18.01.2008

R.Dink'in Konuşma ve Yazılarının Dinsel İçeriği

Bugün gazetelerde, Rakel Dink'in, esinin katledilmesini yeniden kınayan ve bu cinayetin henüz aydınlatılmamış olmasını eleştiren bir mektubu
Başbakan’a ilettiği bilgisi yer alıyor. Bu mektubun son bolumu şöyle:

"Sayın Başbakanım, Hikmetli Süleyman'ın sözlerinden nerede diye, sizin şahsınızda Türkiye'nin yöneticilerine ve yönetmeye hevesli olanlara sesleniyorum. 'Nerede genç aslanlar gibi yürekli kişiler? Nerede düzeni sağlayacak akıllı ve bilgili kişiler? Nerede kötüye karşı çıkan, adaletten anlayan kişiler? Nerede iyiliği miras alacak özü sözü bir olanlar? Nerede alnı ak yaşayanlar, güvenilir kişiler? Hatır gözetmeyenler nerede? Nerede adaleti sağlayacak kişiler?' Hani nerede üstün olmak isteyenler, yaptıkları ve yapacakları ile ispatlasınlar üstünlüklerini.

Türkiye'yi yönetenler, Türkiye'nin geleceği olan çocuklarımıza Süleyman'ın özdeyişlerinden hangi üstünlüğü miras bırakacaklar? Soruyorum hangi üstünlüğü?

Tanrı'nın sözü İsa, der ki; "Ne mutlu barışı sağlayanlara, çünkü onlara Allah'ın oğulları denecek. Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır. (Matta 5) "
(İşte Rakel Dink'in mektubu,http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6528843.asp?gid=180&srid=3771&oid=1&l=1°

Buradaki mektupta, yeniden görüyoruz ki, Rakel Dink’in, cenaze töreninden itibaren konuşmalarının iskeletini oturttuğu Hıristiyan söylem tesadüf değildi. O simdi de, her yeni tutum ve davranışında, bir
Şekilde Yeni Ahit'e başvurmaya devam etmektedir.

Bu husus, bir yanıyla, Türkiye’deki çelişmelerin ve söylemlerin de artik din eksenine oturmaya başladığını gösteriyor. Konuşma, tutum ve davranışın, İslami veya Hıristiyan söylemle açılması, kapanması, bizi, onların ortak din temelli oluşları ilgilendiriyor. "Allahın izniyle..." diye konuşmaya başlayan hükümet veya devlet yöneticileri, bu yönleriyle aslında, R.Dink'in Hıristiyan konuşmasından pek rahatsızlık duymamaktadırlar. Ermeni topluluğun da çelişmelerini, kendi dini temelleri üzerinden ifade atmaya başlamaları, bizim, Türkiye’de milliyet çelişmesinin de din eksenlerine kaydığı yönündeki kaygılarımızı doğruluyor. RTE’ nin, Kurt meselesini de 'din kardeşliği' üzerinden çözmeye çalıştığını ve farklı milliyetler arasındaki ayrılıkları 'ortak İslam' aracılığıyla çözmek istediğini, bu bakımlardan da, aslında 12 Eylül’den beri, İslamın bilinçli olarak öne çıkarıldığını saptayabiliyoruz.

Öte yandan, H.Dink'in söyleminde yer alan kavramlar da, yavaş yavaş, Hıristiyan kavramların, bu tur söylemlerdeki dini özü tanımayan çevreler nezdinde açığa çıkmasına faydalı oluyor.
Örneğin,
"Tanrı'nın sözü İsa" , “genç aslanlar” gibi kavramlar da böyledir.

İslam’a "Tanrı ol dedi ve yaratılış gerçekleşti..." vb. haliyle yansıyan eski 'Yaratılış' anlatımlarının, bizlere bir dizi farklı toplum birim üzerinden geldiğinden bahsetmiştik. İslam, 'Tanrı ol dedi' ile yola çıksa da, görürüz ki, konu "Âdem’in yaratılışı”nın anlatımına geldi mi, Tanrı onu sadece ‘ol’ sözüyle değil, haftalar, aylar süren sancılı bir doğum süreci içinde imiş gibi, bir dizi maddi unsurla iç içe hareket ederek, ‘çamurdan’, ‘kuru balçıktan’ vb.'yaratır': Cıvık, kırmızı çamurlar, balçıklar alır, ona şekiller verir, kurutur, bekletir, kan verir, burnundan ruh üfler falan da Âdem ancak o zaman 'Adam' olur.

Burada Tanrının 'ol' sözüyle yetinmemesi ve 'söz' kavramı etrafındaki yaratılış ile bir başka tür yaratılış anlatımının İslam içinde erimiş, yan yana gelmiş bir anlatımı karşısında bulunuyoruz.

Şimdiki Hıristiyanlığın bir kolu bakımından "…önce söz vardı, söz tanrı idi ve tanrı sözdü…" türü ifadeler üzerinde durmuştuk.

"Söz tanrı idi" biçimindeki bir tanımlama, açıktır ki, "Tanrı ateş (halinde) idi" biçimindeki farklı bir dönemin tanrı tanımından ve tanrıyı o haliyle algılayan toplum birimlerin anlatım tarzından farklıdır. Hıristiyanlığın bir kolunun, ana kolunun "tanrı=ateş" kavrayışı, İslam’da ise, Âdem’den daha önce, ilkin ve "kavurucu ateşten yaratılan şeytan" haliyle belirginleşir.

İslam’daki Şeytan’ın, Hıristiyan ön kaynaklarındaki “tanrı” oluşu, İslam’ın tanrısının da, Hıristiyan çevrelerce, Hıristiyanlığın şeytani olarak algılanması, eski 'Yaratılış' anlatımlarının, bu 'yaratılış'ların farklı yerlerinde duran, birbirlerinden farklı kılınmış toplum birimlere dayanıyor olmasındandır. İki farklı toplum birimin aktarım tarzları, bir dizi tarihsel ve sosyolojik nedene bağlı olarak, bazı hallerde ‘sentez’leşerek de bize ulaşır. Örneğin, Yeni Ahit’in bir bölümünde;

‘İlk insan gökten (yer'den),
ikinci insan ise yer’den (topraktan, karadan, dünya’dan. vb) (gökten) yaratılmıştı”

biçiminde ifadeler ile karşılaştığımızda, anlarız ki, burada söz konusu olan bir sentez anlatımdı. Gerçekte ise, anlatıcıya göre, ya ‘ilk insan’ şeytan’ı ifade etmeliydi, ya da ‘ikinci insan’ şeytan-canavar... Falan olmalıydı. [“İlk insan Yer'den,İkinci insan gök'ten..”..]

Hem Hıristiyan kaynaklarında, hem de eski tabletlerde "dişi aslan", "erkek aslan" veya "genç aslan" tanımları kullanan anlatımların da, bize 'aslan' burcu ile ulaşmış topluluklara ait bir anlatım tarzı olacağı açıktır. Şimdiki dini söylemlerinde 'aslan'la bağıntılı vurguları kullanan topluluklar, bir başka doğal nedenle değil, kaynak topluluklarında kendileri, ataları, aslanla eşitlenmiş olduğu için, bu vurguları çok kullanırlar.

Bunları da zaten, hayvan-bitki totemlerin incelenişi içinde ilerletmemiz gerekiyor.

***
Hrant Dink'in, öldürülmesini nefretle kınıyoruz! Kaygılı H. Dink’ten ‘Haber’ Çıkaran Gazetecilik Üzerine... Yazıklar Hepinize! R.Dink’in Konuşma Metnindeki Ortodoks Dini Kavramları Üzerine–1 R.Dink’in Konuşma Metni... Üzerine–2 R.Dink'in Tören Konuşmasının Dini İçeriği R.Dink'in Konuşma ve Yazılarının Dinsel İçeriği