16.02.2008

Dinlerin Eleştirilmesinde Yöntem ve İçerik

"Musa var mıydı, Yok muydu", "İsa'nın
karısı, kardeşleri" falan var mıydı, yok muydu;

“Kuranı Muhammed'in kalbine Allah mı doğdurdu”, yoksa “Cebrail Allah’ın kelamlarını taşıyıp Muhammed’in kulağına mı fısıldadı” düzeyindeki tartışmalar, sadece İslam’ın değil, genel olarak dinlerin gelişim sürecinin temel yanlarının incelenmesinde, çok da fazla önem taşımazlar.

Sonuç itibariyle Eski Ahit, İnciller, Kuran, bir
şekilde oluşturulmuş ve topluluklar bunları “inanç ve uygulama kılavuzları” olarak kullanmışlardır; şimdi de kullanıyorlar.

Dikkatli her Tevrat, İncil ve Kuran okuyucusu, ortada olağanüstü bir “yaratıcı” bulunmadığını anlayacaktır. Bizzat Kuran'da, Muhammed döneminde, Muhammed için "mecnun aşık", "şair", “deli şair”,

"Acem dostunun öğrettiklerini tekrarlayan" anlamlarında eleştiriler geldiği anlatılır zaten.

Muhammed hakkında, Kuran’da yer alan bu tür bazı bölümler, karşılaştırmalı çeviriler halinde şöyleydi:

Arapça Metin

بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ

Abdülbaki Gölpınarlı

Hatta derler ki: Bu sözler, saçma sapan rüyadan ibaret, belki de kendisi uyduruyor bunları, hatta o, bir şair. Değilse neden evvelkilere gönderildiği gibi bize bir mucize gösteremiyor?

Ali Bulaç Meali

'Hayır' dediler. ’’(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır, onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir şairdir. Böyle değilse, öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet (mucize) getirsin.'

Diyanet İşleri Meali

Onlar: "Hayır; bunlar karışık rüyalardır", "Hayır; onu uydurmuştur", "Hayır; o şairdir", "Haydi önceki peygamberler gibi o da bize bir mucize getirsin" dediler.

Diyanet Vakfı Meali

"Hayır, dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır; bilakis onu kendisi uydurmuştur; belki de o, şairdir. (Eğer öyle değilse) bize hemen, öncekilere gönderilenin benzeri bir ayet getirsin."

Edip Yüksel Meali

Hatta, "Boş hayallerdir," "Onu o uydurmuş," ve "O bir şairdir, daha önceki elçiler gibi o da bize mucizeler getirsin," dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar: "Hayır, bunlar karışık rüyalardır; yok, onu kendisi uydurdu, yok o bir şairdir. Böyle değilse önceki peygamberler gibi, o da bize bir mucize getirsin" dediler.

Ömer Nasuhi Bilmen

«Hayır,» Dediler, «Karışık rüyâlardır, Hayır, onu iftira etmiştir, o belki bir şairdir. İmdi bize evvelkilerin gönderilmiş oldukları gibi bir âyet getiriversin.»

Muhammed Esed

“Yoo”, diyorlar, “[Muhammed'in bu söyledikleri] karmakarışık rüyalardan ibaret!” “Yok yok, bütün bunları kendisi uyduruyor!” -“Hayır, o sadece bir şairdir!” “Peki, madem öyle, önceki [peygamberlerin mucizelerle] gönderildiği gibi o da bize bir mucize getirse ya!”

Suat Yıldırım

5 – (Kur'ân’ı kime mal edecekleri konusunda şaşırıp kaldılar, cevapları kendilerini bile tatmin etmeyip durmadan fikir değiştirdiler.) “Hayır!” dediler, “bu adğâsu ahlam: karışık karışık rüyalar.” “Yok yok, böyle değil, anlaşılan onu kendisi uydurmuş!” “Hayır! bu da değil, galiba o bir şair!”, “Öyleyse önceki peygamberlere verilen mûcizeler kabilinden istediğimiz mûcizeyi bize göstersin!” [17,59; 10,96-97]

Süleyman Ateş Meali

Hayır, dediler, (bu) karmakarışık hayallerdir; hayır onu uydurmuş; hayır o şa'irdir. (Eğer gerçekten peygamberse) öncekilerin, (mu'cizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mu'cize getirsin.

Şaban Piriş Meali

-Hayır, dediler. Bunlar rüya saçmalıkları .. Hayır, onu o uydurmuştur. Hayır, O şairdir! Haydi, önceki peygamberler gibi bize bir mucize getirsin!

Ümit Şimşek Meali

5. Onlar “Yok, bu karmakarışık rüyalardan ibarettir. Yok, kendisi uydurdu. Yok, o bir şairdir,” dediler. “Değilse, bize, tıpkı öncekilere gönderilenler gibi bir âyet getirsin.”

Yaşar Nuri Öztürk

5 Şöyle de dediler: "Saçma sapan rüyalar bunlar! Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdir o. Hadi bir mucize getirsin bize, öncekilere gönderildiği gibi..."

Yusuf Ali (English)

5- Nay, they say, (these are) Medleys of dreams! nay, He forged it! nay, he is (but) a poet! let him then bring us a sign like the ones that were sent to (Prophets) of old!


http://www.kuranmeali.com/arama.asp

Arapça Metin

وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوا ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍ

Abdülbaki Gölpınarlı

Ve biz derlerdi, deli bir şair için mabutlarımızı bırakalım mı?

Ali Bulaç Meali

Ve derlerdi ki: 'Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?'

Diyanet İşleri Meali

"Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derlerdi.

Diyanet Vakfı Meali

"Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız?" derlerdi.

Edip Yüksel Meali

"Tanrılarımızı deli bir şair için mi terk edeceğiz?" diyorlardı.

Elmalılı Hamdi Yazır

Ve: "Biz, hiçbir mecnun (deli) şair için ilâhlarımızı bırakır mıyız?" diyorlardı.

Ömer Nasuhi Bilmen

Ve derler ki: «Mecnun bir şair için kendi ilâhlarımızı biz mi terk edeceğiz?»

Muhammed Esed

ve “Mecnun bir şairin sözüyle biz ilahlarımızı mı terk edeceğiz?” derlerdi.

Suat Yıldırım

35-36 – Çünkü onlara “Allah'tan başka ilah yok!” denildiğinde, kibirlenip kafa tutarlar ve: “Deli bir şairin sözüne bakarak hiç biz ilahlarımızı bırakır mıyız, olacak iş mi bu?” derlerdi.

Süleyman Ateş Meali

Cinlenmiş bir şair için biz tanrılarımızı mı terk edeceğiz? derlerdi.

Şaban Piriş Meali

-bir mecnun şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz? derlerdi.

Ümit Şimşek Meali

36. “Delirmiş bir şairin hatırı için tanrılarımızı mı terk edelim?” diyorlardı.

Yaşar Nuri Öztürk

36 Ve şöyle diyorlardı: "Mecnun bir şair yüzünden ilahlarımız mı terk edeceğiz?"

Yusuf Ali (English)

36- And say: What Shall we give up our gods. For the sake of a Poet possessed?

http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=37&ayet=36

Allah da, açıkca bu tür sözler eden münafıklara,

“Ve o, bir şair sözü değildir.

Ne de az iman ediyorsunuz!”

Hâkka 41
(Mekkî 78)

diye serzenişte bulunuyordu, ama, onları yola getiremediği zaman da, herhalde o sırada elinden daha fazlası gelmediği için de , şu tür beddualarla yanıt veriyordu:

Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve "Muhammed şair’dir, delidir" diyen) yalancılar kahrolsun!” Zariyat Suresi (11)

Musa, İsa ve Muhammed, özel dinsel bir hazırlık dönemi geçirmiş kişilerdi ve Peygamberlikleri ana karnındayken biliniyor olmalıydı. “Peygamberlik” iddiasında bulunan başka kimseler de, aslında kendi dönemlerinde hiç de az olmamalıydı. Musa, böylelerini kendi tanrısına başvurarak, bir çok kez “temizlet”miştir.

Bizzat Kuran ve Muhammed de, bir sürü “sahte peygamber”den bahseder. Gelgelelim, o “Peygamber”lerin veya Peygamber olduğunu düşünenlerin şansı o dönemde pek yaver gitmemişti.

Kuran'ın "düzenlendiği"nden hiç kimsenin şüphesi yok, en koyu İslamcıların bile… Kuran’ın "harf"i değişmiş olmasa bile, yine de bir düzenleme vardı. 20 yıldan fazla süren bir birikime rağmen, Kuran'da hala namaz vakitleri, namaz şekli bile sarih değildir.

"Beş vakit namaz kılacaksınız" gibi, şimdi artık ilk okul
öğrencilerine öğretilmiş böyle kesin bir kuralı Tanrı Kuran'a aktarmamıştı… Konuyu muğlak laflarla geçiştirmişti… Türkiye’de şu anda Diyanetin sitesindeki “soru” hanesinde, Kuran’da en çok bakılan konunun “namaz” olması herhalde tesadüf değildir.

Diyanet resmi sitesine göre, şu an itibariyle “En Çok Aranan ilk 10 Kelime”

şöyledir :

namaz (1 030 203)

oruç (229 265)

zina (198 529)

evlenme (129 292)

Cuma (84 422)

kurban (77 694)

cünüp (66 011)

allah (65 823)

kıyamet (63 935)

cin (63 682)

Bu alandaki bir tartışmayı, "Kurandan kaynak gösterin!" noktasına çekmek, eğer kaynak gösterilirse, 5 vakit namazı kılmaya hazır olmak gibi bir satıhta tartışma alanına girmeye yol açar. Bu tür argümanlarla, “çok imanlı bir aileden geldiğini” vicdan rahatlığı için yazı ve konuşma girişlerinin başlarına ekleyen Ruhat Mengi’ler ; güya Kuran tercümelerinin doğrularını ortaya koyarak “dine karşı” mücadele ettiğini düşünen “tıssssss” çı Özdemir İnceler uğraşsın. Kuran’a dayanarak “Kuran’ı ehlileştirme” işlerini Lütfi Doğanlar, Yaşar Nuriler, Süleyman Ateşler becerebildi de, onlar mı eksik kaldı!

Böyle konular ancak “5 vakit"in ne anlama geldiği tarihsel birikime dayanarak açıklanabilir. 5 ayrı vakitte neden farklı makamlarla ezan okunduğunu tartışmayı becerebilmek için ise, kişinin önce bu noktalarda sağlam bir fikrinin olması gereklidir. Turan Dursunların bu alanda yaptığı en ileri itiraz, İslamın Namazının da, Sabilerden geldiğini “ifşa” idi. Fakat Sabilere kimden gelmişti? Turan Dursun’u, İlhan Arsel’i, toplumsal tarihin derinlikleri pek ilgilendirmez.. Oysa şimdi biz, “Ezan” sözcüğünü, Hitit kayıtlarında "Bayram" anlamıyla buluyoruz. Akad ritüellerinde, her farklı "vakit"te, her farklı tanrıya, farklı türde sunular hazırlamak gerektiğinin yazılı olduğunu saptıyoruz. Şimdi Ezan makamına dönüşen, “makam”lar farklı toplulukların farklı ilahlarına yönelik ilahi söyleyiş biçimiydi ve bu bakımdan her ayrı makam, gerçekte her ayrı toplum birim için “bayram”, “ayin”, “yiyecek” çağrısı olmalıydı. Toplulukların “bütünleşmesi” süreci içinde, tanrıların tekleşmesi, dinsel sentezleşme gerçekleştiğinde, bu Muhammed dininde “3 makamlı”, “5 makamlı” Ezan haliyle kalmış olmalıydı, vb.

Oruç tutma tarzının da, Muhammed döneminde değiştirilmiş olduğunu Kuran'a bağlı olarak ele almıştık. Bizzat Muhammed döneminde, oruç süresi boyunca, yemek-içmek yasağının yanısıra, bir de cinsel ilişki yasağı vardı; sadece “gündüz”leri değil geceleri de.. Diyelim ki, bir ay süresince, erkek ve kadın mümin, gece veya gündüz cinsel ilişki kuramazlardı. Muhammed, o dönemdeki duruma bakmış, özellikle çevresindeki erkeklerin sızlanmaları hesaba almış ve geceleri de geçerli olan cinsel ilişki yasağını kaldırmıştı. Burada onun, Allah’la bu konuyu ele alıp almadığı, konuyu son derece basite indirgemek olur. Kuran veya İslam eleştirisini, ballandıra ballandıra anlatılan “Muhammed’in cinsel iştihası” yoluyla ortaya koyma tarzları İlhan Arsellerin işi olarak kalsın. Şimdi bazı TV şaklabanları, karısıyla cinsel ilişki kurma yoluyla orucunu bozabileceğini söylerken, bu tür noktalardan hareket ediyorlar. Ona karşılık “azdın mı be adam” nidalarıyla yanıt veren Yaşar Nurilerin düzeyi de işe yaramaz. Burada, dinlerin bu uygulamasının temel nedenlerini ve tarihselliğini görmek ve gösterebilmek gereklidir. O ise, sansasyonel uydurmacılık yoluyla “İslama karşı mücadele” etmek değil; insan bilimi tanımak yoluyla sağlanabilir ve toplum, en önce de onların en ileri kesimleri bilinçlendirilebilir.

Kendi döneminde Muhammed'in "birleştirici" olma gibi bir rolü vardı. Zaten İslamın o sırada fırtına hızıyla gelişmesi de, o dönemdeki toplumsal parçalanmışlığın ortadan kaldırılması doğal talebine bağlıydı. Ticaret ve ticari güvenlik sistemi bunu talep ediyordu.
Bu nedenle, Muhammed veya onu takip eden dönemdeki Kuran düzenleyicileri, katı Namaz kurallarını derhal formüle edememiş olmalılar.ç Çünkü şimdi bile, İslami “hak mezhep”lerin hepsinin namaz kılma, abdest alma biçimleri ve bunlara ilişkin kuralları birbirlerinden farklıdır. Demek ki, şimdi bile varlıkları devam eden bu “hak mezhep” imanlılarını birleştirebilmek için geniş davranmalı ve konu zamana yayılmalıydı..

Örtünme konusu da böyle…Bu konularla “mücadele” ne Özdemir İnce metotlerıyla, ne de Muazzez İlmiye Çığ açıklamalarıyla “aydınlık”a kavuşturulabilir. Onlar yaptıkları ve söyledikleriyle sadece yüreklerini soğutmuş oluyorlar.

Fakat onların argümanları ve “doğru tercüme”leri gerçekten ikincil önemde ve ikinci sınıf konulara ait kalmaya devam ederler. “Örtme”nin “baş örtme” değil de “meme örtme,avret yeri örtme” olduğunu “açığa çıkarmış” Özdemir İnce, aynı bölümde “ayakların yere vurulmasını” da yasaklayan sözlerin anlamını düşünmeden yürüttüğ mücadelede ancak “tısssss”layabilir…

Din kitapları, kurullar üzerinden toparlanıp oluşturulmuştur ve bu son derece normaldi de… Çünkü zaten onları “kalbe doğuran”, “kulağa üfleyen bir üstün yaratık” yoktu. Bu kitaplar Mezopotamya topluluklarının binlerce yıllık davranış çizgilerinin, farklı farklı ana çizgilerde süzülüp gelmiş kalıntılarıydı.

Bu bakımdan şunu da vurgulamak gerekir ki, Ne İncil, Ne de Kuran, basit bir şekilde Tevrat kopyaları değildir. Onlar açıkca Tevrata karşı çıkmasalar bile, farklı ön geleneklere dayalı farklı toplulukların inanç sistemlerinin anlatımlarıdır.

"Orjinal Kuran" var mı, yok mu tartışması, Turan Dursun'la yaygınlaştırılmıştır. Belki, o sıralarda böyle bir çıkış, İslami eğitimli bir kitle arasında hiç olmaza, kendi iç mantık dizgeleri içinde soru sormalara yol açmış olması yönüyle olumlu olmuş olabilir. Fakat,yine de, yukarda açıklanan gerekçeler bakımından, tartışma konu ve düzeyinin bu alanlarda düğümlenmesinden kaçınmak gerekir.

Bununla birlikte, somut olarak Kuran'ın nasıl düzenlenmiş olduğu hakkında bilgi edinmek yararlı olabilir. Bu noktalar, Hem T.Dursun
tarafından ayrıntılı olarak aktarılmıştı; hem de bizzat İslami kaynaklar, Ebubekir’den Osman'a kadar geçen süre içinde, bu işlemin nasıl yürüdüğünü kendileri de anlatırlar...

10.02.2008

Türban ve Halhal…

Türban ve Zilli'lerden

Endülüs'ün "Zil ve Şal"ına....

Daha önce, tartışması çok olan 'türban bağıntısı’nda, Kuran’dan alıntılar yapmış, onları yorumlamaya çalışmıştık... Kuran’da bu noktada sadece baş örtme veya çarşaf sorunundan bahsedilmiyor. Gele gele o noktalara gelinmiş olsa da, aktardığımız ilgili Kuran bölümleri, kapanmanın tarzını ve anlamını, günümüzdeki yorumlardan bambaşka bir tarzda ortaya koyuyordu. Orada “Kadınlar ayaklarını yere vurmasınlar!” vb. gibi hususlar da vardı. Kuran’ın ilgili en önemli bölümü, karşılaştırmalı olarak şöyleydi:

Arapça Metin

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ ءَابَائِهِنَّ أَوْ ءَابَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُولِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِنْ زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Abdülbaki Gölpınarlı

İnanan kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar ve açığa çıkanlardan, görünenlerden başka ziynetlerini göstermesinler ve örtülerini, göğüslerini örtecek bir tarzda omuzlarından aşağıya doğru salsınlar; kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babasından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut kendi malları olan kölelerden, yahut erkeklikten kesilmiş veya kudreti olmayan erkek hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların gizli hallerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başka erkeklere ziynetlerini göstermesinler; gizledikleri ziynetler, bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar ve tövbe edin hepiniz Allah'a ey inananlar da kurtulun, erin muradınıza.

Ali Bulaç Meali

Mü'min kadınlara söyle: 'Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz.'

Diyanet İşleri Meali

Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah'ın hükmüne dönün.

Diyanet Vakfı Meali

Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tabi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

Edip Yüksel Meali

İnanan kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken yerleri hariç, alımlı yerlerini göstermesinler. Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar. Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetkarlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri alımlı bölgelerini sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, topluca ALLAH'a yöneliniz ki başarılı olasınız.

Elmalılı Hamdi Yazır

Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.

Ömer Nasuhi Bilmen

Ve mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar ve avret mahallerini muhafaza etsinler ve ziynetlerini açmasınlar, onlardan her zahir olanı müstesna ve başörtülerini yakalarının üzerine sarkıtsınlar ve ziynetlerini açıvermesinler. Ancak kocalarına veyahut kendi babalarına veya kocalarının babalarına veya kendi oğullarına veya kocalarının oğullarına veya kendi kardeşlerine veya kendi kardeşlerinin oğullarına veya kendi kızkardeşlerinin oğullarına veyahut kendi kadınlarına veya kendi ellerinin malik olduğu cariyelerine veyahut erkeklikten kesilmiş hizmetçilerine veya kadınların avret mahellerine muttali olmayan çocuklara (karşı açıverilmesi) müstesna. Ve ziynetlerinden gizledikleri bilinsin diye ayaklarını da birbirine vurmasınlar. Ve cümleten Allah'a tevbe ediniz, ey mü'minler! Tâ ki felaha erebilesiniz.

Muhammed Esed

İnanan kadınlara söyle, onlar da gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar; [örfen] görünmesinde sakınca olmayan yerleri dışında, cazibe ve güzelliklerini açığa vurmasınlar; ve bunun için, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Cazibe ve güzelliklerini kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından, kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarından, kendi evlerindeki kadınlardan, yahut yasal olarak sahip oldukları kimselerden, yahut kendilerine bağlı olup cinsel isteklerden yoksun bulunan erkeklerden, ya da kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklardan başka kimsenin önünde açığa vurmasınlar; ve [yürürken] gizli görkem ve güzelliklerini belli edecek şekilde ayaklarını yere vurmasınlar. Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkarca davranışlardan dönüp Allah'a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz!

Suat Yıldırım

31 – Mümin kadınlara da bakışlarını kısmalarını ve edep yerlerini açmaktan ve günahtan korumalarını söyle.Yine söyle ki mecburen görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler.Başörtülerini yakalarının üzerini kapatacak şekilde örtsünler. Zinet takılan yerlerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, üvey oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mümin kadınlar, ellerinin altında bulunanlar (köleler), erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan hizmetçileri veya henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklar dışında kimseye göstermesinler. Saklı zinetlerine dikkat çekmek için, ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz toptan Allah'a tövbe ediniz ki felaha eresiniz! [35,59]

Süleyman Ateş Meali

İnanan kadınlara da söyle: "Bazı bakışlarını kıssınlar, ırzlarını korusunlar. Süslerini göstermesinler. Ancak kendiliğinden görünenler hariç. Baş örtülerini (göğüs) yırtmaçlarının üstüne koysunlar. Süslerini kimseye göstermesinler. Yalnız kocalarına, yahut babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut oğullarına, yahut kocalarının oğullarına, yahut kardeşlerine, yahut kardeşlerinin oğullarına, yahut kızkardeşlerinin oğullarına, yahut kadınlarına, yahut ellerinin altında bulunan(köle)lerine, yahut kadına ihtiyacı bulunmayan erkek tabi'lerine, yahut henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklara gösterebilir. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ey mü'minler, topluca Allah'a tevbe edin ki felaha eresiniz.

Şaban Piriş Meali

Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını sakınsınlar ve mahrem yerlerini korusunlar. Açıkta olan kısmı hariç zinetlerini göstermesinler. Başörtüleri ile yakalarının üzerini de kapatsınlar. Süslerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kendi kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendisi gibi kadınlar, kendi cariyeleri, erkekliği kalmamış hizmetçileri, kadınların mahrem yerlerini henüz bilmeyen çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar.-Ey müminler, kurtuluşa ermek için hep birden Allah’a tevbe edin!

Ümit Şimşek Meali

31. Mü'min kadınlara söyle: Onlar da bakışlarını sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, zorunlu olarak görünenin(4) dışında ziynetlerini göstermesinler; örtülerini, yakalarını kapatacak şekilde örtsünler.(5) Kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından,(6) ellerinin altında bulunan kölelerden, erkeklikten kesilmiş hizmetçilerinden ve kadınların mahremiyetlerine henüz vakıf olmayan çocuklardan başkasına ziynet yerlerini göstermesinler. Saklı ziynetlerini fark ettirmek için de ayaklarını yere vurmasınlar. Hepiniz Allah'a tevbe edin, ey mü'minler, tâ ki kurtuluşa eresiniz.

Yaşar Nuri Öztürk

31 Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz!

Yusuf Ali (English)

31- And say to the believing women that they should lower their gaze and guard their modesty; that they should not display their beauty and ornaments except what (must ordinarily) appear thereof; that they should draw their veils over their bosoms and not display their beauty except to their husbands, their fathers, their husband's fathers, their sons, their husband's sons, their brothers or their brother's sons, or their sister's sons, or their women, or the slaves whom their right hands possess, or male servants free of physical needs, or small children who have no sense of the shame of sex; and that they should not strike their feet in order to draw attention to their hidden ornaments. And O ye Believers! Turn ye all together towards Allah, that ye may attain Bliss.

“Ayağın yere vurulması” yasağının “örtünme” bağıntısında ne anlamı olabilirdi?

Bu tür noktalarda ilahiyatçılarımızda yorum bulmak ya olanaksızdır, ya da uydurma sözlerle geçiştirilmiştir.

“Ayakların yere vurulmaması” talebi, açıkca “Zilli kadınlar”la ilgili; onların ayaklarındaki “ halhal, zil sesleri” ile ilgiliydi. Bugün “yoldan çıkmış” bir kadına “zilli” derken de, Muhammed’in “türban takması”nı önerdiği bu tür kadınların davranışlarını anlatmış oluyor olmalıyız.

Eski Ahit’teki Musa’nın Tanrısı, aslında bu noktaları, çok açık ifadelerle ortaya koyuyordu ve Muhammed de, o sırada bilinen bu konuyu, herkesin bildiğinden yola çıkarak, ‘ayakların yere vurulmaması’ gibi bir ifade ile aktarıyordu. Bu, açıkça kadınların, özelikle yaygın olduğunu gördüğümüz Asur’lu kadınların, ayak bileklerine takılı halhal/zil noktası ile ilgiliydi.

Musevi tanrısı, sözcüsü aracılığıyla şöyle diyordu:

Yeruşalim`de Karışıklık

“Bakın, Rab, Her Şeye Egemen RAB, Her türlü yardım ve desteği, Yani ekmek ve suyu, Yiğitlerle savaşçıları, Yöneticilerle peygamberleri, Falcılarla ileri gelenleri, Takım komutanlarıyla soyluları, danışmanları, Hünerli büyücülerle bilge muskacıları Yeruşalim`den ve Yahuda`dan çekip alacak.

Yeruşalim Kadınlarına Uyarı

RAB şöyle diyor:

“Siyon kızları kibirlidir, burunları bir karış havada, göz kırparak geziyor, ayaklarındaki halhalları şıngırdatarak kırıtıyorlar.

Bu yüzden onların başlarında yaralar çıkaracağım, mahrem yerlerini açacağım.”

O gün Rab güzel halhalları, alın çatkılarını, hilalleri, küpeleri, bilezikleri, peçeleri, başlıkları, ayak zincirlerini, kuşakları, koku şişelerini, muskaları, yüzükleri, burun halkalarını, bayramlık giysileri, pelerinleri, şalları, keseleri, el aynalarını, keten giysileri, baş sargılarını, tülbentleri ortadan kaldıracak.

O zaman güzel kokunun yerini pis koku, Kuşağın yerini ip, Lüleli saçın yerini kel kafa, Süslü giysinin yerini çul, Güzelliğin yerini dağlama izi alacak.

Erkekleri kılıçtan geçirilecek, Yiğitleri savaşta yok olacak.

Siyon`un kapıları ah çekip yas tutacak; Kent, yerde oturan, Terk edilmiş bir kadın gibi olacak.” (eşaya )

...

Fark ettiğimiz gibi, buradaki her kavram, tanım, bizi erken Mezopotamya ile sonraki güncel dinler arasındaki paralellikleri kurabilme bakımından önemli bilgilerle donatmaktadır.

Saç’ın kesilmesi, kafaya kızgın metalle dağlama ( bu, tek başına köle kılma” anlamı taşır; “kel”e merhem, ayna, ayağa halhal, kutsal fahişe kadınların halhal sakırdatması (ayağını yere vurması) vb. vb.

Eski Ahit’te yer alan bu tür araçların -1500’lü yıllarda kişilerin, çok önemli belirlenim araçları olarak kullanıldığı meydana çıkıyor. Bunları bilmeden veya hesaba katmadan bir ‘sağ/sol elle yemek’ yorumları yapılırsa, elbette İstanbul görevlileri gibi derin çözümler kolayca savunulabilir.

'Saç-sakal' Ve Erkek-Kadın Türbanı

TÜRBAN VE ASUR YASALARI...

Kuran'da 'Süs' Kavramının Yorumu..

Erkek Başörtüsü 'Keyfiye'


Eski Toplumda 'Saç Kesme'..


"Ey anamın oğlu, saçımdan sakalımdan tutma!”
İncil'de Kutsal Baş Tıraşı Ritüeli

Kuran’da Saç Tıraşı

İslamda Kurban'da Baş Tıraşı Yasağı ve Nedenleri...


Saç Kesim Biçimleri Ve ‘Alın-kader yazısı’...

Eski Toplumda Alın Saçı Kesim Biçimi
“elinizde bir belirti ve alnınızda bir anma işareti”
: «Kel Oğlan» Motifleri Üzerine





saç-şapka-takı
Eski toplumda saç-şapka biçimleri
Hitit şapka biçimleri...
Saç Biçiminde Totem Etkileri...
Eski Toplumda Boynuzlu-Kulaklı Tanrılar..


Kıl Kültünün Kökenleri
Kıl Kültünün Kökenleri-2
Kıl Kültünün Kökenleri -3

Kıl Kültü ve Peygamber'in Sakal-ı Şerifleri..

'Saç-sakal' Ve Erkek-Kadın Türbanı
Bir Yas İşareti Olarak Saç-Sakal Kesme
Bir Yas İşareti Olarak Saç-Sakal Kesme-(Yorumlar)
Saç Tıraşı Ve Kâhin Giysisi Olarak ‘Başlık’-Takke..

Kızılbaş kavramı ve Erkek Başörtüsü 'Keyfiye'

'Saç-sakal' Ve Erkek-Kadın Türbanı

Muazzez İlmiye Çığ'ın Yargılanması

Muazzez İlmiye Çığ Yargılanmasın

“Başörtüsü İslam’dan önce de vardı”

ESKİ YAZILI YASALAR

"Kuran'da Başörtüsü Farz Değil"