18.01.2008

R.DİNK'İN KONUŞMASININ DİNİ İÇERİĞİ

www.gazetea2.com
http://www.gazetea2.com/sayfa.asp?NewsID=haber&id=1398

H.Dink cinayeti ve ardından gelişen bir dizi konu, değişik yönleriyle tartışılmaya devam ediyor.

‘Derin devlet’ten stadyum tribünlerine, ‘hepimiz Ermeniyiz’den Kuvayı Milliye Derneği yöneticilerinin Türk bayrağı, Kuran, silah ve karanfil üzerine yemin törenine uzanan bir tartışma bu. Murat Belge’lerin ‘lümpenleşme’ tezlerinden, İ.Berkan’ın ‘ilk kullanıcısı’ olduğunu ilan ettiği ‘negatif milliyetcilik’e kadar uzanıyor.

Bunların tartışması daha sürecektir. Çünkü gerçekten de, Hırant Dink cinayeti görünür olan bir kırılma yaratmıştır.

Gerçekte bütün bunlar Türkiye’de yaşanan süreci genel boyutlarıyla tanımadan; Türkiye dünyada olduğuna göre, öncelikle dünya çapında yaşanan köklü dönüşümün ortaya çıkardığı sosyal yeni süreci ve onun yeni şekillenmesini tahlil etmeden pek yerli yerine konamaz.

Bu bakımdan konularımız hakkında serinkanlı tahliller yapmak zorunluğu var. İlk günlerin duygu esiri tavırları, zaten bu tutumun esiri olanların büyük çoğunluğunca bile ‘itidal’ tavsiyelerine dönüşmüş durumda.

Benim bakımımdan bu cinayet ve ona karşı tutum, küresel sermaye ve ticaretin yıkmayı birinci plana aldığı ‘ulusal devlet’ , onun yerine daha geniş birlikler halinde ‘dini cumhuriyetler’ perspektifi içinde değerlendirildiğinde, anlamlı yerini bulabilir.

Din işlerinin devlet işlerinden ayrılması, dini dışlayan bir devlet olma anlamındaki laik’lik, bugün ABD Beyaz Sarayı’ndan ılımlı İslami cumhuriyetçilere uzanan ittifakın ortak hedef temelidir. Irak’ı kâğıt üzerinde bile bırakmayacak olan dini ayrışmanın, etnik kimliği orada çoktan aşmış olduğunu görüyoruz. Şimdiki kâğıt üzerindeki Irak, aynı zamanda eski Akado-samaru toprakları üzerinde bulunduğu ve şimdiki din veya mezheplerin kaynağı da olduğu için, çelişmelerin oradaki derinliği azçok anlaşılabilir.

Fakat diyelim ki Türkiye’de ılımlı İslami cumhuriyetin başarısının ilk ürünü, etnik kimliğin üzerinde din ve mezhep çatışması olacaktır ki, komşu topraklardaki bu savaşın bize şimdiden yansıyan yanlarını zaten görüyoruz.

Başbakan’ın Konya’ya, diğer yetkililerin Sivas’a, İstanbul’a Alevi toplulukların gönlünü kazanmak için özel seferler düzenlemeleri bile, konumuzun önemini görmeyi sağlar. Oralarda ‘Alevilik’ ilan edenlerin daha sonra istiğfar edip etmediklerini, ceza orucuna yatıp yatmadıklarını bilemeyiz ama, yaptıklarının sonucunun nelere yol açabileceğini bildikleri kesindir. Türkiye’de bir din çatışması, önü alınmaz yıkımın başlangıcı olacaktır ve bu yönde gidildiği de çok aşikâr.

Ilımlı bir İslami cumhuriyet yolunda elde edilen zafer, 80’ini geçmiş bir devletin korunması görevinin stadyumlara, Kuvayı Milliyecilere yani sokağa düşmüş olmasından bellidir.

Bu ise devletin, kendi kimliğini ılımlı İslami tırmanışa karşı koruyabilecek güçte bile olmadığının bir işareti olmalı.

**
Rakel Dink’in cenaze töreninde okuduğu mektup, onu dinleyenlerin, törene bizzat katılanların özel duygularından ayrılarak değerlendirilmeli.

Bu mektubu, büyük olasılıkla, o anki ruh halleri içinde, katılımcılar görmek ve duymak istedikleri sözlerin yazılı olduğu bir metin olarak algıladılar.

Fakat bu duygusal dönem geçirildikten sonra, şimdi artık, yazılı olan bu somut metnin başka özellikleri olduğu da görülmeli. Çünkü hem R.Dink’in bugünkü itikatsal açıklamaları, hem de Agos yöneticiliğini devralan E.Mahcupyan’ın Zaman gazetesi yazarı olarak ‘laik devlet’, ‘laik elit’i hedef alan dinsel zemini, gelişmelerin dinsel yöndeki vurgusunu artıracak görünmektedir.

R.Dink’in konuşma metninin iskeleti, Ortodoks mezhebin kavram ve deyimlerinden oluşuyordu. Elbette ‘katil yaratma sürecinin tahlili’ gibi, doğru ve önemli talepler de içeriyordu ama, metnin iskeleti, sadece açık İncil alıntıları bakımından değil, genel olarak, dini bir temele dayanıyordu. Başbakan’ın besmeleyle toplantı açtığı bir ülkede, elbette her dinin, her mezhebin kendini ifade etme hakkı vardır. Konuştuğumuz bu nokta değil.

Konuştuğumuz, bu metninin özelliğini o anda göremeyen ve fakat görse idi belki de desteğini daha farklı bir şekilde sürdürecek olduğunu sandığımız kesimlerin bilgilendirilmesidir, hepsi bu!

Bu nedenle ben, R.Dink’in konuşma metninin bu özelliğine dikkat çekmek için daha önce bir yazı yazmıştım. Bugün, gazetelerin internet sayfalarına yansıyan yanıyla, R.Dink’in yeni açıklamaları hakkında bilgilendim. TV’den izleme olanağım yok. Yayınlanan açıklamasında ise, Rakel Dink, çok açık bir şekilde, tören konuşma metnini “Tanrı’ya sığınarak” yazdığını ifade ediyor. Böylece bu nokta, benim açımdan, R.Dink ağzından doğrulanmış oldu.

Dileğim, cenaze tören metninin artık bu gözle, yani “dini temelde bir metin” olarak ele alınmasıdır. Zaten, yazdığım ve köşe yazarlarına da iletilmiş ilk açıklamadan sonra, gazetelerde, bu konuşmanın geneline yönelik bir övgü ile karsılaşmadım. Sadece P. Maden’in bir yazısı gözüme ilişti ki, o da zaten, bilinen özellikleri bakımından, pek önemli sayılmaz.

Üzerinde daha çalışılması gereken H.Dink cinayeti odaklı konuya devam edeceğiz. Şimdilik aşağıdaki yazıları, yeniden değerlendirmeye sunmakla yetiniyorum.


***
Hrant Dink'in, öldürülmesini nefretle kınıyoruz!

Kaygılı H. Dink’ten ‘Haber’ Çıkaran Gazetecilik Üzerine...

Yazıklar Hepinize!

R.Dink’in Konuşma Metnindeki Ortodoks Dini Kavramları Üzerine–1
R.Dink’in Konuşma Metni... Üzerine–2

R.Dink'in Tören Konuşmasının Dini İçeriği

R.Dink'in Konuşma ve Yazılarının Dinsel İçeriği