23.11.2006

KUTSAL KADIN FAHİŞELİĞİ VE KUTSAL ERKEK FAHİŞELİĞİ-1


Safa Kaçmaz
27.11.04

Sümer-Babil toplumunda, İnanna veya İştar okunuşlu 'kutsal fahişe' tanrıça, Eski Ahit'de Eve, Eva, Havva haline dönüşürken, gerisinde 2000 yıldan daha eski bir tarih bırakmışa benziyor. 'Bakire' ve 'fahişe' vurgularıyla ve yüzlerce değişik isim altında tanınan sembolik kadının bu uzun evrimini eski toplumun evlilik ittifakı sistemiyle birlikte ele almalıyız.

Dumuzi veya Enkidum okunuşlu tanımların, baba mirasçısı büyük ('ilk') oğlun sınıflayıcı akrabalık nitelemesi olmasının karşısındaki kutsal kız evladı tanımlayan, Sümerce İnanna, Geştinna, Ninhurşag, Nintu. Akadcada İştar okunuşlu Astarte, Star'ı, Asurlarda Mylitta, Lilla, Lilli, Homeros İlyada'sında Clytemnestre, eski Yunan topluluklarında Leto; Heredot'ta, Demeter, Semele vb. olarak görürüz.

Tarih anlatıcı toplum birim, ittifak kurduğu karşıdaki toplum birim ile arasındaki evlilik ilişki yükümlülüğü ve hakkına bağlı olarak, kutsal varlığın cinsiyetini belirler. Sümerlerin Dumuzi veya Etena'sı, Hitit veya eski Yunan topluluklarının bazılarında erkek yönüyle Adanois, Adaniya, Dionios olarak görünürse, bazılarında da Athena, Atena olarak dişi, tanrıça özelliğiyle öne çıkar. Anlatıcı erkek toplum birim yönünden güzelliğine doyum olmayan İnanna tanrıça, onun kadın yönüyle yasayan anlatıcı erkek toplumumuza ait kadınlarla evlenen karşıdaki toplum birim erkekleri bakımından ise sakallı bir erkek tanrı idi. Bir toplum birimin onun dişi yanını, karşıdaki toplum birimin ise onun erkek yanını vurguladıkları ilahilere sahip olan sonraki nesillerin tabletlere Dummuzi’yi "ama-usumgal anna", "Ulu göğün büyük yabani annesi" olarak tanımlanması ve öte yanda İnanna'ya ait sakallı tanrı çizim bulguları bu bakımdan birbirini tamamlar. Burada eski toplumun hayal veya uydurmalarını aramanın açıklayıcı bir değeri yoktur. Eski tarihin anlatıcıları, yaşanmış ilişkileri kendi yönlerinden yansıttıkları için, her iki yanın ilahilerine sahip olan Eski Ahit yazıcıları, buradan, IHWH, Yehva, Yehova tanrı ile İnanna-Havva tanrıçasını devralmaları hiç zor olmamış olmalıdır. Kelimelerin ses değerinin alfabe harf ses değer ve yazım değişikliğine bağlı olarak yüzlerce 'değişim’e uğramış olduğunu hesaba katarak içeriksel değerler takip edilmelidir.

Sonraki tanrısal, kutsal bütün değerler, eski toplumun başlangıçtaki gerçek yapı ve kurumlarına dayanıyordu. Hıristiyanlık ve İslam’ın dayandığı Eski Ahit'in Sümer-Babil erken dönemin bozulmuş ve yeniden kurgulanmış bir tarih aktarım biçiminden başka bir şey olmaması şaşırtıcı değildir. Kutsal örtünün hemen altında eski toplumun son derece gerçek ilişki anlatımı yer alır. Musa peygamberin tanrısal yasalarının önemli bölümü, Musevi toplumun farklı göreneklerine uygun kısmi değişikliklerle, Esnunna veya Hammurabi yasalarına dayanıyordu. (1)

Dumuzi, Enkidum, baba’nın karşı toplum biriminin elinden çekip aldığı ilk, büyük oğul ise, Kutsal kadın, bakire İnanna da, yine baba toplum birimin evlilik hakkını karşı toplum birim erkeklerine devrettiği kız evladın, kadının sınıflayıcı tanımı idi. İki toplum birim, kendi erkekleri ile kendi kadınları arasındaki cinsel ilişkiyi yasaklayarak, erkeklerine karşı toplum birim kadınlarıyla, kadınlarına da karşı toplum birim erkekleriyle evlilik yükümlülüğü getirir. Bir toplum biriminde birbirinin kardeşi olan Dumuzi-Geştinna ayrımı, öteki toplum biriminde birbirinin kardeşi olan İnanna-Enkidum olarak karşılık bulur. Burada, tanımların okunuş değerinin konumuz bakımından şimdilik fazlaca önemi yoktur.
İki toplum birime ait olarak Damat ve Kayın olarak karşımızda bulunan bu iki erkek temsilci, ait oldukları toplum birimler birbirleri evlilik ittifakı kurarak 'kardeşleştiği', kardeşlik akrabalığı kurdukları için, ayni zamanda birbirlerinin 'kardeşi' ve eşdeğeri, 'ikiz'leridir de. Birbirinin elti ve görümcesi olan, Dumuzi ile Enkidum (veya Kişzidum) un karıları, iki toplum birimin kardeşleşmesi nedeniyle birbirleriyle kız kardeş akrabalık ilişkisi içinde de bulunurlar. Bu yüzden karşı toplum birimindeki kocaları Dumuzi veya Enkidum onların aynı zamanda 'erkek kardeşleriydi de. Dummuzi’nin İnanna'nın aşığı, kocası ve erkek kardeşi olarak nitelenmesi bu yüzdendir. Eski Ahit'te, Süleyman’ın Şarkılar Şarkısı’nda, genç kızlar bu yüzden nisanlı veya kocalarına ayni zamanda 'erkek kardeşim' diyordu. Eski tanrıların tanrıça karıları bu yüzden onların ayni zamanda 'kız kardeş’leri idi.

Basit bir akrabalık düzenine dayanmakla birlikte, sonraki ayrışma süreci yeterince dikkate alınmaz ise, izinin sürülmesi zor olan bu evlilik türündeki ilişkide, Sümer kavramlarıyla ifade edilirse, Dumuzi, Enkidum'un eşdeğer (ikiz) kardeşi, İnanna ise Geştinna'nın eşdeğer kız kardeşidir. Bu durumda Dumuzi ve Enkidum'un, kendi karılarına 'kız kardeş' demelerinin ve onların 'erkek kardeşi' olmalarının önünde yürürlükteki akrabalık ilişkisine dayanan kavramlar bakımından bir engel yoktu, tersine gerekli idi. Eski Ahit'te, Sara ile Abraham birbirinin hem 'erkek ve kız kardeşi' ve hem de 'karı ve kocası' olarak tanıtılmıştır. İsak'ın karısı Rebekka, hem anasının oğlu Lavan'ın 'kız kardeşi' idi, hem de anasının damadı, kendi kocası İsak'ın 'kız kardeşi'.

Bay Akurgal veya Bay Memiş'in Hitit'lerde karşılaşınca ürktükleri bu 'kardeş karı-koca'lık ilişkisinin, günümüzdeki anlamıyla biyolojik kardeşlik olgusunu tanımlamadığı açıktır. Eski toplumda yürürlükte olan akrabalık sistemi saptanmaz; 'kardeş' teriminin farklı içeriği hesaba katılmaz, eski akrabalık kavramları modern içeriği ile ele alınarak yorumlanırsa, karı koca kardeşlik akrabalık kurumu açıklanamaz. Bu tür durumlarda tikel örnekler bağıntısında 'üvey kardeşlik' gibi sonraki kurumların kurtarıcılığına sığınmak elbette kaçınılmaz olacaktır. Sümer-Babil, Hitit ve eski yunan tarihinde karşılaştığımız ve kutsal kitap anlatımları, konumuzun tikel örneklerle geçiştirilemeyecek denli yaygın bir sisteme dayandığını ortaya koyuyor.

İki toplum birim arasındaki toplu kardeşleşme, iki kadın ve iki erkek'ten oluşan dört temsilci birey arasında 'kardeş karı-koca’lık akrabalık sistemine yol açmaktaydı. Fakat şurası açıktır ki, bu akrabalık ilişkisinin sorunsuz yürüyebilmesi, ayni toplum birim aidi olan erkek ile kadın arasındaki evlilik ilişkisinin kesin olarak yasaklanmasını gerektirir. Geştinna, Dummuzi’nin toplum biriminin kutsal kadını ise, Dumuzi bu kız kardeşi ile kesin olarak evlenemez. Buna karşılık Dumuzi, ona da kız kardeş dediği İnanna ile evlenmek zorundadır, çünkü İnanna karşı yanda bulunan Enkidum'un toplum biriminin aidi olan kadının temsilcisidir. Anlaşılmaktadır ki, Sümer-Babil toplumundaki kadın-erkek evliliği ile ilgili 'kader' kavramı, başlangıçta evlilik kural’ların anlatımından başka bir şey değildi. Kader burada karşılıklı evlilikte kadın, erkek bireylerin yükümlülüğü anlatır. Bu kavramın mistik yorumu sonraki dönemlerin bir ürünü olmalı.

Birbirleriyle karı koca olan Dumuzi-İnanna çiftinin kendi aralarında kullandıkları kardeşlik kavramı ile Dumuzi-Geştinna arasında kullanılan aynı 'kardeş’lik kavramı arasında, eski toplumun bir ayırım vurgusu yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Günümüz Türkiye’sinde bile, sokakta gördüğü birisini 'kardeş'likle niteleyen birey, kendi biyolojik kardeşini de ayni 'kardeş' terimiyle tanımlamaktadır. Zaten Sümer-Babil veya Hitit toplumunda 'kardeş' akrabalık teriminde yapılmış olan bir ayrım, tarafımızdan açıklıkla bilinmiş olsa idi, Eski Ahit düzenleyicileri, Hitit ve Sümer uzmanlarımız, eski toplumun akrabalık sistemine ait kurguyu çok daha rahatlıkla yapabilirlerdi. Eski Ahit düzenleyicileri, hem Abraham'a, hem İsak'a, karılarının güzelliği dolayısıyla kendilerinin öldürülebileceği korkusuna bağlı bir gerekçe ile 'kız kardeş' dedirtmişlerdir. Fakat yine de Abraham 'Sara benim gerçekten kız kardeşimdir' diyerek, Eski Ahit düzenleyicilerini yalanlamaktan geri durmaz. Çünkü eski akrabalık sistemine göre, karısı Sara, Abraham’ın 'gerçekten kız kardeşi' idi.

Aynı toplum birime ait olma anlamındaki kandaş kardeşler arası evlilik ilişkisini yasakladığı halde, birbiriyle evli kıral ile kıraliçeyi, tanrı ile tanrıçayı, erkek ile kadını birbirinin 'erkek ve kız kardeş’i olarak tanımlamaya devam eden eski toplumun 'kardeş' kavramındaki bir kargaşadan doğabilecek zorluklara karşı imdadına, yine kendisinin yaratmış olduğu başka ayraç kurumlar yetişmiştir. Eski toplumun belirleyici ayraçlarına değinmiştik. Birbirlerinden renkler, damgalar, totem hayvan veya bitkiler yoluyla ayrılmış, ayrı kılınmış toplum birimlere ait kadın ve erkek, bu sınıflayıcı ayraçlara dayanarak hangi 'kardeş’iyle evlilik hak ve yükümlülüğü altında bulunuyor olduğunu ve hangi 'kardeş’iyle cinsel ilişki yasağına tabi olduğunu pekâlâ biliyordu. Eski toplumda bireyin soy izinin büyük önemi, evlilik hak ve yükümlülük 'kaderi'nin gerektiği gibi uygulanmasını gözetebilmek içindir de. Erkek ya da kadın, doğum öncesinden, çocuk paylaşımı olgusunun ortaya çıkmasından sonraki dönemde ise doğumunu takip eden geçiş ritüellerinden itibaren bir soy kütük sahibi olmak zorunda idi. Eski toplumda birey, bir soy kütüğüne, hayvan veya bitki totemine, bireysel veya yerleşim birim ortak tanrısına ait birisi olarak hangi 'kız kardeş’i veya 'erkek kardeş’i ile evlenmesi gerektiğini çok rahatlıkla bilir. Kendisinin bunu karıştırması halinde ise, ona 'kaderi'ni anımsatacak tanrılar ve toplum yöneticileri daima hazır bekliyorlardı.

Bireyin evlilik hak ve yükümlülüğünün kılavuzu, onun soy kütüğü, totemi, tanrısıdır. Eski toplumda varlığının belirleyen aidiyet çizgisini kaybetmediği sürece, bu birey sadece 'kardeş' kavramını kullandığı için, evlilik hak veya yükümlülüğünü şaşıracak değildir. Avustralya yerlilerinde, toplumsal alt guruplara ait erkek veya kadın, birbirlerine kardeş demiş olsun veya olmasın, öteki hangi alt gurup yani hangi totem'e ait bir kadın veya erkekle evlenebileceğini önceden biliyordu. Çünkü buna ilişkin kurallar, o dogmadan belirlenmişti. Beşik kertmesi uygulaması, böyle bir dönemin kalıntısıdır. Bunun için sıkı sıkıya ayrıştırılmış totem izinin unutulmadan sürdürülmesi yeterliydi. Bunu unutmak ise, günümüzde bireyin doğum şehrinin ismini unutması kadar olanaksızdır.
En tipik biçimiyle ve genel hatlarıyla böyle şekillenmiş olması gereken bu evlilik türünde, daha erken donemde, bu yandaki toplum birimin bütün erkeklerinin karşı yandaki toplum birimin bütün kadınlarıyla (ve tersi) evli olmuş olmaları gereklidir. Sümer ve Babil toplumlarında, erken ve orta donemde, üç kuşak ayrımının tanındığını biliyoruz. Örneğin üç ekin destesi veya kamış yığını deseni, kutsal adağı ifade ediyor, tanrısal bir anlam taşıyordu. Üçlü vurgu tanrısallığı ifade ediyordu. Öyle ki, İsa’nın kutsal üçlemesi, 'baba-oğul-kutsal ruh, bu geleneğin anlatımıdır. Fakat kadın ve erkek cinsi arasında evlilik ilişkisinin 3 kuşağa göre sınıflanmış olduğunu gösteren açık bulgulara sahip değiliz. Eski yazılı yasalarda, ancak M. Ö. 2000'li yıllara doğru, artık modern akrabalık kavramlarının şimdiki içeriğine doğru evirilmeye başladığı donemde, oğul’un, babasının karısı olan ana veya analığı ile babanın ise, oğlunun karısı olan gelini ile evliliğini yasaklayan hükümler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamaktadır. Bununla birlikte, evlenecek veya evlenmiş kadının kocasının ölmesi halinde, kayınlardan biri ile veya kayınbaba ile hatta ölen adamın erkek çocuklarından birisi ile evlenmesi hükmünün de ayni yasa metinlerinde yer alıyor olması, bu yandaki toplum birime ait kadının karşı toplum birimin 3 kuşağına ait bütün erkekleri ile evlenmesi döneminin geçmişteki varlığına işaret etmektedir. Eski Ahit'te Yakub ve Musa’nın biyolojik iki kız kardeşle birden evli olması, en azından, bu yandaki bir erkek kuşağının karşı yandaki bir kadın kuşağının tümü üzerinde kocalık hakkına sahip olduğu bir dönemin kalıntısıdır.

Muhammed'in torunu çağındaki bir kız çocuğu ile nişanlanması ve evlenmesi örneği, Sümer-Babil toplumlarında, toplulukların kuşaklara ayrılan bir evlilik düzenine geçişinin oldukça uzun sürdüğünü gösteriyor. Buna karşılık, kaynanasından ölesiye korkan Amerika yerlilerinde, herhalde, evlilik düzeni, çok sıkı bir şekilde kuşaklar arasındaki bir evlilik biçimi halinde gerçekleşiyordu.

Toplulukların kuşaklara ayrılmış olması, denk kuşaklar arasında toplu evliliğin bulunmasını engellemez. Bu topluluklarda, erkek bakımından baldızların karı sayılması, dolayısıyla, kayınların koca sayılması dönemi, farklı biçimler altında yasanmış olmalıdır. Dummuzi'nin İnanna ile 50 kez sevişmesi, o topluluğun '50 oğullu' bir topluluk olmasını anlattığı gibi, bütün oğulların İnanna üzerinde cinsel ilişki hakkı olduğunu da gösterir. Açıktır ki, burada söz konusu olan tek bir 'Dummuzi’nin 50 kez sevişmesi değildi. '40 gün, 40 gece düğün' geleneği, eski toplumda, gelinin kocasına varmadan önce, artık kutsal hale gelmiş ve o toplum birimin erkeklerinin temsilcileri sayılan 40 yönetici ile veya 40 gece boyunca o toplum birimin damat kuşağındaki tüm erkekleri ile yatma uygulamasını anımsatır. Ortaçağ Avrupa’sında, kadınla 'ilk gece hakkı’nın erkeğin senyörü tarafından kullanılıyor olması böyle bir geleneğin devamıdır.

Eski toplumda, bir toplum birimin kadınlarının yabancı erkeklerle toplu evlilik ilişkisinden, bir kadın ile bir erkek arasındaki evlilik ilişkisine doğru daralan süreç çok sayıda ara aşamalarla birbirine ulanır.
Safa Kaçmaz
Paris, 09.05.2005

(1) Buradaki 'evlilik ilişkisi' kavramı ile günümüzdeki evlilik ilişkisinin anlatılmadığı, önceki yazıları izleyen okur bakımından, açık olmalıdır. Eski toplumda, erken dönemlere ilişkin kullanılan 'evlilik' kavramından, genel haliyle, kurallara bağlı bir cinsel ilişki sistemi anlaşılmalıdır.

(2) Eski yasalarda ve genel olarak yasalarda yer alan yasaklar, hiçbir zaman var olmayan konularla ilgilenmezler. Toplum, var olan bir durumu, yasak yoluyla da asmaya çalışarak ilerler. Sabırlı ve dikkatli bir araştırıcımız, en eski yazılı yasalardan bu yana bir 'yasaklar tarihçesi' yazabilmiş olsa, bu, hiç tartışmasız, insan toplumu tarihinin bir turunu vermek olurdu.

Evlilik biçimleri ile ilgili olarak, eski yazılı yasalarda, Hammurabi Kanunlarında, 'adamın kızıyla evlenmesinin' vb. yasaklandığından bahsetmiştik. Eski Ahit'de Musa yasalarında ve Kuran'da yasaklanan evlilik biçimleri, bir yönüyle, hiç olmazsa daha önce, bu tür evliliklerin var olduğunun da açıklamasıdır. Eski Ahit'te, Musa’nın evlilikle ilgili yasaklarının, oğul ile kızın, ana ve babaları ile evliliğini yasaklayarak ise başladığına bakılırsa, eski akrabalık düzeninden yeni akrabalık düzenine birkaç bin yıl içinde ancak geçebilen eski toplum, bu aşamada, farklı toplum birimler bakımından, günümüzde yasaklanmış bütün evlilik ilişkilerini yaşamıştı:
"Et l'Eternel parla à Moïse en disant :
.....
Nul de vous ne s'approchera de sa proche parente pour découvrir sa nudité : je suis l'Eternel.
Tu ne découvriras point la nudité de ton père et la nudité de ta mère ; c'est ta mère, tu ne découvriras pas sa nudité.
Tu ne découvriras point la nudité de la femme de ton père ; c'est la nudité de ton père.
Tu ne découvriras point la nudité de ta sœur, fille de ton père ou fille de ta mère ; qu'elle soit née dans la maison ou qu'elle soit née au dehors, tu ne découvriras point leur nudité.
Tu ne découvriras point la nudité de la fille de ton fils ou de la fille de ta fille, car c'est ta nudité.
Tu ne découvriras pas la nudité de la fille de la femme de ton père, née de ton père ; c'est ta sœur.
Tu ne découvriras pas la nudité de la sœur de ton père ; elle est du sang de ton père.
Tu ne découvriras pas la nudité de la sœur de ta mère ; elle est du sang de ta mère.
Tu ne découvriras pas la nudité du frère de ton père, tu ne t'approcheras point de sa femme ; c'est ta tante.
Tu ne découvriras pas la nudité de ta belle-fille ; c'est la femme de ton fils, tu ne découvriras point sa nudité.
Tu ne découvriras pas la nudité de la femme de ton frère ; c'est la nudité de ton frère.
Tu ne découvriras pas la nudité d'une femme et de sa fille ; tu ne prendras pas la fille de son fils, ni la fille de sa fille pour découvrir leur nudité ; elles sont proches parentes, c'est un crime.
Tu ne prendras pas la sœur de ta femme de manière, à créer une rivalité, en découvrant la nudité de l'une avec celle de l'autre de son vivant.
Tu ne t'approcheras point d'une femme pendant son impureté périodique pour découvrir sa nudité.
Tu n'auras point commerce avec la femme de ton prochain pour te souiller avec elle.
Tu ne donneras point de tes enfants pour les sacrifier à Moloch et tu ne profaneras pas le nom de ton Dieu. Je suis l'Eternel.
Tu ne coucheras point avec un homme comme on couche avec une femme ; c'est une abomination.
Tu ne coucheras point avec aucune bête pour te souiller avec elle. La femme ne s'approchera point d'une bête pour se prostituer à elle; c'est une chose monstrueuse."(Ancient Testemant,Lévitique.)