25.11.2006

“Karabasli”lar ve Lu çiziminin anlamlari

8.10.2006

“Karabasli”lar ve Lu çiziminin anlamlari

Sekil-1



Resim-2/3



Dilbilimin incelenmesinde,eski toplumun ‘isim’lendirme sisteminin kurallarinin ve bu kurallarin sureç içindeki donusumlerinin ortaya çikarilmasi onemli bir nokta olarak karsimiza çikiyor.Degisik ornekler uzerinde ilerlerken,eski toplumun bu noktadaki dogal mantigini saptamak ve incelemede kullanmak gerekiyor.

"Soyisim" kanununu birkaç yuzyildir taniyan modern toplumun nedenlerinin 6 bin yil onceki toplumda ayni oldugunu dusunmek uygun degil elbette.

Isim ve soyisim, ‘birey’ ile içinde yer aldigi toplum birimin iliskisine bagli olarak,ozellesir ve çesitlenir.

Eski toplumda,erken donemde, ‘birey’in aidi oldugu toplum birimin tanimi ile ifade edildigini dusunmemiz için nedenlerimiz var.Bu,toplumbirimin hem kendini isimlendirmesine bagli idi ve hem de komsu topluluklarin,o toplulugu cografi bolgesine,dagli veya ovali olusuna,çoban veya çiftçi olusuna vb. bagli olarak olarak ele aliniyordu.

Kutsal yazilara “insanoglu” biçiminde geçen karsitligin obur yuzunde “tanrisal ogul” bulunmaktadir.Bu,basit dinsel literature,‘insanoglu” ve ‘cin,melek,seytan’ ikilemi olarak geçmistir.Bunun,baslangiçtaki kaynaginin “yer” ve “gok” ayrimi oldugunu ileri surebiliriz.Cunku bu belirgin tanimlama biçimi ve onun izleri,gunumuze kadar gelmis bir derinlik tasimaktadir.

Eski toplum, bitki/hayvan toteme geçisle birlikte,bir hayvan/bitki ismi ile anilmaya baslamis gorunuyor.Bitki/hayvan toteme geçisin temel nedeni,eski insan kurban sunumuna son verme amaci oldugu için,bu,buyuk bir sevk ve hirsla gerçeklestirilmis olmalidir.’Sumer’-Akkad tanrilarinin,erken ozelliklerinde hayvan/bitki yan bulunmuyor olmakla birlikte,-4.binli yillara ait tanidigimiz tanrilarin hepsi,hayvan/bitki ismi ile de anilmaya baslamislardi.Onlarin “Gezegen”lerle esitlenmeye baslamalari,daha sonraki sureçte ortaya çikiyor.

Burçlarda yer alan hayvan/bitki totem kalintilari,eski ‘sumer’-akkad metinlerindeki hayvan/bitki totemlere tamamen denk dusmektedir.Açik haliyle “akrep insan”, “yengeç insan” gibi ifadeleri taniyoruz.Okuz,inek,esek gibi hayvanlar,ilgili tanrilarin da tanimlariydi ayni zamanda.

Eski toplumun karsilikli yapilanmasi,ve bu iliski içinde,taraflarin kendilerine ‘insan’,otekilere ‘hayvan/bitki’ gozuyle bakmalarina bagli olarak,ornegin, “akrep” veya “yengeç” toplum birim için “insanlik” , “Al.lul.lu” olarak ifade edilebilirdi; bu kavram ayni zamanda “yengeç insan” anlamini veriyordu.Allulim kavrami ayni zamanda, erken ittifakin “gokten inen” ilk yonetimin de ‘yoneticisi’dir. ‘Aleluya” simdiki hiristiyanligin da ilk ‘tanrisi’ duzeyindedir ve Hititlerde de ayni kavrami goruyoruz.

Eski toplumun,meduz,yilan,akrep,yengeç, ‘suluk/solucan’ turu hayvanlarla çok içli disli oldugunu,sadece kalintilari bize ulasan burçlar yoluyla bilmiyoruz.Musa’nin yiyecek yasaklari kapsaminda bunlarin ayrintilarini tanidigimiz gibi,Eski Ahit anlatimlari,onceki ilahilere bagli olarak,Tanri’nin ilk yaratis ve kahredis anindan itibaren “yerdeki surungenler”le,” “denizdeki hayvanlar”la çok ilgilenmis oldugunu ortaya koyuyor. “Yilan”in butun hayvanlarin en kotusu olma ozelligi kazanmasi,onun dogasal ozelliginden degil,kutsal totem olmasindan kaynaklaniyordu. Seytan’la esitlenen Yilan,ayni zamanda erken donem Enki’nin (Kenan,Yehova’nin) de bir ozelligiydi ve çok sonra,-12. yy;larda,çolde karsisina aldigi Musa’nin asasini Tanrinin bir yilan’a,bir asa’ya çevirmesi,ona sihir gucunu ogretmesi,erken donem Enki’ye ait bir ozelligin animsanmasi anlamina geliyordu.

Bize,butun alfabe ve yazi sistemini devreden eski toplum gerçek bir toplumdur ve bu alandaki ilk sekil çizimlerinin,tipki gunumuzun bir ilkokul ogrencisinin basitligiyle baslatmis olmalari,insan toplumunun dogalligina tamamen uygundur.

‘Sumer’-Akkad uzmanlarinin bu temel noktalari yeterince dikkate aldiklarini,ne yazik ki,birçok halde,goremiyoruz.

Sekil-1’de gorulen çizim,eski insanin alfabe yolundaki ilk çizim orneklerinden birisidir.Bu çizim ‘insan’ anlaminda kullaniliyordu.

Peki bu resim ile ‘insan’ arasinda nasil bir iliski vardi?

O sekli çizme yetkinligine ulasmis eski insan,orneklerini bildigimiz gibi,’insanin’ basit gorunumunu de çizebiliyordu.Fakat,baktigimiz zaman ‘insan’a ait oldugunu hemen analayabilecegimiz basit ‘kafa-yuz-burun” çizimli portreye “kafa,bas” diyor; buna karsilik “insan” anlaminda yorumlanan çizimi ise Sekil-1’deki gibi yapiyordu.

Bay Kramer,sorunlu bu erken donem çizimlerinde,is çizimlerin anlamini yorumlamaya geldiginde,genel olarak yeterli olmaktan uzak kalmaktadir.Yukardaki Sekil-1'e iliskin ,yaptigi açiklamada soyle diyor: “Insan govdesinin ust kisminin azçok uyarlanmis resmi olabilir”(SM.s,190)

Sekil-1'i bu sozlerle yorumlayabilmek,ancak zorlama ile ve eski toplumun izlerini,adeta yemin etmiscesine,modern toplumda aramama kararliligi ile mumkundur.

Sekil-1,eski toplumun basortme araci ile ilgiliydi.


Resim-2 ve 3,Ermeni,ortodoks kilisesinin gunumuzdeki dini liderlerine iliskindir ve bence,aradaki baglanti açiktir.Ermeni kilisesi ve ortodoksluk,bizi tarihe baglamada yetkindir ve giyim-kusam tarzlariyla da,bunyesinde 6 bin yillik tarihi barindirmasi olanaksiz degildir.

‘Sumer’-akkad erken doneminde ‘insan’ anlami ile ele alinan bu çizimin,farkli topluluklarca,farkli bir sekilde algilaniyor ve seslendiriliyor olmasi gerekli idi.

Konvansiyonel tutuma gore,bu çizim sekli ‘insan’i anlatiyor ve ‘Lu’ sesiyle okunuyor.

‘Sumerce’ olarak ‘Lu’ okumasinin akkadca karsiligi aw/melu; hititçe karsiligi ise antuhsa idi.


Nam-lu-u-lu, awīlum,melutu,genel olarak ‘insanlik’ anlamina geliyordu.

Fakat mesela,Al.Lul.lu veya Usumgallu denildiginde,sirasiyla “yengeç adam”, “ejderha adam” gibi degerlendirmeler anlasiliyordu.Hayvan veya ejderha ile ilgili vurguyu yapanlar,genel olarak,karsit toplum birim oldugu için, “Allullu” veya “Usumgallu” topluluklarinin,bu kavramlari,kendileri bakimindan ‘insanlik’ anlamiyla kullanmis olmalari,kelime kurulus ve kullanim mantigi bakimindan olanaksiz degildi.Gunumuzde biz,anlatici ve egemen olan toplumbirimin degerlerine çok bagli hareket etmek durumundayiz.Fakat,dilbilimini incelemeye basladigimizda,bu bagimliligin kirilmasi gereklidir.


Ilerde ele alabilecegimiz bir ornegi geçerken belirtelim.Dogal olarak ‘Dumuzi’ ‘erkek’ bir varlikti.Buna karsilik Inanna,’disi’.Fakat,tabletlerde,Inanna için kullanilan ve bizim disi cinse ait olarak Sahmaran karsiligi kullandigimiz “Gogun kutsal ejdarha annesi” anlamina gelen “Amma usumgal anna” nitelemesi,bir dizi tabletde,ayni zamanda Dumuzi için kullaniliyordu.Budurum, sadece,ayni tanrinin,farkli iki toplum birim tarafindan zit yonleriyle ifadesine bagli açiklanabilir.Bir yazim yanlisini degil,eski toplumun zitlik tasiyan yapisini yansitir.


Sekil-1’deki çizim,ayni zamanda, ‘Sumer’ler için kullanilan “karabaslilar”, “karabasli topluluk” tanimlari ile de iliskili gorunuyor.Bu sasirtici degildir. ‘Sumer’ adi verilen toplulugun,en azindan dinsel kalintilarini aramak için,bolgede ve dinsel hiyerarside ‘kara’ renge bakmak ve kesfetmek,genel olarak,bizi hedefe yaklastirir.Bunlar gunumuzun Sii toplumlari,Musevilik ve ortodoks hiristiyanliktir.


“Karabaslilar” ifadesi, ‘karabasli’lar tarafindan ‘insanlik’ karsiligi olarak kullaniliyorsa,karsiti olan ‘gok’sel topluluklar (Yeni Ahit Isaciliginda ‘goksel baba’, ‘goklerin kiraliyeti’ kadar çok kullanilan az sayida kavram bulunur..) tarafindan ‘ejderha,hayvan’ vb. olarak ele aliniyor olmaliydi.


“Karabas” kavrami, ‘sumerce’ birebir olarak “Sag+gi” biçiminde okunmaktadir.Kelimelerin tam karsiligi “Sag=kafa,bas+ki/gi/kir/kar=kara,siyah”)dir.

Akadca olarak “qaqqa” ve çogul olarak “qaqqadim”, “ qaqadisu” biçimlerinde yaziliyor olmalidir. “Kakka-dum”, “karabaslarin evladi” anlaminda çogullastirilmis olabilir.

Son olarak eklemek gerekir ki,Avrupa’da Turkler için,bir asagilama olarak,kullanilan “karakafali” tanimi,tarihin boylesine derin dehlizlerinden geçerek Turk’leri bulmustur.Bu tanimin saç rengi ile vb. hiçbir sekilde ilgisi yoktur.Ne yazik ki, ‘Sumer’ otoriteleri arasinda ‘karabasli’ tanimini ‘saçi kara olan halk’ biçiminde ‘tercume eden’ ve onlarin ‘kara saç renkli bir halk’ oldugu sonucunu ilan edenler de çikmistir.Bu tur bir degerlendirme metodunun asilmasi gerekiyor.


Turklere karsi kullanilan bu tanim,hem,Avrupa toplumlarinin Ortadogu,Hitit-Aryen kaynak anilarina bir isarettir ve hem de,Dogu’yu,bin yil kadardir “Turkler uzerinden”,cografi anlamda, taniyan Avrupa’nin onyargilarina...


***


Erkek Bas Ortme Biçimleri Ve Kaynaklari.

(Boynuzdan Fötr'e..)

“Ey âdemoğulları!

Size (şeytanın açmak istediği )

çirkin yerlerinizi örtecek

bir libas indirdik...” (Araf 26)



Resim-1



Resim-2



Resim-3




Tanri her ne kadar,Ademogullari’nin çirkin ,seytanin açmaya çabaladigi yerlerini ortme araçlari olarak giyim-kusam biçimleri onermis ve bunlari uygulatmaya çalismis ise de,bu açiklamalarin her zaman ikna edici oldugunu soyleyemeyiz.Ornegin,Yahudi’lerin kafalarinin tam ust-arkasina yerlestirilip filketeyle tutturulan avuç içi kadar siyah kep’in,kippa’nin, hangi tur ‘çirkin’liklerle ilgili olabilecegini dusunmek ve bulmak bize dusuyor.(*)

Kadinlik,erkeklik organlarinin ‘çirkin’likleri kabul edilse bile,'bas',‘kafa’larin hangi tur ‘çirkinlik’ tasidigini anlamakta guçlukler ortaya çikmaktadir.Cunku tanrilar,daha erken ‘Sumer’-Akkad doneminden bu yana,kadin ve erkeklerin bas’lariyla da çok ilgilenmislerdir.Tanrilarin dikte ettirdigi erkek-kadin bas ortum biçimleri arasindaki farklar, ‘klimatik’,cografik gerekçelerle ilgili degillerdi.Bu tur gerekçeler genel olarak sonradan yaratilmis açiklama biçimleri olmaktan ote bir deger tasimazlar.

Modern toplum ve onun bilgeleri,siyasal,kulturel degerleri ele alirken,eski toplumun gerçek yapilanmasi ve buna bagli kurum,inanç ve uygulamalarindan yola çikmadiklari olçude,toplumu urettikleri kavramlar etrafinda açiklamak zorunluguyla karsilasirlar.Gerek,insanbilim alanlarinda,gerekse onunla kopmaz baglara sahip felfesede,once kendi ‘kavram’larini yaratmamis ve daha sonra bu kavramlara bagli bir dunya,toplum,ve onun islerlik duzeni hakkinda yorumlara girmemis çok az bilge vardir.Itiraf etmeli ki,bu tur bir bilgelikler beni fazla ilgilendirmiyor.

Yukarda yer alan Resim-1,Samas’a,Gunes-Ates tanrisina ait.Gordugumuz gibi, ‘insan gorunum’lu!Ya da,soyle diyebiliriz: baslangiçta,tamamen bir insan kutsal gorevli.

Buradaki Samas çizimi,ilgili tanrimizin,insan'dan boga-okuz totem geçismesinin saglandigi donemine ait olmalidir.Cunku,basinin etrafinda boynuzlar,onun boga-okuz’le olan baglantisini açikca gosteriyor.

Boynuzlarin,her iki yanda, 4’er veya 5'er adet olmasi,onun,yetkilerini eline aldigi toplumbirim sayilariyla ilgiliydi.Ornegin,onun ozelligi sadece “dogu ruzgari”,veya sadece “batinin firtinasi”, veya “kuzey veya guney yeli” olmakla sinirli olsa idi,o zaman ona bir çift boynuz yetebilirdi. Bir merkeze,kibleye gore,Dogu,Bati,Kuzey,Guney yonundeki toplumlarin merkezi yetkesini eline geçiren ise,resimde gordugumuz gibi,bunlari sembolik olarak,basinda yansitmaktaydi.


Burada,onun 5'li yapinin merkezi yetkisini elinde toparlamis oldugu bir anda bulunuyor olmaliyiz.

Resim-2,bir Suz,Susan tanrisina aittir.Burada Samas’in boynuzlarinin,açik bir sekilde,sonraki Musevi din adamlarinin Fotr sapkasinin kenarligini olusturacak sekilde,geçis asamasinda bulundugunu goruyoruz.Boynuzlar toparlanmis,soyutlanmaya baslanmis ve basi orten kep’in etrafina,onunde henuz kaynasmamis olarak,dolanmaya baslanmistir.Boynuz uçlarinin on kisimdaki açikligi,henuz kaynasmamis yapisi,bunu gosteriyor.

Resim-3’de ise,gunumuzde sokakda da rastlayabilecegimiz,sadece Musevi din adamlarinda var olan Fotr sapkanin,tarihteki asil kaynaklarini yansitan yapisini goruyoruz.Mason’luk,Musevilikten çok sey almis oldugu için,Fotr sapkanin Mason kardeslik orgutlenmesinde de kullanilmis olmasi,kaynaklarimizi degistirmemizi gerektirmiyor.Cumhurbaskanligimizi da yapmis olan S.Demirel’in ‘sapkayi kaptirmama’,bir askeri darbe olunca,burosundan once sapkasini alip çikmasi,onun ozel sapka duskunlugunden olmamali.Eli çok ‘açik’ olduguna gore,bir vatandasin ani olarak kapmak istedigi sapkasini vermemek için direnmesi de,cimriligine baglanmamali.O farkinda olmasa da, bu ‘sapka’,bir askerin silah kaptirmasi ne ise,o anlama geldigi için,sapka’ya duskunluk,ozel koruma gudusu yaratir.

“Vatandaslar,bunun adi serpustur” diyerek,basina kasket takan;meclis baskani ve uylerini Frak ve fotr giymeye zorlayan M.Kemal,eger,bu kara fotrun kaynaklarini,simdi bizim izledigimiz gibi, bilse,belki de oyle bir tutum takinmayabilirdi. M.Kemal, Osmanli fesini hiç sevmemis;Avrupalilarin fesi alaya almalari,belki, onu çok rahatsiz etmis gorunuyor.

Modern toplumun içinde yasayan bizler,davranislarimizin oldugu kadar,giyim-kusam biçimlerimizin kaynaklarini da yeterince bilmedigimiz zaman,gelisiguzel ‘açiklama gerekçeleri’ bulmaya,onu akla uygun hale getirmeye çalisiriz.Kendi davranis ve giysi biçimlerini ‘normal’;oteki toplumlarin davranis veya giysi biçimlerini ‘garip’, ‘anlamsiz’, ‘kotu’ gibi degerlendirebiliriz.

Her asamada,toplumbirim,davranislarini veya giyim-kusam tarzlarini mantik temeline oturtmaya çalisarak,ve bu mantik temelini o gun içinde bulundugu yasam ve bilgi seviyesiyle belirleyebilir,ortaya koydugu için,birkaç nesil sonra,baslangiçtaki gerekçelerden tamamen uzaklasmaya baslariz.Hiçbir onceki gerekçe,bu nedenle sonraki gerekçelerle bir ve ayni olmamis olmalidir.Toplumdaki degisim ne denli hizli bir sureç yasiyorsa,bu ‘birkaç nesil’in zaman suresi de o kadar uzar veya kisalir.

Otuz yil kadar once,ben Turkiye’de bir kep toreninin bu kadar yaygin oldugunu sanmiyorum.En azindan devlet universitelerinde saniyorum yoktu.Mezun olduklarinda kep’lerini havaya firlatan genç nesil bilim adamlarimiz ve kadinlarimiz,hiç olmazsa,firlattiklari kep’in anlami uzerine de bir inceleme yapmaya çalissalar,belki o nokta da ogrenecegimiz çok sey çikabilir ortaya...

Sapka biçimlerinin evrimi ve sapkalar uzerindeki eski hayvan totem izlerinin kalintilarini en iyi veren ornekler,askeri sapkalardir.Onlara bir goz atmak yararli olabilir.Ozellikle ‘boynuz’larin evrimi,Avrupa topluluklarinin askeri sapkalarinda,oldukça açik olarak izlenebilir.

Anglosakson topluluklarda ise,kadin sapka biçimleri bize,o topluluklarin eski hayvan/bitki totemleri hakkinda bilgi vericidir.

***


(*) Kippa,Eski Yazili yasalarda yer alan 'kole saç tiras biçimleri' konusuyla da ilgili bir ortunme biçimi olarak gorunuyor.Eski toplumda,erkek saç kesim biçimleri uzerinde çalisilmis bir konu.Bu noktayi,imkan olursa,ayri bir çalismada ele almam,daha uygun gorunuyor.




Erkek Basortusu ...
'Karabas'lardan 'Kizilbas'lara Ayrici Olarak Keyfiye


'Lu'-'insan' çizimi




Yaser Arafat




Suudi Arabistan kirali Fahd

***

Keyfiyye kavramina yakin ifadeler Osmanlica sozlukte soyle açiklaniyor :

KEYFÎ (KEYFİYYE) :Keyfe, arzuya bağlı. İsteğe âid ve müteallik.

KEYFİYYET :Bir şeyin esâsı ve iç yüzü. Nasıl olduğu ciheti. Kalite. Madde. (Kemmiyetin zıddıdır.) (http://www.osmanlimedeniyeti.com/)

Bizi ilgilendiren Keyfiye’nin,kemiyet (nicelik)’ in karsiti olan,nitelik anlami ile ilgili oldugu gorunuyor.Buradaki haliyle,kisiyi belirleyen ozelligi tanimliyor olmali.

Bireylerin,henuz Nufus cuzdanlari bulunmuyorken,onlarin,butunuyle goruntulerine dayanan belirlenme araçlari,’sus’ biçim ve takilari kullaniyor olduklarini gormustuk.Bu araçlara ‘sus’ gozuyle bakanlar,genellikle dar kavrayisli modern bilim adamlari olmustur ve Afrika ya da Amazon ormanlarinda,tenasul aletleri açik insanlarin,saç sakal kuafor biçimlerine,boya,bilezik,incik boncuk takislarina,boyalanmalarina hayretlerini ifade etmisler ;onlarin ‘suslenme’ duskunlukleri uzerine sonu gelmez masallar anlatmislardir.Azra Erhat da,eski Yunan kadinlarinin ‘sus’ duskunlugunden bahsettigi oranda onlarla ayni yaklasimi paylasmis olur.

Bir erkegin,hiç olmazsa, sokaga çikarken kafasina sapkasini geçirme zorunlugu, ‘sus’lenme kaygisindan degildi.Bir kadinin hiç olmazsa,sokaga çikarken takip takistirmasi,boyalara bezenmesi de,eski toplumun ‘sus’ kapsaminda degil,bir zorunluluk geregi idi.Bu giysi ve incik-boncuklar,ayaktaki hallarlar,bu insanlarin varliklarinin ‘esâsı ve iç yüzü’nu anlatiyordu.Genel fahise kadinlarinin basini ortmesini yasaklayan Assurlular,’adamin karisi ve kizlari’ni ortunmeye zorlarken,baska herhangi bir motifle degil,sadece onlarin kimliklerini gizleme veya açik etme motifiyle hareket ediyorlardi.Kaba tanri tanimazlarimiz ve ilahiyatçilarimiz, ‘turban’in kaynaklarinda ya saçmalik,kadin kuçumsenmesi veya tanrisal çagrilar kesfediyor olsalar da,bu kesiflerinin kaynaklari,tarihsel gerçeklere degil,kendi uydurmalarina dayaniyor daha çok.


Muhammed,Kuran’da,turbani gerekçelendirirken « kadinlar ayaklarini da yere vurmasinlar » derken,anlamsiz seyleri degil,kadinin ayagindaki hallarini hedef alir,vb.O toplumlar,yerli kadinin yabanci erkege karsi cinsel gorev ve istekleri bakimindan,binlerce yillik bir on gelenege sahiptiler.Tanriça Istar tapinmasi kadar,Fallus kultune de,erkek tenasul organina da derin bir tapinma donemi yasamislardi.Minare mimari yapisinin kaynaklari hakkinda,ciddi bir gerekçelendirmede bulunan pek çikmamistir henuz.Boyle bir toplumda, bir yabanci erkek,bir kadinla yatmak istediginde,veya tersi,o sirada,baska tur tanisma ortamlari,ne yapalim ki, bulunmadigindan, birbirlerini ancak ,’giysi’,’taki’ ,’ziynet’ ve ‘sus’ gibi dogrudan goruntulerinden tanimak zorundaydilar...Muhammed,kadinin kafasini,yuzunu,'asil giysilerini', kapatmaya çalistigi gibi, « ziynetlerini de gizlesinler » diyor ise,asansor boslugunda bilezik için biçak çeken kapkapçinin serrinden korumaktan çok,o kadinlar uzerinde cinsel hak talep eden yabanci (ve o sirada artik karisma oldugundan yerli) erkeklerinin cinsel istek serrinden korumaya çalisiyordu.Ya da en azindan,geçmisteki bu gelenegin temel nedeninin,yabanci erkegin yerli kadin uzerinde dogal olarak var olan cinsel iliski hakkini kullanmalarini kolaylastiran ogenin giysi,’sus’,saçbas biçimleri,ziynetlerle de ilgili oldugunu biliyor olmaliydi.Erkek ve kadin,kimle cinsel iliski hak ve odevi bulundugunu,eski toplumda,kolaylikla,bu giyim-kusam,saç-su s biçimleri uzerinden sapyatabiliyordu.Cunku bu araçlar,ilgili insanin hangi toplum birimine ait oldugunu açikladigi gibi,sosyal konumunu da ortaya koyuyordu.Insanlar da,atalari tarafindan yapilmis anlasmalar uyarinca,hangi topluluga ait kadin ve erkek arasinda evlilik iliskisi hak ve odevleri oldugunu bildikleri için,yetki ve yukumlerini surduruyor ve surdurmek de istiyorlardi.Carsaf ve turban,bu asamanin kapanmasi gerek donem ile ilgilidir.Sayin M.i.Cig,'camilerde seks' vb. tezlerinde,bilimselligi degil,islama veya islamin bugunku yorumuna duydugu politik bir tepkiyi seslendirdigi için,yargilanmasi ile ilgili yazida ayriliklarimi belirtmeyi onemsedim.

Yaser Arafat ve kiral Fahd resimlerinde kullanilan keyfiyelerin,erkek basortusu olma bakimindan ortak olsalar da,baglanma biçimleri,kullanilan renkler ve bas etrafindaki çember orguler bakimindan farkli olduklari goruluyor.

Keyfiyenin altinda kullanilan metal basligin,eski yazili yasalarda ;nisanlanan,evlenen kiz için kullanilan ‘basina yag dokmek’ gibi bir deyimle ne olçude ilgisi var ?Su anda bilemiyorum. Bunun eski nedenlerini arastirip bulmak gerekli.

Basin etrafinda 2 sargi,siyah ip,bulunmasi da eski toplumun bilinçli bir tercihine dayanir.Bu 2 rakaminin kaynaklarini su sekilde ozetleyebiliriz.

2 rakamina,bir yaniyla,’ikizlik’ doneminin urunu olarak bakabiliriz.Bu ikizlik,iki farkli toplum birimin ittifak sureci içinde kaynasmasi ve yetkinin rotasyonel çift kirallik duzeninden tek kiralliga dogru ilerleme asamasinin bir urunudur.Ali’nin çift basli kilici,bu bakimdan Muhammed damadi Ali’den 3-4 bin yil once ortaya çikmisti.Bunu çift agizli kutsal balta olarak da goruruz. « Ayna » motifi kisinin bireysel hukum gucunu teklestirmesinin goruntudeki çiftligiyle saglanabilmesi bakimindan muthis bir araç olmus gibidir.Tarakla birlikte evlilik talebi anlami da içerdigine gore,ayni zamanda,’gelin basi’ kuaforlugunun de kaynaklari arasinda sayilabilir.Evlilik oncesi gelin-damat tiraslari onlar ‘guzellesin’ diye yapilir tabi ama,bu ‘guzellesme’den anlasilan simdiki guzellik salonlarinin yoneticilerinin anladigi ‘guzellik’ degil,damat ve gelinin ‘yabanci’liktan,’yabanilik’ten çikip kendi birimlerinin saç biçimlerini uygulamaya baslamalari olmali idi.Boylece eski dusman,hayvan,yabani,’guzel’,’tatli’ ‘sirin’ hale gelebiliyordu.

Bu iki farkli toplum birimin tek elin yonetiminde toplandigi anda « 2 »li sembolu elinde tutan,bu iki farkli toplum birimin yonetiminin ondan soruldugunu anlatmis oluyordu.Bize felfefede dualizm olarak ulasan fenomenin bir yani bununla ilgilidir.

Ote yandan,eski toplumda iç bolunmenin iki turlu gerçeklestigini goruruz.Birincisi,dogal bir sekilde,uç ayri kusagin birbirinden ayri kilinmasi ve buna dayanan hak ve odevler siralamasidir.

Ikincisi ise,yine dogal olarak,fakat kusaga degil,cinse bagli bir ayrimla toplumu ayristirarak hak ve odevler sisteminini bunun uzerine kurgulamasidir.

Eski toplumun bu iki ayrim tarzinin da kullanmis oldugunu,modern toplumda hala devam eden etkilerinden ve tarihteki ,cocuk,genç iniciation edimleriyle,evlilik kurallarindan anlayabiliriz.Fakat,unutmamak gerekir ki,hem ayni toplum,kendi onceki ozellikleri uzerine de katlanarak ilerler ve hem de,binlerce yil içinde bir dizi hibride yapilar ortaya çikmistir.Bu nedenle,her toplumsal gorunguyu,butunlugu haliyle eski kurallarda bulamayiz.Analitik yontem burada da gereklidir ve fakat,iç parçalarda durup kalmak için degil,surecin butun asamalarini kaynasmis bir halde daha ayrintili izleyebilmek için.

Cinsiyet uzerine kurulmus ikili yapiyi,ornegin,hemen hemen butun kuçuk yas evlilik sistemlerini kullanan toplumlarda ; kizi veya kaynanasi olacak kadinlarla evlilik yapabilme hakkinin yasandigi toplumlarda ;kuçuk erkek çocuga bile buyuk erkek muamelesi yapilan topluluklarda izleyebiliriz.

Uç kusak ayriminin bulundugu ve koklu bir sekilde yerlestigi topluluklarda ise,bu,denk kusaklar arasi evlilik,kuçuk erkek veya kuçuk kiz çocugunun,erkek veya kadin siniflamasina kabul etmeden once,’çocuk’ kapsaminda goren ve ‘çocuk sofrasi’ vb. gibi ayrimlar yapan ve gençlik-geçis donemi iniciation’larini kullanan topluluklarda goruruz.

Farkli bir dizi goruntuleri yeri geldikçe ele aliyoruz zaten.Bu bakimdan Muhammed torunu yasinda bir kiz çocugunu eslige,’kariliga’ almis ise,bunda eski toplumun yapisinin izlerine yonelmek gerekir.Muhammed’in kadin duskunlugu,veya çocuk seviciligi uzerine ‘bilge’likler fazla degerli degildir ve seviyeli getirileri de bulunmaz.Bunlar Turan Dursun konulari kapsamindadir.Bizim ise,bu tur bir ‘aydinlanmacilik’ ile pek ilgimiz yok,olmamali..(Zamaninda ona elestirisiz, sayfalarini açan D.Perinçek bile,artik onu,elestiri içerigi bakimindan savunamiyor.Her onemli guçlu toplumsal egilim ruzgariyla hareket etme gibi,onulmaz hastaliklara sahip olmak,onu,belki de ,islamin yukselisine bagli olarak,simdi de,'minareler silahimiz' noktasina dogru goturecektir...)

Keyfiyelerle ilgili,daha onceki on çalismalarimda,basin etrafinda sadece ikili orgu degil,uçlu orguler de bulundugunu gormustum ama,su anda elimin altinda ornek yok.Bu noktaya da bakmak gerekli.


Oradaki orguler,sadece siyah degil,farkli renklerdendi ve tipki keyfiye’nin renk ve desenleri gibi,karisik renkli olanlar da vardi.Eski toplumda,hiç olmazsa inceledigimiz ‘Sumer’-akkad toplumlarinda renkler,belirleyici onemdedir ve ilerledikçe,bu renlerin bayraklara degin,eski kutsal gorunumlu ayristirilmanin izlerini tasiyarak gunumuze de ulastigina hiç suphe yoktur.

Bitirmeden kiral Fahd’in sakal biçiminin de,bir estetik konusu olmadigina dikkat etmemiz gerekir.Bize oglak/keçi burcu olarak da ulasan bu totem hayvan,tanrilar tarafindan,5.,4.binli yillarda koyun ve kuzusu ile birlikte keçi ve oglak olarak ‘yaratilmisti’ ve Kuzu Isa Mesih’in dininden tanidigimiz ‘gunah keçisi’ ;tanriyi calidan yukselen ates olarak kesfeden Musa’nin « çollere,Azael için azad ederek sundugu » kutsal keçi totemi bizi hayli ilgilendirmektedir.Eski toplumun saç,sakal biçimleri, kutsal totemleriyle benzesme,aynilasma çabasindan ayri ele alinamayacagina gore,keçi sakal tarzinin keçi totem ile iliskili oldugunu dusunmemiz mumkun…



***


(devam edecek)



(19. Yüzyılda BEKTAŞÎLİK,Dr. A. Yılmaz Soyyer/AKADEMİ KİTABEVİ,İZMİR • 2005)

Babaların Kıyafetleri: (....)

Bu bağlamda Bektaşîlik bir semboller topluluğu içerisinde var olmaktadır. Bektaşî Babalarının kıyafeti de işte bu kutsal sembollerle donatılmıştır.


Bektaşî babalarının başlarına giydiği başlıklar beyaz keçedendir. Buna tac ya da fahr denilmektedir. Tacın üst kısmı alt kısmından biraz geniştir. Kenarlarında on iki dilim ve tepesinde bir kabartma vardır. On iki dilim on iki imama, tepedeki kabartma ise “Allah- Muhammed- Ali” den mürekkep vahdete işarettir. Tacın üzerine açık yeşil renkte bir sarık sarılır. Sarık enli, fakat tacı üç kere dolanacak uzunluktadır. Sarık tacın kenarını tamamen kapatmaz, sarığın alt kısmından tacın kenarı hafifçe görünür. Tacın üst tarafında da iki parmak kadar açıklık kalır. Bektaşîlerce kabul olunan renk beyazdır. Gerek aba denilen cebe ve gerek hafifçe şalvara benzeyen pantolon yünlü ve beyaz bir kumaştan seçilir. Gerek yolculukta ve gerek dergâhların dışında derviş ve babaların renkli aba giydikleri de görülür. Bele altı parmak enliliğinde bir kemer takılır. Bu kemer örmedir ve ince meşin küçük tokalarla önde birleşir. Kemerde ya da yana sokulu iki tane bıçak bulunur. Bu bıçakların kabzasının ucu tamamen baştaki taç şeklindedir. Bunlardan başka babaların boyunlarında ince bir kayışla asılı küçük ve meşin çantaları vardır. Üzerinde aynalı yâ Ali yazılıdır. Bu çantaya icazetnâmeler ve tarîkate ait evraklar konulur. Babalar bu çantayı yalnızca seyahatlerinde boyunlarına takmaktadırlar. (Bektaşîlik (yazma) İBŞBAK nu: 443, tarihsiz, v:36)

Babaların boyunlarında –dervişlerin de taktığı- teslim taşı da bulunmaktadır. Bu taş yedi sekiz cm. çapında ve on iki köşeli bir yıldızdan ibârettir. Teslim taşı dergâhların açık olduğu dönemde Kırşehir’de, Pirevi’nde imal olunmaktadır. Söylenceye göre Hacı Bektaş Velî’ye zehir içirilir. Zehrin belirtileri görülünce Kutlu Melek, Hacı Bektaş Velî’ye yumurta akından yaptığı bir ilacı içirir. Hacı Bektaş Velî istifra eder ve istifra ettiği zehir donarak bu taşı oluşturur. Taşın kırmızı damarları zehire karışan Hacı Bektaş Velî’nin kanı olarak yorumlanmaktadır. (Bektaşîlik (yazma) İBŞBAK nu: 443, tarihsiz, v:37)

(s.26)

***

Sumer adi verilen toplulugun bir ifadesi olarak kullanilan "Karabas" kavraminin

yanisira, ‘Kızılbaş’ kavrami uzerinde de durmak zorundayiz.


Bugun “Alevi” denilince,onu, Muhammed’in amcasinin oglu ve kizi Fatima’nin da

kocasi olan peygamber damadi Ali’ye baglayarak açiklamak gibi bir tutum var.Incelemelerimiz içinde tarihsel kaynaklarini simdi artik çok daha eskilerde buldugumuz bir dinsel kultur parçasini,Aleviligi,sadece,Muhammed damadi Ali'nin adina baglayarak açiklayabilir miyiz ?


Aleviligi, Ali adi ile açiklamayi bir yana birakalim,hatta, asirlarca suren bir islam siddeti altinda hayli donusmus bugunku haliyle bile Alevilik'in gerçekte islam içinde ele alinip alinamayacagi bile gerçek bir sorudur ve tartisilmaya da baslanmistir?


Burada,baski altinda kalmis bir dinin,varolusunu savunma mekanizmalarinin sozkonusu olabilmesi;kendini islam’in parçasi olarak ,Muhammed damadinin adina dayali bir varlik tanimlamasi yaparak gosterme yoluyla,varligini surdurmek bakimindan, bu argumanlarin bir çozum olarak kullanmis olabilmesi mumkun gorunuyor.


Daha çok bugun Turkiye’de olan haliyle ve,belli olçulerde genel olarak Alevilik; hep onemli bir teolojik felsefi sorun olarak ele alinan kutsal ‘uçleme’yle, ‘12 imamiyla’, ‘kurban olma’,kurban edilen olma felfesesiyle,orgutlenme ve ibadet tarzlariyla,varligini erken ‘Sumer’-Akkad donemlerinden itibaren tanidigimiz,eski tapinak hiyerarsisinin bir bolumunun çizgisine ait gorunmektedir.Erken Tapinak yapilanmasini tanidikça,'kurban olma' veya kurban eden olma gibi teolojik algilamalarin da,nedensiz ortaya çikmamis oldugunu daha çok gorecegiz.Bu tur konularda,onun Isaci hiristiyanlikla olan paralellikleri, kuvvetli bir Hitit ortak geçmisine sahip olmalarina bagli olmali.


Simdiki konumuz,ozel olarak Alevilik konusunu incelemek degil.Ama,ayrintili ve degerli arastirmasindan sonra “Kısaca ifade etmek gerekirse Bektaşîlik ancak ve ancak kendisidir.” biçiminde bir sonuç ilan eden sayin A. Yılmaz Soyyer'e,bu noktada katilmanin mumkun olmadigini açiklamak gerek.Bu tur izolestirici yargilar,ortadogu dinlerinin ortak kokenlerini arastirmayi engelleyecegi gibi,'dinsel kardeslik' yaratma argumanlari bakimindan da fazla yararli olamazlar.


Aleviligi,Ali’ye,Ali soylemine baglayarak vareden ve oyle de açiklayan gunumuz aleviligi,aslinda ,tarihselligini yok ettigi olçude,kendisine haksizlik etmektedir ama,ne yapalim ki durum boyle...Aleviligi,tarihte Ali ile baslatan savunma argumanlari ile,Sunni islamin siddetinden çekinen Yezidiligin ,kendini Yezid soyuna baglayarak tanimlama çabasindaki argumanlardan ,ozunde farkli gorunmuyor.Kürt'lerin soyisimlerinde 'Türkoglu','Türk' vb. bulunmasi gibi bir sey bu...


Kızılbaşlıktanimlamasina gelince..

Bir Alevi sitesinde yapilan soyleside Prof. Dr. Oktay Efendiyev,bu konuda soyle diyor:

"Kızılbaşlık, Şeyh Haydar’la alakalıdır. Şeyh Haydar kendi müridlerini, nizamı, askere nizamı (öz taraftarlarını) sağlamak ve düşmanları olan Akkoyunlarından ayırmak için Türkmen papağı, başlığı, oniki kırmızı dilimli taç (Tac-ı Heyderi olarak isimlendiriliyor) giyerlerdi. Bu başlığı giyenler ekserisi Türk’tür. İşte bunlara Kızılbaş denildi. Onları Kızılbaş olarak adlandırdılar.Papaklarından geldi bu isim”. (http://www.alewiten.com/efendiyevsafevi.htm)


Server Tanilli de ,buna benzer seyler soyluyor:

“Bu (Safevi yanlisi-BE) Turkmen yandaslar,beyaz baslik tasiyan Osmanli yandaslarindan kendilerini ayirmak için,kizil bir baslik giyiyorlardi.Kizilbas diye anilmalari iste buradan gelir..”(Yuzyillarin gerçegi ,S.564)


Diyelim ki,bu açiklamalarla, ‘ikna olduk’...


Fakat burada,ele aldigimiz konu bakimindan derhal yeni sorular baslamasini engelleyemeyiz:Bu açiklamalara da gore,demek ki, eski toplumda,erkekler bir baslik tasiyorlardi.Gerçekten de,basliksiz erkek,erkekten sayilmayi birakalim,’kisi’ bile sayilmiyordu.En erken ‘Sumer’ çizimlerinde, ‘insan’(bu aslinda daha çok erkek anlamindadir) sekil çizimi,sadece,erkegin bas giysini,keyfiyye’yi anlatiyordu.

Yukardaki açiklamalara bakarsak,onlar da,bu basligin renklerinin ‘ayirdedici’ olarak kullanildigini kabul etmis oluyorlar.Otekiler Biri ‘beyaz’ rengi kullaninca,Aleviler de ‘kirmizi’yi ‘seçmisler’di.Peki neden,mesela mavi’yi , ‘kara’yi ya da bir baska rengi degil de, ‘kirmizi’yi?

Daha once de uzerinde durdugumuz gibi,toplum birimlerin onceki tercihlerinde, nadiren,belki buyuk altust oluslar sirasinda,eski geleneklerinden tam bir kopus yasanabilir.Genel olarak ise,tarihte,ilgili toplumun kendisiyle kopusu anlarinda bile,eski yargi ve davranislarinin belirleyici etkisinin surdugunu goruyoruz.


Renkler,onceki çalismalarda gordugumuz gibi,kaynagi taniyabildigimiz en erken donemlere degin uzanan,eski toplumda kullanilan, onemde bir ayraçtir.Bilinçli tercihlere dayanirlar.


Ornegin,Eski Ahit,gunes’i,ay’i falan yaratmadan once Tanrinin ‘isigi’ var ettigini yaziyor.Bu anlatimi,eger,dinsel kitaplarin kendi kavramlariyla ele alirsak,aslinda burada, tanriya bir ovgu degil,yergi bulmak gerekli.Cunku,tanri,gunesten,aydan bagimsiz bir isik yaratmak yerine,dogrudan en once Gunes’i yaratarak isik elde edebilmeyi dusunebilecek kadar akilli olmaliydi..Oysa anlatimda onda boyle bir kavrayis izi bulamayiz ve bu nedenle 'kavrama' takilan bir bolum tanritanimizin,alay hedefi olurlar.


Fakat,dinsel kitaplarin bu ‘isik’i,bildigimiz isik olmadigi için,tanrinin,bu iste hiçbir suçu,ya da dusunce eksikligi, yoktu aslinda.Bize ‘isik’ olarak ulasan bu kavram,aslinda ‘ates’ti."Yaratilan" ilk onemli 'arkhe' oldugu için de,bu nedenle, en eski dinlerin hepsinde,kaynaklari bakimindan, kuvvetli bir ates kultu bulunur.Yeni Papa,tanrinin,çollerde Musa'ya ates gibi,ates olarak gorundugunu daha bir ay once yinelerken,aslinda bu olgunun teolojik derinligini onaylamis olmaktadir.


Bu ‘ates’,alev,ele aldigimiz eski toplumlarin dinlerinde,adetlerinde oldugu kadar gerçek yasamlarinda da, oylesine birincil onem tasir ki,Sami alfebesinin ilk harfi de,herhalde,tanrinin en basta,daha ortada daha ‘hiçbir sey yok’ iken yarattigi bu ates’le,yani ates tapimciligi ile ilgili olmaliydi.Alef veya Alfa,Alfabenin de birinci harfi olmus ise,herhalde bu nedenledir.


Burada ‘eski kavram’lardan bahsettigimiz zaman,ornegin ‘ates’ sozcugunun, gunumuzden,6000 yil kadar onceki kullanim sesi,ve kullanim anlamindan bahsettigimiz hiç unutulmamalidir.Orneklerde gordugumuz ilk çizimlerin toplumlari,ornegin ‘gunes’ dediginde,bundan gokyuzundeki gunes’i anladigi kadar,ve belki de,ondan once,bizim simdi tanri dedigimiz bir kutsal varligi anliyordu.Hitit yazilarinda, “gunesim” sozcugu tanriyi çagrisin bir ifadesidir.Ya da “ben gunesim” denildigi zaman,o ifadeyi, ‘ben gokyuzundeki gunesim’ yerine , ‘ben tanriyim’ diye çozumlemek daha yerinde olabilir.

Bu bakimlardan,Hititlerde de çok rastladigimiz,onlardan Isaci Hiristiyanliga da geçmis olan “Allulim” belki de,oteki degerlerinin yanisira, “ates adam’,’atesin varligi’ anlami tasiyor olmaliydi ki, Muhammed’in aktarimina gore de bu,tanrinin,Adem’den once, “kavurucu atesten” yarattigi,Adem’e secde etmeyi reddedip tanriya kafa tutan,bu nedenle de,kiyamet gunune kadar insanlari yoldan çikarmak uzere aramiza salinan Seytan’in ta kendisi idi.Bu Allulim ,Sumer kiraliyet listesine gore,ayni zamanda,'gok'ten,'sema'dan inen ilk kiralligin yonetici kiralinin da 'adi',tanimidir.


Burada,papaklardaki kirmizi tercihinin ates tapimciligi ile bir bagi oldugunu gormek için,sadece atesle ilgili inanç ve uygulamalar bakimindan, Alevi-bektasiligin bir kaç yazisina goz atmak yeter..


Eger,yukardaki yorumlar dogru ise,Aleviligin,Ali ismine baglanarak açiklanabilecegi iddialarinin fazla dayanakli olmadigi sonucuna da varabiliriz.Burada belki bir tesaduf sozkonusu idi ve Hitit dini inancini son derece derinden tasiyan dini erkan,hiristiyanlikta da yasayan bu Aleluya haykirisinin sesini Muhammed’in damadi uzerinden islama aktarmaya çalismis olabilir.Alevilikte, Ali vurgusunun,Muhammed’den de onde gelmesi gibi,geleneksel ozellik,bu olasiligin pek yabana atilamayacagini gosteriyor.


***



Osmanli donemi kadin ve erkek basortuleri






***