17.01.2008

Hitit-Amarru anlaşması üzerine

Archiv Orientalni-Novembre 1950
Vol.XVIII ,NO.4,P:236-242
A PROPOS DE KUB XXIII 1.
Par Rudolf Ranoszek, Warszawa.
(özet)


[Benim Notum :
((Bay Rudolf Ranoszek,1950 yılındaki bu çalışmasında, KUB XXIII 1'le ilgilenmeye 1939 yılında başladığını aktarıyor.

R.Ranoszek’in ilgilendiği bu yazıt, Hatti-Hitit büyük kıralı Tuthaliyas (IV)’ ün, kendisine bağımlı « Amurru»lu İştar-muvaš arasındaki kurulan ilişki üzerinedir. Bu ‘anlaşma’ metni, -13. yüzyıl ortalarındaki bu olayı detaylı olarak aktarmaktadır.

Burada ‘Amurru’ kavramı Fenike ve etrafındaki Filistintin civarındaki toprakları kapsayacak şekilde, coğrafi olarak « Batı’dakiler»i anlatan, « batı » yön kavramı tanımı olarak görünmektedir. Maru, mar(utu) kavramının, Akado sammaru çivi yazısında, yazıcı topluluklara göre Batı’da olanları anlatmak için de kullanılan, coğrafi yön ile ilgili olduğundan bahsetmiştik.

Günümüzde de kullanılan « Batı’lı » kavramının eskiden de kullanılmamış olduğuna inanmak için bir nedenimiz yok. Sadece o zamanki ‘Batı’ kavramı, en fazla, şimdiki Türkiye’nin bütün Doğu’sunu ve Güneydoğusunu kapsayacak şekilde kullanılıyor olmalıydı ve bu ise bize, yazıcılarımızın, daha Doğu’da, şimdiki Irak-Basra körfezi tarafında bulunduklarını gösteriyor. Bati’nın, giderek şimdiki “Evropa” ile eşitlenmesi birkaç binyıllık bir zaman içinde gerçekleşmiş olmalı.

Batı= Evro = Abra =Evra tipi etimolojik geçişmelerini, Museviliğin de, diyelim ki, bazı topluluklarca “Yevre”, “Yevrey”, “Hebro” olarak ifade edilmeleri, onların bir yanıyla da « Arami » kökenli oluşlarıyla, yani, reel olarak, Akado sammaru topluluklarına göre, Batı’da oturanlarla bağlantılı olmalı.

«Yön» kavramı, gerek «sağ-sol» biçimiyle, gerekse 4 yön olarak, bütün eski tapınakların kuruluş düzeninde (‘merkezde’) ve şehir kapılarında, ittifak ilişkilerinde, İsa’nın çarmıhında vb. daima karşılaştığımız bir olgudur.

Eski ilahilerde karşılaştığımız ve tıpkı bir «insan gibi» davranış gösteren bu «kuzey rüzgârı», «güney rüzgârı», «doğu rüzgârı» ve «batı rüzgârı», hiç de sandığımız doğal rüzgârlar değildi. Kutsal ruh’un, yel-nefes’in, can’ın karşılığı olarak da kullanılan «büyük üfürükçü»lerin, Hıristiyanlığa «Kutsal ruh» haliyle de geçen, Enlilci toplulukların o dönemdeki din büyüklerinin «okuyup üfleyenlerinin » tanım biçimlerinden birisiydi.

«Afrika» kıtasının adı ile «Frigya »lılar arasında da, onlara bu ismi veren kuzey ve kuzey-doğuluların bir « güneyli» ifade biçimi olup olmadığına bakmamız yararlı olacaktır.)) ]

***

Eski tarihte şimdiki Suriye, bir dizi küçük yerleşim-devletlerinden oluşuyordu ve bunlar hem çevrelerinden etkileniyor ve fakat hem de çevrelerini etkiliyorlardı. MÖ. 15. yüzyılın sonlarına doğru, El Amarna döneminden hemen sonra, Abdi-Asirta, Mısır Firavununa bağlı olarak buralarda geniş bir Firavun Vassallığı oluşturacaktır. Onun oğlu ve kıraliyet mirasçısı Aziru, babasının ‘işini’ sürdürecektir.

Bu sırada, orta-yukarı Suriye’de, yeni Hitit kraliyetinin kurucusu Suppiluliumas döneminde, Mitanilerin yerini yavaş yavaş Hititlerin almaya başladığını görüyoruz. Aziru da, Suppiluliumas tarafında yerini almıştı. Sonra ise, Mısır Firavunu tarafına geçmişti. Fakat bir kez daha Hititlere bağlılık yolunu seçti ve bu durum artık sürdü.

Suppililumas tarafından sunulan ve Aziru tarafından kabul edilen bu anlaşma Hatti-Amurru arasındaki ilişkilere temel oluşturmuştur.

—1300’lerde Hitit kiralı Muwattallis ile Firavun arasındaki savaşta, prens Bentesina (Bantisini), Firavun tarafına geçmişti. Muwattallis, zaferinden sonra, bu nedenle, onun Kraliyetini engelledi. Fakat Hattusilis (III) , büyük kıral olunca, kraliyeti ona verdi ve çift taraflı bir evlilik yoluyla da, Amarru topraklarında Hititleri güçlendirdi.

Bentesina, muhtemelen Tuthaliyas IV’un kıraliyetinin başlangıç dönemlerinde de olmuş olmalı.

Amurru’ların İştar-muwas’ı, işte bu Bentesina’nın oğlu idi ve çift taraflı evlilik yoluyla da bir bağımlılık anlaşmasını imzalamıştı. KUB XXIII 1, büyük ihtimalle, bu anlaşma metninin ön, ilk örneklerinden, taslaklarından birisi olmalı. Bu bakımdan, metnin yorumlanma güçlükleri bulunuyor. Bunu görmek için, aşağıdaki kısma bakılabilir:

KUB XXIII 1 I, 1–14

1.[UM-MA ta-ba-ar-na mTu-ut-ha-li-a LUGAL-GAL]
2. [LUGAL KUR uruHa-at-ti UR-SAG DUMU mHa-at-tu-i-ši-li LUGAL­ GAL]
3. [LUGAL KUR uruHa-at-ti UR-SAG]
4. [DUMU-DUMU-ŠU ŠA mMu-ur-si-li LUGAL-GAL
5. [LUGAL KUR uruHa-a]t-ti xxx [UR-SAG]
6. [šA-BAL-BAL mT]u-ut-[ia-li-ia L[UGAL-GAL]
7. JLUGAL KUR uruH]a-at-ti UR-,SAG [..]
8. [tu-uk m DU+DA]R-mu-u-ua-an dUTUsi] šU-ta Aš-BAT
9. [nu-ut-du-za Lu]HA-TA-NU i-ia-n[u-un xx] ,
10. [ki-e-ei-la iš]-hi-u-la-aš ku-it [Tup-pi xxx]
11.[ha-at-ra-nu-un] nu-kan tup-pi-aš [me-mi-ja-nu-Uš]
12. [li-e lla-ali-n]u-ši [
13. [ka-ru-u-za x] KUR uruA-mur-ra u[-UL Iš-TU GIST]UKUL
14. [šA x KUR uruH[a-at-ti tar-ah-ha[-an] e-eš-ta…

***

1. [Tabarna Tuthaliyas, büyük kıral, şöyle dedi:
2. [Hatti toprağının kıralı, kahraman,
Hattusilis’in oğlu, büyük kıral],
3. [Hatti toprağının kıralı, kahraman]
4. [Mursilis’in torunu (“oğlunun oğlu”), büyük kıral]
5. [Hatti toprağının kıralı xxx [kahraman].
6. [Tuthaliyas’ın soyundan, büyük kıral],
7. [H]atti ülkesinin kıralı, kahraman […]
8. [Sen, İşta]r-muwas, ben, güneş(im), (senin)elinden tuttum,
9. [ve (ben) seni ] kayınbirader(im) yaptım
10. [ve ] bu anlaşma tabletini yaz(dır ?)dım

11. Bu anlaşma tableti[nin sözleri] ni
12. [değiştirme]
13. [Eskiden] Amurru memleketi askeri yolla ele geçirilmemişti
14. Hatti ülkesi tarafından...

**
Daha sonra, Hatti-Amarru arasında geçmişteki ilişkilere yönelik bölüm geliyor. Kolon II, satır 4’den itibaren, Tuthaliyas, İştar-Muwas’a yönelik şartları sıralamaya başlıyor. İştar-muwas’ı, kendisine ve kendi soyunun egemenliğine bağlılığa zorluyor. Kendine yönelecek iç ayaklanmalara karşı olduğu kadar, dış düşmanların saldırısında da desteğe zorluyor.

İştar-Muwas’ın öteki ‘büyük kral’lara karşı davranışları bağıntısında, kendi «eşiti» olarak Mısır kıralı, Babil kıralı ve Asur kıralı sıralanıyor ve fakat 4. örnek olarak yazılan, «Ahhiyava kıralı» ifadesi daha sonra tabletten silinmiş.

Tabletin 1–4. satırları okunamıyor…

15. ŠA mMa-aš-tu-ri i-ua-ar li-e i-ia-ši
16. [mMa]-aš-tu-ri-iš ku-iš LUGAL KUR idŠe-e-ha e-eš-ta
17. na-an mNIRGAL iš da-a-aš na-an-za-an LUHA-TA-A-NU Du-at
18. nu-uš-ši SALDINGIRMES-IR NIN-šU DAM-An-ni pi-eš-ta
.............

15. Masturis’in yolundan gitme (onun örneğini tekrarlama).
16. Bu [Ma]sturis Sehas nehri memleketinde kıraldı.
17. Muwattallis onu aldı, kendine kayın yaptı
18. ona (?kızkardeşi?) SALDINGIRMES i (karı olarak) verdi
19. ve Sehas nehri ülkesine kıral yaptı.
20. Fakat Muwattallis tanrı’ya dönüşünce (ölünce)
21. Muwattallis'in oğlu Urhiup,kıral oldu.
22. Urhi-Tesup’u [kiralliga benim babam yüceltmişti]
23. . . . . . . . . . . .
24. Fakat [Mast]uris [bir komplo hazırladı].
25. Üstelik Muwattall[is]onun elinden tutmuş,
26. [ve] onu kayını yapmıştı, onun oğlu
27. Urhi-Teşup’u savunmadı.
28. Bir komplo düzenleyip babamı ardından (vurmaya kalkıştı)
28a. Eğer dersem ki, « Piç (kırma, kusurlu ?), benim mirasçı oğlum olacaktır, o zaman tam olarak bu ‚
29. piç’i destekleyip koruyacaksınız » Fakat sen, belki 30. Masturis gibi davranacaksın
31. Eğer birisi, benim Güneş’ime karşı veya oğullara, oğulların oğullarına,
32. Güneş’imin soyuna karşı ayaklanırsa
33. Sen, İştar-muwas, o durumda ­
34. karılarınla, oğullarınla, askerlerinle, savaş arabalarınla
35. onlara en küçük destek vermeyeceksin,
36. onun ve karıları için ölmeyeceksin [ ],
37. Bunu, tanrılar adına yapılmış bir yeminle sağla
38. . . . . . . . . . . . ­
39. benim hâkimiyetimin devamı için Güneş’imi koru.

**
Mursilis (II)’nin oğlu Hattusilis(III), -13.yy ortalarında Kırallık yapıyor ve yeğeni (“son neveu”) Urşi-Teşup tarafından tahtından ediliyor. Barış anlaşmaları yapıyor ve Babil kıralı Kadasmanturgu ile sonra da Firavun Ramses II ile dostluk ve kardeşlik kuruyor.

Kıral Suppiluliumas’in oğlu Mursilis (II), -14. yy’ın ikinci yarısında kıraliyet yönetimine geçiyor. Tablette bu noktayı anlatan kısımlarda birçok silikler var, hatta bir kısmı, bizzat tablet yazıcı tarafından silinmiş.

Tuthaliyas (II) , Mursilis(II) den yaklaşık 100 yıl kadar önce Kırallık yapıyor, yani, -13.yy’ın ikinci yarısında, Hititlerin zayıfladığı bir dönemde, yeni bir aktif dış politika uyguluyor. Kuzey Suriye’nin başkenti olan Halap (=Alep)’i alıyor.

Burada İştar-Muwas ismi, melez bir yapıdadır. Semitik tanrıça İştar ile Muwa’nın birleşmesinden oluşmuş bu kelime, H.Guterbock’a göre, (“Tanrıça İştar’ın hizmetkârı”) anlamı taşıyor. Bu adı ona, mirasçı oğlunu belirleyen Bentesina takmıştı.

Buna karşılık, Abdi-Asirta ve Aziru isimleri açıkça Semitik yapıda iken, onların mirasçıları olarak yerine geçen Tuppi-Tesup ve Bentesina isimleri tam olarak Hurrit’tirler.

[(( BN: Burada, Bay R.Ranozek de, Hitit kıraliyet yapısının oluşma sürecinde, farklı iki toplum birim arasındaki ittifak yapılanmasının; buna bağlı olarak Kırallık hakkının el değiştirmesinin, rotasyonel dönüşümün akrabalık yapılanması aracılığıyla çözümünün bilincinde değildir. Yaygın kabul gören, ‘yeğen’in iktidara geçmesi vb. kavramları ile konuşmaktadır ki, bu sorunu Hattuşili vasiyetinde daha genişçe ele almıştık.

Akrabalık kavramları konusunda bu tablette dikkatimizi çeken iki husus daha bulunuyor:

Burada, önce, ‘torun’ gibi bir özel bir akrabalık sözcüğünden değil, ‘oğulun oğulu’ gibi, ‘oğul’ kavramını merkezde tutan bir akrabalık tanımı ile karşılaşıyoruz.

Böyle bir topluluğun «baba-oğul» ayrımı temelinde ifade bulacağı açıktır ki, şimdiki Avrupa topluluklarında ‘dede’ özel kavramının ‘büyük baba’ ; ‘torun’ özel kavramının ‘küçük oğul’ gibi, baba ve oğul akrabalık kavramlarını (bu anne-kız konusunda da böyle: büyük-anne, ‘küçük kız’ ) temel almayı sürdürmektedir.

‘Gelin’ ve ‘damat’ için de, ‘cici kızım’, ‘güzel oğlum’ vb. ‘oğul-kız’ tanımlarının merkezde durması, ilgili toplulukların akrabalık tarzlarının ve dolayısıyla topluluk şekillenmesinin göstergelerinden birisidir.
Buradaki topluluk yapılanmasında, önce “erkekler ve kadınlar” biçiminde cinsiyet temelinde bir ayrışmaya tabi olduğunu, burada ise ‘kuşak-génération’ ayrımı bulunmadığını varsayabiliriz. Kuşak ayrımı burada çok geç ortaya çıkmaya başlamış olmalı.

Cermenik topluluklarda, baba ile oğulun aynı kadınla ‘evlenmesi’ni mümkün kılan bu özellik, aynı zamanda, toplumdaki karşılıklı ilişkilerin son derece ‘birey’sel olan yanını gösterir ki, şimdiki Avrupa toplumlarındaki ‘demokratik yapının’, ‘Avrupa aydınlanmacılığı’nın doğrudan sonucu olduğu varsayımlarının yanılgısına işaret eder.

Oğul ve kızını, daha küçüklüklerinden itibaren ayni yemek masasına oturtan; çocukları kendi biyolojik ‘baba’larına ‘baba’ deme yasağı getirip, sadece İsa’ya ‘Baba’ demeyi öğütleyen… vb. bir toplumsal yapı; açıktır ki, kesin sınırlar içinde kuşak ayrımı yapmış ve topluluğu ‘eşit’ sayılmayan alt guruplara ayrıştırmış bir topluluğun gösterebileceği ‘demokratik’ refleksli topluluktan farklı olacaktır.

E. Akurgal, S. Alp gibi uzmanlarımız, eski Hitit yapılaşmasında bu tür noktaları, maalesef, yeterince anlayamamış ve ortaya koyamamışlardır. Böylece de ‘yeğen’lerin kıral olmasının, kıraliçenin kıral karşısındaki gücünün nedenleri, ilgili toplumun evlilik düzeninden, buna bağlı akrabalık yapısından vb. kaynaklandığı yeterince ortaya konamamıştır.))

A-mur-ra (veya bir başka form olarak A-mur-ru), dokümanımızda birçok kez geçmektedir. Büyük olasılıkla, ‘Mizri’ yerine ‘mizra’ yazmada olduğu gibi, bir dönüşüm söz konusudur. El-Amarna döneminde, Amurru kavramı Mısır Firavununa bağlı kırallar tarafından kullanılıyordu ve Mısır’a bağlı olan Suriye bölgelerini ifade ediyordu. (Filistin kısmı hariç ve orası da Kinahna olarak ifade edilmeye başlanmıştı.) Amurru kraliyetinde önce Abdi-asirta kıral olmuştu.

((BN: Burada ‘Kenan toprakları’ ile Kinahna yazımı arasında bir ilişki bulunduğu görülüyor. Eski Ahit’in Amurru ve Kenan toprakları kavramlarıyla karşılaştırma yapmak gerekecek.))

Mısır Hiyeroglif yazıtlarında yer alan Amurru, eğer yanılmıyorsam, -14. yy. sonlarından sonra kullanılmaya başlanmaktadır.

Burada Aziru, öyle görünüyor ki, Firavun tarafında bulunmaktan vazgeçmekte ve herhangi bir zorlama olmaksızın Hatti’ler tarafına geçmektedir. Ve sonra bir kez daha Mısır’a bağlanmaktadır. Öğreniyoruz ki, onu tekrar hüküm altına sokan Suppiluliumas’tır.



Masturis, Manapa-Dattas’ın oğluydu ve Mursilis (II) ile bağımlılık anlaşması yapmıştı. Burada ‘Sehas nehri’ tam olarak saptanamamıştır. Bu şekilde anılan ülke, ona göre, muhtemelen, Dağlık Kilikya’nın Batı’sındaki bir kısmı ifade etmektedir.

Muwattalis, kız kardeşini Masturis’e vermekte; Ahhiyava kıralının üzerinde etkide bulunmak için karşılıklı bağımlılık artırılmaktadır.

Muttawalis’in yasal eşi’nden değil, ikincil eşinden (karısından) doğmuş olan oğlu Urşi-Teşşup, sonuçta kıraliyet makamına geçmişti.

Tablette V.21’de yer alan bölüm, bizzat yazıcı-kâtip tarafından silinmişe benziyor.

Tabletin sonundaki V.28’de belki DUMU-us (veya DUMU-NITA) olarak da okunması mümkün olan “ku-it[m] e-mi” yer alıyor. Buradan belki anlaşılması gereken, Tuthaliyas’in İştar-Muwas’ı, her yeni kıraliyet namzedine bağlılığa zorlamak olabilir. Tuthaliyas’ın bizzat (kendinden sonraki yeni kıral olarak ) ilan edeceği ‘ikinci oğul’ bile olsa.

Arkayuz IV,1’de yer alan ‘MIHRUTI (Hititçe karşılığı annaualis) kavramı ile Tuthaliyas, kendi ‘eşdeğer’, ‘eşit’lerini, öteki büyük kıralları ifade ediyor. Buradaki ‘büyük kırallık’ nitelemesi, sadece o andaki (ekonomik, askeri vb) güce değil, tarihsel otorite, saygınlık, hususunu da içeriyor görünmektedir.

Babil, burada, -13. yy. da hala ‘büyük kırallık’lar sınıflaması içinde yer almaktadır. Tablet yazıcımız-kâtip, kendi yazısında Ahhiyava kıralını da bu kapsamda ele almaktadır ama bu sonra tabletten silinmiştir.

MÖ. 13. yy’da, Muwatallis zamanında, onun Alaksandrus de Wilusa ile yaptığı anlaşmada, 4 kraliyeti kendi ‘eşdeğeri’, kendi ‘düzeyindeki’ kırallar olarak ele alınmaktadır. (Bunlardan Hanigalbat ve Sanhara kıralı bizim için hala pek aydınlık konular değildir. )

Buna karşılık, Akdeniz orta kısımlarında giderek ağırlık taşımaya başlayan Ahiyavva kırallığının 13. ve 14. yy.lar boyunca giderek Hitit egemenliğini tehdit edecek gelişme gösterdiğini biliyoruz.

“Tavagalavas ile ilgili mektup” da, bu mektubun göndericisi, belki Hitit kıralı Muwatallis’ti ve mektup yazarı orada iki defa Ahiyavva kıralından söz ediyordu ve onu ‘büyük kıral’ ve kendi ‘eşiti’ olarak niteliyordu. MÖ. 13. yy. sıralarında Ahhiyava, ege bölgesinde, belki de Grek topraklarında merkezi bir güç gibi görünmektedir.

**

ESKİ ANADOLU'DA KÖLELİK MÜESSESESİ–1
ESKİ ANADOLU'DA KÖLELİK MÜESSESESİ–2

Asur Ticaret Kolonileri Devrinde kadın -1
Asur Ticaret Kolonileri Devrinde kadın -2
Eski Toplumda “Monogami” ..
KANiŠ KARUMU KARARIYLA NiŞAN BOZULMASI


YERLi HALK iLE ASURLU TÜCCAR...-2
YERLi HALK iLE ASURLU TÜCCAR...-3

ANADOLU’DAKİ ESKİ ASUR KOLONİ MAHKEMELERİ

MISIR SAVASl'NA KADAR ANADOLU-1
MISIR SAVASl'NA KADAR ANADOLU-2




Hitit Topada Yazıtı-1
Hitit Topada Yazıtı-2
Hitit Topada Yazıtı-3
"Göksel Kıraliyet" :Hitit Motiflerinden Hıristiyan Motiflerine..
Hitit tanrısı Ullikummi’nin Doğuş Ilahisi

«Hitit Efsaneleri»
Hitit Kraliçesinin 'Kardeş Kocası'
Hattuşa Kıralı "Kussara'lı Adam"
HATTUŞiLi VASİYETİ Üzerine
HATTUŞiLi VASİYETİ Üzerine-2
HATTUŞiLi VASiYETi Üzerine-Açıklama Notları

İnsan kurban edilen bir Hitit ritüeli üzerine-1
İnsan kurban edilen bir Hitit ritüeli üzerine-2
İnsan kurban edilen bir Hitit ritüeli üzerine–3
Akkad Ayinleri


DUMU'DAN ADANA'YA-1
DUMU'DAN ADANA'YA-2
DUMU'DAN ADANA'YA-3
DUMU'DAN ADANA'YA-4
DUMU'DAN ADANA'YA-5