26.11.2006









Akadosumer Zaman Ölçüm Değerleri

Ve Tarihin Yeniden Kurgulanması

**

(Birkaç gundur sayın Muazzez İlmiye Çığ’a ait bir çalismayi yayinliyorum.Bu çalisma,kuskusuz eski toplumun dinlerine ait motifler ile gunumuzun dinleri arasindaki iliskilerin ortaya konulmasi bakimindan son derece yararli bilgiler içeriyor.Fakat,Toplum Ve Tarih’in okuyuculari farketmis olmalilar ki,sayın Çığ’ın eski topluma ve onlarin dinlerine karsi yaklasimi,genel olarak,bu alandaki Bati’li uzmanlarin gorus açisini yansitmaktadir ve benim goruslerimle fazla uyum noktalari tasimaz.

Sayın Çığ’ın,çalismasina yon veren yaklasim,ozunde « din karanliktir» demekten daha oteye pek fazla geçememis T.Dursun yaklasiminin*, AkadoSumer kaynaklarini bilen,daha bilgili bir biçimi olmaktan,ne yazik ki,kurtulamiyor.

Ayrintilara girmeden,bu yaklasimin,eski topluma ve onun isleyis tarzina ait olarak, sayın Çığ’ın çalismasi uzerinden,bazi temel ayrim noktalarini burada ortaya koymak yararli olacak.

Ilk konu olarak,zaman olçum degerlerini ele aliyorum.Bu su bakimdan onemli :Gerek « Sumer Kiraliyet Listesi »,gerekse Eski Ahit gibi kaynaklarda, « yer »in, « gok »un, « insan »in yaratilmasi, « gokten gelen ilk kiraliyetin » baslangiç tarihi,yuzbinlerce ‘yillik’ degerler halinde ;kiral,peygamber vb. yasam sureleri yuzlerce,binlerce « yillik » olçuler halinde aktarildigi için,bu kayitlara karsi bir guvensizlik olusmustur.Incelemelerimiz içinde gorecegiz ki,bu "onbinlerce yillik" degerler,baslangistaki rakam yazim turlerinin içerik degisimine bagli olarak,sonraki yazicilar ve dini kast araciligiyla,hatali okuma tarzlarina bagli olarak ortaya çikmis olmaliydi.Eski toplumun, «mitolojisi », « hayalleri » ile çok ilgili uzmanlarimiz tarafindan,belgelerin bize ulasmis halinde degismis farkli degerlerle yer alan bu «fantastik » rakamlar,eski toplumun dinlerinde oldugu gibi,tarihlerinde de «hayal ve uydurma »lara dayandigi ileri surulmek için de kullanilmistir.

Aslında bu ara, sunnet ve kaynaklari uzerinde devam etmek istiyordum ama,zorunlu olarak,bir sure için ara verelim ve,daha çok, sayın Çığ’ın yayinladigim yazisi çerçevesinde kalmak kosuluyla,eski topluma ait yaklasimdaki farklari,biraz daha derinlestirilmis tarzda,ortaya koymaya çalisalim…)

***

***

Samuel Noah Kramer

SUMERLER

Kabalci Yay.Sayfa :126/129


İÖ birinci binyilin ikinci yarısında Sümerlerin kültürel mirasçila­ri olan Babillilerin

en büyük bilimsel basarılarından biri haline gel­mis olan astronomi, eski Sümer'de hemen hemen hiç bilinmiyordu;en azindan su an için elimizde Sümer'den kalma yalnizca yirmibes yildizlik bir listeden baska hiçbir sey yoktur. Sümer'de gök cisimleri gözlemi, baska amaçlarla olmasa bile takvim. düzenleme amaciyla ya­pilmis olmalidir; fakat bu gözlemlerin sonuçlan kaydedilmisse bile korunmamistir. Gelgelelim Gudea'nin düsüne (bkz. ileride s. 183­186) bakilirsa, astroloji hayli revaçta olmaliydi. Bu düste tanrıça Ni­daba görünmüs, yildizli gögün çizilmis oldugu bir tableti incelemis ve böylece Gudea'nin "kutsal yildizlara" uygun olarak Eninnu tapina­gini insa ettirmesi gerektigine isaret etmistir.

Sumerler yili iki mevsime ayirıyordu: Subat-Mart aylarında basla­yan emes («yaz») ile Eylül-Ekim aylarında baslayan enten («kis»). Yeni yilin herhalde Nisan-Mayis aylarında bir zamana denk düstügü kabul ediliyordu. Aylar kesinlikle aya dayaliydi; yeni ay aksami baslayip 29 ya da 30 gün sürüyordu. Genellikle tarımsal etkinliklerden ya da be­lirli tanrıların onuruna yapilan bayramlardan alinan ay adları kentten kente degisiyordu. Ay yiliyla günes yili arasindaki farki gidermek için düzenli araliklarla bir artik ay ekleniyordu. Gün, günesin bati­siyla basliyor ve oniki tane iki saatten olusuyordu. Gece her biri dört saatten olusan üç dilime bölünmüstü. Zaman, bir silindir ya da prizma biçimindeki su saati ya da clepsydra'yla ölçülüyordu; gölge saati ya da çubuk saati de herhalde biliniyordu.

Sümer sayi sistemi altmislik yapidaydi, ama 6 faktörü kadar 10 faktörünü de kullandigi için kesin olarak altmislik denemezdi: 1, 10, 60, 600, 3600, 36.000, vb. Yaziya geçirme açisindan ise aslinda iki sayi sistemi vardi; normalde kullanilan sistemde her birim hanesi için özel bir isaret bulunuyordu (bkz. Tablo 1, s.128) ve "ögrenilen" sistem, matematiksel metinlerde kullanilan sistemse tamamen 60’likti ve tipki bizim on’dalik sistemimizde oldugu gibi hanelerin yeri belirtiliyordu.


Tablo 1:Sumer Sayi Isaretleri



Nitekim örnegin ondalik sistemde 439 olarak yazilan sayi

(4 x 10²) + (3 x 10) +9'un karsiligi iken,[=439-b.e]

altmislik sistemde ayni sayi (4 x 60²) + (3 x 60) +9'un, yani 14.589'un karsiligidir.


Sümerler sıfır bilmiyordu ve hanelerin mutlak degeri yazida belirtilmiyordu.

Böylece 4-23-36 olarak harf çevirisini yapabilecegimiz seklinde yazilan (bkz…s.127 ) sayı,

(4 x 60²) + (23 x 60) + 36 =15.816

ya da (4 x 603) + (23 x 60²) + (36 x 60) = 948.960, vb.;

veya (4 x 60) + 23 +(36/60) = 236 ²/3

ya da 4 + (23/60) + (36/3600) = (59/4150), vb.

olarak okunabilirdi. Bu ne­denle tipki bizim kullandigimiz ondalik sistem gibi altmıslı sistem de sayiların yazilmasinda, matematigin gelismesi için oldukça elverisli olan bir esneklik saglamaktaydi.

Bize kadar ulasmis olan matematiksel okul metinleri iki türdür:

Tab­lolar ve problemler. Tablolarda, degis-tokus çizelgeleri, çarpimlar, kare ve kare kökleri, küp ve küp kökleri, belirli türde denklemlerin sayisal çözümü için gereken karelerin ve küplerin toplamları, üssel fonksiyonlar, pratik hesaplamalar için sayiları veren katsayilar (öme­gin √’nin yaklasik degeri gibi) ve üçgenlerin, dairelerin vb. alanlarini veren pek çok yöntemsel hesaplamalar yer aliyordu. Problem metin­lerinde, Pisagor sayilari, küp kökler, denklemler ve kanal kazilmasive genisletilmesi, tuglalarin sayilmasi gibi pratik konular ele alini­yordu. Bugün için elimizde bulunan bütün problem metinleri Akadca­dir; ama bunlarin büyük bölümü Sümer ilk örneklerinden kaynaklani­yor olmalidir, çünkü kullanilan bütün teknik terimler Sümercedir. (Tablo 2, Fara kazisinda bulunan, İÖ 2500'den kalma, kare biçimli nesnelerin yüzölçümünün hesaplanmasinda kullanilan bir tabloyu içe­ren Sümer tabletinin kopyasidir, s. 130.)

***

(devam)

**

(*):D.Perinçek, geçenlerde ,abdest almadan cenaze namazı kilmasini falan anlattigi bir gorusmede,"Turan Dursun yaklasimi"ni da elestiren ifadeler kullanmis.Bu bolum soyle:



[Perinçek:Hz. Muhammed de, Mao da Putları Yıktı
4 Eylül 2006

http://www.antiemperyalizm.org/gercek/gazete/article_1835.shtml

(...)

Turan Dursun’la İslamiyet Tartışması

Aydınlık: Hz. Muhammed için devrimci diyerek parti programınıza koydunuz. “Peygamberdir, yani Allah’ın resulüdür” dediniz. Peki efendim, Hz. Muhammed ve İslamiyet ile ilgili bugün söyledikleriniz ile Turan Dursun’un sizin dergilerinizde Hz. Muhammed hakkındaki yazıları çelişmiyor mu? Turan Dursun adına her yıl düzenlenmekte olan bir yarıştırmanın da düzenli seçici kurul üyesisiniz.

Perinçek: Hayır, herhangi bir çelişki yok. Turan Dursun, büyük bir aydınlanmacı ve Türk milletine İslamiyet’i öğreten bir yazardır. Çoğu insanın beynini açmış ve büyük bir eğitim yapmıştır. Turan Dursun’un eserleri yeniden yayınlanmaktadır, milyonlarca kitabı satmıştır. Çok değerli bir dostumdur. Onun yaptığı hizmeti, çok az insan yapmıştır. Aydınlanma hareketimizde böyle yazarlarımız olacaktır.

Turan Dursun ile her konuda aynı değildik. Bazı konularda görüş farklılıklarımız vardı. O İslamiyet’e tarihsel bakmıyordu. Yani Turan Dursun diyordu ki, “İslamiyet’in bu hükümleri bugün uygulanamaz.” Bugün açısından bir yere oturtup, tarihsel olarak da İslam’ın oynadığı rolü reddediyordu. Bizim görüşümüz ise o zaman –ki Turan Dursun ile ben bunu çok tartışmışımdır- İslamiyet’in tarihte devrimci ve ilerici bir rol oynadığıydı. Bu görüşümüz, benim 1970’lerde yazdığım Bozkurt Efsaneleri ve Gerçek, 1985’te yazdığım Toplum ve Devlet kitaplarımda da vardır. Turan Dursun, bunu kabul etmedi.

(...)]


D.Perinçek,yillar boyunca,Turan Dursun'un yazilarini dergilerinde,elestirisiz yayinlamis;yayinevlerinde kitaplarini bastirmis birisi...Adina ,oduller duzenletiyor. O zaman su soru geliyor:Perinçek,neden simdi,T.Dursun'u açikca elestirme geregi duydu?.Aralarinda bir tartisma var olmus olsa bile,bu açikca yayinlanmis degildi ve okuyucular bunlari bilemezdi.


Oyle gorunuyor ki,D.Perinçek'te 'her sey var'.Donem neyi one çikarirsa,tezgaha o maldan koyuyor.
1970'lerde 'gerillacilik' revaçtaydi;o sirada Perinçek "ege daglari"nda kirmalarla gerillacilik yapar;Filistin'e "gerilla egitimi" yapmaya adam gonderir.Kürt meselesi one çikinca A.Ocalan ile gorusur;onu yayinlar.Milliyetcilik revaçta ise,onun da en on safinda durmaya çalisir...Simdi ise ,derinden gelen bir din dalgasi oldugunu kesfedince ,bu sefer vitrine 'abdestli olmayan' namazi;Muhammed devrimciligini falan çikariyor ve tam da bu noktada,bilimsel olmayan, provokatif çikislarini sonuna kadar destekledigi;trajik olumunden de,bir bakima dogal sorumlu oldugu Turan Dursun'la arasina mesafe koymak geregini,iste bu nedenlerle,hissediyor olmali.

Turan Dursun'da din,islamla esitlenir;islam ise,bir takim uydurmalarin toplami olarak ele alinir.Bu tur gorusleri, genis bir kesim içinde,yayinlandigi donemde 'kolay' bir açiklama metodu olarak,hizla benimsenmis ve okunmustur..Fakat oralarda 'bilim' pek bulunmaz..


***



Tablo 2- Fara'dan Matematiksel Metin (A. Demiel, "Schultexte aus Fara," No. 82)



Bu tablo, alanların yüzölçümünün hesaplanmasina yardimci olmak

üzere hazirlanmistir.

Birinci sütun (solda) gar-du cinsinden ölçülen kenarın uzunlugunu vermektedir

(1 gar-du =.y.5,5 m.). Oteki kenarın uzunlugunu veren ikinci (ortada) sütun birinci

kenara esit (sa) oldugunu belirtmektedir. Üçüncü sütun (sagda) iku cinsinden

ölçülen alani vermektedir (1 iku =100 gar-du²). Böylece, alani gar-du² cinsinden

bulmak için üçüncü sütunda verilen sonuç 100 ile çarpilir.

Alan ölçüleri için bir dizi özel sayi kullanildigina dikkat ediniz.

O= 1080 iku # = 180 iku o= 18 iku

***