29.10.2007

"Tevrat, İncil ve Kuran'ın Mezopotamya Yazın Kaynakları" TÜYAP Kitap Fuarında


Din Kurumunun Toplumsal Kaynaklarının Bilimsel Analizi..

Toplumsal Tarihi Yeniden Tanımlayan Bir Çalışma...

‘Sümer ve Akad’ ilahilerinde ve dolayısıyla
Tevrat,İncil ve Kuran’da yer alan temel dinsel kavram ve anlatımların
“yeni bir okuma tarzı” ile ele alınması!


Tarih temeline oturtulmuş bu yeni okuma tarzı ile
İ.Arsel’lerin,T.Dursun’ların,E.Aydın’ların,M.Belge’lerin,
‘bilim’ veya Ateizm adına yazdıkları ,
artık genellikle,
‘içi boş kağıt’ ve ‘aydınlanmacı hurafe’
halini almaktadır!


1.Salon No: 123
78'liler Türkiye Girişimi78'liler Federasyonu Standı
**
4.Salon
Yılmaz Güney Vakfı Standı
***************

TOPLUM VE TARİH Son 25 Yazı


* "Tevrat, İncil ve Kuran'ın Mezopotamya Yazın Kaynakları" TÜYAP Kitap Fuarında
* TÜYAP Fuarında Buluşma ve İmza Günü
* TÜYAP Kitap Fuarı'nda İmza Günü
* Safa Kaçmaz ile Su TV'de söyleşi
* 'Tevrat,İncil ve Kuran’ın Mezopotamya Yazın Kaynakları' Kitabı Yayınlandı!
* Bayram’ların Kökeni Üzerine
* Bayram’ların Kökeni Üzerine-2
* Toplum Ve Tarih Dizini-1 Yayınlanıyor...
* TOPLUM VE TARİH Arşivi....
* TOPLUM VE TARİH Arşivi-2
* Kutsal Yamyamlıktan, Nuh’un Gemisi’ne
* Adem'in Gözü Nasıl Açıldı?
* Kuran'da Adem Neden Farklı Maddeler'den Yaratılmıştı?
* Kuran'da Adem Neden Farklı Maddeler'den Yaratılmıştı?-2

3.05.2007

Eski Ahit’te Erkek Sünnet’i Motifleri

Eski Ahit’te Erkek Sünnet’i Motifleri

2.5.2007

Eski Ahit’te erkek sünneti konusuna once Abraham doneminde rastliyoruz.Tanri,Abraham’la bir gorusmesinde ona soyle diyordu:

“Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu.
Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak.” Yaratılış

Buradan ogreniyoruz ki,bizzat Abraham da,bu tarihe kadar ‘sünnet edilmemis’ durumdaydi.Bu uygulamaya,Tanrinin,onu Ab-ram’liktan Abra-ham’lika geçirme asamasinda basvurulmaktadir.


Abraham sirasinda bu sünnetin ‘nasil’ yapildigini tam bilmiyoruz.Ama gorecegiz ki,Museviler arasinda sünnet araçi olarak neyin kullanildigi (‘tas’) daha sonra yazilarda onem kazanmaktadir.

Eski Ahit,bu noktayi soyle belirtir:

İbrahim evindeki bütün erkekleri -oğlu İsmail`i, evinde doğanların, satın aldığı uşakların

hepsini- Tanrı`nın kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi.Yaratılış 17:23

Dogal olarak burada, “tanrinin buyurdugu” sozunun içerigi tam goremiyoruz.


Eski Ahit’te erkek çocuk sünnetine iliskin daha sonra Musa sirasinda yeniden karsilasiyoruz.Musa,yari-tanri elçi olarak Tanri ile gorusmesini yapmis,aralarinda anlasma saglanmis olarak çolde Misir’a dogru giderken,Tanri’nin birden bire Musa’ya dusmanligi tutar ve onu oldurmek ister.Tanrinin bu kizginliginin nedeni,peygamberligi onaylanmis Musa’nin oglunun sunnet edilmemis olmasina bagli olmaliydi ki,karisi Sippora derhal oglunu sunnet ederek,tanrinin Musa’ya kizginligini bertaraf etmektedir.

RAB yolda, bir konaklama yerinde Musa`yla karşılaştı, onu öldürmek istedi.

O anda Sippora keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti, derisini Musa`nın ayaklarına dokundurdu. “Gerçekten sen bana kanlı güveysin” dedi.

Böylece RAB Musa`yı esirgedi. Sippora Musa`ya sünnetten ötürü “Kanlı güveysin” demişti. Mısır'dan Çıkış

Burada dikkatimizi çeken 3 husus bulunuyor.

Once erkek çocugun sünnetini,Abraham’da oldugu gibi bizzat erkegin kendisi degil,erkegin karisi,gerçeklestirmektedir.Misir tapinak çizimlerinde de erkek çocuk sunnetinde kadinin,ana olarak onemli bir rol oynadigini gormustuk.Burada animsamak gerekir ki,Musa,karisi Sippora’yi,kayinbabasina çobanlik ederek,içguveyi olarak,almisti.Bu donemlerde,iç guveyi,kayinbabasina 5,7,10 sene vb. gibi belirlenmis bir sure hizmet ettikten sonra,karisini alip goturebiliyor ve ancak ondan sonra çocuklarinin ‘baba’si halini alabiliyor gorunmektedir.Ornegin,Eski Ahit’te Isag,karisini dogrudan baba evine getirebildigi halde,Isag oglu Yakup-Israel,iki kizkardesi kari olarak alabilmek için,kayinbabasina 14 yil kadar,çobanlik yapmisti.Fakat yine de karilarini,karilarinin ve karilarinin cariyelerinin dogurdugu çocuklari,içguveyi oldugu topraklardan serbestce alip gidememis,kayinbabasi ile epey catismak zorunda kalmisti.


Ikinci olarak goruyoruz ki,Musa’nin karisi,bu seremoni ile Musa’yi ‘kanli güvey’ haline getirebilmektedir.Demek ki,Musa'yi 'kanli güvey’ haline getiren rituel,tanri’nin Musa’yi oldurmemesi için,gerekli idi ve bu "kanli güvey"lik kadinin erkek çocugunun kani ile iliskiliydi.Ilk (erkek) çocuk kurbaninin tarihi kokenini yansitan bu uygulama,bize,kadinin,koca toplum birimine geçisi sirasinda,hem kendisi ile,hem de erkek çocuk ile ilgili 'yukum','gunah' islemi hakkinda bilgi veriyor.Daha çok kadin için,'ilk goz agrisi'nin ne anlama gelebilecegini ; ve akadosammaru topluluklarinin çogunlugunda 'ilk ogul(kiz) kurbani' uygulanmasi uzerinde durmustuk.Sunnet,ilk ogulu hadim etmenin ;'ilk urun sunumu' da 'ilk evlat adagi'nin yerlerine geçmis uygulamalar olarak gorunuyor.


Iç guveylik asamasindan çikmakta olan erkegin(koca'nin),'baba' haline gelmesi surecinde yani ilk evlat-ogul’un kendisine (kocaya,koca toplum birimine) ait kilinmasi asamasinda,bu ogul’un,hem baba toplum biriminden evlenmesi ,hem de ana toplum biriminden evlenmesi de,o donemde kurulu akrabalik duzenine uygun degildi.Eski toplum,bu ogul’u hadim ederek babaya verme yolunda bir geçis çozumu bulmus olmaliydi.Fallus kultu,aslinda,evliligi sorun olan koca’nin bu yeni ogul’unun sorununa bir çozum olarak ortaya çikmis gorunuyor.Sunnet kultu,erkek çocuk bakimindan eski 'fallus kultu'-hadim etmenin; kizlarda ise bakirelik koruma,Zifaf kani,kadin sunnetinin yerine geçmis gorunuyor.


Eski Akadosammaru tabletlerinden bu yana karsilastigimiz, ‘penis-fallus kultu',belki de ‘kamis’, ‘buyuk kamis’,hadim, ‘kadinlastirilmis erkek’ uygulamalari da hep bunlarla ilgilidir.


Dini hiyerarside,gunumuzde hiristiyanlik ve bektasilikte, ‘tanri ile evli olmak’ kurali veya ‘evlilik yasagina tabi’ olmak,bu eski gelenege dayali gorunuyor.Isa’nin da,daha dogrusu Isaciligin on kaynaklarina dayanan topluluklarin sekillendirdigi Hiristiyanligin bir bolumunun,“sunnet”i uygun bulmayarak,kendi ruhani kesimine evlilik yasagi kurali getirmesi,sunnet ile evlilik yasagi arasindaki temel mantiksal geçisme-baglantiyi ortaya koymaktadir.


Ucuncu olarak da,Sippora’nin ,oglunu sünnet ederken ‘bir taş’ aracisi kullanmasidir. Taş’in gelisiguzel bir sekilde seçilmedigini Gilgal’daki sunnet olayinda goruyoruz:

Gilgal`daki Sünnet Olayı

“Bu arada RAB, Yeşu`ya şöyle seslendi: “Kendine taştan bıçaklar yap ve İsrailliler`i eskisi gibi sünnet et.”

Böylece Yeşu taştan yaptığı bıçaklarla İsrailliler`i Givat-Haaralot`ta sünnet etti.

Mısır`dan çıkan erkeklerin hepsi sünnetliydi. Ama Mısır`dan çıktıktan sonra yolda, çölde doğan erkeklerin hiçbiri sünnet olmamıştı.

RAB onların yerine çocuklarını yaşattı. Sünnetsiz olan bu çocukları Yeşu sünnet etti. Çünkü yolda sünnet olmamışlardı.

Gilgal`da, Eriha ovalarında konaklamış olan İsrail halkı, ayın on dördüncü gününün akşamı Fısıh Bayramı`nı* kutladı.

Bayramın ertesi günü, tam o gün, ülkenin ürününden mayasız ekmek yaptılar ve kavrulmuş başak yediler.

Ülkenin ürününden yemeleri üzerine ertesi gün man* kesildi. Man kesilince İsrailliler o yıl Kenan topraklarının ürünüyle beslendiler.”

Burada kullanilan kavramlarin gelisiguzel seçilmedigini hesaba katmamiz lazim.Sunnet için kullanilabilecek bir dizi baska araç olmasina karsin, “ taştan yapılan bıçak” vurgusunun anlamini, ‘taş’ motifinin bir dizi sunum biçimleri ve sunum araçlarinda da kullaniliyor olmasiyla birlikte ele aldigimizda anlayabiliriz.Bunlara yeri geldikçe dikkat çekmistik.Simdi bile ‘tas kesilme’ soz-motiflerinin kullanildigini hesaba katmak lazim.Gudea ilahilerinde de,çocuk kurbanlarin ‘tasin agzina verilmesinden’ vb. bahsediliyordu;Eski Ahit’te,bir ittifak için,taraflar tas yigiyor,kurbanlari onun onunde sunuyorlardi.Sunu araçlarinin kil,tas,agaç veya madenden olmasi onemseniyordu,vb.Gerek taslayarak oldurme,gerekse mezara tas (sembolik çakil) birakma motifleri Musevilikte hala yaygindir.

Sünnet,Fisih bayrami ve ozellikle ‘Man ekmegi’ arasindaki baglantilar uzerinde ayrica durmaliyiz.

Sünnet’li olmanin,Musevilerde sunu’lardan yeme veya yememe hakki doguran bir ‘geçis’ yarattigini da goruyoruz.Dolayisiyla,erkek veya kadin sünnet’i,sadece cinsel organlarla ilgili olmayan,degisik biçimleri bulunan bir 'geçis' seremonisidir de aslinda.Ermeniler’de Sünnet olmadigi halde,erkek çocuk sünnet’iyle ilgili olarak kullandigimiz ‘kirve’lik turu kurumlarin ortak kullanimi,eski toplumda,çocugun iki farkli toplum birim arasinda paylasimi surecinde, farkli geçis kurumlari (kankardeslik, ogulluk,vaftiz anababaligi,sut kardeslik vb.) kullanildigini da gosterir.


Eski Ahit’te Sünnet edilmemis olanlarin, "ilk ogul kurban toreni"nin kalintisi olarak Fisih(pesah) bayraminin sunularindan yiyemeyecekleri de açikca ifade edilmektedir:


“RAB Musa`yla Harun`a şöyle dedi: “Fısıh Bayramı`nın(*1) kuralları şunlardır: Hiçbir yabancı Fısıh etini yemeyecek.

Ama satın aldığınız köleler sünnet edildikten sonra ondan yiyebilir.

Demek ki sunnet ,bir yabancinin yabanciligini kaldiran,onu,ilgili toplum biriminin aidi haline getiren bir geçis kurumu olarak algilanmaktaydi.Bu ise,erkek çocuk sunnetinin,baslangiçtaki amaçlarinin,zaman içinde degismesinin,ayni zamanda giderek çocuk kurbaninin giderilmesinin de araci haline donusturulmus oldugunu gosteriyor.


********

*1)Fısıh Bayramı

BÖLÜM 12

RAB Mısır`da Musa`yla Harun`a, “Bu ay sizin için ilk ay*, yılın ilk ayı olacak” dedi,

Bütün İsrail topluluğuna bildirin: Bu ayın onunda herkes ailesine göre kendi ev halkına birer kuzu alacak.

Eğer bir kuzu bir aileye çok geliyorsa, aile bireylerinin sayısı ve herkesin yiyeceği miktar hesaplanacak ve aile kuzuyu en yakın komşusuyla paylaşabilecek.

Koyun ya da keçilerden seçeceğiniz hayvan kusursuz, erkek ve bir yaşında olmalı.

Ayın on dördüne kadar ona bakacaksınız. O akşamüstü bütün İsrail topluluğu hayvanları boğazlayacak.

Hayvanın kanını alıp, etin yeneceği evin yan ve üst kapı sövelerine sürecekler.

O gece ateşte kızartılmış et mayasız ekmek ve acı otlarla yenmelidir.

Eti çiğ veya haşlanmış olarak değil, başı, bacakları, bağırsakları ve işkembesiyle birlikte kızartarak yiyeceksiniz.(Bu uygulamayi simdi ‘Yilbasi hindi’lerinde goruyoruz.BN.)

Sabaha kadar bitirmelisiniz. Artakalan olursa, sabah ateşte yakacaksınız.

Eti şöyle yemelisiniz: Beliniz kuşanmış, çarıklarınız ayağınızda, değneğiniz elinizde olmalı. Eti çabuk yemelisiniz. Bu RAB`bin Fısıh* kurbanıdır.(Buradaki ‘yiyim biçimi’ne daha once dikkat çekmistikBN)

O gece Mısır`dan geçeceğim. Hem insanların hem de hayvanların bütün ilk doğanlarını öldüreceğim. (Burada hala ‘ilk urun’ler olarak hayvan ve insan’lar ele alinmaktadir ama,bir sure sonra bu ‘ilk urun’ler,daha çok tahil,meyve,sebze olarak da karsimiza çikacak.BN)

Bulunduğunuz evlerin üzerindeki kan sizin için belirti olacak. Kanı görünce üzerinizden geçeceğim. Mısır`ı cezalandırırken ölüm saçan size hiçbir zarar vermeyecek. (Demek ki,Pesah bayraminda,’kuzu’ veya ‘oglak’ seçilmesi,onlarin ille de 1 yasinda olmalarinin nedeni,bunlarin ’ilk çocuk’ kurbanina denk gorulmesinden oturudur.Bu ayni zamanda,bu ‘geceyarisi’ bayramda,eski toplumun kendi ilk çocuklarini yedikleri anlamina da gelmektedir.Hayvan sunu,bu surecin bir asamasinda ‘kurban-insan-çocuk,yerine’ geçmistir..BN)

Fısıh Kuralları

RAB Musa`yla Harun`a şöyle dedi: “Fısıh Bayramı`nın* kuralları şunlardır: Hiçbir yabancı Fısıh* etini yemeyecek.

Ama satın aldığınız köleler sünnet edildikten sonra ondan yiyebilir.

Konuklar ve ücretli işçiler ondan yemeyecek.

Fısıh eti evde yenmeli, evin dışına çıkarılmamalı. Kemikleri kırmayacaksınız. (Kemiklerin kirilmamasina neden bu kadar onem verildigine deginmistik:Bu ‘kanit olarak saklama’ motifiyle baglantilidir ve olum torenlerinde de bu motifi goruyoruzBN)

Bütün İsrail topluluğu Fısıh Bayramı`nı kutlayacak.

Yanınızdaki yabancı bir konuk RAB`bin Fısıh Bayramı`nı kutlamak isterse, önce evindeki bütün erkekler sünnet edilmeli; sonra yerel halktan biri gibi İsrail halkına katılıp bayramı kutlayabilir. Ama sünnetsiz* biri Fısıh etini yemeyecektir.

Ülkede doğan için de, aranızda yaşayan yabancı için de aynı kural geçerlidir.”

***

Eski Mısır'da erkek çocuk sunneti.doc

**

'Taşlayarak öldürme' ve insanbilim!

"El sürmeden",taşlanarak öldürüldü!

3.5.2007

Yanlış erkeğe aşık olduğu için sokakta taşlanarak öldürüldü!

http://www.milliyet.com.tr/2007/05/03/son/sondun17.asp

Yezidi bir genç kız Müslüman gence aşık oldu. Farklı dinden biriyle beraber olduğunu öğrenen akrabaları 17 yaşındaki kızı sokak ortasında yarım saat boyunca taşladı.

Irak’ta Du’a Khalil Aswad adlı genç kız Müslüman bir gençle aşk yaşamaya başladı. Bir gece eve gelmeyen kızın yasak aşkı ortaya çıkınca Aswad’ın akrabaları evinden zorla çıkartarak genç kızı Bashika sokaklarında sürükledi. 8-9 kişiden oluşan grup kızı onlarca insanın gözü önünde taşlamaya başladı. Yarım saat boyunca süren taşlama sonunda Aswad kanlar içinde yere yığılarak can verdi.

Geçtiğimiz ay gerçekleşen bu olay, görüntülerinin internete düşmesiyle gün yüzüne çıktı. Olayı izleyen topluluğun kızın ölümüne seyirci kaldığını vurgulayan kaynaklar genç kızı taşlayan kişilerin kızın yaptıklarıyla ‘kendisini ve ailesini utandırdığını’ söylediğini belirtti.
**

'Taşlayarak öldürme' ve insanbilim!

3.5.2007

İnsanbilimin kurallari,eski toplumun iliskilerinin,orgutlenme tarzlarinin;butun bunlarda temel olarak rol oynayan ‘toplumbirim’lerin derin ve ayrintili bir incelemesi sonucundaki genellemelere dayanarak ortaya konulabilir.

Boyle bir çalisma,gunumuzde hala geçerli olan sayisiz uygulama,deger olçuleri,kavramlarinin açiklanabilir hale gelmesi de demektir ayni zamanda.Antropolojik çalismalarin kuru bir tarzda goruleni ozetleme;eski toplum kalintilari arasindaki çalismalari bir çesit ‘rapor’ sunusu olmakran da çikarmak,ancak boylece mumkundur.

Turkiye ve dunya,eski toplumun bir dizi kalintisini,uygulama alani da dahil olmak uzere,bunyesinde tasiyor.Daha bu sabah,temellerini daha once incelemeye çalistigimiz,bir recm,taslayarak bir kizi oldurme haberini okudum.

Gunumuzun vicdan duzeyinin belirledigi adalet kavramiyla barbarca bir oldurme biçimidir bu.Bununla birlikte,konuya sadece oldurme açisindan baktigimizda,animsanmasi gereki ki,kulturlu Fransa’da idam cezasi 1981 yilinda lagvedilmistir ve o tarihe kadar da,olum cezalarinin uygulanma biçimi,giyotinde basin koparilmasi haliyle uygulaniyordu.

Avrupa kulturunun en onemli parçasi olan Fransa’daki bu uygulamaya bakarak burdada ‘canice’ bir islem oldugunu soylemek mumkun mu?Suudi seriatinda kiliçla kelle koparmakla,kulturlu Fransa’da giyotinle bas koparmanin temelde bir farki bulunabilir mi?Bu tur kavramlar,insan toplumunun karsilikli farkli yanlarindan guç alirlar ve karsilastirmali kultur içinde,goreceli olarak anlam kazanirlar.Sonuçta,oldurme,oldurme olarak kalir ve her topluluk,kendi on kaynaklarindaki iliski tarzlari geleneklerine bagli olarak hareket eder.

Insanbilimin yol gostericiliginden yoksun olarak hukuk uzmanlarimizin,kriminoloji dairelerinde çalisanlarin,bu konularda yeterli bir gorus uretebilmeleri olanaksizdir.Nitekim,hammurabi yasalarinin kesfi ve çozumlenmesinden bu yana,dini metinlerdeki oldurme biçimleri ile yazili eski yasalarin oldurme hukumleri arasinda,karsilastirmali bir çalismanin ikna edici kaynaklar temelinde yapilabildigini gormuyoruz.Bu konuda da eski hellen uygarliginin ‘barbar dogu’ motifi,herseyi açiklayan tilsimli Musa asasi gibi kullanilmaya devam edilmistir.Konusu ceza hukuku ve uygulamasi olan disiplinlerin bu noktalarda derinlestirilmis bir çalismasi olmadigi gibi,butun bunlara temelleriyle yanit vermesi gereken insanbilim alaninda çalisanlarda da,yeterli yanit bulamayiz.

Hammurabi yasalari,dosya halinde listemize eklenmistir.Onu,dikkatli bir sekilde inceledigimizde,farkli suçlara karsi farkli olum ceza biçimleri bulundugunu gormeye baslariz.Suya,nehire atarak,oldurme,kaziga geçirme,taslayarak oldurme,bacaklarindan asma,yakarak oldurme gibi bir dizi farkli oldurme biçimlerinin,o yasalarda neden ayri ayri kullanildigi sorusunu sormak gerekliydi.Bu tur sorulari sormayan ve yanitlayamayan bir insanbilim,son derece zayif ;parlak genel sozlerle ozundeki eksikligi gizleyen,yetersiz bir çalisma olmaktan oteye gidemez.

Hammurabi doneminde merkezi bir kiraliyet,ister istemez,farkli toplum birimlerin içindeki gelenekleri toparlayici bir ozellik tasimaktadir.-2000’li yillarda,zaten topluluklar arasi yakinlasma,kaynasma onemli olçude gerçeklesmis,kulturel etkilesim elle tutulur hale gelmisti.Bununla birlikte,her bir farkli tur oldurme biçimini,kendi içinde,diger etkilerden temizleyerek,ele aldigimizda,ortaya çikan saf haliyle bunlar bizi,onceki farkli toplum birimlere tasir.Orada ateste yakarak oldurme cezasini uygulayanlar ile,suya atarak bogma biçimindeki oldurme tarzini kullananlar bir ve ayni topluluk degildir,olamaz.Bu o kadar oyledir ki,eski toplumun gerçek oldurme cezasinin sonraki sembolik biçimleri olan vaftiz konusunda,hiristiyanlik içinde,Yeni Ahit,bize çok açik olarak ‘nehirde vaftiz’ ve Vaftizci Yahya peygamber uzerinden de Isa’ya mal edilen ‘atesle vaftiz’in var oldugunu goruruz.Bunlar,zamanla hem ates,hem su biçimiyle,sentez toplumun içinde bir arada bulunabilir hale gelse de,biliriz ki,ozunde bunlar,baslangiçtaki toplumbirimlerde,iki ayri halde var olmus olmaliydilar.

Dinleri,genel olarak hayali hurafeler toplami veya dogaustu tanri vahiyleri olarak ele almak,bu tur noktalarda da bize herhangi bir yardimda bulunmaz.

Diyelim ki,Kuran’da,birbirine iki dusman ordu savasmadan once,bunlardan birisinin savascilarinin nehirden su içmis veya bir bolumunun su içmemis oldugu yazilidir.Gerçekten de,bunlarin ne anlamda yazildigini saptamak çok zor.Tanri’nin,o sirada ‘nehirden su içmeyle’ niye bu kadar ilgili olabilecegi anlasilamaz.Fakat,butun dini metinler,eski toplumun eski iliskileri içindeki kurallarla baglantili olarak ele alindiginda,’nehirden su içme-içmeme’nin,dogrudan dogruya,nehirde bogularak oldurulen insanlarla ilgili oldugu;oluleri nehire atma uygulamasi ile bagli oldugu ortaya çikmaya baslar.Buna iliskin parçalari erken Akadosammaru tabletlerinden,Avesta’ya kadar,Kuran’dan,Incil’e kadar butunlestirme olanagina kavusabiliriz ve bunun eski toplumda,bir toplum birimin cezalandirma tarzi oldugu meydana çikar.

Bir kez,bu temel husu anlasildi mi,bunu,yasayan uygulama ve deyimlerle determinist tarzda tamamlayabilmek bize duser ve bu ise,son derece etrafli bilgiye,konu uzerinde,eski toplumun gerçekligi temelinde derinlemesine dusunmeyi gerektirir.O zaman, ‘cenazenin soguk su ile yikanmasi’ talebi ile,Isa’nin Urdun nehrinde çirilçiplak ve butun vucudu suya batacak sekilsde vaftizinin ayni temel eksen uzerinde bulusmasi mumkun olur.Vaftiz sirasinda anasi ayak bileginden tutan Achillius’un,vucudunun butun diger kisimlarinin olume karsi direçli olmakla birlikte,topugunun dirençsizliginin,o noktaya su degmemis olmasindan oldugunu çozumleriz.Kuran’da ‘nehirden su içme’ veya ‘içmeyi reddetme’ motiflerin bu çok eski nehire kurban ve olu atma ile ilgili oldugunu;sozkonusu olaninin,sonradan ‘su’ halini almis bile olsa,nehire atilan kurbanlara dokunma-ma ile ilgili olabilecegini kesfetmeye baslayabiliriz.Bogazda,denize çarmih atan ortodoks dini gorevlinin,attigi seyin esasinda ‘çarmih’ degil,çarmih’in simgeledigi iki toplum birimin namina atilmis insan kurban (isa’nin eski biçimlerinden biri) olmus olmasi gerektigini çikarsayabiliriz.

Butun bu çikarimlarin her zaman dogru olabilecegini elbette dusunmuyorum.Bunu zaman zaman asiri halde kullandigimin da farkindayim.Fakat bilinçlerde,bu yonde dusunme yetisini harekete geçirebilmek ugruna,eger zaman zaman,bazi hatali çikarimlar da yapabilirsek,bu,oteki kazanimlarin yaninda çok buyuk bir hata sayilmamalidir.Kaldi ki,o tur çikarimlarda da,yine de,belli bir gerçeklik bulunuyor olmalidir.Cunku,iki farkli toplum birimin ittifakindan dogan,yeni sentez topluluk daha kendini biçimlendirmeye firsat bulmadan,bir baska toplum birim ile yine ittifak kurmakta,karsilikli evlilik yoluyla yeni kulturel ogeleri içsellestirmeye baslamaktadir.Toplum,hiç bir zaman,kendine ait olani,yazili bir sayfa uzerinden bir silgi ile silip,yeni bastan kagida yazmaya baslamak gibi,yasamamistir.Birinden otekine donusme,birinin butun kalintilarinin silinmesi binlerce yila,veya ilgili toplulugu yediden yetmise yok etmeye dayanir.Eger gunumuzun Turk islami,arap islami ile sayisiz uyumsuzluk tasiyorsa,ve bu neredeyse 1000 yildir,boyle ise;simdiki islami hareketler butun çabalarina karsin Turk islamini arap islamina donusturemiyorlarsa,bu geçmiste oteki topluluklarda da boyle olmustur.


Eski toplumun oldurme ceza biçimlerindeki farkliliklar ise,onlarin kendi iç ve dis kurban sunum biçimleriyle dogrudan ilgilidir.Diyelim ki, ’taslama yoluyla oldurme’ ediminde,dikkatlerimiz ‘tas’ uzerine yogunlasmis olsa bile,eski toplumu tanidikça,bu toplumsal davranisin ekseninin,kurbana “el surmemeye” bagli oldugunu anlamaya baslariz.Bu aslinda,benim ‘kafamdan’ çikmis seyler degildir.Dikkatlice incelenmis dini metinler,zaten,bu tur uygulamalarin gerekçelerini,bir sekilde ortaya koyarlar.Musa’nin yasalarinda bunu gormustuk.Musa ,Tanri ile bulusmaya çikacagi daga tirmanirken,Tanri da ona,bu daga tirmanan canli insan ve hayvanin,taslayarak veya oklayarak oldurulmesini emretmis ; onlara “el dokunmasin” demisti.Bu,Musa yasalarinda “oluyle temasi yasaklayan” mantikla ayni idi.Olen kisi ile,oldurulen kisi ile ‘temas’ yoksunlugu! Bunun kapagini açtigimiz zaman ise,eski toplumun,bize hiç uzak olmayan yamyamligi ve eski toplumun bu tur oldurme biçimlerini formule ettigi donemin de,iç yamyamliktan kurtulma asamasina denk dustugu gerçegiyle karsilasiriz.

Oldurulecek kurbanin kaninin akitilip akitilmamasi;boynunun kirilmasi;iç organlarinin ayristirilmasi veya ayristirilmamasi yonundeki ‘tanri vahiyleri’,aslinda bize,her bir toplulugun on kaynaklarini oldugu kadar; bu tur cezalarin formule edilme asamalarini da verir.

Butun bunlari daha once,degisik yanlariyla incelemeye calismistik.

Moden insanbilim,eski topluma iliskin butun bu iliski tarzlarini,uygulama kaynaklarini açiga çikarabildigi olcude,saglam ve oteki alt kollari yonlendirebilecek bir disiplin halini alabilir.

**

Eski toplumdan günümüze--ölüm ve mezar kültü ve kaynakları-1.doc

ENKI’NIN TASLANMASI VE SEYTAN TASLAMA
OLDURME BICIMLERI VE KURBAN TORENLERI
FARKLI OLDURME BICIMLERININ KAYNAKLARI-1
Farkli Oldurme Biçimlerinin Kaynaklari-2
Farkli Oldurme Biçimlerinin Kaynaklari-3 (Cocuk Kurbani)

Farklı idam-cinayet (ritüel) biçimleri

20.04.2007

Din'ler Nasil Elestirilebilir?

Turkiye'de,geçtigimiz 50 yil boyunca islam'in 'uyusturucu', 'kaderci' yani uzerine,hiç olmazsa bir kaç cumle yazmamis ve bol bol konusmamis çok az 'aydin' var olmalidir...Cunku o donemin munevver'liginin din olgusuna karsi genel yaklasimini Bati 'aydinlanmaciligi' belirliyordu.

Dogu islaminin kitleleri uyusturdugu,kadercilige mahkum ettigi tezleri,Marks'tan çok once Firansiz aydinlanmacilarinin da temel tezleri arasindadir. Bu 'aydinlanmaci'lik turunun Turkiye'deki yansiticilari da,din genel konusunu islamla esitleyerek ele almak ve din elestirisini islam elestirisi olarak uygulamak için ne lazimsa yaptilar zaten..Din uzerine elestiri iddiasiyla ortaya çikmis kitaplarda Islam ve Muhammed'in hayati,ozel olarak Muhammed'in cinsel hayatinin anlatiminin disina çikmis pek fazla eser oldugunu sanmiyorum..Hiristiyan ayinlerinin kutsal ekmeginin 'hamurlu mu hamursuz mu oldugu'* uzerine "bilimsel" ders veren akademi mensuplarinin bulunuyor olabilmesi gibi sonuçlar pek tesaduf degildir.Yeni Papa'nin bugun Efes'te,yarin da Istanbul'da gerçeklestirecegi dinsel ayinlere garipçe bakan bir izleyici kitlesi durumunda olmamizin da nedenleri arasinda,Museviligin,hiristiyanligin hem simdiki soylem biçimlerinin ve hem de tarihteki on kaynaklarinin yeterince taninmiyor olmasi bulunmaktadir.



Ozellikle son yirmi yildir Turkiye'de ,din olgusunu islamla esitleyen dusunurler ;dinlerin kokenlerini eski insan toplumun iliski biçimlerinde degil ,ruh dunyasinda,hayal aleminde,cahilliklerde arayanlar ,bir sok yasamaya baslamis olmalilar.Cunku bu arada 'kaderci','uyusuk' islam savunuculari,en azindan bir kesimi, sadece dunyanin bir numarali teror tehlike kaynagi ilan edilmekle kalmadilar;ustelik islam,genel olarak ,dogu'nun bati'ya bir tur baskaldirisinin da bayragi halini aliverdi.



Dun onu pisiriklikla elestirenlerin tumu,neredeyse, simdi, Istanbul'da yeni Papa'nin Aziz Andrea yortusuna katilip, islamin eski uyusturucu ozelligine yeniden kavusmasi için tanriya el açacaklar..

Eski Yunan 'doga felsefesi'ne dayanan aydinlanmacilik, katolik dini ile bir iktidar mucadelesi içinde sekillenmisti.Dogal olarak da,'dine karsi mucadelesi'ni,dinin katolik kolunun iktidardaki biçimiyle çok fazla esitleyerek ele almisti.Din konusundaki elestirilerini iktidar mucadelesinin argumanlariyla çok karistirmisti.



Oysa çalismalarimiz boyunca goruyoruz ki,eski Yunan maddeci,'doga felsefesi'nde, butun varliklarin onlardan turedigi ilk oge,arkhe, olarak ileri surulen 'ates','deniz','su','hava','yer-toprak' vb. gibi temel kavramlarin tumu,simdiki 'din'lerin de 'yaratilis' anlatimlarinin ilk temel ogeleridir.

Materyalist Lenin, varligin ilk ogesinin 'ates' oldugunu one suren eski Yunan bilgelerinden Herakletius'un "ates arkhe"sine iliskin sozlerini yere-goge sigdiramamisti. Kendisi için tuttugu notlardan ve okudugu kitaplardan isaretledigi bolumlerden olusan Felfese Defterleri'nde Lenin,Herakletius'un ilgili sozlerini "çok onemli" kaydiyla isaretledikten sonra soyle diyordu:

"Diyalektik maddecilik ilkelerinin çok iyi bir açiklamasi"(Felfese Defterleri.S.294)

Fakat garip bir sekilde yeni Papa da, 12 Eylül 2006 tarihinde Regensburg Üniversitesinde yaptığı konuşmasinda, "yanan çalıdan yükselen söz"den , "Çalıdan başlayan bu süreç"den bahsederken,Musaciliktaki tanri kavrayisinin temellerinden olan yaratici 'ates' kavramina isaret etmis oluyordu.Gerçi,eski dini kitaplar 'aydinlanmacilik' sirasinda ve sonrasinda da vardi ama,dinin bir uydurmalar toplami oldugu iliskin fikir o denli derinlere islemisti ki,Yunan doga felsefesinin ilk kavramlarinin,bizzat eski dinsel inanislarin ilk kavramlari oldugu pek hesaba katilmamisti.Eskiden bana da dogru gorunen bu tur yorumlari artik temeliyle birlikte yeniden gozden geçirmek gerekiyor.

20. yuzyildaki çabalarla,simdi artik onemli olçude tanidigimiz AkadoSammaru eski kil tablet cozumleri, "ates", "tuzlu ve tatli su", "hava-nefes", "toprak-dunya" gibi temel kavramlarin,eski toplum tarafindan ilk yaratici ogeler olarak ele alindigina bir kusku birakmiyor.O halde Yunan doga felsefeciligine de dayanan aydinlanmacilik donemi ve sonrasi materyalizmin ,simdiki dinlerle ,en azindan kavramsal ortakliginin yol actigi sorunlari yeniden gozden geçirme zamani artik gelmistir.

Eski dini inançlarin kokenlerini insan toplumunun,ozel olarak bu dinlere kaynaklik eden Mezopotamya toplumlarinin karsilikli iliski biçimlerinde,ittifak duzenlenislerinde ve bu ittifak iliskilerinde aldiklari rol ve gorevlere bagli olarak sekillenmis toplumsal yapilarinda,buna bagli olarak sekillenmis kulturel temellerinde aramayan hiç bir din çalismasi,basariya ulasamaz.Zaten dinin kaynaklarina iliskin su ana kadar ileri surulenler genel olarak 'masal anlatimi' olmaktan,ne yazik ki,daha ileri gidememistir ve masallarin tukendigi noktada da bu çalisma odalarinin kapilarina kilit vurulmustur.

Dogaustu yaratici bir tanri hiç bir zaman varolmamistir.Boyle bir 'yaratici'ya iman,simdiki dinlerin tanri kavrayisinin farklarini da ifade edemez zaten. "Ortak,ayni tanri" sozcugu,en azindan simdilik,basit bir politik oyun sozcugu olmaktan ote deger tasimiyor.Papa'nin Efes ayini sirasinda,İzmir Başpiskoposu Ruggero Franceschini,açılış konuşmasında "Burada tek Allah'ın evlatları olarak toplandık" gibi sozler ederken bu basit bir politik tutumu yansitiyor.Uç dinin ve mezheplerinin hiçbirinin 'tanri' kavrayisi ve kavradiklari sekliyle tanri ile olan iliski biçimlerinin,kult tarzlarinin ayni olmayisi zaten ortada ortak bir tanri olmadiginin gostergeleri.

Bu noktalari ilahiyatcilarimizin açiklamasini bekleyemeyiz.Islamin tarihteki kiliç siddetine gonderme yapan Papa'ya 'teolojik' yanit vermeye hazirlandiklarini soyleyen Bardakoglu'nun bir turlu ortaya çikmayan yanitlarini bekleyemeyiz.

Bu alandaki yanitlar, "tanri sozcugunden tiksinen" Y.Kuçuk gibi,kendinin "delilik-dahilik sinirlarinda" dolastigini farzeden ve fakat sozcuk,kavram, meslek veya secere kayitlariyla oynasarak tarih yazdigini sananlar tarafindan verilemez.



Hem kendi Tanri'larini ve hem de ona uygun olacak sekilde dini çizgilerini bizzat yaratan insan toplumunun,bunu hangi toplumsal gereksinimlerine yanit olarak ve nasil yaratmis oldugunu incelemeden, farkli dini topluluklarda neden farkli tanri kavrayislari oldugunu da anlayamayiz.Bu noktadaki cozumleyici guç,ancak,tanritanimazligi saglam toplumsal ve tarihsel temellere oturtabilen bir çalisma ile elde edilebilir.

***

* Felsefenin Serüveni
* Belge'ler, Eski Toplum ve Dinler
* Belge'nin Hıristiyanlık Kavrayışı...

MALATYA MELUHHA MI?

Kurban ve İsa'nın vaftizi...

YAZITLARI İNCELEME YÖNTEMİ
YAZITLARI İNCELEME YÖNTEMİ-1

Eski toplumda "iğdiş"lik kurumu

Erkek Çocuk Sünneti ve Fallus Kültü

İsa'nın doğum,Meryem'in ölüm günü

Din'ler Nasil Elestirilebilir?

Ahmet Altan'dan Bir İtiraf

"Kötü Toplum"-" İyi Toplum"

Papa-Patrik deklarasyonu ve bazi Isa'ci yorum-kavramlar
...Isa'ci yorum-kavramlar-2

"Kuzu İsa"nın Öncelleri..
"Kuzu İsa"nın Öncelleri-Açıklamalar-2

"AB'nin Hıristiyan Kökeninin Açıkça Beyanı..."
"Ey anamın oğlu, saçımdan sakalımdan tutma!"
Incil'de Kutsal Baş Tıraşı Ritüeli

Hiristiyanlığın Su Vaftizinin Biçimleri

Musevilik ve hiristiyanlikta 'el-ayak yikama' ayini
Hiristiyanlığa Ait Bazı Veriler

"İlk insan Yer'den,İkinci insan gök'ten.."..

Felsefenin Serüveni



11.04.2007

Barzani,Erdoğan ve MGK Sonuçları

http://toplumvetarih.blogcu.com/


11.4.2007

Sistematik bir ozellik kazanan Barzani’nin son açiklamalari ve

gelismekte olan ‘Kürdistan’ projesi hakkinda Türkiye’nin tutumu, MGK’nin basin bildirisi çerçevesinde dun açiklandi..

Her seyden once bilinmeli ki,Evren’in ‘eyalet’ onerisi veya Agar’in “Afyon’dan,Ankara’dan Musula kadar” parolasi gibi, basbakan Erdogan’in da,zaman zaman açiga çikan ve fakat sistemli olarak hayalindeki proje, baslangiçta,Kürt sorununu islami birlik temelinde çozmek biçimindeydi.Irak’in isgali ve fiili parçalanmisligi,zaten Türkiye’de çoktandir konusulan,bir ucu Musul’a dayanan ‘Türk-Kürt ittifaki’nin olusmasi için daha belirgin bir temel hazirlamisti.Bu projenin Ozal doneminden beri dusuncelerde olgunlastirilmaya baslandigi basinda yer alan haberlerden ve ortaya konulan tutumlardan anlasiliyor.Bunun bir ABD projesi oldugu ve ‘ulusal’ zirhlara burunmus devletlere gore, ‘küresel dunyanin’ kosullarina daha uygun degerlendirildigi anlasiliyor.Evren’in, Kürtleri ‘kardes kabul etmek’ gibi son derece ‘demokrat’ eyalet onerisi,bunu soylemeye kamu baskisi nedeniyle zorlanan siyasetçilere destek ozellikli idi.


Ummetci birlik içinde Konfederal bile olmasi zorunlu olmayan bir ‘Türkiye-Kürdistan’ projesinde AKP,DYP gibi partiler elbette Turkiye’ye ‘büyük abi’ rolunun dustugunu hesap ediyorlar.Agar gibi adi ‘derin devlet’le birlikte anilan birisi tarafindan ortaya konulan ‘dagdan ova’ya siyaseti,son derece faydaci davranan Kürt çevrelerinde bile bir tur ‘demokratik’ nedamet haliyle ele alindi.Evren’den Agar’a bir ‘demokratik’ nedamet tutkunlugunun eszamanli meydana gelisinden kuskulanmamak için Basbakan’in Hasan abisi gibi yesil kravat takmaya baslamak gerek...


Tablo bu sekilde belirginlesince,Basbakanin ‘askerlik yan gelip yatma yeri degildir’ veya ‘PKK ile Mucadele Komitesi basarili olamamistir’ gibi degerlendirmeleri,Kürt sorunun bu sekilde çozulemeyecegini gostermek isteyen imami açiklama tarzlari olarak anlam buluyormus gibi gorunmektedir.

Barzani’nin Türkiye’deki rejim ve siyaset bunaliminin arttigi bir donemde,sistemli olarak, ‘büyük Kürdistan’ hedefine yonelik açiklamalari nedensiz degildi; akilsizca,hesap edilmemis konusmalar olarak ele alinamazlar..O aslinda,ABD yonetimi ve Erdogan projeleri ile temelde uyum halindedir ve bu konusmalarda Erdogan hukumetini zora sokan bir tarz kullaniyor gorunse de,Türkiye'yi 'Büyuk Kürdistan' fikrine alistirma hedefli oldugu için,aslinda kuresel sermaye ile butunlesmis islami kesimlerin projesine bir destek ifadesi olarak da ele alinabilir.Bu, ayni zamanda,Kürtler arasinda giderek gelistigi sir olmayan Barzani KDP’sinin Türkiye’deki gucunu sinama,seferber etme hazirligi anlami da tasiyor.Rejim ve siyaset’in bunaldigi Türkiye’de oynayabilecegi kartlari sinirlari genisletmek uzere kullanmakta hiç duraksamamasi,onun bugun ulastigi gucunun de bir gostergesi..

Barzani’nin sozlerine karsi,Cumhurbaskanligi ve ardindan genel seçimler bunalimini yasadigi ortamdan dolayi gorunuste kukremek zorunda kalan Erdoğan’in daha bir hafta once Talabani ile sicak gorusmesinin buharinin bile kurumadigi unutulmamali.Bu gorusmeye ne kadar taraftar oldugunu o,Cumhurbaskani ve genel Kurmay baskanina karsi açikca ifade ediyordu.


Hukumetin ,Barzani’ni açiklamalari karsisinda nasil bir zorluk içine dustugu,AKP ve Hukumet sozculerinin açiklamalarindan bile anlayasilabilir.AKP sozculeri,Barzani'nin 'konusma metni'ni gormeden bir sey soylemekten çekinen açiklamalar yapma durumunda bile kaldilar...Hukumet sozcusu Ciçek’in açiklamalari ise,ancak bir Ezop bilgesi tarafindan çozumlenebilirdi.Bunlar gazetelerde yayinlandi.

Küresel sermayenin Türk etiketli medyasinda ‘sert’ diye tanitilan ‘Erdogan açiklamasi’nda kullanilan ifadelere yeterince dikkatle bakilirsa, orada,Barzani’nin sozlerinin,herhangi bir alanda kategorik olarak reddedilmedigini goruruz.Erdogan ,bir çok kez yinelenen ve ‘sert’ diye tanitilan açiklamasinda soyle diyordu:

“Riyad’daki Arap Zirvesi’ndeki görüşmemizde medya aracılığıyla konuşmamada mutabık kalmıştık. Bu tür açıklamalar konusunda dikkatli olmak gerekiyor.” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6301374.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=1)

Basbakan’in burada soyledigi,Barzani’nin dusuncelerinin ‘yanlis veya dusmanca olmasi’ falan pek degildir.Onun hatasi,bunlari kapali kapilar ardinda degil, ‘medya araciligiyla’ soylemesidir.

Tayyip Erdogan’in ve hukumetinin bu ‘gizli’ diplomasi ,gizli konusma istegi,kafasindaki demokrasinin oldugu kadar,kafasindaki projelerin de bir ifadesidir.O daha bir hafta oncesinde ovguyle tanitilan bir Talabani gorusmesini yine ‘kapali kapilar’ ardinda gerçeklestirmisti.Ne konustuklarinin bir bolumu,simdi kendisi açiklayinca ortaya çikiyor: “Gorusmeler gizli surdurulsun”...

Onun ‘gizli’lige duskun bu tutumu yeni degil.Dini bakimdan mesru takiyyecilik de bu gizleme sanatini guçlendirici bir rol oynuyor.Kibris’ta da aynisi yapmisti ;butun Turkiye’den gizli gorusmeleri Gul ile birlikte bazi AB yetkilileri ile basbasa vererek (ve ustelik bunu 'belgesiz' olarak,belki ilerde ‘vatana ihanet’ yargilanma çekincesiyle...) yapmisti..

Erdogan’in bu çok ‘sert’ açiklamasi ,aslinda Barzani ve Talabani’ye, “bu isi islami temelde kendi aramizda uygun zamanda çozelim”i ifade etmekten baska bir sey degildir.Animsanacagi gibi o ve hukumet uyeleri Evren'in eyalet onerisine de pek tavir takinmamislardi.

Simdi Erdogan'in açiklama yapma zorunlulugu ile karsi karsiya kalmasi,konusmasina Türkiye’nin büyüklugu ve gucu gibi motifleri de eklemesi ,hem kamuoyunu yatistirma ve hem de Barzani’nin,giderek sekillenen bu projede ‘küçuk kardeslik’ rolunu kabul etmeyen tutumuna bir dis gosterme anlamli olabilir..

Islami kesimin,kuresel sermaye taleplerine bagli olarak ‘kürt sorunu’nu ‘ ummet’ birligi içinde çozme plani içinde oldugu açiktir.ABD’nin Ortadogu’da sadece ‘bolme’ amaçli oldugu yolundaki kanilar yanlistir...ABD,ortadoguda,kuresel sermayenin girisine engel olan ‘ulusal’ yapilari bolerek dinsel eksenlerde daha genis birlikler,bir yeniden yapilanma gerçeklestirmek hesabi içindedir.Bu noktada Turkiye’nin hem ‘laik’ ozelligini ve hem de ‘ulusal’ yapinin en guçlu kalesi orduyu donusturmeye cabalamaktadir.O,Turkiye hakkinda ‘Islami cumhuriyet’ degerlendirmesini çoktandir kullaniyor.Ordunun modernizasyon surecinin,sadece teknik modernizasyonla kalip kalmayacagini ise,onumuzdeki donem gosterecek.

Daha çok Ordu uzerinden Türkiye’nin su anda kapildigi Kerkük sendorumu,ne Türkmen sevdasina,ne de petrol hesaplarina dayaniyor.PKK teroru gerekçesinin de,hakli unsurlar olmakla birlikte, çok temel bir neden olarak gorulemeyecegini varsayabiliriz.

Kerkuk konusundaki buyuk hassasiyet,bu yil içinde yapilmasi ongorulen referandum neticesinde Kuzey Kürt yonetiminin, zaten parçalanmis ‘Irak’in oteki kisimlariyla hukuki birliginin de tamamen tukenecek olmasi gerçegine dayaniyor.Referandum,muhtemelen,Irak’in gerçek bolunmuslugunun hukuken bir adim daha uluslararasi onay surecine dogru ilerleyecek olmasindan duyulan bir çekince yaratiyor. “Irak’in toprak butunlugu’nun muhafazasi” tezine dayanan bir bolgesel ve uluslararasi politikanin,Türkiye’yi çok ani darbelere maruz birakma tehlikeleri ve her tur maceraya kapi açacak bir bosluga dusulmesi tehlikesini içerdigi ortadadir.

Kabaca boyle bir ortamda gerçeklesen MGK toplantisinin Basin bildirisinde,oyle gorunuyor ki,ozellikle Turkiye içinde PKK’ya karsi yeni bir politika kurgusunun; ‘dagdan ovaya indirme” tutumun resmen benimsenmesi yolunda baslangiç ifadeleri yer almaktadir..


Oteki yonleri ile birlikte ele almadan once,MGK basin bildirisini okumakta yarar var:

MİLLİ GÜVENLİK KURULU

BASIN BİLDİRİSİ

http://www.mgk.gov.tr/Turkce/basinbildiri2007/10nisan2007.htm

İSAN 2007

1. MİLLİ GÜVENLİK KURULU; 1.; 10 NİSAN 2007 GÜNÜ OLAĞAN TOPLANTISINI YAPMIŞTIR.

2. TOPLANTIDA;

ÜLKEMİZİN GÜVENLİK VE ASAYİŞİNİ ETKİLEYEN İÇ VE DIŞ GELİŞMELERİN KAPSAMLI BİR DEĞERLENDİRİLMESİ YAPILMIŞ, BU BAĞLAMDA;

A. GÜVENLİK GÜÇLERİNİN İCRA ETMEKTE OLDUĞU OPERASYONLARIN BÜYÜK BİR KARARLILIKLA DEVAM EDECEĞİ VE TERÖR ÖRGÜTÜNÜN TERÖRLE AMAÇLARINA ULAŞMA ŞANSLARININ VE BAŞARI UMUTLARININ OLMADIĞININ ÇOK İYİ BİLİNMESİ GEREKTİĞİ İFADE EDİLEREK, YÜRÜTÜLEN MÜCADELENİN ETKİNLİKLE SÜRDÜRÜLMESİ YÖNÜNDEKİ KARARLILIK YİNELENMİŞ;

AYRICA, HİZBULLAH TERÖR ÖRGÜTÜNÜN FAALİYETLERİ VE BUNA KARŞI ALINAN ÖNLEMLER GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ;

B. IRAK'TAKİ GELİŞMELER VE BU KONUDA İZLEYEBİLECEĞİMİZ POLİTİKALAR DEĞERLENDİRİLMİŞ VE IRAK'IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE SİYASİ BİRLİĞİNİN KORUNMASI İLE SINIRLARININ GÜVENCE ALTINA ALINMASININ, IRAK'IN ULUSLARARASI HÜKMİ ŞAHSİYETİNİ KORUMASININ ÖNEMİ VURGULANMIŞ;

IRAK'IN KUZEYİNDEN ÜLKEMİZE YÖNELİK TERÖR TEHDİDİNE KARŞI IRAK TARAFININ ALMASI GEREKEN ÖNLEMLERE İLİŞKİN OLARAK IRAK HÜKÜMETİNE VERİLEN NOTA VE BUNDAN SONRA TAKİP EDİLECEK SİYASİ, EKONOMİK VE DİĞER YAKLAŞIMLAR ÜZERİNDE DURULMUŞTUR.

Medya tarafindan 4,5 saat kadar surdugu açiklanan MGK basin bildirisinin bu kisa ifadeleri,ister istemez bizi,her kavrami daha dikkatle ele almaya zorlayacaktir.Bu tur bildiriler çok ozlu ifadeler içerdigi için,orada soylenenler kadar soylenmek istenenler ve soylenmek istenmeyenleri de anlamaya çabalamak gerekiyor.Medya’nin F.Cekirgesi’nin analizleri ,omuzdas bilgilerine ve fotograflara dayaniyorsa da,MGK bildirisi için bunlar yeterli olmayabilir.


Hizbullah kismi (ki,bir olcude geçerken soyleme gibidir) çikarilirsa,aslinda MGK’nin asil olarak Kürt meselesini ele almis oldugunu anliyoruz.Ilk maddede PKK konusu islenmekte,ikincisinde ise,genelde Irak ve fakat asil olarak Kuzey’deki Kürt yonetimi ele alinmaktadir.


Bu bakimdan bu MGK gorusmesine damgasinin vuranin ‘Kurt meselesi’ oldugunu soylemek pek yanlis olmayacak.


Bildirideki ifadeleri temel alirsak,burada,simdiye kadar yapilan eski açiklamalara gore farkli ve yeni olan ifade tarzi dikkat çekmektedir.O da MGK’nin,PKK’ya yonelik karsitligi sinirlamaya yonelik bir ifadenin kullanilmasidir.

Bu bildiride,MGK’nin,teror orgutunun "amacina ulasma metotuna" bir gonderme yapilmis olmasinin nedenini su anda bilemiyoruz.Bu bir ifade karisikligi olabilir mi? Boyle bir bildiride ifade hatasi olasiligi aslinda yoktur.O durumda ise,bunun imzacilari farkinda olsun veya olmasin,bildiriden çikan anlam,M.Agar’in daha once ifade ettigi PKK'yi ‘dagdan ovaya indirme’ çagrisi yonunde oldugu sonucu ortaya çikiyor.

Bunu ileri surmeden once,geçen yillarin MGK bildirilerine de bakmaya çalistim.Mesela geçen yil bu tarihlerde yapilan MGK toplantisinin bildirisinde soyle deniliyordu:

BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ VE YANDAŞLARININ DEVLETİMİZİN VE ULUSUMUZUN KARARLILIĞI VE DAYANIŞMASI KARŞISINDA AMAÇLARINA ULAŞAMAYACAKLARI BİR KEZ DAHA VURGULANARAK...

MGK bildirilerinin genel yapisini,bir tur tekrarlanmasini hesaba katarsak,goruldugu gibi yeni bildiri PKK’yi ve amaclarini bir butun olarak hedeflememekte; ozel olarak kendini “TERÖRLE AMAÇLARINA ULAŞMA” noktasiyla sinirlamaktadir..


Bunun salt bir ifade tarzi olup olmadigini ; PKK’ya sadece "terorden vazgeçme" cagrisi anlami tasiyip tasimadigini,onumuzdeki donemin tutumlari gosterebilir.


MGK bildirisinin ikinci bolumunu ‘Irak’ ,ozel olarak da Kuzey yonetimi olusturuyor.Bildiride vurgulanan

“IRAK'IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE SİYASİ BİRLİĞİNİN KORUNMASI”


istegi,bugun Turkiye’nin baska seçenegi olmamasi bakimindan hakli ve anlasilirdir.Bununla birlikte,Irak’taki bugunku butunluk ve birligin,aslinda kagit uzerinde kaldigi,devam etse bile bunca iç çatismanin ardindan orada kirilmis vazonun bir daha yapistirilamayacagi açiktir.Dolayisiyla her an boyle bir tehlike içinde bir yasam ve politika surdurulmemelidir.Ayrica biliniyor ki,eger ABD veya Fransa,zaman zaman ‘Irak’in butunlugunden yana’ olduklarini açikliyorlarsa,bu biraz Türkiye’yi gucendirmeme ve fakat ote yandan zaman kazanma politikasidir.


Misir toplantisindan ne çikacagini gorecegiz ama Firavunlarin sihirbazlarina karsi degnegini yilan yapip onlari yere çalan Musa’lar artik yasamiyor.Ona inanan kitlelerin torunlari da artik ender olarak sapkadan tavsan çikabilecegi fikri ile avutulabiliyorlar..

Türkiye’nin Kuzey kürtleri sendromundan kurtulabilme olanaklari yine Türkiye’nin kendisinde,içindedir.Demokratik ve laik zeminde gonullerini kazanacagi kendi Kürt yurttaslari,bu sendromu sinirlarimizin otesine tasiyabilir ustelik.


Bildirinin

NOTA VE BUNDAN SONRA TAKİP EDİLECEK SİYASİ, EKONOMİK VE DİĞER YAKLAŞIMLAR ÜZERİNDE DURULMUŞTUR

biçimindeki ifadesinde yer alan "VE DİĞER YAKLAŞIMLAR"in tam açik karsiligi herhalde ‘askeri yaklasimlar’ ifadesi olmaktadir ki,bugun boyle bir adimin imasinin bile sadece ABD’nin yillardir hesap ve arzu ettigi sonucu yaklastirmaktan baska bir anlami olamayacagini hepimiz biliyoruz.

Türkiye’yi Ortadogu ve ozel olarak Irak batagina girmekten koruyan yetkililerin boyle bir maceraya kapilmayacaklarini dusunmek fazla iyimserlik degildir.

**