Eski
toplumda birey, yetki ve sorumluluklarını aidi bulunduğu toplum biriminden, o
toplum birimi de ‘soy’undan devralarak sürdürür. ‘Birey’ ile toplum birim
arasında burada söz konusu olan, genel anlamıyla 'kan bağı'ndan daha geniş bir aidiyet ilişkisidir.
Toplum
birimlerin kendi içlerinde ve aralarında kurulmuş ilişkilere göre evlilik,
dolayısıyla akrabalık ve yiyecek paylaşım ilişkileri saptanmış böyle bir
düzende erkeğin, kadının ve çocukların hangi toplum birimine ait olacakları
yani kamusal hak ve yükümlülükleri, daha onlar doğmadan sıkı kurallarla
belirlenmişti. Eski toplum, bu bakımdan bir ‘kader’ toplumudur.
Birey, ya
doğum öncesinden böyle bir toplum biriminin aididir; veya (kader) toplum
birimlerine aidiyet, farklı yaş guruplarında, iniciation-kutsal geçiş törenleri
eşliğinde sağlanır.
Bir çeşit
iç güveyi olarak damadın kayın babasına ve oğluna 'baba' dediği ve dolayısıyla
damadın, 'babasının beşiğini sallayabildiği' topluluk modellerinde izlenen
dede-adaş torun ilişkisinde, erkek torun, dedenin adı dahil bütün yetki ve
ödevlerinin sonraki nesil olarak taşıyıcısıydı; bu tür toplum birim modeli,
dededen-toruna aynı ‘isim’ ve yetkilerle kesintisiz sürüp gitmeyi sağlar.
Kraliyet
Listesi ve Eski Ahit’te ‘binlerce yıl yaşayan şahıslar’ bulunmasının gerisinde,
tarih rakamlarının yanlış okunması olasılığı yanı sıra bu nokta da hatırda
tutulmalıdır. Çünkü oradaki ‘ad’ bugün olduğu gibi, tek bir bireyin
tanımlayıcısı değildir.
Eski
toplum, barışçıl paylaşım kurallarını egemen kıldığı ölçüde uygarlık yoluna
giriyordu; fakat özellikle o toplumda, kurallar ancak ayrıştırılmış parçalar
arası düzende işleyebilir. Barbar toplum birimler, bitki ve hayvanlar dünyası
ile yer değiştirmeye, yani hayvan ve bitki adları almaya başlayarak, toplum
birimlerin karşılıklı ilişkilerinde olduğu kadar, iç ilişkilerinde de paylaşımı
barışçıl bir temele oturtmaya çabalamışlardır;
kutsal,
haram ve ata olan bitki ile hayvan subtition-geçişlerinin gerisinde eski
toplumun barışçıl paylaşım dürtüsü yatar.
Sümer kültür gelişmesinin toprağa yerleşiklik
başlangıcında, kutsal bitki ve hayvan ayraçlarına, yeni şehirsel gruplaşmayı
daha toparlayıcı olan, kutsal renklerin de eklenmiş olduğunu görüyoruz.
Böylece,
‘birey’in kimlik tanıtımının, gidilebildiği kadar eski soy ağaç dizgesi ile
anlam kazanabildiği; soy kütük düzenine ve bu bakımdan ‘tarih’ine bağlı olmak
zorunda olan bir toplum düzeniyle karşılaşırız. Havarileri tarafından aynı
zamanda tanrı da olarak da değerlendirilen Oğul İsa için bile, bu nedenle, tanrısal
nitelik yeterli bulunmaz; kutsal kitap İncil’de bir tüm sayfa boyunca İsa'nın
soy kütüğü sıralanıp ataları anımsatılır: Çünkü, Bakire Meryem’in oğlu bu soy kütüğün
zorunlu sonucu olarak, daha ana rahmine düşmeden beklenen Mesih idi ve tapınak
tarafından da bu nedenle, İsa olması için eğitilmiş gibi görünmektedir.
Bir çeşit
soy kütüğü olarak, burada aktardığımız Sümer yönetim listesi, eski toplumsal
işleyişin anlaşılabilmesi bakımından önem taşıyor.
Ellerinde,
kendilerinden en az 15-20 asır kadar önceden kalan ve artık iyice kutsallaşmış
eski tabletler bulunan Sümer tapınak görevlileri, günümüzden 4000 yıl kadar
önce Larsa’da, bu Sümer Kraliyet Listesini düzenlerken ciddi güçlüklerle
karşılaşmış olmalıdırlar; çünkü her şeyden önce, ilk Sümer oluşum döneminde
yazı henüz yoktu.
Sümerler,
yeni nesillerin eğitimini ve böylece törelerin, verili ilişkilerin devamını
sağlamak amacıyla, bütün eski toplum örneklerinde görüldüğü gibi sözlü tarih
aktarım biçimlerine başvuruyorlardı.
Sonradan
soyutlanmış kavramlar olarak idealize edilecek ve din ruhsal zemini haline
gelecek olan ilahi, şarkı, destan, ağıt, atışma biçimleriyle, Sümer atalarının,
yaşadıkları tarihsel gelişmeleri mümkün olan en gerçekçi haliyle torunlarına
aktarmayı istemiş olmaları kadar doğal ve o toplum türü işleyişi bakımından
daha zorunlu bir şey yoktur.
Sümer
torunları, asırlar sonra başlangıçtaki sözlü ilahileri, anımsanan biçimleriyle
–yazının kullanılabilir özellik kazanmasına bağlı olarak—taş ve kil tabletlere,
önce fikir-çizim olarak, kaydetmeye başladıklarında, kavramların zamana bağlı
olarak artık değişmiş ve giderek metafizikleşmekte olan yeni anlamlarını temel
almak durumundaydılar.
Daha sonra
kutsal din yasaları halini alacak olan bu gerçek tarihsel soyutlanma sürecinde,
kişi veya toplulukların, hayalleri, kötü ve aldatıcı niyetleri üzerine
konuşmanın açıklayıcı ve bilimsel bir önemi yoktur.
Bütün bu
gelişmeleri belli ölçüler içinde, yalnızca Sümer yazıtları üzerinden değil,
kazıt bulguların yardımıyla da izleyebiliyoruz.
İlk Sümer
oluşumu sırasında durum,
“Adı yokken
göğün daha
Yerin daha adı yokken”.
. . . . .
“Gök, yerden ayrıldıktan sonra
Yer, gökten ayrıldıktan sonra
İnsanın adı konduktan sonra
An, göğü alıp götürdükten sonra
Enlil, yeri alıp götürdükten sonra. . ’ diye aktarılıyordu.
Yerin daha adı yokken”.
. . . . .
“Gök, yerden ayrıldıktan sonra
Yer, gökten ayrıldıktan sonra
İnsanın adı konduktan sonra
An, göğü alıp götürdükten sonra
Enlil, yeri alıp götürdükten sonra. . ’ diye aktarılıyordu.
‘Yer’-kara’nın,
Gök-mavi’nin ve insanın zaten var oluşundan yola çıkan eski ilahiler, sonradan,
‘yoktan var edilme’; “önce söz vardı. . . ‘ol’ denildi ve oldu. . ” tarzında
yorumlanmaya başlanacaktır. Olgulara ‘ad verip’ ayrıştıran Sümer ataları, daha
sonra ‘kutsal beş yerleşim’ yerini kurmuşlardır.
Sümer
yazıcılar, Liste’nin ilk başlangıcına;
"Eridu'nun
Alulim'i zamanında,
Kraliyet gökten gönderildiğinde,
Eridu'da kraliyet vardı "
Kraliyet gökten gönderildiğinde,
Eridu'da kraliyet vardı "
diye özel
bir not düşmeyi de gerekli görmüşler.
Kazıt bilim
ve Sümerologlar da, en eski Sümer kutsal yerleşiminin Eridu, Enki, ki-dingir
olduğundan neredeyse emindirler. Zaten Babillilerin Sümer diye okuyup
adlandırdıkları kelime başlangıçta, “Toprak. Önder. Kamış” çizimlerinden
oluşuyordu ve Sümerologlar bunu Ki. en. gi, Kengir sesi ile okurlar.
Demek ki
Eridu-Enki’nin zaten var olduğu koşullarda, yeni bir ilişki düzeni olarak,
beşli düzen’e geçilir:
“Yüce taç
ve krallık tahtı gökten indirildikten sonra,
O, ayinleri ve yüce tanrısal yasaları uyguladı,
Kutsanmış yerde beş kent kurdu,
Onlara ad verdi,
İbadet merkezlerini aralarında bölüştürdü
Bu kentlerden birincisini, Eridu'yu, Nudimmud'a, öndere verdi.
İkincisini, Badtibira'yı, . . . . 'ya verdi.
Üçüncüsünü, Larak'ı, Endurbilhursag'a verdi.
Dördüncüsünü, Sippar'ı, yiğit Utu'ya verdi.
Beşincisini, Şuruppak'ı, Sud'a verdi.
Kentlere adlarını verdi,
İbadet merkezlerini bölüştürdü…”
O, ayinleri ve yüce tanrısal yasaları uyguladı,
Kutsanmış yerde beş kent kurdu,
Onlara ad verdi,
İbadet merkezlerini aralarında bölüştürdü
Bu kentlerden birincisini, Eridu'yu, Nudimmud'a, öndere verdi.
İkincisini, Badtibira'yı, . . . . 'ya verdi.
Üçüncüsünü, Larak'ı, Endurbilhursag'a verdi.
Dördüncüsünü, Sippar'ı, yiğit Utu'ya verdi.
Beşincisini, Şuruppak'ı, Sud'a verdi.
Kentlere adlarını verdi,
İbadet merkezlerini bölüştürdü…”
Larsa Kraliyet
listesi, tarih çizgisini işte bu noktadan itibaren düzenlemeye başlamıştır.
Tufan
Öncesi (Lam Abubi)
Krallar
|
Şehir
|
Yıl
|
A-lu-lim
|
Nun-ki
(Eridu)
|
8 sar=
28 800 |
A-la(l)-gar
|
Nun-ki
|
10 sar=
36 000 |
En-me-en-lu-an-na
|
Bad-tabira
|
12 sar=
43 200 |
En-me-en-gal-an-na
|
Bad
-tabira
|
8 sar= 28
800
|
Dumuzi
|
Bad
-tabira
|
10 sar=
36 000 |
En-Sib-zi-an-na
|
Larak
(Uruk) (Varaka)
|
8 sar=
28 800 |
En-me-en-dur-an-na
|
Sippar
(Nippur) (Niffer)
|
5 sar+5
ner=
21 000 |
Ubar du du
|
Şuruppak(Uruffak)
|
5 sar+1
ner=
18 600 |
"Toplam
8 Kral, 5 şehir, 241 000 sene.
Tufan oldu, Tufan'dan sonra kraliyet gökten yeniden gönderildi."
Larsa tapınak kayıtları geçtiğimiz yüzyıl kazıtları sırasında bulunmuş ve çözümlenmişti. Fakat aynı listenin Rahip Berose tarafından 4. yy'da, Büyük İskender döneminde hazırlanmış bir varyantı, eskiden bu yana vardı; demek ki, Rahip Berose'un dayandığı tapınak kayıtları 1500 yıl boyunca, sonradan toprak altından çıkarılmış Larsa tabletleriyle temelde uyum içinde, tapınaklar aracılığıyla korunup, yaşatılmıştı. Elindeki tapınak kayıtlarını eski Yunan yazısına dönüştürerek hazırlayan Rahip Berose listesi de şöyledir:
Tufan oldu, Tufan'dan sonra kraliyet gökten yeniden gönderildi."
Larsa tapınak kayıtları geçtiğimiz yüzyıl kazıtları sırasında bulunmuş ve çözümlenmişti. Fakat aynı listenin Rahip Berose tarafından 4. yy'da, Büyük İskender döneminde hazırlanmış bir varyantı, eskiden bu yana vardı; demek ki, Rahip Berose'un dayandığı tapınak kayıtları 1500 yıl boyunca, sonradan toprak altından çıkarılmış Larsa tabletleriyle temelde uyum içinde, tapınaklar aracılığıyla korunup, yaşatılmıştı. Elindeki tapınak kayıtlarını eski Yunan yazısına dönüştürerek hazırlayan Rahip Berose listesi de şöyledir:
Rahip
Berose Listesi
Krallar
|
Şehir
|
Yıl
|
Aloros
|
Babil
|
36. 000
|
Alaparos
|
Babil
|
10. 800
|
Amelon
|
Pantibibla
|
46. 800
|
Ammenon
|
Pantibibla
|
43. 200
|
Megalaros
|
Pantibibla
|
64. 800
|
Daonos
|
Pantibibla
|
36. 000
|
Euedorachos
|
Pantibibla
|
64. 800
|
Amempsinos
|
Larak
|
36. 000
|
Opartes
|
Larak
|
28. 800
|
Xisuthros
(Sisithus, Sisutros)
|
Supuppak
|
64. 800
|
(Toplam 10
kral, 432. 000 yıl. )
Bu tarih
kayıtları için Tufan, kesin olarak bir milat kabul edilmektedir. Fakat Sümer
yazıcılar; Nuh, ailesi ve birer çift hayvan dışında ‘bütün canlıların yok
edildiği’ yorumunu benimseyen Eski Ahit'in tersine, Tufan'dan ötürü tarihte
herhangi bir kopukluk yaşandığını akıllarına bile getirmezler; «Tufan oldu.
Tufan’dan sonra kraliyet yine gökten gönderildi » şeklindeki bir kayıtla
listeyi kesintiye uğratmadan sıralamaya devam ederler.
Çünkü
tarihteki gerçek haliyle Tufan, Sümer toplum birimleri arasında yeni bir akit
ve düzenleniş; sonuçları da yeni toplumsal ilişkiler sistemi kurmakla
sonuçlanan; insan kurbanının yasaklandığı bir şenlikti.
Tufan'ı
tarihte bu denli önemli kılan da zaten onun bu yanı olmuş olmalıdır.
Kraliyet
Listesi kayıtlarına göre, Tufan'a gelinceye kadar toplam 64 Sar ve 6 Ner
ölçümlük bir zaman geçmişti; bunun yıl olarak değeri 241. 200, veya 432 000 veya 456 000 gibi farklı süreler olarak
aktarılmaktadır.
Din bilginlerinin
tanrı lütfu; bazı uzmanların da ‘astronomik fantazi’ olarak ele aldıkları bu
binlerce yıllık ‘yaşam süresi ve hükümranlık dönemine’ daha başka türlü
yaklaşmak gerekliydi.
Sümer
yazıcılar Tufan'a kadar geçen süreyi 241. 200 yıl vb. olarak aktarsalar da
aynı listede « 23 Kral, 24. 510 sene+3 ay + 3, 5 gün » gibi ayrıntıları
işlediklerine göre bu tarih değerlerini
aktarmada aslında son derece ciddi davranmaya çalışmış görünüyorlar; burada bir
hesaplama farkı olmalıdır.
Her şeyden
önce tarih çetelesi tutmak, eski toplumsal düzenleniş bakımından, onun nasıl
işlediği düşünülürse, bir zorunluluktu. Kutsal Tapınaklar aynı zamanda eski
kayıt ve tarih çetelelerinin korunduğu yerlerdi ve öyle anlaşılıyor ki geçmiş
tarihin yeni baştan yazılı hale getirilmesi döneminde, tapınak görevlilerinin
elinde, eski değerlerle yazılmış ve fakat başka türlü hesaplanıp farklı
okunması gerekli olan daha eski yazım örnekleri bulunmaktaydı. Yazıcılar, Kraliyet
listesinin ‘Tufandan Sonra’ki bölümünde, yakın geçmişi yazmaya başladıklarında,
zamandaş kral ve dönemleri, karşılaştırmalı-paralel kolonlar halinde; kral
yaşam sürelerini de bizim şimdiki takvim ölçülerimize uygun olarak
vermektedirler; verilen bu tarihler kazıt bulgularla da genel olarak
doğrulanmıştır.
Sümerlerin
ölçüm değerleri 10 ve 60 rakamları temelinde düzenlenmişti ve 60, 360 ve 3600
rakamlarını kendisine baz almaktaydı; modern Dünya’ya Sümerlerden miras bu
uygulama, bir aksamaya yer vermeden bugün de kullanılmaya devam edilmektedir.
Üstelik Sümer ağırlık ve ölçü birimlerinin birçok kez yeniden gözden
geçirildiğini yazan tablet ve yasaların var olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla,
tapınak görevlilerinin geçmiş tarihleri yanlış okudukları nerede ise kesin
gibidir.
Tufan
Öncesi ve Tufan Sonrası olmak üzere düzenlenen listede, ilk dönem kayıtlarında
‘Sar ve Ner’ değerleri kullanılıyor. Orada, 1Sar=3600yıl, 1Ner'de 600 yıl
olarak hesaplanmıştır. Fakat yıl olarak yorumlanan Sar ve Ner’in hangi takvim
değerlerine dayandığını bilemiyoruz. Sar, aynı zamanda bir yöneticilik
sıfatıydı ve Sar-an ve Sar-ki (an-sar, ki-sar) sözlerinde bölgesel ayrımın yanı
sıra sanki 6 aylık iki mevsim ayrılış anlamı da buluruz. Sar aynı zamanda
ağırlık birimi olarak da kullanılmıştır. Üstelik, 1 ve 60 rakamları Sümer
sisteminde aynı işaret ile gösteriliyor ve bunun yorumu okuyucu insiyatifinde
bulunuyordu.
Kraliyet
listesindeki bütün rakamların 60’ın katları olarak yer alıyor olması, yanlışın
bu noktalarda düğümlendiğine işaret etmektedir.
Eski Sümer
tarihinde gün ile ay kelimeleri arasında da bir eşitlenme ortaya çıkmış
olabilir; ilahilerde, ‘bir gün Tanrıçaya bir aydır, dokuz gün tanrıçaya dokuz
aydır’ deniliyordu. 12 hayvanlı Çin-Türk takviminde, takvim hem her yıl ve hem
de 12 yılda bir kapanır.
Maya kültüründe de benzer bir takvim bulunuyor
; bütün eski takvimler gece veya gündüzü veya 24 saat olarak tam günü çıkış
alan değerlere otururlar. Zaman içinde değişikliğe uğraması çok mümkün eski
Sümer takviminin de gün veya yarım-gün ölçümünü baz alıp almadığını da
bilemiyoruz.
Listede
dikkat çeken bir diğer yanda, Sümerologların veya eski Sümer yazıcıların,
kelimeleri farklı okuyup yazmış olmalarıdır.
Beros'un
hazırladığı liste, ana metinlerin tercüme ile nasıl değişerek
yaygınlaşabileceğine güzel bir örnektir: Eski metinler farklı dillere tercüme
edilirken bazen anlam çevirisi ile tamamen yeni bir kelime üretilmekteydi. Bazen
de aynı kelimedeki harf çizimlerinin farklı ses değeri ile okunduktan sonra bu
sesler, tercüme edenin kendi farklı alfabe harfleri ile yazılmaktadır.
Larsa ve
Berose kayıtları karşılaştırıldığında anlaşılıyor ki, P, R, F, H, G, N, M gibi
harfler yazım ve okunmada bu tür değişikliklere yol açmışlardır. Bazı Sümerologların,
kelimeyi tersinden İsummud diye okudukları, Sümer Dummuzi'si Beros tarafından
Daos olarak aktarılmıştır. Sümer Tufan anlatım tabletlerinde “Şuruppak'lı adam,
Ubar –Tutu'nun oğlu” olarak geçen Sümer Nuh'u Ziusudra, Rahip Berose tarafından
Xisutros, Sisutros, Sisitus olarak tercüme edilmiştir: Zeus, Isus, Jesus, İsa
gibi ‘isim’-sıfat’ların kaynağı da eski Sümer kayıtlarının tarihteki bozulması
gibi görünmektedir.
Rahip
Berose, listesinde, (Nunki)-Eridu'yu Babil olarak tanıtmaktadır; yani Eridu,
En-ki, doğrudan anlam çevirisiyle Tanrı Kapısı, Babil, Tanrı şehri olarak
adlandırılmıştır.
Berose'un
yıl ölçümleri de Larsa kayıtlarından farklı olmakla birlikte; tıpkı Larsa
kayıtları gibi Sümer zaman ve matematik değer temeli olan 60 ve katlarına göre
hesaplanmıştır.
Safa KAÇMAZ
- Paris
13.11.2003
13.11.2003