18.01.2008

Diyanet ve Bardakoğlu..."Derin İslamiyet "

Bardakoğlu:

“İnanıyorum ki, sadece İslam
değil tüm ilahi dinler barışın kaynağıdır."

http://www.bbc.co.uk/turkish/europe/story/2006/11/061128_pope_

“İslam dininde kadın hakları sorunu yoktur.
Ama İslam coğrafyasında, Müslümanların yaşadığı
bölgelerde ve dönemlerde kadın hakları sorunu vardır...”


Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu’nun bu tür sözleri; İslam’ın ve öteki 'Semavi' dinlerin sahip oldukları gerçek özellikleri anlatmıyor. En fazla, belki, o dinleri olması istenilen noktalara getirmek üzere söylenmiş “diplomatik dönüştürücülük” değeri taşıdığı düşünülebilir.

İslam dini, sanki “Avrupa coğrafyası”nda daha ‘farklı’ mı uygulanıyor veya uygulanacak?

En eski, en köklü, en uzun, en kanlı savaşlar ‘din adına’ yürümedi mi?

Bugünkü işgal Irak’ında “Barışın kaynağı” İslam ve öteki dinlerin durumu ne?
A.Bardakoğlu, yeni Papa’nın ünlü Almanya konuşmasına karşı birçok kez, kurum olarak, ‘teolojik yanıt’ hazırlığı bulunduğundan bahsediyordu. Bu noktayla ilgili olarak 19.11.2006 tarihinde, şöyle demiştik:

“Diyanet Başkanı, Bardakoğlu ise, Papa’nın 12 Eylül konuşmasına ‘yanıt’ın, hala, 'hazırlanmakta olduğundan' bahsediyor.
Ne hazırlanacağını da göreceğiz...
Ama sunu soralım:
Hiç olmazsa El Kaide’nin 11 Eylül ABD saldırısından bu yana, İslam dininin üzerine ‘terör ve şiddet’ etiketi konmaya başlandığını bilmiyor musunuz?

Anlaşılan o ki, yıllardır İslam ve terör ilişkisi konusunda hiç bir ‘teolojik çaba’ geliştirmemişler... Garip... İşi “din işleri” olan bir kurum, bütün dünyanın İslam ve şiddet arasında ilişki kurduğu, 'islamofaşist' gibi kavramların ABD Başkanı tarafından bile kullanıldığı koşullarda, hep beklemiş... Papa’nın bu konuşması ile uyanmışlar ama, aylar süren bu “akil’ çalışmasının da henüz sonuçlanmamış olduğunu ilan etti, dün.

Gerçi şimdi, sözlü olarak verilen 'yanıt’ların düzeyi, Diyanetin 'yapmakta olduğu çalışma' sonucunda ortaya çıkacak metnin ölçülerini de ele veriyor ama, bekleyelim bakalım...”(Bardakoğlu Papa’da Ne Eleştiriyor?)


Bu ‘teolojik yanıt’ da bildiğim kadarıyla hala verilmiş değil.

Bu yanıt verilmedi ama Diyanet içindeki görevliler tarafından, ‘sağ elle yemek’ konusunda hutbeler kolayca hazırlanıyor. Hangi elle bıçak/kaşık tutulacağının hikmetlerini anlatmayı geciktirmiyorlar.

Domuz etinde yeni 'bilimsel' bulguları yayınlıyorlar…

'Mortgage' sistemine uyan 'helal/haram' ayarlarını İslam terazisinde ölçmekten geri kalmıyorlar...
‘Kutsal emanet’lerin gerçek tarihsel bilgileri yansıtmadıkları da ileri sürülmüştü. Ama bunlara da bilimsel (onun deyimiyle 'teolojik' kısmına da razıyız…) bir açıklık getirilme çabası yok.
Ama mezhepçilikten, tarikatçılığa ve ekonomik çıkarcılığa kadar, hakkında bir dizi itham bulunan bir Diyanet ve onun başkanı var...
***
Diyanet'ten yeni haberler
Yalçın BAYER

"BİZİM adımızın açıklanmasını istemiyoruz. Size Diyanet'ten haberler iletmek istiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Ali Bardakoğlu'na...
Türkiye'nin temel taşları TSK, Milli Eğitim ve Diyanet İşleri'dir.
Yani sizin anlayacağınız dille 'Askeriye', 'Maarifiye' ve 'Evkaf ve Şeriyye'dir.
Bunlar ötelenirse, bu üç sacayağı giderse devletin varlığı ortadan kalkar.
Bu bakımdan sizlere bazı bilgiler ve sorular yöneltmek istiyoruz.
İstanbul İl Müftülüğü'nde olan bir atamadan haberiniz var mıdır acaba?
Hani bir Leyla Şahin vardı.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okurken, türbanla sınıfa girmek istediğinden ötürü 1988'de disiplin cezası almıştı. Üniversitelerde türban yasağı nedeniyle AİHM'ye gitmişti.
AİHM, Şahin'in başvurusunu haksız bulmuş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 'din ve vicdan özgürlüğü'nü güvence altına alan 9. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermişti.
Böylelikle okullarda türban yasağı konusunda Avrupa genelinde 'içtihat' olmuştu.
Geçen yılın ekim ayında verilen kararla, Türkiye'de türban konusunun 'siyasallaştırılması'na engel teşkil etmesi gerekiyor.
Acaba öyle mi oluyor?
DİYANET'TEN İETT'YE
Leyla Şahin'in babası, Nuriosmaniye Camisi imamı, Konyalı Alattin Şahin'dir.
Baba Şahin, Akıncılar ve Milli Görüş anlayışından gelmektedir.
Başbakan Erdoğan'ın da 'abi'lerindendir.
Biliyorsunuz eskiden siyasette 'baba' ve 'ana' dönemleri vardı; şimdi 'abi' dönemi hüküm sürüyor.
Alattin Şahin, kızının gösterdiği 'türban mücadelesi'nden ötürü terfien taltif edildi.
İltifata mazhar oldu.
Büyükşehir'e bağlı İETT'de daire başkanlığına getirildi.
Böylece, hem yüksek maaş alma hem de yüksek kademeden emekli olabilme imkânına kavuşturuldu.
Siz sık sık kamuoyuna Diyanet'in kadro açığından yakınıyorsunuz. Sözüm ona Hizbullah ve diğer aşırı uçların kadrosuz camilerde yuvalandığından söz ediyorsunuz, diğer taraftan mevcut kadroları korumuyorsunuz.
'AKTARMA İSTASYONU'
Bu durumda Diyanet, bir yazarın dediği gibi adeta 'aktarma istasyonu' haline getirilmiş olmuyor mu?
Sayın Bardakoğlu, kamuoyuna yansıyan yüzünüzle 'aydın, çağdaş ve Atatürkçü' biliniyorsunuz.
Ya da öyle görünmeye çalışıyorsunuz.
Bu durumda eylemleriniz ve söylemleriniz tezat teşkil etmiyor mu?
Ne kadar tarikatçı/cemaatçi (Nakşi, Nurcu, Fethullahçı, Milli Görüşçü 'siyasi', İskenderpaşa ve Çarşamba... gibi) ve vakıfçı (Birlik Vakfı, Ensar Vakfı başta olmak üzere İslam adını kullanan vakıfların hemen hemen tümü...) grup varsa bunları ve referans oldukları kişileri, Diyanet teşkilatına doldurulmadı mı? Bunları başkan yardımcılıklarına, daire başkanlıklarına, müdürlüklere, müftülüklere ve müşavirliklere atanmadı mı?
Tarafsız, devletine, milletine bağlı görevlilerin, çeşitli oyunlarla bu teşkilattan uzaklaştırılmasına sebep olunmadı mı? Kimilerine sürgün, kimilerini pasif görevlere verilmedi mi?
Diyanet'te üst görevlere gelmek için ille de şucu bucu olmak mı gerekiyor Sayın Bardakoğlu?
(Süleymancılar, iktidara oy vermedikleri için şimdilik bu 'nimetlerden' uzak tutuluyor.)
Diyanet'e, Diyanet Vakfı'na ve bunlara bağlı kuruluşlara (özellikle İslam Ansiklopedisi ve İSAM) iktidara yakın isimleri taşımıyor musunuz?
VİLLACI İLAHİYATÇILAR
İSAM gibi kuruluşlarda görevlendirdiğiniz akademisyenler dışındaki İlahiyatçılara neden görev verilmiyor? Ansiklopedide neden hep aynı kişiler 'madde' yazıp paralanıyor.
Bizim bildiğimiz bu tür birçok yandaş bu yolla zengin ediliyor.
500 bin dolarlık villa alan bazı Diyanet mensuplarının bulunduğunun Diyanet'in koridorlarında konuşulduğundan haberdar mısınız?
Sizlerden, 3000 sözleşmeli personelin kimler olduğunu, kurum dışından 'irşat ekibi' adı altında kimlerin hacca götürüldüğünü, bunlara ve eşlerine ne kadar harcırah ödendiğini, Diyanet Vakfı tarafından yurtdışına gönderilen gençlerin kimlerin yakınları olduğunu ve bunlara ne kadar burs verildiğini, hac organizasyonları için Mekke ve Medine'ye gönderilmesine yeni karar verilen personelin hangi akımın 'müntesipleri' olduğunu da sormak isteriz."
Diyanet için daha çok yazacak konu var…
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/6142727.asp?yazarid=42