20.01.2008

"Ekmek Teknesi"nden "Nuh’un Gemi"sine....

http://img.blogcu.com/uploads/toplumvetarih_tn.jpghttp://img.blogcu.com/uploads/toplumvetarih_kayikkizak.jpghttp://img.blogcu.com/uploads/toplumvetarih_ea_voyage.jpg

Enki’nin “Tekne”sinden "Ekmek Teknesi"ne

Tahterevan'dan Kervan'a, "Hamur teknesi"nden "Nuh’un Gemi"sine....

İsa tekneye binince,ardından öğrencileri de bindi.
Gölde ansızın büyük bir fırtına koptu.

Öyle ki, dalgalar teknenin üzerinden aşıyordu.

İsa bu arada uyuyordu.

(Matta)

“Geçmiş günlerde,

Geçmiş uzak günlerde,

Geçmiş gecelerde,

Geçmiş uzak gecelerde,

Gerekli her şey var edildikten sonra,

Gerekli her şey emredildikten sonra

Tapınaklarda ekmek yendikten sonra

Fırınlarda ekmek piştikten sonra,

Gök Yer’den uzaklaştıktan sonra,

Yer Gök’ten uzaklaştıktan sonra,

İnsan’a ad verildikten sonra,

An Gök’ü aldıktan sonra,

Enlil Yer’i aldıktan sonra

Ereşkigal’e ölüler diyarı (yeraltı) verildikten sonra,

Yelken açtıktan sonra,

Yelken açtıktan sonra,

Enki Baba, Kur’a (ölüler Diyarı-Yer Altı’na)

Yelken açtıktan sonra,

Kirala (Enki Baba’ya) karşı küçükler atıldı

Enki'ye karsıbuyukler fırlatıldı.

Küçükler, elin taşları,

Büyükler, kamışların, dans eden" taşları,

Enki'nin gemisinin omurgası,

Savaşta hücum eden fırtına gibi gômüldù;

Kırala karşı sular geminin tepesinde

Kurt gibi yuttu,

Enki'ye karşı sular geminin arkasına

Arslan gibi çarptı.“

ENKİ’NİN TAŞLANMASI


(Şarap teknesi

Ekmek teknesi

Hamur Teknesi

Ticaret Teknesi…..)

**

Nuh Tufanı bağıntısında ‘gemi’/ tekne konusu üzerine daha önce çalışmalar yayınlanmıştı.

Erken dönem kavramı olarak ortaya çıkan “gemi/ tekne”, kızaktan, tahteravana, ticaret kervanından şimdiki anlamda kayığa, tanrı idollerinin taşındığı araçlardan, Kudüs kapısının önündeki “kutsal havuz”,”kutsal kazan”a, tabut’tan, tapınakların Elhal kısmındaki kutsal sandukaya kadar bir dizi anlam değişikliğine uğramış görünmektedir.

Bu ‘tekne’ öyle bir teknedir ki, mesela İsa, kıyıdan biraz açılarak oturur, teknenin içinden halka öğretmeye devam eder...(Luka );Enki’nin veya Enlil’in bir bakire genç kıza gönülleri düşerse, bu genç kız da, ‘saf suda’, ‘kutsal nehirde’ yıkanır ve ondan sonra Enlil veya Enki, “tekneye bindirerek” bu genç kızla cinsel ilişki kurarlar, vb.

Sonunda bu, şimdi tanıdığımız haliyle Nuh’un ‘gemisi’ olur ama, Kutsal kitaplarda da, ‘gemi’ olarak algılanan bu kavram, hiç de ‘gemi’ karşılığı olmayan, “küp/ kazan/ sanduka/ sal, tahterevan…” karşılığı olan bir kavramla ifade ediliyo görünmektedir.

Buraya bu konuyu almamızın nedeni, yiyecek ile ‘tekne’ arasında, ‘kazanç kapısı’ anlamıyla, ‘ekmek teknesi’nden, “şarap, yağ, hamur tekne”sine değin geniş bir alanda bağlarını sürdürüyor olduğu içindir.

Aktarılan haliyle Tufan olayı, esasında, insan/tanrı kurban ediminin gerçekleştiği, eski toplumda çok yaygın olarak gerçekleştirilen bir “ittifak şenliği” idi. Fakat kurban veren topluluk bakımından, bu edimler, elbette bir “felaket” yorumuyla karşılanmakta gecikmemiş olmalıdır.

Eğer kurban sucu, ateş kült topluluğu ise, bu, “ruhun yükselişi”, varlıkları “ateşin yemesi” vb. haliyle günümüze ulaşmış; Ruh’un yücelişi, yükselişi halini almıştır.

Kurbanlarını kazanlarda kaynatan topluluk için ise, “denizin” (Tuzlu su’yun) kabarması, dünya’yı kapsaması falan haliyle dönüşüm göstermişe benziyor.

Zaten, bütün eski “fırtına, felaket, kıyamet, suların kabarması” vb. anlatımlarında, bunların doğal tabiat olayları olmadığı, en başından bütün bu ‘felaket’/ Tufan’ların bir takvime göre olmasından da bellidir.

Başlangıç ve bitiş anları belirli olan bu ‘Tufan’lar, insan kurban sunumlu eski toplu ritüellerden başka bir şey değildir ve dikkatlice bakıldığı ölçüde, dini kitaplarda da, tek bir Tufan değil, kendini ‘sellere’, ‘fırtınalara’, “kükürt ve ateş topu” halindeki yakıcı unsurlar ardına gizlemiş halde, durmadan yinelendiği görülecektir.

**

Rab`bin şükretmesinden sonra halkın ekmek yediği yerin yakınına Taberiye`den başka tekneler geldi.

Yuhanna

O zaman ambarların tıka basa dolar, Teknelerin yeni şarapla dolup taşar.

S. Özdeyişleri

Heybetli RAB orada bizden yana olacak. Orası geniş ırmakların, çayların yeri olacak.

Bunların üzerinden ne kürekli tekneler, Ne de büyük gemiler geçecek.

Yeşaya

Ürünlerinin çeşitliliği, malının bolluğundan ötürü Şam seninle ticaret yaptı. Mallarına karşılık Sana Helbon şarabıyla Sahar yünü, Uzal`dan getirilmiş şarap tekneleri verdi Sana getirilen mallar arasında İşlenmiş demir, tarçın, güzel kokulu kamış vardı.

Hezekiel

Harman yeri tahılla dolacak. Şarap ve zeytinyağı tekneleri taşacak.
Yoel

**

Hemen tekneyi ve babalarını bırakıp İsa`nın ardından gittiler.İsa tekneye binince, ardından öğrencileri de bindi.

Gölde ansızın büyük bir fırtına koptu. Öyle ki, dalgalar teknenin üzerinden aşıyordu. İsa bu arada uyuyordu.

İsa tekneye binip karşı kıyıya geçti ve kendi kentine gitti.

Çevresinde büyük bir kalabalık toplandı. Bu yüzden İsa tekneye binip oturdu. Bütün kalabalık kıyıda duruyordu.

İsa bunu duyunca, tek başına tenha bir yere çekilmek üzere bir tekneyle oradan ayrıldı. Bunu öğrenen halk, kentlerden çıkıp O`nu yaya olarak izledi.

İsa tekneden inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Onlara acıdı ve hasta olanlarını iyileştirdi.

Bundan hemen sonra İsa öğrencilerine, tekneye binip kendisinden önce karşı yakaya geçmelerini buyurdu. Bu arada halkı evlerine gönderecekti.

O sırada tekne kıyıdan bir hayli uzakta dalgalarla boğuşuyordu. Çünkü rüzgar karşı yönden esiyordu.

İsa, “Gel!” dedi. Petrus da tekneden indi, suyun üstünden yürüyerek İsa`ya yaklaştı.

Onlar tekneye bindikten sonra rüzgar dindi.

Teknedekiler, “Sen gerçekten Tanrı`nın Oğlu`sun” diyerek O`na tapındılar.

İsa, halkı evlerine gönderdikten sonra tekneye binip Magadan bölgesine geçti.

Matta

**

İsa göl kıyısında halka yine öğretmeye başladı. Çevresinde çok büyük bir kalabalık toplandı. Bu yüzden İsa göldeki bir tekneye binip oturdu. Bütün kalabalık göl kıyısında duruyordu.

Öğrenciler kalabalığı geride bırakarak İsa`yı, içinde bulunduğu tekneyle götürdüler. Yanında başka tekneler de vardı.

Bu sırada büyük bir fırtına koptu. Dalgalar tekneye öyle bindirdi ki, tekne neredeyse suyla dolmuştu.

İsa, teknenin kıç tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu. Öğrenciler O`nu uyandırıp, “Öğretmenimiz, öleceğiz! Hiç aldırmıyor musun?” dediler.

İsa tekneden iner inmez, kötü ruha tutulmuş bir adam mezarlık mağaralardan çıkıp O`nu karşıladı.

İsa tekneye binerken, önceleri cinli olan adam O`na, “Seninle geleyim” diye yalvardı.

İsa tekneyle karşı yakaya dönünce, çevresinde büyük bir kalabalık toplandı. Kendisi gölün kıyısında duruyordu.

Tekneye binip tek başlarına tenha bir yere doğru yol aldılar.

İsa tekneden inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Çobansız koyunlara benzeyen bu insanlara acıdı ve onlara birçok konuda öğretmeye başladı.

Bundan hemen sonra İsa öğrencilerine, tekneye binip kendisinden önce karşı yakada bulunan Beytsayda`ya geçmelerini buyurdu. Bu arada kendisi halkı evlerine gönderecekti.

Akşam olduğunda, tekne gölün ortasına varmıştı. Yalnız başına karada kalan İsa, öğrencilerinin kürek çekmekte çok zorlandıklarını gördü. Çünkü rüzgar onlara karşı esiyordu. Sabaha karşı İsa, gölün üstünde yürüyerek onlara yaklaştı. Yanlarından geçip gidecekti.

Tekneye binip onlara katılınca rüzgar dindi. Onlarsa büyük bir şaşkınlık içindeydi.

İsa`yla öğrencileri gölü aştılar, Ginnesar`da karaya çıkıp tekneyi bağladılar.

Onlar tekneden inince, halk İsa`yı hemen tanıdı.

Orada yaklaşık dört bin kişi vardı. İsa onları evlerine gönderdikten sonra öğrencileriyle birlikte hemen tekneye binip Dalmanuta bölgesine geçti.

Sonra onları orada bırakıp yine tekneye bindi ve karşı yakaya yöneldi.

Öğrenciler ekmek almayı unutmuşlardı. Teknede, yanlarında yalnız bir ekmek vardı.

Markos

**

İki tekneden Simun`a ait olanına binen İsa, ona kıyıdan biraz açılmasını rica etti. Sonra oturdu, teknenin içinden halka öğretmeye devam etti.
Luka

Öbür teknedeki ortaklarına işaret ederek gelip yardım etmelerini istediler. Onlar da geldiler ve her iki tekneyi balıkla doldurdular; tekneler neredeyse batıyordu.

Sonra onlar tekneleri karaya çektiler ve her şeyi bırakıp İsa`nın ardından gittiler.

Bir gün İsa öğrencileriyle birlikte bir tekneye binerek onlara, “Gölün karşı yakasına geçelim” dedi. Böylece kıyıdan açıldılar.

Teknede giderlerken İsa uykuya daldı. O sırada gölde fırtına koptu. Tekne su almaya başlayınca tehlikeli bir duruma düştüler.

O zaman Gerasa yöresinden gelen bütün kalabalık büyük bir korkuya kapılarak İsa`nın yanlarından ayrılmasını rica ettiler. O da geri dönmek üzere tekneye bindi.
Luka

**

(Farklı Tufan tanımları.)



İlk buğday biçiminde Haftalar Bayramı*, yılsonunda da Ürün Devşirme Bayramı* yapacaksınız.

Mısır'dan Çıkış

İçlerinden, `İlk ve son yağmurları zamanında yağdıran, Belli ürün biçme haftalarını bizim için koruyan Tanrımız RAB`den korkalım demiyorlar.

Yeremya

Tanrı, Tufan üstünde taht kurdu, O sonsuza dek kral kalacak.

Mezmurlar

**

Yeryüzü’nde yabanıl bir fidan, bir ot bile bitmemişti. Çünkü RAB Tanrı henüz yeryüzüne yağmur göndermemişti. Toprağı işleyecek insan da yoktu.

Yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım.”

Yeryüzü’ne kırk gün kırk gece yağmur yağdı.

Enginlerin kaynakları, göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi.

Yaratılış

**

Musa firavunun yanından ayrılıp kentten çıktı. Ellerini RAB`be uzattı. Gök gürlemesi ve dolu durdu, yağmur dindi.

Firavun yağmurun, dolunun, gök gürlemesinin kesildiğini görünce, yine günah işledi. Hem kendisi, hem görevlileri inat ettiler.

Mısır'dan Çıkış

**

yağmurları zamanında yağdıracağım. Toprak ürün, ağaçlar meyve verecek.

Levililer

**

Mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkenin ise dağları, dereleri vardır. Toprağı gökten yağan yağmurla sulanır.

RAB ülkenize ilk ve son yağmuru vaktinde yağdıracak. Öyle ki, tahılınızı, yeni şarabınızı, zeytinyağınızı toplayasınız.

Öyle ki, RAB size öfkelenmesin; yağmur yağmasın, toprak ürün vermesin diye gökleri kapamasın; size vereceği verimli ülkede çabucak yok olmayasınız.

RAB ülkenize yağmuru zamanında yağdırmak ve bütün emeğinizi verimli kılmak için göklerdeki zengin hazinesini açacak. Birçok ulusa ödünç vereceksiniz; siz ödünç almayacaksınız.

RAB siz yok oluncaya dek gökten yağmur yerine ülkenize toz ve kum yağdıracak.

Yasa'nın Tekrarı

**

Seir`den çıktığında, ya RAB, Edom kırlarından geçtiğinde, Yer sarsıldı, göklerden yağmur boşandı, Evet, bulutlar yağmur yağdırdı.

Hakimler

**

Bugün buğday biçme zamanı değil mi? Göğü gürletsin, yağmur yağdırsın diye RAB`be yalvaracağım. Böylece bir kral istemekle yaptığınız kötülüğün RAB`bin gözünde ne denli büyük olduğunu iyice anlayacaksınız.”

Samuel RAB`be yalvardı ve RAB o gün göğü gürletti, yağmur yağdırdı. Halk RAB`den de Samuel`den de çok korktu.
1. Samuel

**

Aya kızı Rispa bir çul alıp kendisi için bir kayanın üzerine serdi. Biçme zamanının ilk günlerinden cesetlerin üzerine gökten yağmur yağana dek Rispa orada kaldı; cesetleri gündüzün yırtıcı kuşlardan, geceleyin yabanıl hayvanlardan korudu.

2. Samuel

Halkın sana karşı günah işlediği için gökler kapanıp yağmur yağmazsa, sıkıntıya düşen halkın buraya yönelip dua eder, adını anar ve günahlarından dönerse,..

1. Krallar

*********

Beni kaldırıp rüzgara bindiriyorsun,

Fırtınanın içinde darma duman ediyorsun.

O`nun gürleyişi fırtınayı haber verir,

Sığırlar bile fırtına kopacağını bildirir.

Eyüp

***

Tanrımız geliyor, sessiz kalmayacak, Önünde yanan ateş her şeyi kül ediyor,

Çevresinde şiddetli bir fırtına esiyor.

Fırtınanla kovala, Kasırganla dehşete düşür onları!

Çünkü O buyurunca şiddetli bir fırtına koptu,

Dalgalar şaha kalktı.

Fırtınayı limanlığa çevirdi, Yatıştı dalgalar;

Şimşek, dolu, kar, bulutlar, O`nun buyruğuna uyan fırtınalar,
Mezmurlar

**

Rab`bin güçlü kudretli bir adamı var. Dolu fırtınası gibi, harap eden kasırga gibi, silip süpüren güçlü sel gibi o kenti şiddetle yere çalacak.

Her Şeye Egemen RAB gök gürlemesiyle, Depremle, büyük gümbürtü, kasırga ve fırtınayla, Her şeyi yiyip bitiren ateş aleviyle seni cezalandıracak.

RAB heybetli sesini işittirecek; Kızgın öfkeyle, her şeyi yiyip bitiren ateş aleviyle, Sağanak yağmurla, fırtına ve doluyla Bileğinin gücünü gösterecek.

Her biri rüzgara karşı bir sığınak, Fırtınaya karşı bir barınak, çölde akarsu, Çorak yerde gölge salan Büyük bir kaya gibi olacak.

Yeşaya

RAB sana meyvesi ve biçimi güzel, Yaprağı bol zeytin ağacı adını vermişti. Ama güçlü fırtına koptuğunda Ağacı tutuşturacak; Dalları kırılacak.

İşte, RAB`bin fırtınası öfkeyle kopacak, Kasırgası döne döne kötülerin başına patlayacak.

İşte RAB`bin fırtınası öfkeyle kopacak, Şiddetli kasırgası kötülerin başında patlayacak.

Yeremya

**

Bu yüzden Rabba surlarını tutuşturacağım, Savaş günü çığlıklarla, Kasırga günü fırtınayla Ateş yakıp yok edecek saraylarını.

Amos

***

Yolda RAB şiddetli bir rüzgar gönderdi denize. Öyle bir fırtına koptu ki, gemi neredeyse parçalanacaktı.

Yunus, “Beni kaldırıp denize atın” diye yanıtladı, “O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız.”

Yunus

**********

Şiddetli dolu yağıyor, sürekli şimşek çakıyordu. Mısır Mısır olalı böylesi bir dolu görmemişti.

Üçüncü günün sabahı gök gürledi, şimşekler çaktı. Dağın üzerinde koyu bir bulut vardı. Derken, çok güçlü bir boru sesi duyuldu. Ordugahta herkes titremeye başladı.

Halk gök gürlemelerini, boru sesini duyup şimşekleri ve dağın başındaki dumanı görünce korkudan titremeye başladı.
Mısır'dan Çıkış

**

Savurup oklarını düşmanlarını dağıttı, Şimşek çaktırarak onları şaşkına çevirdi.

2. Samuel

Şimşekleri çevresine nasıl yaydığına, Denizin dibine dek nasıl ulaştırdığına bakın.

Eyüp

RAB`bin sesi şimşek gibi çakar,
Kasırgada gürleyişin duyuldu, Şimşekler dünyayı aydınlattı, Yer titreyip sarsıldı.
Şimşekleri dünyayı aydınlatır, Yeryüzü görüp titrer.
Dolu yağdırdı yağmur yerine, Şimşekler çaktırdı ülkelerinde.
Yeryüzünün dört bucağından bulutlar yükseltir, Yağmur için şimşek çaktırır, Ambarlarından rüzgar estirir.
Şimşek, dolu, kar, bulutlar, O`nun buyruğuna uyan fırtınalar,
Mezmurlar

***

O gürleyince gökteki sular çağıldar, Yeryüzünün dört bucağından bulutlar yükseltir, Yağmur için şimşek çaktırır, Ambarlarından rüzgar estirir.

Yeremya


**

Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu.
Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı.

Öldürmek için bilendi, Şimşek gibi çaksın diye cilalandı. Nasıl sevinebiliriz? Kılıç oğlumun asasını sıradan bir sopa gibi küçümsedi.

Hezekiel

**

Kuran’da “Kutsal Tabut”,ilah sandıkları”

Bakara
(248) Nebileri onlara şöyle söyledi: "Onun mülk ve saltanatının belirtisi o tabut'un size gelmesidir. Onun içinde Rabbinizden bir huzur, Hârun hanedanının, Mûsa hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşır. Eğer iman sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır."

(TÜRKÇE KUR'AN-I KERİM Y.NURİ ÖZTÜRK)

Taha
(39) "Onu tabuta koyup ırmağa bırak! Irmak onu sahile götürsün ki, benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri onu alsın. Üzerine kendimden bir sevgi bıraktım ki, gözümün önünde yetiştirilesin."

Isra
(56) De ki: "O'ndan başka ilah sandıklarınızı çağırın; o zaman anlarsınız ki ne başınızdan sıkıntıyı giderebilirler, ne de değiştirebilirler.

(TÜRKÇE KUR'AN-I KERİM E.HAMDİ YAZIR)

BAKARA
(248) Ve Peygamberleri onlara: "Bakın, meşru hükümranlığın bir işareti olarak size içinde Rabbiniz tarafından bahşedilmiş bir iç huzuru ile Musa'nın ailesi ve Harun'un ailesinden geriye kalan, meleklerce taşınan mirasın bulunduğu (*) bir kalp bağışlanacaktır. (**) Eğer [gerçekten] inanıyorsanız, bunda sizin için bir işaret vardır" dedi.

***

* - Lafzen, "ve Musa Ailesi'nin (âl) ve Harun Ailesi'nin geride bıraktıklarından kalanlar, meleklerce taşınan". "Meleklerce taşınan" veya "meleklerin sağladığı" ifadeleri, bu iki peygamber tarafından bırakılan manevî mirasın ilahî kaynaklı tabiatına bir işarettir: "kalanlar" (bakıyye) ise, bu mirastaki "sürekli" ve "dayanıklı" olanı gösterir.

** - Lafzen, "... size kalbin gelmesi olacaktır". Geleneksel olarak tâbût kelimesinin -burada "kalp" olarak çevrilmiştir- çok süslü bir sandık veya çekmece olduğu söylenen Tevrat'taki On Emir Muhafaza Sandığı'nı (Ark of the Covenant) gösterdiği şeklinde yorumlanmıştır. Bu ikinci anlamı kabul eden müfessirlerin çoğunluğu tarafından yapılan açıklamalar çok çelişkilidir ve bu "sandık" çevresinde örülmüş bulunan Talmud efsanelerine dayanmaktadır. Ancak, en üst derecedeki birçok otorite, "tâbût"a, "kalp" veya "gönül" anlamı da yüklemektedirler: Beydâvî'nin bu ayet ile ilgili yorumunda teklif ettiği alternatiflerden birinde, Zemahşerî'nin (Keşşâf'ında değil de) Esâs'ında, İbnu'l-Esîr'in Nihâye'sinde, Râğıb'da ve Tâcu'l-Arûs'da (bu son dördünde tabeta maddesinde) böyle yorumlanmıştır: Bkz. ayrıca Lane I, 321 ve IV, 1394 (sekineh maddesi). Eğer tâbût'un yukarıda bu anlamda kullanıldığını kabul edersek, bu, İsrailoğulları'nın gelecekte kalplerini değiştireceklerine bir işaret olur (yukarıda 243. ayette genel terimlerle anlatılan değişiklik). Daha sonra tâbût'ta "iç huzuru"ndan bahsedilmesi karşısında, onun "kalp" olarak çevrilmesinin "sandık" olarak çevrilmesinden daha uygun olduğu anlaşılır.

***

**

KUTSAL TUFAN ANLATIMLARI-1
TUFAN KAVRAMLARI
TUFAN BULGULARI...
TUFAN SONUÇLARI...

Tufan’dan Önce-Tufan’dan Sonra
Tufan’dan Önce-Tufan’dan Sonra-2
Tufan’dan Önce-Tufan’dan Sonra-3
Tufan'ın Tarihi..4
'Tufan' Bir Ayin'dir

ENKI’NIN TASLANMASI VE SEYTAN TASLAMA