25.11.2006

Urnammu Doneminde Toprakta Tuzlanma ve Tahilin Sorunlari

4.10.2006

“Iki nehir arasindaki toprak”,Mezopotamya,ozel olarak,bu iki nehirin Basra'ya ulastigi kuçuk delta alani, verimli yapisiyla,yari-barbar avci,toplayici, gezgin topluluklarin yerlesik yasama geçis,tarima baslama ve kulturel bir siçrama yaratabilmesinde tayin edici rollerden birini oynamis gorunuyor.(1)

Topraklarin tarimsal amacli kullanimi için gerekli olan yari-yerlesik, giderek yerlesik duzen yasami,toplum birimleri, karsilikli olarak, baris içinde yasamaya zorlar.Ittifak kurma bilinci bir zorunluluktan dogar ve hedef halini almaya baslar.Hiç olmazsa baslangiçta bu, boyle olmus olmalidir.Henuz duzenli orduya geçebilecek kadar urun birikimine sahip olamayan tarimci toplum,varliginin korunmasinda en zayif anina,bu donemde sahip olmus olmalidir.Buna karsilik yerlesik olmayan topluluklarin savasçi karakter ve gucunde,otekilerden,belki teknik alanda bir gerilik bakimdan zayiflik gorulebilir.Bu ana karakterleri,Roma ile cermenik topluluklar arasi iliskilerde,oncekinden 3-4 bin yil sonra bile yazili kanitlar uzerinden izleyebiliyoruz.

Yerlesik yasam ve tarimsal urun bolluguna derhal geçmekte gecikmeyen bu toplumun,saldiri ve yikimdan kurtulabilmesi için ittifak kurmayi ozellikle isteyen toplum olacagi da anlasilir.Burada ittifak,açiktir ki,elde ettigi urunlerin bir kismini,saldirmamasi karsiliginda dusmanina verme geregi uzerine oturur.Adem ve Havva’nin ilk ogullari, ‘çiftci’ ve ‘çoban’lik mesleklerini seçtiklerinde, “ilk urunlerini” getirip tanri sunagina adadiklarinda,bu demektir ki,bize ulasan o tarih,baslangiçtaki ittifak iliskisinden binlerce yil sonrasina aittir.Bu arada, ‘çoban’lar da uygarlasmaya baslamis, ayni vergi’nin ilk biçimi olarak ortaya çikan ittifak sarti olan otekine ‘urun verme’ yukumu,tanri sunagina konulan,sunulan ‘ilk agiz’, ‘ilk kuzu’, ‘ilk basak demeti’ haliyle çoktan sembolik ve kutsal odev haline gerilemis durumdadir.Veriler ve tarihsel kanitlar,bu surecin,Mezopotamya’da,Adem ve Havva’nin çocuklari noktasina gelinceye degin,birkaç bin yil kadar surmus oldugunu gosteriyor.

Erken ‘Sumer’ -Akad topluluklarinin,aralarindaki erken donem barisçil iliskileri,sureç içinde,iki ana eksen uzerinde ilerlemistir:Kendi içlerindeki “ iç evlilik” iliskilerine giderek son vererek,karsilikli tarzda (ilkel ‘berdel’) kadinlarini paylasmaya baslamak ; sahip olduklari dogal ve uretim kosullarina bagli urunlerini,buna sahip olmayanlarla ulesmeye baslamak!

Tanimlari farkli olsa da, Inanna-Dumuzi kutsal evlilik kultu olarak taninan iliski,iki toplum birimin kadinlari ile erkekleri arasinda kurulan evlilik akrabaligi yoluyla kardeslesmeyi saglayan, karsilikli evlilik kulturudur.Dumuzi-Inanna evlilik iliskisinin gerisinde,çoban ile çiftçi,avci ile ciftci vb. ozellikli toplum birimlerinin bulunusu,karsilikli urun paylasiminin saglanmasi gereginden oturu idi.”Yabanci”nin dusman kabul edildigi,yamyamligin suruyor oldugu bu eski toplum,bu yeni iliski turunun ortaya çikardigi sorunlari adim adim çozerek uygarlik çizgisi uzerindeki yuruyusunu surdurur.

Tarihe,kutsal kitaplar uzerinden girdigimiz donem,iste bu surecin ilerlemis bir noktasiydi.Burada,Dumuzi ile Inanna’nin veya Adem ile Havva’nin çoban ve çiftci ogullari,baba’nin “Buyuk” ve “kuçuk” ogulu ayrimini muhafaza etmeyi surdurerek simdiki modern aile birligi içinde toparlanmaya dogru ilerlenilmektedir.

Kutsal kitapta,bu ogullarinTanri sunagina getirdikleri “ilk urunler”,erken donemde,Sumer ve Akad topluluklarinin karsilikli dogrudan takas urun geleneginin artigiydi.Erken donemin karsilikli,dogrudan urun takasinin, bu eski yukumun,tasinilamayacak kadar karmasiklasmaya ve sembolik biçimiyle sunulmaya baslamasi,o sirada zaten olusmus kutsiyet kurumunun maddi olarak da guçlenmesinin kosullarini yaratir.Dinsel erk guç kazanmaya baslar.Bu ayni zamanda,tapinaklarin birer hiyerarsik erk halini alabilmelerinin de yolunu açar.Bizim ilahileriyle karsilastigimiz bu topluluklarin tanrilari,o sirada, ‘hadim’, ‘ne erkek ne kadin’ turunden ‘yaratiklar’ yaratiyorlarsa,bulundugumuz noktanin,tapinak hiyerarsilerini dogurmaya basladigi nokta oldugunu anlariz.

Dogu toplumlarinin ‘el açikligi’,derin ‘misafir kultu’,ne ‘ahmakliktan’,ne ‘insan severlikten’ ne de baska uyfurulmus nedenlerden kaynaklanir.Bu kultun gerisinde,erken donemde,dusmanin saldirisindan alabildigine korkma,onu, ‘urun’ ve elindeki butun dogal zenginlik ile saldiridan vazgeçirme çaba ve korkusu yatar.

Islam’da zekat,fitre sadaka gelenegi;musevilik , hiristiyanlik veya zerdustilikte “ceza”, “yukum”le ‘arinma’ kurallari eski toplumun ‘verme’ yukumunun kalintilari olarak varlik surdurur.Dilencilik kultu,manastir kesisligi,alevi abdalligi,dervis gezginligi,verme yukumundeki toplumun karsisindaki ‘alici’larin namina toparlayicilik orgutlenmesinin kalintilaridir.Musevi atalarinin,boyle bir odevle ayristirilmis,gezginlige zorlanmis bir topluluk olmasi;Levitiklerin,Tanriya adanmis,tanriya ait dini kastin ilk biçimlerinden birisi olmasi ciddi bir olasiliktir. Dilencilik ,Ortadogu veya Hint toplumlarinin,gerilik ve barbarliklarinin degil,tersine erken donem geliskin uygarlik duzeyinin bir gostergesidir.Dilencilik,barisçil paylasim kurallarinin,bozuldugu anin kutsal surduruculugu olarak ortaya çikar.

Iki farkli toplum birimin karsilikli evlilik ve urun takasi yoluyla kardeslesmesi, engellenmeye çalisilsa bile,giderek kaynasmanin yolunu açar ve erken donemin Ur,Uruk,Kis,Eridu gibi kuçuk yerlesim birimleri arasindaki dar iliskiler,bir sure sonra ornegin Hitit ile Babil veya Asur arasinda oldugu gibi,daha genis cografi topluluklar arasinda,artik bir yasam tarzi halini de alan ticaretin duzenlenmesi halinde de surmeye baslayacaktir...

Sumer tabletleri,bizi,boyle bir surecin degisik asamalariyla karsilastirir ve bu bakimdan her ilahi,sonsuzdan beri var olmus bir anlatim olarak degil,soyleminde yer alan kavram,kurum ve aktarim tarziyla,sonraki kaynasmis yapisindan uzaklasilarak analitik bir tarzda ele alindiginda bilgi tasiyici degeri artirilabilir.

Ornegin, eski Sumer kahramanlarindan biri olan Uruk kirali ,“Utu’nun oglu Enmerkar” ile “Aratta beyi” arasindaki barisin kosulu, “Aratta” nin Uruk’a “altin,gumus,lapis lazuli ve kiymetli taslar” vermesi ;buna karsilik Uruk’un da “Aratta”ya “bol miktarda” baklagil (fasulye?,bakla?) ve (yabani?) bugday (mercimek?) gondermesi biçiminde yasaniyordu.Anlasiliyor ki,”Aratta” okunuslu yerlesim,Uruk ile baris içinde yasayabilmek için,dogal zenginligini,altin,gumus,lapis lazuli kaynaklarini ;Uruk ise, “Aratta”da az olan,belki bulunmayan tahillarini paylasmaliydi.Bu bilgiler,hem eski toplumda ittifakin,simdiki modern dunyanin ittifak kosullarindan farkli olmadigini gosterir.Hem de,ilgili urunlerin cografi alanlarini tanimaya hizmet eder.

Erken donemde,’Sumer’ topraklari,bu toplulugun elindeki tarimsal zenginligi,deniz urunlerini, bunlarin hiç olmazsa bir kismini otekilere sunmasini saglayabilecek kadar comert gorunuyor.Burasi gerçek bir tahil deposu olmaliydi. Gerçegi oldugu haliyle tanimaya çalismaktan çok,sansasyona çok duskun dunyamizda,eski Yunan “Atlantis”i, ‘kayip Mu uygarligi’ uzerine ‘giz’ler okumak yerine, dikkatler ondan daha az bir sekilde,bu topraklarin insanlik anilarina yoneltilebilmis olsaydi,insanbilim çok daha fazla yol almis olabilirdi.Sozu edilen bu eski ‘giz’ uygarliklarin, bu topraklar uzerinde aranmasini gerektiren gerçek nedenler var.

Sumer topraklarinin tarimsal verimi, eski toplumda oylesine derin etkiler yaratmis ve izler birakmis olmali ki, Heredot -450’lerde bile, hala, ,«(Mezopotamya) Demeter’e (Istar,Inanna) adanan sunu açisindan,tanidigimiz butun ulkelerin en zenginidir.Cunku orada zeytini,inciri,uzumu dikmeye calismak bile gereksiz.Burasi tarim icin oyle verimli bir alan ki,urun ,1’e karsi 250 vermekte,iyi durumlarda bu oran 1’e karsi 300’e ulasmaktadir » diye yaziyordu.

Bu sozlerde,kismen, eski Sumer tarimsal zenginliginin anilarda kalan ve giderek abartiya donusmus etkilerini de okuyor gibiyiz.Cunku,verilere gore,Sumer - Akad topraklari,daha 3.Ur hanedanligi doneminde,yani -2000’li yillarda ve giderek buyuk bir hizla,ciddi bir çoraklasma sureci yasamaktaydi. Topragin tuzlanmasi tahil veriminde,bu donemlerde çok buyuk bir dususe yol açmisti.

Bolgede topragin tuzlanma orani uzerine yurutulen arastirmalar ve kazit bulgu verilerinden çikan sonuçlara gore, burada,tahil uretiminde, donemsel olarak 1’e 30 ile 1’e 76 arasinda bir verim alindigini varsayiliyor. 1’e 50 olan bir ortalama kabul edilse bile,bu, Mezopotamya’da,erken-orta donemlerde verim yuksekliginin ne oldugunu gormeye yeter.Fakat bu yuksek verim olgusu,imece bir çabayla kanallar açan ve ortak sulama yontemini kullanma basarisi gosteren toplulugun topraklarinin,kisa surede çoraklasmasiyla hizla degismeye baslamisti. Bay E.Eckholm tarafindan yapilan bir inceleme, -2400’ lu yillarda ,ortalama, donum basina 170 kg olan urun miktarinin;-2200’ lu yillarda yani 3.Ur hanedanligi sirasinda 90 kg.a ve bir kaç asir sonra ise 60 kg.a kadar geriledigini ortaya koymaktadir.(2 )

Bay T.Jacobsen ve bay R.Adams, Sumer ve Akadlarin,tahil uretiminde, bugday yerine, neden gittikçe artan oranlarda arpa’ya dogru yonelmis olduklarini, topraktaki bu tuzlanmayla aciklamislardi.Tuz orani artmis olan toprakta bugday uretim olanagi azaliyor,buna karsin,çorak kosula daha uyumlu arpa uretimi, zorunlu bir seçenek halini aliyordu.

Sumer tarim alanlarinda tuz oranindaki artis, bugdaydan arpaya dogru hizli bir geçis gerektirmis olmali.Bunu asagidaki karsilastirmalarda goruyoruz:

Tahminen, -3500’lu yillarda, bugday ve arpa hasad oranlari, bolgede,nerede ise esit durumdaydi.Fakat , Entemena doneminde, -2450’lerde , bu oran bugday aleyhine % 83,68’e karsi % 16,31 oranina gerilemisti.2100’ler de ise Girsu bolgesinde arpa ekim orani,bugday karsisinda %94,14’ e karsi % 1,86 ya kadar yukselmisti.-1700’lu yillara gelindiginde,hiç olmazsa, guney Mezopotamya’da, ‘Sumer’ topraklarinda bugday ekimi genel olarak son bulmus gorunuyor.(3)

Bugday ve arpa ekimi ve toprakta verimlilik orani konusundaki iliskileri,ote yandan,yazili eski yasalarda da izleyebiliriz.

UrNammu yasasi,-2000’lerde,Sumer topraklarindaki arpa verim orani hakkinda, somut bir bilgi içermektedir.Bu Yasada,ornegin,toprakta bir zarar-ziyan tanzimi bagintisinda soyle bir hukum bulunuyordu:

« § 28 –

Eğer,

bir adam,

bir adamın ekime hazır tarlasını

su altında bırakırsa,

1 iku'luk tarla için

3 gur arpa

ölçecektir. »

Bu madde de, oyle gorunuyor ki,kanun yazici, 1 iku’luk tarlanin, ortalama olarak,3 Gur arpa urunu verdiginden yola çikmaktadir.Burada sozu edilen « 1 iku » (ilku),okuz ve sabanla,zamaninda ekime hazirlanabilecek, 3 528,5 m² ile sabitlenmis bir toprak parçasini anlatmaktadir. « 1 Gur »luk olçu birimi ise 151,2 litreye esitti.Bu durumda 3 528,5 m² lik urun karsiligi 3x151.2 litre olacagindan,yasa yazicinin,burada,ortalama kosullarda, donum basina , 128.5 litrelik bir arpa verim miktarini ongormus oldugunu ortaya çikarabiliriz.

Urnammunun yerlesim alani etrafina yaptigi sur içinde kalan alanin yaklasik 630 donum kadar oldugu hesaplanmistir. Toplam 180 gur’luk bir arazi sozkonusudur.Bunun bir kisminin oturum ve tapinak arazisi oldugunu dusunebiliriz.Geri kalaninda uretim yapilabiliyor olmalidir.Nadasli uretim yapilmasi durumunda ise,bu topraklarin uretim kapasitesinin yariya dusebilecegi açiktir.

Bu donemlere ait olarak soyle bir kutsal kuralla

karsilasiyoruz :

« Muntazam bir sunu olarak,

(Tanrı-ça’ya) tayin edilen aylık (sunu miktar ve çesidi)

90 Gur arpa,

30 koyun ,

30 Sıla en iyi yağ (sultani yağ) »

Tapinak hiyerarsisinin geçimini saglamaya ve garanti etmeye yonelik bu rakamlar,,bize hem o donemin uretim duzeyi,hem de tapinak hiyerarsisindeki sayi hakkinda azçok bilgi vericidir :

Bu duzenli sunu miktarini gundelik rakama donusturursek,sunu elde ediyoruz :

Gunde

1 koyun,

1 litre saf yag

3 gur’luk arpa

Burada,sunu zorunlugu bulunan baska tapinak olup olmadigi,eger tayini saptanan tek bir tapinak sozkonusu ise,bu tapinaga baska topluluklarin da sunu yukumu olup olmadigi gibi ,çesitli noktalari tam bilemiyoruz. Ayrica,tapinak arazilerinden elde edilen urun olup olmadigini da bilmiyoruz.

Yine de bu rakamlar,kaba bir bilgi veriyor.Bu donemdeki Urnammu toplulugunun 30.000 civarinda bulundugu varsayimi ise ,bana asiri abartili gibi gorunuyor.

*****

Açiklayici notlar :

(1)“Sumer-Akkad” topraklarinin baslangicta tamami ve giderek onemli bir kismi,genel olarak, tanri topragi olarak tapinak denetiminde kalmistir.Miras ve “satis” belgeleri uzerinde yaptigimiz çalismalarda,topragin ozel mulkiyetinin durumunun,hala inceleme gerektiren bir ozellik gosterdiginden bahsetmis olmaliyim.Cunku,orada sozu edilen ‘ toprak satis’larinin,tam olarak,simdi anlasilan haliyle ‘mulkiyet’inin mi satildigi ,yoksa tasarruf hakkinin mi devredildigi çok açik degildir.100 yil onceye kadar varligini surduren Osmanli toprak mulmkiyet sistemi ile eski 'Sumer'-Akad toprak mulkiyeti arasinda buyuk paralellikler bulunuyor.Buyuk olasilikla,Turkler,toprak 'mulkiyeti' sistemini, sadece kendi eski ortak mulkiyetçi yapilarina degil, geçerken ogrendikleri Irak eski geliskin toprak dagilim geleneklerinin uzerine de oturtmus olmalilar.

Eski Sumer-Akad topraklarinin,simdiki anlamda 'ozel mulkiyet' yonunde evrim gostermesinin onundeki en onemli sorun veya bir baska ifadeyle,topragin ortaklasa kullaniminin devamini zorunlu kilan en buyuk etmen sulama sorunuydu.Incelemelerimizde rastladigimiz gibi,tanrilarin ilk yarattigi gorevliler arasinda,'kazmanin','saban'in tanrilari yaninda,'kanallar'in,hendek-ark'larin tanrilari,sorumlulari da vardi.Bunlarin,sulama konusu ve sulamanin onemiyle ilgili oldugunu dusunebiliriz. Cunku,bu cografi alandaki tarimsal uretim,sadece ortak sulama kanallarin her yil yeniden açimi ve bakimi ile ve bu ise,ancak genis katilimli bir imece calismasi ile mumkun olabilirdi.Kanallarla ilgili imece çalismasi,bundan 40 yil once,çocuklugumda,anadoluda hala,bozulmaya baslamais olsa da,devam ediyordu.

Sulama yoluyla tarim zorunlulugu,o topraklarin çoraklasmasinin da asil nedeni olmustur zaten.

Orada buyuk toprak parcasi uzerindeki "ozel mulkiyet" ,tapinak ve yoneticileri kanaliyla baslamis gorunmuyor.Boyle bir talep yoktu,cunku zaten butun topraklar tanrinin,tanri adina da Tapinagin ve dolayisiyla dini otoritendi.Bunlarin herseyi denetleme ve tasarruf haklari bulunmaktaydi.

Yonetim erkinin kirallar eline geçmeye baslamasi,kiralin peygamberlik yetkisini de ele geçirmesi sureci,belki,topragin ozel mulkiyetinin ( veya, tasarrufunun?,çunku duzenli ordu kurmak için tasarruf haklarinin merkezi ellerde toparlanmasi gerekmeye baslamais gorunuyor,Osmanlida oldugu gibi..) tohumlari atilmis gorunuyor.

(2):Bir karsilastirma yapma bakimindan sunu ekleyebiliriz : Eger verileri dogru yorumladiysam,internet uzerinden baktigim bir kaç il’in verilerine gore,Turkiye’de,gunumuzde,degisik bolgelerde donum basina alinan urun miktari bugday’da 180 ile 392.5 kg ;arpada ise,190 ile 378.4 kg. arasinda degismektedir.Bu durumda Urnammu donemindeki tarimsal verim,gunumuz Turkiye’sindeki en dusuk tarimsal verim duzeylerinden daha alt seviyeye çoktan inmis durumda gorunuyor.

(3)Toprak arastirmasi ve sunu artiklarina bagli arastirmalar yanisira,bu noktada, eski yazit ve ilahilerden de yararlanmaliyiz.Ornegin Lagaş krali Eannatum’un Kartal kayasi aniti,toplam 800 satiri askin , donemin derli toplu verilmis,en onemli tarih aktarimlarindan birisidir ve çok somut olarak Umma ile Lagas arasinda «kutsal I-nun Kanali» boyunca tartismali bir alan olan kutsal «Gu-edina» arazisindeki tahil uretimi ve bunun paylasimiyla ilgili idi.Anit yazitta bu araziden elde edilen urun ve paylasima iliskin rakamlar yer almaktadir ve bunlar o donemdeki tahil uretimi konusunda bilgi vericidir.Fakat rakamlarin okunus degerlerinin dogrulugundan supheliyim.Yine de bilgi verici oldugu için uzerinde duralim.

«Umma’nin kralligina Ilu gecince

Ningirsu sinir kanali civarindaki topraklarin

arpalarina dadandi yine

Lagas’in 3600 Gur arpasini caldi .

(Tartismali Gu-edina arazisinda o yil)

144 000 Gur’luk hasad alinmisti

(Lagas) Ningirsu’nun arpasindan

1440 gur’u Umma’ya verdi.»

Sumer Kiraliyet Listesi’ndeki sureler konusunda bahsetmis oldugumuz gibi, rakam sekillerinin,farkli degerlerde hesaplanabilme olasiligi sozkonusudur.Birbiri yerine de kullanilabilen 1,10,60 rakam degerlerinin karistirilmasi sozkonusu olabilir.Ilgili rakamlarin « 1440,3600=60x60,144 000 Gur » gibi olmasi,bu noktada rakam degerleri uzerinde bir yanlis okuma olasiligi bulunabilecegini gosteriyor.

Buna karsilik,-2540 ,-2350’lere iliskin bu anit yazitin,ureilen tahil sozkonusu oldugunda,sadece ve çok dogal bir sekilde arpa’dan soz ediyor oldugu gayet açiktir.

***

4.10.2006

ESKi ÖLÇÜ BiRiMLERi VE KAYNAKLARI

‘Sumer’-Akkad topluluklarinda agirlik olçulerinin arpa tanesi bazinda ele alindigini goruyoruz.

1 şe =1 arpa tanesi =0,0467 gr

60 şe-kel=60 arpa tanesi=1 Mana (Min) = 2.80 gr

180 şe=180 arpa tanesi=1 şe kel (“sicle”) = 8,416 gr

60 Mana=60x6O arpa tanesi=1 Biltu (“talent”)

Agirlik olçu birimine temel olarak 1 arpa tanesinin baz alinmasi,her seyden once,bu noktada da,bu topluluklarin,etten-kemikten dogal bir toplum olarak hareket ettiklerinin bir diger gostergesidir.Marduk yildizci,ekstrateres uydurmaciliginin eski toplumun gerçek yasamiyla en kuçuk bir ilgisi bulunmaz.

Eski toplumun,son derece gerçek,dogal,var olan kosullara bagli hareket eden ve butun uygarlik çizgisini bu temelde surduren bir insan toplulugu oldugu yolundaki vurgularimi asiri bulanlar olabilir.Fakat unutmayalim ki,agirlik olçusune arpa’yi baz olarak alan,alfabe ve yazi sistemlerini en ilkel desenlerden baslatan,bu topluluklarin ‘din’leri sozkonusu oldugunda,en gerçekci uzmanlarimiz bile,ruhlar dunyasina, kozmonigia’ya, gizlere, hayal edilmez hayaller’e basvurmaya kalkismaktadirlar.

Arpa tanesinin baz alimi,ote yandan,topragin tuzlanma donemi ile yaygin arpa uretimine geçis arasindaki bagi da ortaya koymaktadir.Demek ki,ortak bir deger olarak arpa,bu donemin asil tahil urunu haline gelmis oldugu bir sirada,olçu degeri arpa olarak kullanilmaya baslanmis olmaliydi.Bu donem yaklasik olarak 4.binli yillar olmalidir.

Musa’nin kitabinda « kutsal bes yerin sekeli » biçimindeki olçu biriminin kullanimi,bizi,eski ilahilerde,Tufan’dan once kurulmus olan « 5 kutsal sehir » ve onlarin « 5 kutsal tapinak » donemine tasimaktadir.Bu duzenlenis,ilk ittifakin artik gelismis oldugu,tanri ve tanriçalarin var edildigi bir doneme iliskindir.Bu « 5 kutsal sehir » arasinda tamamen barisçil,dini,kutsal bir anlasma yapilmis ve merkezi yonetim bir çesit rotasyonla el degistirecek sekilde duzenlenmistir.Bu duzenlenisin,belki, tarihin tanidigi ilk genis,sistemli konfederal yapi oldugunu ileri surmek,yanlis olmayacaktir.Bizde hala suren «5’i birlik » gelenegi,Muhammed’in « 4 kadin es helal » kurali (‘adam’in kendi biriminden kadinla evlenme yasagi,onu oteki 4 birimin kadinina yoneltmis olmasindan kaynaklanan bir gelenek olabilir..), herhalde,Musa’nin « 5 kutsal yerin sekeli »nde oldugu gibi,gunumuzden 6-6500 yil kadar onceki bu yapilanma ile bagli kalintilardir.

Burada 60 rakaminin baz alinmasi konusu uzerine de sunlari soyleyebiliriz :

Bu rakam Anu’ya iliskin kullanilan bir rakamdir.Enlil’in 50 ile temsil edilmesi uzerinde durmustuk.Bu,ilgili toplulugun once ‘savasçi’ ve giderek kutsal olan ogullari ile ilgili gorunmektedir.Uruk’ta Gilgamis veya Dumuzi’nin « 50 yoldasi »,Turuva’da kiral Priamos’un 50 oglu,Hititlerin « 1000 tanri »si boyle bir duzenlenis dioneminin kalintilaridir.Hititologlarin,Hititler arasinda « 1000 adet tanri » arayisinin daima husranla sonuçlanmasi ve konuyu laf kalabaligi içinde çozmeye kalkismalari,1000 tanriyi yanlis yerde aramalarindan kaynaklaniyor.Bu topluluklarda,kalintisi eski Yunan topluluklarinda da goruldugu gibi,10’lar…100’ler,1000’ler biçiminde,gunumuzun ‘yurttasi’na denk dusenbir orgutlenme duzeni vardi.Bunlarin,artik gerçek kosullarla uyumunun çoktan ortadan kalktigi anda,sembolik,kutsal kurumlar olarak toplulukta yer almaya devam ediyor olmasi kadar dogal bir sey yoktur.Eski Atina’da,gerçek nufus,kolelerle birlikte,30-40 bin civarinda oldugu halde, ‘yurttas Atinali’ sayisi,galiba,1000 ile sinirlanmaya ozen gosteriliyordu.

Erken donemde bu rakamin 30,40,50,60,70 vb. ile sinirlandigi veya zaten gerçek olan durumun kalicilastirilmaya çalisildigi anlasiliyor.Abraham anlatiminda bu kutsal rakamlari tek tek gormustuk.Sunu bir kez daha vugulamak gerekir ki,butun kultur birikimlerini bize aktaran,erken donem topluluklari,gerçekten de,ozgur yurttas ve dolayisiyla savasci sayisi,erkek sayisi,bu civarda bulunan topluluklardir.Bunlar,Dede,Baba,Ogul veya sadece Baba/Ogul ayrimli kucuk topluluklardi.Tanriyi da yaratan bu topluluklarin gerçek insani yapisi o kadar belirgindir ki,ilk tanrilar, « tipki insan gibi ! » hayvanlari suvarir,ekin ekimi yapar,ahirlari temizlerlerdi.Bizim çok bilmis uzmanlarimiz,bu noktada oyle bir yorum isine geldigi için,eski insanin tanriyi,bir baska turlu hayal edemeyecegi gibi siradan açiklamalara basvururlar.Eski toplumun tanrilari, « tipki insan gibi » degil,insan yoneticilerin bizzat kendileri idi ve boyle oldugu için « tipki insan gibi » davranir,ahir temizler,ekin biçer,bagirir,sinirlenir ve gozune kestirdigi kadinlarla yatardi.Onlarda insana iliskin butun ozellikleri gormemizin nedeni,eski insanin hayal gucunun sinirli olusu degil,o insanin hayal gucune gerek duymadan,gerçek iliskileri aktarmasindandir.Garip bir biçimde,burada ‘sinirli hayal gucu’ argumanina basvuran bilgelerin,yazilarinin hemen ilerisinde,bir kaç sayfa ilerleyince,bu kez,eski insanin ‘hayal edilemez derinlikteki hayalleri’nden veya bunun varyanti olan formullerden bahsetmesi,sadece inandirici olmak için basvurulmus laf cambazligi degeri tasiyabilir.

Eski toplumun gerçek ‘yurttas’ sayisi uzerine yapilandirilmis duzeni,bir sure sonra,gelisen duruma uymaktan çikar ve bu eski kurum,kutsal yazilara da girmis haliyle,40,50,60,100,1000 gibi kutsal kurumlar haliyle yasamaya devam eder.

60 rakaminin baz alinmasinda Anu toplulugu ve tapinagi ciddi bir rol oynamis gorunuyor.Baslangiçta Atesle iliskili olmakla birlikte,Anu,daha sonra,ates rengini,kirmiziyi,Enlil’e devretmis ve kendisi notr,tarafsiz,yargiç olarak ‘beyaz’ renkli makama geçmis gorunuyor.Bu yapilanma,dillerin erkek-disi-notr olusumunda da rol oynamis gibi gorunmektedir.Buna donecegiz.

Demek ki,arpa tanesi,eski toplumun gerçek uretimi ile ne kadar iliskili olarak ortaya çikmis ise,60 rakami da,o kadar gerçek orgutlenme tarzi ile ilgili olarak saptanmisti.6O’lik kisi gucunde,gunes veya ay zaman olçumunun rol oynayabilmis olmasi,60 rakaminin o toplumda gerçek insan sayisina dayanmasi olgusunu ortadan kaldirmaz.Cunku zaman olçusu,ornegin Enlil’in neden 50 ile esitlendigini açiklamakta yeterli olmayacaktir..vb.

Butun tarihi ‘tanri vahiyleri’ uzerine oturtarak açiklamaya çalisan ilahiyatçilarimiz bakimindan da sunu eklemeliyiz ki, Islam hukukunda agirlik baremlerinde baz alinan asil urun ‘Arpa danesi’dir.Arpa ‘danesi’ kullanimini Muhammed’e tanri soylemeden once,yukarda gordugumuz gibi,kanli-canli gerçek eski toplum,agirlik olcusu olarak kullanmaya baslamisti.Islam bunu devralip kullanmistir. Bay H. DÖNDÜREN'e gore,bu islami olçuleri soyle ozetleyebiliriz:

« Bir miskal yirmi kırattır.

1 Şer'î kırat 5 arpa (danesi) ağırlığıdır.(1 kırat 0,200046 gr. dır.)

1 şer'î dirhem 4 kırattır.

10 şer'i dirhem, 7 miskal ağırlığına denktir.

1 örfî dirhem , 16 kırattır.

20 miskal 25 örfî dirheme eşittir.

200 şer'i dirhem de 175 örfî dirheme eşittir. »(*)

Ilerde yararlanabilmek için,eski hacim olçulerinin,basit bir tablosunu da asagida veriyorum:

Qa= Sila=084 litre (Daha sonra Babil’de yariya, 0,4 L.ye dusuruluyor)

60 Qa= Massiktu=50.4 litre

100 Qa= Imeru(Essek yuku)= 84.2 litre

180 Qa= 1Gur

***

(*) “Hamdi DÖNDÜREN:

....

Bin kırk dirhem ağırlığındaki buğday, veya arpayı alabilen bir hacim ölçeği. 1 sâ', şer'î dirheme göre yaklaşık 2,917 kg; örfî dirheme göre ise 3,333 kg. ağırlığa denktir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre 11 sâ'= 8 Irak rıtl'ıdır. Ebû Yusuf'a göre ise 1 sâ' 5,33 rıtl olur.

1 rıtl, 130 dirhem ağırlığında bir ölçü birimi olup, bu da 1 sâ'ın 1/8ine denk bulunur. Buna Bağdat veya Irak rıtl'ı da denir. Bazı fakihlere göre bu 1 rıtl, 128 dirhem ile bir dirhemin üçte birine denk olur.

Bir de Hicaz veya Medîne rıtl'ı var dır ki; 195 dirhem veznindedir. Bu duruma güre, 5,33 Hiraz rıtl'ı 8 Irak rıtl'ına denk olur.

Diğer yandan Irak rıtl'ı 20 istar, yani I 30 dirhem ağırlığında iken, Hicaz rıtl'ı 30 istar, yani 195 dirhem ağırlığındadır. İstar, bir rıtl'ın yirmide biri vezninde bir ağırlık ölçü birimi olup; 4,5 miskale denk sayılmıştır. 6,5 dirhem ağırlığı için de kullanılmıştır.

İstar ölçü biriminin Hicaz ve Irak yöresinde 5 1/3 Hicaz rıtlı 8 Irak rıtl'ı olarak uygulanması sonucunda, Ebû Yusuf'un görüşü ile diğer Hanefî müctehidlerinin görüşü 1 sâ1040 dirhem eşitliğinde birleşmiştir. Buna göre aşağıdaki denklik kurulmuştur: Iraklılara göre;1 sâ' 8 rıtl x 20 istar 6,5 dirhem 1040 dirhem 2,917 kg (şerî) 3,333 kg (örfî) olur.

1 Hicazlılara göre; 1 sâ' - 5 1/3 rıtl x 30 istar 6,5 dirhem 1040 dirhemdir.

Bir de Şam rıtlı vardır ki, bu da 12 okiyyeden, yani 480 dirhem ağırlığında bir ölçü biriminden ibarettir.

Hanefiler dışındaki üç mezhep imamının görüşü ile Ebû Yusuf'un görüşü birleşmektedir.

Sâ', fıtır sadakası ve tarım ürünlerinin zekatını hesaplamada bir ölçek olarak kullanılır. Çünkü fıtır sadakası buğdaydan ve aynı hükümde olan buğday unundan yarım sâ', yani 520 dirhem; arpa, kuru üzüm veya kuru hurmadan ise tam I sâ' yani 1040 dirhem olarak verilir. Yarım sâ' şer'î dirheme göre 1,458 kg; örfi dirheme göre ise, 1,667 kg'a denk bulunur. Fitre'de şer'î dirhem esas alınır. Ancak örfi dirhem daha ağır olduğu için, fitreyi ona göre hesaplayıp vermek, yoksulların lehine olduğu için daha faziletli ve ihtiyata daha uygundur.

İslâm'da dirhem, dinar veya miskal ağırlık ölçü birimlerinin kökeninde kırat birimi ve bunun dayandığı arpa ağırlığı vardır. Bundan da şer'î ve örfi ölçekler ortaya çıkmıştır.

Şer'î kırat beş tane orta büyüklükteki arpa ağırlığıdır.

Örfi kırat ise, bazı fakihlere göre beş, bazılarına göre dört tane orta büyüklükteki arpa ağırlığından ibarettir. Bu farklılık belde ayrılığından veya örflerin değişmesinden dolayı ortaya çıkmıştır. Kıratlar hafif ağırlık birimlerinden olup, elmas gibi kıymetli eşya ve mücevheratın vezninde kullanılır.

1 kırat 0,200046 gr. dır.

1 şer'î dirhem 14 kırattır. Zekât, mehir ve diyetler ve, hırsızlık nisabında kullanılan bu dirhemdir.

Hz. Peygamber döneminde (10, 12 ve 20) kırat ağırlığında üç çeşit dirhem vardı. Bunlar Hz. Ömer devrinde birleştirilerek ortalaması alınmış ve 14 kırat, bir İslâm dirhemi olarak kabul edilmiştir.

Başka bir rivâyete göre, Hz. Peygamber devrinde Bağalî, Taberî, Mağribî ve Yemenî adı verilen dört çeşit dirhem vardı. Bunlar sırasıyla 8, 4, 3 ve 1 dank ağırlığında standard olmayan dirhemlerdi. 1 dank (dânik) dirhemin altıda birine dank olan bir ölçü birimidir.

Hz. Ömer bunlardan en çok kullanılan Bağalî ile Taberî dirhemlerinin ağırlığının ortalaması olan altı dank'î bir İslâm dirhemi olarak kabul etmiştir.

Ancak altı dank 14 kırat olduğu için, bu iki rivayet sonuçta birleşmektedir. Netice olarak, bir şer'î dirhemin 14 kırat olduğunda icmâ vardır. Hattâ Hz. Peygamber döneminde Mekke'de dirhemlerin altı dank'tan yani 14 kırattan ibaret olduğu ve daha sonraki dönemlerde de bunun esas alındığı da nakledilmiştir. Buna göre yaklaşık; 365,5 şer'î dirhem 1 kg. olur. Örfi dirhem ise 16 kırattır. Bazı fakihlere göre zekât, mehir, diyet ve benzeri şer'î ölçülerde her yörenin kendi örfi dirhemi geçerlidir. Ancak bu dirhem şer'î dirhemden eksik olmamalıdır. Aksi halde şer'î dirhem esas alınır. 1 şer'î dirhem 70 arpa; örfi dirhem ise 80 arpa ağırlığını temsil ettiğine göre, örfî dirhem daha ağırdır.

Osmanlı Devleti uygulamasında Darphâne, bir kırat'ı, dört buğdaya itibar etmiştir. Bu dört buğday ise, fakihlerin beş arpa kabul ettikleri şer'î kırata ağırlık bakımından eşit sayılmıştır. Buna göre; 312 örfi dirhem 1 kg. eşitliği sağlanmıştır (el-Meydânî, el-Lübâb)î Şerhil-Kitab, İstanbul t.y., I, 160, 161; ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1958, I, 76 vd.; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukî İslâmiyye ve İstilâhâtı Fıkhıyye Kâmusu, İstanbul 1969, IV, 120-143; Büyük İslâm İlmihali, İstanbul 1985, s. 363; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, İstanbul 1991, s. 552).”