19.01.2008

Tayyip! Evladım, yap bi dudak arası! Demokratik olsun!

Cumhurbaşkanı seçim süreci başlarında, askeri darbe ihtimali karşısında, sanırsınız Boris Yeltsin gibi kendisini tankların önüne atacak kadar, bu işi Meclis'e bırakmak yanlılarını bile, mesela Berkan’ları, Dündar’ları vb. gına getiren bu oyunun 'demokrasi' ile bir ilgisi var mı?

RTE'nin iki dudağı arasındaki bir demokrasi söz konusu ise, böyle bir yönetim tarzı, belki şekil olarak askeri tarzdan ayrılır; içerik bakımından ise, Suudi demokrasisinden pek farklı değil.

Böyle bir uygulama karşısında, 'demokrasi ipine' sarılmak gerektiğini vaaz edip yeşil gravat takan, R.Tayyib Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ihtimalini en önce yazmakla övünen Hasan abi’ler, Altanlar, Berkanlar için bile çekilmez hale gelen bu süreç, insan olanı utandıracak düzeydedir.

Şu anda Fransa da, özelliği daha farklı da olsa, Cumhurbaşkanı seçiyor. Seçim tarzlarındaki, şekilsel olmayan içeriksel farklar, aslında Türkiye’nin neden bir AB üyesi olmayacağının, bu şekliyle hiç bir zaman olamayacağının da bir onayıdır. Böyle bir karşılaştırmada, yüzümüzün utançtan kızarmadan kalması mümkün değil.

Fakat ,"Sosyal devlet", "Laiklik" gibi özelliklerini yitirmiş ve yitirmekte olan bir Türkiye’nin “demokratik hukuk”u da bu kadar işte!

****


Son dakikada olup bitecek http://www.gazeteoku.com/go.php?type=1&id=80&link=http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=219140

Murat Yetkin
Meclis Başkanı Bülent Arınç 23 Nisan konuşmasına "Mesaj alındı" ifadesini sıkıştırabilmişti. "Mesaj alındı" demesi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın ('sözde değil, özde' ifadesine atfen) "mesajı algılamayanın, algılama sorunu vardır" sözüne gönderme gibiydi. Ama, CHP lideri Deniz Baykal için bu yeterli değildi. Baykal'ın süresini ikiye katlayan sert konuşmasındaki en sarsıcı ifadeler, din devletine gidiş olursa, bunun 'oluk oluk kan' dökülmesine ve parçalanmaya yol açabileceği iddiası ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın izlediği son dakika yöntemiyle bir seçilecek kişinin saygın bir cumhurbaşkanından çok 'bir aileye kapıkulu' olabileceği iddiasıydı. Baykal'ın sözleri belki Meclis'teki gerginliği elle tutulur somutluğa sıçratacak sertlikte olmasına karşın bir gerçeği yansıtıyordu. İki gün sonra cumhurbaşkanı seçmek üzere el kaldıracak, belki de içlerinden biri seçilecek AK Partili bakanların, milletvekillerinin Meclis kulisinde gazetecileri çevirip yeni bir şey olup olmadığını sorması demokrasi adına hoş değildi. Cumhurbaşkanlığı seçimi bu haliyle bir Meclis sürecinden çok, AK Parti içinde, hatta partinin yönetim kademelerindeki dar bir grup içinde, üstelik son günlere sıkışmış bir süreç görünümünde. O kadar ki, daha geçen hafta başına dek, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı konusunu Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile daha tam olarak paylaşıp paylaşmadığı bilinmiyordu. Gül geçen hafta Arınç'a gidince, Erdoğan'ın fikrini onunla paylaştığı izlenimi doğdu. Nihayet dün Erdoğan, Arınç'a gitti. Gül de, Arınç da durumu iyi idare ettiler denebilir aslında. Çünkü partinin kurulmasında ve bugüne dek her stratejik kararın alınmasında rol oynayan üçlü danışma mekanizması, bu defa neredeyse son güne dek tam olarak işlemedi.
Bu durum, Meclis Başkanı'nın akşam saatlerinde verdiği geleneksel davetle su yüzüne çıktı. Bir grup meslektaşla Büyükanıt'ın çevresine toplanmış, öğle saatlerinde Meclis'teki gerilim konusundaki düşüncelerini soruyor ve yanıt alamıyorduk. Erdoğan geldi, Büyükanıt ile tokalaştılar. Sorularımızla birlikte Erdoğan'ın yanıt vermekten kaçınması, şifrelerle konuşması da başladı. İşte Kumkapı'da balıkçıklar doğrusunu söylemişti. Kendisi de bugün, ya da yarın açıklayacaktı? Ama ne olusa bugün, ne olursa yarın açıklayacaktı? Erdoğan bir kaç kez sorduğumuz bu soruyı ısrarla yanıtsız bıraktı. Büyükanıt soruların odağı olmaktan kurtulmanın tadını çıkarıp, durumu izliyordu. O sırada Gül de gruba katıldı. Peki ya isim konusu? Bomba yanıt orada geldi. Erdoğan, kendisinin karara varmış olduğunu ama bu kararı, ismi "Eşi dahil kimseye" söylememiş olduğunu açıkladı. Yalnızca "Meclis içinden ve AK Partili" olacağını söyledi. Cumhurbaşkanının kim olacağına Erdoğan tek başına karar verecekti. Gül'ün yüzünden bir gölge geldi, geçti. Ama isim konuşulmamış olmanın Arınç'ı çok daha farklı etkilediği aynı anda salonun bir başka köşesinde anlaşılacaktı. İlk soruları "Bugün rahatladım, sorun yok" gibi geçiştiren Arınç, gazetecilerin soruları artınca, baklayı ağzından çıkarmıştı: "Rezervimi hâlâ muhafaza ediyorum".
Bugün AK Parti grubu var. Bu grupta da açıklama çıkma ihtimali yüksek değil. Yarın, Anayasa Mahkemesi'nin 45'inci kuruluş yıldönümü ve aynı zamanda Anayasa Mahkemelerinin Medeniyetler Diyaloğu'ndaki Rolü sempozyumunu var. Akşam saatlerinde (programda 20.00 olarak görünüyor) bir de resepsiyon veriliyor. Son senaryo, 25 Nisan akşamı, aday göstermek için süre dolmasına 4 saat kala başlayacak bu resepsiyonun ardından AK Parti grubunun olağanüstü toplanması ve Erdoğan'ın ülkenin geleceğini belirleyecek kararını orada açıklaması. Böylece her şeyin son dakikada, başka tartışmaya yer ve zaman bırakılmadan olup bitirilmesi. Dün akşam itibarıyla durumu şöyle özetlemek mümkün: Erdoğan, cumhurbaşkanı adaylığından vaz geçmiş olabileceği izlenimini özellikle veriyor. Ancak bunu ve eğer vazgeçmişse aklında hangi ismin olduğunu Arınç ve Gül dahil kimseye söylemediğini beyan ediyor. Erdoğan'ın aday olmaması durumunda, Gül buna belki içerler, ama sorun çıkarmaz izlenimi veriyor. Aynı şeyi Arınç için söylemek mümkün değil, onun 'rezervi' devam ediyor. Sıkıntı devam ediyor. Son ana bırakmak hem vatandaşa, hem de partiye tartışacak zaman bırakmayacak. Belki de amaç o.
***
Sıtmaya razı olmak!
Can Dündar
http://www.gazeteoku.com/go.php?type=1&id=98&link=http://www.milliyet.com.tr/2007/04/23/yazar/akyol.html
Sizin de sıtkınız sıyrılmadı mı bu cumhurbaşkanlığı işinden?..Toplumca, kendisini evlat edinecek aile bekleyen çocuk durumuna sokulduk aylardır...Başımıza kim geçecek?Erdoğan kimi seçecek?Eşinin başı açık mı olacak?Dil bilecek mi? Bizi sevecek mi?Biz onu sevebilecek miyiz?Eski halimizi özleyecek miyiz?* * *Bir nevi görücü usulü bu...Geleceğimize damgasını vuracak, 7 yıl tepemizde oturacak kişi belirleniyor. Ve cumhurbaşkanı konusunda "cumhur"un zerrece söz hakkı yok."Anayasa'ya göre söz Meclis'in" deniliyor.Gidin sorun bakalım Meclis'te kimsenin haberi var mı?Onlar da Erdoğan'ın ağzına bakıyorlar; baklayı ağzından çıkarsın diye...Böyle zavallı bir "demokrasicilik" oyunu...Komikliğin daniskası şurada ki muhtemelen adayın kendisi bile bilmiyor, Çankaya ile baş göz edileceğini...Sadece bizi değil, muhatabını bile şaşırtacak bir "sürpriz" bu... Cumhurbaşkanı'nın Başbakan atamasına alışkındık; Başbakan'ın Cumhurbaşkanı atamasına tanık oluyoruz bugün...Sürenin dolmasına saatler kaldı; hâlâ iktidarın adayı belli değil...Muhalefetin zaten adayı yok.Asker konuştu, üniversite açıklama yaptı, kitleler yollara döküldü. Şimdi 60'lık Türk demokrasisi Başbakan'ın dudaklarını oynatmasını bekliyor sabırsızca...Ancak 2. sınıf diktatörlüklerde yaşanacak bir garabet...* * *Aynı günlerde adaylarını kıyasıya yarıştıran Fransa'ya bakıp özenmiyor musunuz?Her şeyin göz önünde olduğu; adayların programlarını ortaya koyduğu, seçmenlerin kendilerini yönetecek başkan için oy verdiği bir demokratik yarışı siz de tercih etmez miydiniz?Güçlü bir parlamento, iyi işleyen bir yargı sistemi ve sağlam bir demokratik gelenek, halkın seçtiği bir başkanın, despotik bir sultana dönüşmesini engelleyebilir.Halkın oyundan korkarak bu "Köşk'e münasip adam bulma oyunu"na daha ne kadar devam edebiliriz ki?* * *Allah'ı var, Erdoğan da iyi kullandı bu süreci...Kamuoyunu, medyayı, diğer adayları, partisini ve herkesi aylardır ustaca oyalayarak ve adayını son dakikaya saklayarak bir oyalama stratejisi izledi."Çankaya'ya bakın" diye hepimize tepeyi göstererek diğer sorunları unutturdu.Başta kendi adaylığının sinyallerini vererek, sonra "du bakalım"a geçerek, giderek vazgeçermiş gibi yaparak, muhaliflerini "O olmasın da kim olursa olsun" deme noktasına getirdi.Buna Anadolu'da "Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" derler."Sıtma"nın adı iki gün içinde açıklanacak.Sonra biz ona "Cumhurbaşkanı" diyeceğiz.Yerseniz!

***
Bu nasıl demokrasi?
İsmet Berkan
http://www.gazeteoku.com/go.php?type=1&id=80&link=http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=219140

Amerika'da Başkanlık seçimi Kasım 2008'de yapılacak, yeni başkan görevi 25 Ocak 2009'da devralacak. Bugünden baktığımızda yeni Başkanın göreve başlamasına hemen hemen 20 ay var. Biz Amerikalı değiliz, Türküz ama biz bile muhtemel Amerikan başkanlarını tanıyoruz. Hem de ne tanımak, temel konulardaki fikirlerini biliyoruz, geçmişlerini biliyoruz, göreve gelecek olurlarsa nasıl bir ekiple çalışacaklarını biliyoruz ve hatta mal varlıklarını biliyoruz. Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı 16 Mayıs akşam saatlerinde göreve başlayacak. Yani 22 gün sonra yeni Cumhurbaşkanı görevde olacak. Peki ne biliyoruz yeni Cumhurbaşkanımız hakkında? Mal varlığını biliyor muyuz mesela, temel konulardaki fikirlerini, mesela Avrupa Birliği'ne bakışını, mesela Irak konusundaki düşüncelerini, mesela sosyal devlet ilkesini önemseyip önemsemediğini, mesela lise yıllarında kopya çekip çekmediğini, mesela otomobil kullanıp kullanmadığını, mesela internet sitesi olup olmadığını? Ama durun bir dakika, daha adını bilmiyoruz ki seçilecek Cumhurbaşkanımızın. Daha ortada Ersönmez Yarbay isimli bireysel çıkış yapan bir milletvekili dışında aday yok ki... Bu köşede defalarca aynı soruyu sordum: Cumhurbaşkanlığı önemli bir makam mıdır, değil midir? Eğer önemli bir makamsa, ki öyle, o zaman 'demokratik' olduğunu iddia eden bir ülkenin Cumhurbaşkanı belirleme yöntemi bu olamaz. Gerçekte bir yılı aşkın süreden beri Türkiye Cumhurbaşkanlığı meselesini tartışıyor. Bu tartışmayı kimin ne amaçla yaptığının bir önemi yok, önemli olan konunun tartışılıyor olması. Ve bu uzun tartışma dönemine rağmen hâlâ daha aday isimlerini bilmiyoruz, bu makam için kimlerin yarışacağını bilmiyoruz. İktidar partisi, 'Cumhurbaşkanı seçim sürecini iyi yönettiğini' iddia ediyor. İyi yönetmek buysa kötü yönetimi hayal dahi etmek istemiyorum. Eğer borsada parası olan biriyseniz, Cumhurbaşkanlığı seçimi sizin için bir kumar, bir spekülasyon konusu olabilir ve neyin üzerine paranızı yatırdığınıza bakarak iyi para kazandığınızı veya pek kaybetmediğinizi hesaplayabilirsiniz. Ama borsada parası olanlar bu milletin içinde minikten de öte bir azınlık. Milletin ezici çoğunluğu, önümüzdeki yedi yıl boyunca 'devletin başı' sıfatını kimin taşıyacağını merak ediyor sadece. Bizim Anayasamıza göre Cumhurbaşkanını Meclis seçiyor. Ama Meclis'in 'Cumhurbaşkanı seçmek benim yetkimdedir, başka kimse karışamaz' demesi söz konusu olamaz. Çünkü sonuçta RTÜK'e üye veya Sayıştay'a üye seçmiyor, Cumhurbaşkanı seçiyor Meclis. Kaldı ki RTÜK veya Sayıştay'da da demokratik denetim gereklidir, Cumhurbaşkanı seçiminde demokratik denetim ve hesap verebilirlik haydi haydi gereklidir. Diyebilirsiniz ki geçmiş Cumhurbaşkanı seçimleri ne kadar demokratik denetime açık oldu ki bu seferki açık olsun? Doğru. Bu makama yapılacak seçim hiçbir zaman demokratik denetime açık olmadı, Meclis her seferinde kendi doğru bildiğini yaptı. Ama sanıyorum bundan önceki hiçbir seçimde halk, son iki seçimde olduğu kadar karanlıkta bırakılmadı. Bundan yedi yıl önce, üçlü koalisyonun liderleri toplantı üstüne toplantı yapıyordu. Aslında amaç belliydi: İçlerindeki liderlerden birinin (Mesut Yılmaz) Cumhurbaşkanı olmasını engellemek ve bunu yaparken de koalisyonun yıkılmamasını sağlamak. Son dakikada 'ehvenişer'de, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın adının üzerinde zoraki bir uzlaşma doğdu. Bu uzlaşma olmasa, Meclis'in Cumhurbaşkanı seçememesi ve fesholup yeniden seçime gidilmesi tehlikesi vardı. O seçim iktidarın iktidarsızlığının kanıtıydı aslında. Ama bugün durum bu değil. Ya da olmamalı. Bugün aday açıklama işinin son dakikaya bırakılması anlaşılır gibi değil. Bu sefer de iki hesap var: İktidar partisinin liderinin Cumhurbaşkanı olup olmaması, eğer o olmayacaksa Meclis Başkanı'nın da Cumhurbaşkanı olmaması. Şimdi, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adayı olmayacağı hemen hemen belli olmuş durumda ama Meclis Başkanı'nın aday olup olmayacağı dün bu yazı yazılırken henüz kesinlik kazanmamıştı. Nasıl yedi yıl öncki kararsızlık iktidarsızlığın kanıtıydıysa bugünkü kararsızlık da aslında iktidarsızlığın kanıtı. Partisi tarafından adayı belirlemede tek yetkili kılınan Başbakan Erdoğan, gerçekte yapmak istediğiyle yapılmasının doğru olacağına inandığı şey arasında bir seçime zorlanıyor. Onun seçim yapmasını beklerken olan bu ülkeyi demokrasiyle yönetilen bir ülke sanan biz vatandaşlara oluyor! Yoksa, biz yanlış biliyoruz da Cumhurbaşkanlığı önemsiz bir makam mı?
***
'Küresel' Dünya 'Küresel' Din İstiyor!
Ya Savaşacak Tanrılar, Ya Da Barışacak!

PAPA XVI. BENEDİKT'İN KONUŞMASI'NA EK

Cumhurbaşkanı Sezer'in Konuşması

Rejim Değişikliği Sancıları
Barzani, Erdoğan ve MGK Sonuçları
'Laik Devlet'ten 'Ümmet Cemahiriyesi'ne Geçiş Sürecindeki Türkiye
Ümmet Cemahiriyesine Doğru...
Ümmet Cemahiriyesine Doğru…Yeşil Gıravatlılar...

Dini devlete doğru giderken...

"İki Türkiye" bir Olgu Değil mi?...
ABD'nin zihin dünyasında Kürt sorunu
Türkiye: 'İslami Cumhuriyet' Yolunda
Türkiye’den Musul’a kadar İslami birlik!
Uluslardan Ümmetlere Ve Mit Açıklaması

Genelkurmay Başkanlığı’ndan Muhtıra!
Siyasal Rejim Tehlikesinin Temelleri.
"İki Türkiye" bir Olgu Değil mi?
'Artık iki Türkiye var'

İslami, seviyesiz 'demokrasi'den Demokrasi çıkar mı?
Karşı Karşıya Olan Büyü kanıt ve Hükümet mi?
“Padişahım Çok Yaşa!”
Önemli Bir Şubat MGK'sı Daha
Türkiye'de 'askeri darbe olur mu' ?



***
'Küresel' Dünya 'Küresel' Din İstiyor!
Ya Savaşacak Tanrılar, Ya Da Barışacak!

PAPA XVI. BENEDİKT'İN KONUŞMASI'NA EK

Cumhurbaşkanı Sezer'in Konuşması

Rejim Değişikliği Sancıları
Barzani, Erdoğan ve MGK Sonuçları
'Laik Devlet'ten 'Ümmet Cemahiriyesi'ne Geçiş Sürecindeki Türkiye
Ümmet Cemahiriyesine Doğru...
Ümmet Cemahiriyesine Doğru…Yeşil Gıravatlılar...

Dini devlete doğru giderken...

"İki Türkiye" bir Olgu Değil mi?...
ABD'nin zihin dünyasında Kürt sorunu
Türkiye: 'İslami Cumhuriyet' Yolunda
Türkiye’den Musul’a kadar İslami birlik!
Uluslardan Ümmetlere Ve Mit Açıklaması

Genelkurmay Başkanlığı’ndan Muhtıra!
Siyasal Rejim Tehlikesinin Temelleri.
"İki Türkiye" bir Olgu Değil mi?
'Artık iki Türkiye var'

İslami, seviyesiz 'demokrasi'den Demokrasi çıkar mı?
Karşı Karşıya Olan Büyü kanıt ve Hükümet mi?
“Padişahım Çok Yaşa!”
Önemli Bir Şubat MGK'sı Daha
Türkiye'de 'askeri darbe olur mu' ?