18.01.2008

Kaygılı H. Dink’ten ‘Haber’ Çıkaran Gazetecilik Üzerine...

Öldürülme Kaygıları İçindeki H.Dink’ten
‘Haber’ Çıkarma Telaşındaki Bir Gazetecinin Haberi...



Hrant Dink’in öldürüldüğü haberini duyar duymaz, Blog kolaylığına dayanarak, derhal bu cinayeti kınadım.

70’li yılların ortak koridorlarında yer almanın da rahatlığı içinde, fakat hiçbir siyasi unsura; bu cinayete bağlı geliştirilebilecek bir dizi ‘komplo’ teorisine; “tetiği çektiren ABD’dir” gibi ‘büyük açıklama”lara; ölene değil de “Türkiye’ye atılmış kurşun!” gibi motiflerin hiçbirine başvurma gereği hissetmeden, bir ‘insan’ın öldürülüşüne karşı ilkesel tavır takınmanın rahatlığı içinde…

Ünü bol Saddam’ın idamına, bugün Irak’ta, Lübnan’da, Filistin’de hiç ünü olmayan sıradan insanların öldürülmesine karşı takınılan tavır kadar sade... İlkesel, İnsani...

Bu noktalar çok önemli. Çünkü sıradan, politik, farklı etnik temele sahip, dini başka da olsa, önce insanı merkeze koymak gerek.

Irak’a ABD saldırısını ‘demokrasi’ için isteyenlerin şimdi Hrant Dink cinayetine takındıkları tavır, onlar istedikleri kadar ‘yürek’lerini konuştursunlar, sadece politiktir. Aynı türde kişilerin bazılarının Saddam’ın idamına sevinçli ‘oh’ çaldıklarını; idama ‘siyaseten yanlış’ diye karşı çıktıklarını bu sayfalarda açıkladık.

Gazetecilerin da, merkeze ‘insan’ı koymaları gereklidir. Ellerindeki “basın silahı”nı istediğine, istediği gibi çevirme olanağına sahip olanlar, bunu kullanırken on kere düşünmek zorundalar.

Daha önce, B. Akçura’nın, Hrant Dink ölüm kaygıları içinde dolaşırken, o insanın duygularını anlamaya çalışmak yerine, “nasıl ‘haber patlatırım’ telaşı”yla dolu, o denli aymaz, o denli bir ‘gazeteci’ kimliğiyle hareket ettiğini, yine kendi yazısından öğreniyoruz.


Bunu yayınlamıştım. Milliyet gazetesi de, gerine gerine, bunu yayınlamıştı:

Hrant Dink, öldürülmeden 10 dakika önce, telefonda Milliyet muhabiri Belma Akçura ile görüştü...

HRANT DİNK ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE ARKADAŞIMIZ BELMA AKÇURA'YA KONUŞMUŞTU”


Bu yazı, gazetecilik okullarında, akademik çevrelerde, inceden inceye ele alınması gereken bir yazı…

İnsan olmanın her an hatırlanmasının, merkeze ‘insan’ın konulmasının önemini gösteren…

Milliyet’de yer alan B. Akçura imzalı ‘son görüşme’ raporu tarzındaki bu haberciliğin içeriği, aslında gazetecilerin, (burada elbette ‘iyi niyetlilerden’ bahsediyoruz, kimin ‘kötü niyet’ taşıdığını bilme olanağımız da pek yok genellikle ) bu konularda ne denli dikkatli olmaları gerektiğini; gazetecilik vasfından önce ‘insan’ vasıflarıyla hareketinin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösteriyor.

B. Akçura'nın da, bir 'okur' olarak, bir 'insan' olarak tutumunu yeniden değerlendireceğini umalım.



(Tam metin)

Ben sana döneceğim!..
Hrant Dink, öldürülmeden 10 dakika önce, telefonda Milliyet muhabiri Belma Akçura ile görüştü...


HRANT DİNK ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE ARKADAŞIMIZ BELMA AKÇURA'YA KONUŞMUŞTU
Belma Akçura18 Ocak 2007...Saat 20.00 sıraları... Beyoğlu'nda Hacıbaba restoranına giriyorum. Hrant Dink ile karşılaşıyoruz.İkimizin yanında da misafirleri var... Karşılıklı başka masalardayız. Ama oturmadan önce ayaküstü sohbet ediyoruz. Milliyet'te yer alan eski istihbaratçı Cevat Öneş'in röportajını çok beğendiğini söylüyor. Yanındaki arkadaşları onaylıyor. "Devamı yarın" diyorum. Gülüyoruz. O akşam yemekten erken kalkıyorum. Bir başka toplantıya yetişmek için. O da benimle vedalaşmak için ayağa kalkıyor. Huzursuz gibi, ama yine de gülümsüyor. Kulağıma eğilip, "Sana yarın bir yazı göndereceğim, ama hemen kullanma" diyor. e-mail'imi istiyor. "Ben size yarın atarım, onun üzerinden gönderirsiniz" diyorum. "Tamam" diyor. 19 Ocak 2007...Saat 12.28... Hrant Dink'i cep telefonundan arıyorum. "e-mail'ini almadım" diyor. Şimdi kendisine e-mail attığımı söylüyorum.Saat 12.29... e-mail'imi gönderiyorum; "Metni bekliyorum. Sevgiler Belma" diyerek... Saat 13.58... Hrant Dink'ten bir e-mail alıyorum. "....Sevgili Belma, yazıyı gönderiyorum. Kullanman gerekmiyor. Agos'ta yayımladım. Seninle de paylaşmak istedim. Yemek borcumu müsait bir zamanda muhakkak ödeyeceğim. Hrant Dink..." 'Kullanmak istiyorum'Gönderdiği metni açıyorum: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı savunma... 17 Ocak'ta avukatlarının başvurduğunu söylüyor. Ekte Agos'ta da yer alan savunması var. Bir insan duygularını, acılarını, hayatını bu kadar mı güzel özetler... Bir ülkeyi bu kadar mı sever?
Tekrar arıyorum. "Çok etkilendim... Avukatınız başvuruyu kesin yaptıysa kullanmak istiyorum" diyorum. Duraksıyor. "Tamam, ben şimdi bir toplantıdayım, avukatları arayayım. Sana bir saat sonra döneceğim" diyor. Bir şeyler daha söylüyor. Sesini alamadığımı söylüyorum... Telefonda cızırtılar var. Bir saat sonra "219 50 ...den konuşalım" diyor... Güvercine dokunurlarSaat 15.00... Hrant Dink dönmüyor... Dönemiyor. Ermeni olduğu için askerde terfisinin yapılmadığını düşünüp iki saat boyunca ağlayan bu güzel adam ne zaman dönecek? Dönmeyecek!
Çünkü o, "Kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede güvercinlere dokunulmaz" diyordu... Nasıl da yanılmış... Bilmiyordu ki bu ülkede en çok güvercinlere dokunurlar!..Seni koruyamadık, bizi affet...

bakcura@milliyet.com.tr



***
Hrant Dink'in, öldürülmesini nefretle kınıyoruz!

Kaygılı H. Dink’ten ‘Haber’ Çıkaran Gazetecilik Uzerine...

Yazıklar Hepinize!

R.Dink’in Konuşma Metnindeki Ortodoks Dini Kavramları Üzerine-1
R.Dink’in Konuşma Metni...Üzerine-2

R.Dink'in Tören Konuşmasının Dini İçeriği