleme sözcükleri haline dönüşürler. İfade edişin anlatım vurgusuna karşın,
bu kavramlar, tarihsel boyutta güçsüz geçici sığıntılar ve soyut retorikler
olmak ötesine gidemezler; kullanıcılarına da, bu özelliklerinin analizdeki darlaştıcı
sıkıntılarını her an yaşatırlar; tarih boyutları açısından analizin tanımlayıcı
etmenleri olmak özelliğini yitirmiş, zayıf sıfatlar halini alırlar: Altı bin
yıl önceki eski Sümer toplumunda, verimli bir tarla ile bakır çapa, üç ağaç
parçasından yapılı bir saban, bakımlı bir öküz ile güçlü bir eşek, ne muazzam
servetler olarak değerlendirilmişti!
Toprak -
öküz ve eşek reformu
Sümer
yerleşim birimi Uruk'un yöneticisi Urukagina'nın, topluluğunun desteğini
de alarak eski kurallara geri dönen ve konusu daha çok "toprak, öküz,
eşek" olan reformlarını tarih yazıcıları 4000 yıl önceki kil tablet
kayıtlarında büyük bir zevkle şöyle anlatıyorlardı:
“Canının
istediği en verimli tarlaları kendisine ayıran Yönetici (Ensi)'nin topraklarını
sürmek için tanrılara ait tapınak öküzleri kullanılıyordu. Papazlar, eşek ve
öküzlerin en iyilerini alıyorlardı. Papazlar buğdayları, Ensi’nin adamlarına
dağıtıyorlardı; herhangi bir köyde, yoksul bir kadının bahçesindeki ağaçları
kesiyor, meyvelerini topluyorlardı. Bir ölüyü mezarına koyduğumuzda, papaz,
yedi fıçı bira, 420 ekmek, 120 ölçü buğday, bir elbise, bir yatak, bir yastık
alıyordu.”
Birkaç asır
sonra, bu kez Urnammu, adalet namına ''bir şekel'lik insan, bir
mana'lık insana teslim edilmedi, 250 gramlık gümüşü olan 500 gram gümüşü olanın
egemenliğine bırakılmadı" derken toplumsal dağılım bakımından ne
muazzam bir övünç duymaktaydı!
6000 yıl
kadar önce, kil kalıp içerisine dökülen ilk bakır kazma ve çapa, toprağın
kullanımında ne muazzam bir teknik gelişme yaratmıştı!
Öküzün
sabana koşulması, kil kap-kacak imalatını aniden beş katına çıkaran döner
kasnağın ortaya çıkarılması da muazzamdır!
Sümer
insanı, bu nedenle olsa gerek, 'kazma', 'çapa' ve 'saban'ın
yaratıcısı tanrılara asırlar boyunca ilahilerle şükretmiş, bu buluşların
yaratıcısı Enlil, Enki, İnanna isimli tanrı ve tanrıçaların
sunaklarını kurbanlardan eksik etmemiştir.
Yalnızca
iki asır önce buhar kazanının endüstriye ulanması; ilk buhar kazanlı gemi, ilk
lokomotif de Avrupa'da "sanayi devrimi"ne yol açmıştı.
Bütün
bunlar günümüzün "iletişim ve teknoloji" toplumu bakımından
şimdi ne kadar gerilerde kalmış, ne muazzam anlamsız değerlerler olarak
görünmektedir!
Bu nedenle,
insan toplumuna ilişkin yargıların şekilleneceği asıl alan, gidilebilen en eski
biçimiyle toplumun üleşim ilişkileri olmalıdır.
Henüz
üretim tanımayan ve sadece taş kullanabilen ve ancak taş yontabilen eski
toplum, avcılık ve yamyamlık döneminde de üleşim kurallarına sahipti. 4000 yıl
önceki yazılı yasalar bu bakımdan, eski toplumun iç paylaşım ilişkilerinin
anlaşılmasını sağlayan önemli belgelerdir.
Eski
toplumun ve onun temel değerlerinin günümüzden uzak olduğu düşüncesi bir
yanılgıdır. Modern toplumunun bütün temel direkleri, eski toplumdan
devralınmış, dönüşmüş yeni toplumun mihenk taşları olarak varlığını korur.
Toplumsal
süreçte görece hızlı yıpranan birey – toplum birim ve birey ile
bir öteki birey arasındaki verili ilişkilere karşı; bu ilişkilerin hukuki
düzenleyicisi olan yasaların ve yasa tanımını ifade eden anlatım dilinin görece
ağır dönüşen fenomenlerden biri olmasının doğurduğu paradoksal görüntüyü, tüm
azametli ayrıntılarıyla devletler arası diplomatik ilişki yaptırımlarında da
izlemeye devam ederiz.
Günümüzden
5000 yıl önce, kerpiç surların çevrelediği bir Sümer yerleşimindeki doğu ve
batı kapılarının gerçek kilitlerinin gerçek anahtarını, 'şehri' birkaç yüz
yurttaşı ile muhasaraya almış gal-lu-gal (büyük-adam-büyük)'e uzatıp vermek kan
dökülmeden teslim olmanın ve bu şekildeki bir zoraki barışın devamının şart
göstergesiydi.
Şimdi o,
günümüzün modern seremonilerinde, gümüş tepsi içinde sunulan şehrin altın
anahtarı olarak kendini sürdürmeye devam eder.
Toprağını
çiğnetmeyen, düşmanını evinin eşiğine bastırmayan eski toplum, şimdi konuk
cumhurbaşkanının uçak kapı eşiğine değin uzatılan kırmızı diplomatik halıyla
kendisini bize bağlar.
Kanun
dilinin uzmanlık gerektiren ağdalı yapısı ve onun genel olarak toplumsal
gelişmeyi geriden, yaşlı adımlarıyla takip etmeye çalışırken tutunduğu baston
sözcükleri hala koruyan bugünkü hukuk dili, günümüz ile eski toplum arasında
uzanan yolda yürümemize yardımcı olan geçiş merdiveni görevi üstlenir.
Modern
dünyanın devralıp sürdürdüğü, dili ve çerçevesiyle, kanun düzeneğinin ilk
yazılı biçimlerinin yaratıcıları, elimizdeki kil tablet çözümlemelerine göre
Sümerler olmuştu. Bu tabletler, bir yandan, kanun yazıcılığının biçimsel form
mirasının adım adım izlenmesini olanaklı kılarlar. Öte yandan da, hak ve ödev
ilişkilerinin paylaşım kısmının kayıt altına alınması olan yazılı eski yasalar,
toplum birimin iç ayrışmasını, bireyin andaki hak ve yükümlülük görüntülerini
en iyi şekliyle bize sunarlar.
Yasa koyucu, yasa koyma gerekçesi olan gerçek çelişmelerin adını anmış olduğu için, tarihsel gelişme süreci içinde verili insan topluluğunun bütünlük ve parçalanışını ve sonra yeniden şekillenişini yasalar kadar gerçekçi anlatan çok az metin bulunur.
Urukagina yasaları
Günümüzden
4350 yıl kadar önce yazılmış ve elimize ulaşıp çözümlenebilmiş ilk yazılı yasa
tableti olma özelliğini koruyan Urukagina yasalarıdır. Urukagina'nin 4350
yıl önceki toplumunun gerçek sorunlarını; iç ayrışmasını ve Urukagina'nın
gerçekleştirdiği değişiklikleri, daha doğrusu eskiye geri dönerken karşılaştığı
yeni yapılanmanın görüntülerini yasa-koyucunun duygularıyla ve o toplumda
yaşarcasına incelemek, çelişme kaynaklarının anlaşılabilmesi yönünden de değer
taşır.
Yasanın bir
bölümü şöyledir:
''Kral'ın
altında bulunan (yurttaşlardan) bir kişinin iyi bir eşeği doğarsa,
onun yöneticisi ona 'eşeği alacağım' derse,
onun yöneticisi ona 'eşeği alacağım' derse,
yönetici
eşeği almak üzere iken,
o (yurttaş)
kişi, (yöneticiye) gönlümü hoşnut edecek kadar gümüşü tart, derse;
veya son gün, 'eşeği vermeyeceğim' derse,
yönetici, canı istediği gibi onu dövmesin!
veya son gün, 'eşeği vermeyeceğim' derse,
yönetici, canı istediği gibi onu dövmesin!
Bir büyük
(zengin) adamın evi,
bir adamın (yurttaşın) evi ile bitişikse,
o büyük (güçlü, zengin) adam onu (satın) alayım derse,
o (yurttaş) kişi, gönlümün istediği kadar gümüş tart,
benim evimin değeri kadar bana arpa (ver), derse,
veya evi vermez ise,
o zaman büyük adam (amir) kralın altındakini (küçük adamı) zorlamayacaktır.''
bir adamın (yurttaşın) evi ile bitişikse,
o büyük (güçlü, zengin) adam onu (satın) alayım derse,
o (yurttaş) kişi, gönlümün istediği kadar gümüş tart,
benim evimin değeri kadar bana arpa (ver), derse,
veya evi vermez ise,
o zaman büyük adam (amir) kralın altındakini (küçük adamı) zorlamayacaktır.''
Buharlı
lokomotifi, şimdi taş balta, saban, kazmanın yanında müzelere yerleştirmiş olan
modern toplum, gerçekten de 5000 yılda 'muazzam servet'ler yaratmış
durumdadır.
Modern
toplumun paylaşım ilişkileri bakımından aldığı muazzam yola gelince, bu bir arpa
boyunu geçmez!
İnanmayan, 'eşek' ve 'ev' kelimeleri
yerine 'petrol' koyup Urukagina kanun metnini yeniden okusun!
17.03.2003
Safa Kaçmaz, Moskova