Sumer-Babil ilahi parçaları
('şiirler'..)-3
ASUR - BABİL
HAKANIN HAYATI
Ben Agade* Hakanı, kudretli hükümdar Sargon'um.
Anam, aşağı tabakadanmış, babamı hiç bilmedim.
Dağlılardanmış babamın erkek kardeşi.
Doğum yerim, Fırat kıyısındaki Azupirani kenti.
Yoksul anam bana gebe kalınca saklanmış,
Gizli doğurmuş beni; sağlam bir sepete
Yerleştirip ırmaktan aşağı yollamış,
Batmadan boğulmadan gitmişim ırmağın sularında.
Akki bulmuş beni, tarlalara su dağıtan Akki.
Aldı, öz oğlu gibi büyüttü de beni,
Kendine bahçıvan yaptı sonunda
Bahçıvanlık yapıyordum, İştar'ın sevgisini
Kazandım da... Dört yıl hüküm sürdüm ülkede.
HAKANIN HAYATI
Ben Agade* Hakanı, kudretli hükümdar Sargon'um.
Anam, aşağı tabakadanmış, babamı hiç bilmedim.
Dağlılardanmış babamın erkek kardeşi.
Doğum yerim, Fırat kıyısındaki Azupirani kenti.
Yoksul anam bana gebe kalınca saklanmış,
Gizli doğurmuş beni; sağlam bir sepete
Yerleştirip ırmaktan aşağı yollamış,
Batmadan boğulmadan gitmişim ırmağın sularında.
Akki bulmuş beni, tarlalara su dağıtan Akki.
Aldı, öz oğlu gibi büyüttü de beni,
Kendine bahçıvan yaptı sonunda
Bahçıvanlık yapıyordum, İştar'ın sevgisini
Kazandım da... Dört yıl hüküm sürdüm ülkede.
* Agade: Akad
İKİNCİ
NABUKADNEZAR'IN
SENKERE YAZITI
Ey Şamaş, yüce efendimiz,
Sen sonsuzluk tapınağına girince,
Girince sen kutsal barınağına,
Kıvançla, sevinçle,
Ellerimle yaptıklarıma
Merhametle bak, iyi gözlerle bak.
Günleri saymakla bitmeyecek bir ömür,
Sapasağlam bir taht,
Sürekli, sarsılmaz bir saltanat
Kök salsın dudaklarında!
Kutsal tapınağın
Eşikleri, sürgünleri, menteşeleri
Sana
Hatırlatsın
Yaptığım iyilikleri, güzel işleri!
SENKERE YAZITI
Ey Şamaş, yüce efendimiz,
Sen sonsuzluk tapınağına girince,
Girince sen kutsal barınağına,
Kıvançla, sevinçle,
Ellerimle yaptıklarıma
Merhametle bak, iyi gözlerle bak.
Günleri saymakla bitmeyecek bir ömür,
Sapasağlam bir taht,
Sürekli, sarsılmaz bir saltanat
Kök salsın dudaklarında!
Kutsal tapınağın
Eşikleri, sürgünleri, menteşeleri
Sana
Hatırlatsın
Yaptığım iyilikleri, güzel işleri!
***
ASUR
KRALI BİRİNCİ TİGLAT-PİLESER'İN YAZITI
Yüce efendimiz Asur, kutsal
ülkenin hükümdarı,
Taç ve asa armağan ederek saltanatlar yaratan,
derinliklerdeki canlara can katan
Ulu hakan, egemenler egemeni,
Tanrıların atası, memleketlerin koruyucusu,
Ayın efendisi, görkemle dolup taşan akıllı Sin.
Düşmanların düzenini bozup iyileri koruyan,
Göklerin ve yeryüzünün yargıcı Şamaş.
Düşman ülkelerine yıkım yağdıran,
Ölüm, felaket, yıkıntı saçan kudretli Adad.*
Kötüleri ve düşmanları ezerek
Yüreğime ferahlık veren yiğit Ninib.
Savaş dehşetlerini salıveren İştar,
Tanrılar arasındaki ece, yıkıcı ece.
* Adad: Fırtına Tanrısı
Taç ve asa armağan ederek saltanatlar yaratan,
derinliklerdeki canlara can katan
Ulu hakan, egemenler egemeni,
Tanrıların atası, memleketlerin koruyucusu,
Ayın efendisi, görkemle dolup taşan akıllı Sin.
Düşmanların düzenini bozup iyileri koruyan,
Göklerin ve yeryüzünün yargıcı Şamaş.
Düşman ülkelerine yıkım yağdıran,
Ölüm, felaket, yıkıntı saçan kudretli Adad.*
Kötüleri ve düşmanları ezerek
Yüreğime ferahlık veren yiğit Ninib.
Savaş dehşetlerini salıveren İştar,
Tanrılar arasındaki ece, yıkıcı ece.
* Adad: Fırtına Tanrısı
Ey yeri göğü koruyan ulu
tanrılar,
Ey cenklerle, savaşlarla sevgili hükümdar
Tiglat- Pileser'in ülkesini genişletenler.
Hakanımızın, yüce çobanımızın başına
Sevgiyle, içten bağlılıkla, gönülden
Bir taç koyup Bel ülkesine kral yaptın onu.
Üstün bir kudret verdin ona, görkem verdin,
Yiğitlik verdin, yüce egemenlik verdin.
Oğlunu, soylu prensi de Eharsag-kukura'da
Ömrü hiç bitmeyecek bir tahta çıkarttın.
Ey cenklerle, savaşlarla sevgili hükümdar
Tiglat- Pileser'in ülkesini genişletenler.
Hakanımızın, yüce çobanımızın başına
Sevgiyle, içten bağlılıkla, gönülden
Bir taç koyup Bel ülkesine kral yaptın onu.
Üstün bir kudret verdin ona, görkem verdin,
Yiğitlik verdin, yüce egemenlik verdin.
Oğlunu, soylu prensi de Eharsag-kukura'da
Ömrü hiç bitmeyecek bir tahta çıkarttın.
***
Ey yeri göğü koruyan ulu
tanrılar,
Ey cenklerle, savaşlarla sevgili hükümdar
Tiglat- Pileser'in ülkesini genişletenler.
Hakanımızın, yüce çobanımızın başına
Sevgiyle, içten bağlılıkla, gönülden
Bir taç koyup Bel ülkesine kral yaptın onu.
Üstün bir kudret verdin ona, görkem verdin,
Yiğitlik verdin, yüce egemenlik verdin.
Oğlunu, soylu prensi de Eharsag-kukura'da
Ömrü hiç bitmeyecek bir tahta çıkarttın.
Ey cenklerle, savaşlarla sevgili hükümdar
Tiglat- Pileser'in ülkesini genişletenler.
Hakanımızın, yüce çobanımızın başına
Sevgiyle, içten bağlılıkla, gönülden
Bir taç koyup Bel ülkesine kral yaptın onu.
Üstün bir kudret verdin ona, görkem verdin,
Yiğitlik verdin, yüce egemenlik verdin.
Oğlunu, soylu prensi de Eharsag-kukura'da
Ömrü hiç bitmeyecek bir tahta çıkarttın.
İKİNCİ
NABUKADNEZAR'IN KANAL YAZITI
Ey yüce efendimiz Marduk,
Her zaman
esirge ve yücelt beni.
Uzun ömür ver,
Bol çocuk ver,
Sağlam taht ver.
Sürekli olsun
Egemenliğim.
Cömertliğini esirgeme benden.
Her zaman
esirge ve yücelt beni.
Uzun ömür ver,
Bol çocuk ver,
Sağlam taht ver.
Sürekli olsun
Egemenliğim.
Cömertliğini esirgeme benden.
AY
TANRISI
NANNAR'A İLAHİ
Ulu efendimiz, tanrıların en yücesi,
Göklerin, yeryüzünün tek ulu kudreti.
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Ansar!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Anu!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Sin!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Ur!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Egissırga!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, soyu eşsiz hükümdar!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, hakan giysileri içinde!
Ey güçlü, dinç, koca boynuzlu, eşsiz kuvvetli boğa,
sakalı kahverengi, dolgun, upuzun!
Ey sapında büyüyüp serpilip gelişen, tadına doyum olmayan
olgun güzelim yemiş!
Ey yaratıklara en yüksek yeri veren, cana can katan ana!
Ey ülkenin hayatını elinde tutan merhametli, duygulu baba!
Ey ta uzaklardaki gökler ve denizler gibi heybet ilham eden
ulu efendimiz tanrımız!
Ey toprağı yaratan, tapınaklar kurup onlara adlar takan!
Ey hakanları seçip atayan, uzak günlerin alınyazısını yazan!
Ey bilinmez düşüncelerini hiçbir tanrının açıklayamadı
yüce hakan!
Ey dizleri bükülmeyen, kardeş tanrılara yollar açan!
Ey göklerin tabanından tavanına yükselerek
cennet kapılarını açıp bütün insanları aydınlığa kavuşturan!
Ey herkese varlık veren, yaşayan yaratıkların
hepsini gören, hepsini düşünen baba!
Ey yerle göğün kaderini çizen, buyruğunu kimsenin
değiştiremeyeceği ulu efendimiz!
Ey ateşle suyu elinde tutan, yarattığı hayata yeni yönler veren,
tanrıların boy ölçüşemediği hakanımız!
Kim yücedir göklerde? Sen, yalnız sen!
Kim uludur dünyada? Sen, yalnız sen!
Göklerde senin sözlerin söylendikçe İgigiler boyun eğiyor.
Dünyada senin sözlerin söylendikçe Anunakiler yeri öpüyor.
Sözlerin rüzgarla yükseldikçe göklere, bolluk oluyor dünyada.
Senin sözün duyuldukça ülkede (toprakta, yerde ‘dünyada’?),
NANNAR'A İLAHİ
Ulu efendimiz, tanrıların en yücesi,
Göklerin, yeryüzünün tek ulu kudreti.
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Ansar!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Anu!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Sin!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Ur!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, efendimiz Egissırga!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, soyu eşsiz hükümdar!
Ey Nannar baba, tanrıların en yücesi, hakan giysileri içinde!
Ey güçlü, dinç, koca boynuzlu, eşsiz kuvvetli boğa,
sakalı kahverengi, dolgun, upuzun!
Ey sapında büyüyüp serpilip gelişen, tadına doyum olmayan
olgun güzelim yemiş!
Ey yaratıklara en yüksek yeri veren, cana can katan ana!
Ey ülkenin hayatını elinde tutan merhametli, duygulu baba!
Ey ta uzaklardaki gökler ve denizler gibi heybet ilham eden
ulu efendimiz tanrımız!
Ey toprağı yaratan, tapınaklar kurup onlara adlar takan!
Ey hakanları seçip atayan, uzak günlerin alınyazısını yazan!
Ey bilinmez düşüncelerini hiçbir tanrının açıklayamadı
yüce hakan!
Ey dizleri bükülmeyen, kardeş tanrılara yollar açan!
Ey göklerin tabanından tavanına yükselerek
cennet kapılarını açıp bütün insanları aydınlığa kavuşturan!
Ey herkese varlık veren, yaşayan yaratıkların
hepsini gören, hepsini düşünen baba!
Ey yerle göğün kaderini çizen, buyruğunu kimsenin
değiştiremeyeceği ulu efendimiz!
Ey ateşle suyu elinde tutan, yarattığı hayata yeni yönler veren,
tanrıların boy ölçüşemediği hakanımız!
Kim yücedir göklerde? Sen, yalnız sen!
Kim uludur dünyada? Sen, yalnız sen!
Göklerde senin sözlerin söylendikçe İgigiler boyun eğiyor.
Dünyada senin sözlerin söylendikçe Anunakiler yeri öpüyor.
Sözlerin rüzgarla yükseldikçe göklere, bolluk oluyor dünyada.
Senin sözün duyuldukça ülkede (toprakta, yerde ‘dünyada’?),
bitkiler büyüyor
alabildiğine.
Sen konuştun mu, sürüler semiriyor, gelişiyor tüm yaratıklar.
Söylediklerin, doğruluğu, namusu, dürüstlüğü sağlıyor herkeste.
yeri göğü aşan sözlerini hiç anlayan olamaz ki.
Kim sökecek, kim gerçeğine varacak senin sözlerinin?
Ey göklerde ulu, dünyada yüce önderimiz,
eşin yoktur kardeş tanrılar arasında.
Ey buyrukları her varlığı aşan, tanrılıkta benzeri olmayan,
hakanlar hakanı, yüce önder.
Baktığın her yere iyilik saçıyorsun,
el sürdüğün her yer nimetlere kavuşuyor.
ey gökte ve yerde erdemleri ve namusu yücelten
ışıltılı efendimiz!
İçtenlikle, merhametle bak tapınağına, kentine
Ur'a candan bak, Egissirgal'a iyilikle güzellikle bak.
Sevgili eşin, analar anası, yakarıyor sana:
Huzur bahşet, efendimiz!
Kahraman Şamaş yakarıyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
İgigiler yakarıyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
Anunakiler yakarıyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
Ningal yakarıyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
Ur duvarları, Egissirgal surları, Ezida binaları yapılsın.
yer gök tanrıları sesleniyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
Sen konuştun mu, sürüler semiriyor, gelişiyor tüm yaratıklar.
Söylediklerin, doğruluğu, namusu, dürüstlüğü sağlıyor herkeste.
yeri göğü aşan sözlerini hiç anlayan olamaz ki.
Kim sökecek, kim gerçeğine varacak senin sözlerinin?
Ey göklerde ulu, dünyada yüce önderimiz,
eşin yoktur kardeş tanrılar arasında.
Ey buyrukları her varlığı aşan, tanrılıkta benzeri olmayan,
hakanlar hakanı, yüce önder.
Baktığın her yere iyilik saçıyorsun,
el sürdüğün her yer nimetlere kavuşuyor.
ey gökte ve yerde erdemleri ve namusu yücelten
ışıltılı efendimiz!
İçtenlikle, merhametle bak tapınağına, kentine
Ur'a candan bak, Egissirgal'a iyilikle güzellikle bak.
Sevgili eşin, analar anası, yakarıyor sana:
Huzur bahşet, efendimiz!
Kahraman Şamaş yakarıyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
İgigiler yakarıyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
Anunakiler yakarıyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
Ningal yakarıyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
Ur duvarları, Egissirgal surları, Ezida binaları yapılsın.
yer gök tanrıları sesleniyor sana: Huzur bahşet, efendimiz!
RAMMAN'IN
GAZABI
Efendimiz öfkelenince sarsar gökleri!
Adad gazaba geldi mi, söker çıkarır dünyayı.
Ulu dağlar kendini yerden yere vurur.
Öfkelenince, gazaba gelince,
kükreyince, yıldırımlar yağdırınca,
cennetteki tanrılar sığınır göklere,
Yerin dibine girer yeryüzü tanrıları.
Şamaş göğün temeline girip gizlenir,
Sin sığınak bulur göğün en yüksek katında.
BÜTÜN
ÜLKELERİN TANRISI
BEL'E İLAHİ
BEL'E İLAHİ
Ey en üstün akıl, ey yüceler yücesi!
Ey Bel, en üstün akıl, yüceler yücesi!
Ey Bel baba, ülkelerin efendisi!
Ey Bel baba, dürüstler ordusunun önderi!
Ey Bel baba, kara başlıların çobanı!
Ey Bel baba, her yerde nazır!
Ey Bel baba, düşmanların hakkından gelen efendimiz!
Ey Bel baba, ülkelerin en güçlüsü!
Otlakların, bereketli çayırların boğası!
Ey Bel, alabildiğine uzanan toprağın bereket tanrısı!
Yaratıcı efendimiz, Yaradan, ülkemizin baş önderi!
Işıltılı yağları koskoca bir soyun sütü olan efendimiz!
Buyrukları kentimizi ayakta tutan efendimiz!
Sarayı yüce önderliğin can evi olan efendimiz!
Yükselen güneş ülkesinden ta batan güneş ülkesine kadar
Ey koca dağ, ey hayatımızın efendisi,
Sen bizim gerçek hakanımız gerçek tanrımızsın!
Ey Bel, ülkeler hakanı, hayatımızın efendisi,
aklın efendisi, gerçek efendimizsin sen!
Yüce önder göklerin gücü görkemi, hükümdarlar hükümdarı!
Ey Bel, tanrıların efendisi sensin gerçekten!
Ey Bel baba, tüm bitkilerin, tahılların bereketi!
Ey Bel baba, senindir en büyük zaferler!
Göklerde kuşlar, denizlerde balıklar korkar senden!
Ey Bel baba, eşsizdir kudretin, hayatımıza yön veren sensin,
yıldızların kılavuzu sen!
Ey bereketin ağzını açan, kente bolluk getiren,
hayata bütünlüğünü veren efendimiz!
GECE
TANRILARINA DUA
Ulular yatmış artık,
Kapılar sımsıkı örtülü,
Sürgüler sürülmüş.
Kent halkı uyuyor
Cümbür cemaat.
Koca kapılar kapalı.
Ülkenin tanrıları, tanrıçaları,
Şamaş, Sin, Adad, İştar,
Güneş, ay, kargaşalık, aşk
Gökte uykuya vardılar.
Yargı koltuğu boş artık,
Bu saatte hiç bir tanrı çalışmaz.
perdeleri çekti gece:
Tapınaklarla sığınaklar
Sessiz, karanlıklar içinde.
Yolcu, yakarıyor tanrısına,
Davacı da derin uykuda, davalı da.
gerçekler yargıcı,
Babasızların babası Şamaş
Odasına çekilip uyudu çoktan.
Ey ulular, Gece Hakanları,
Işıltılı varlıklar, Ateş tanrısı Gibil,
Fırtına tanrısı İrra,
yer altındaki ölüm aleminin hakimi,
Yay yıldızı, Boyunduruk, Burçlar,
Boğa Burcu, Oğlak Burcu, Büyük Ayı,
Yanımda durup destek oluyorlar bana
Kutsal kehanetlerimde.
tanrılara sunduğum şu kurbanla,
Dilerim, ortaya çıksın gerçek!
Ulular yatmış artık,
Kapılar sımsıkı örtülü,
Sürgüler sürülmüş.
Kent halkı uyuyor
Cümbür cemaat.
Koca kapılar kapalı.
Ülkenin tanrıları, tanrıçaları,
Şamaş, Sin, Adad, İştar,
Güneş, ay, kargaşalık, aşk
Gökte uykuya vardılar.
Yargı koltuğu boş artık,
Bu saatte hiç bir tanrı çalışmaz.
perdeleri çekti gece:
Tapınaklarla sığınaklar
Sessiz, karanlıklar içinde.
Yolcu, yakarıyor tanrısına,
Davacı da derin uykuda, davalı da.
gerçekler yargıcı,
Babasızların babası Şamaş
Odasına çekilip uyudu çoktan.
Ey ulular, Gece Hakanları,
Işıltılı varlıklar, Ateş tanrısı Gibil,
Fırtına tanrısı İrra,
yer altındaki ölüm aleminin hakimi,
Yay yıldızı, Boyunduruk, Burçlar,
Boğa Burcu, Oğlak Burcu, Büyük Ayı,
Yanımda durup destek oluyorlar bana
Kutsal kehanetlerimde.
tanrılara sunduğum şu kurbanla,
Dilerim, ortaya çıksın gerçek!
DOĞUM
DUASI
Kadının memesi
Adamın sakalı ve yanağı.
Gözlerin yükselişi,
Kadının da, kocasının da.
On dört kadın rahmi
Toplanıp Nintu'nun karşısına çıktı
Yeni ay çıktığında
Kendilerini tanrıya adamış kişilerin
Kader tapınağında.
Enkidu gelip diz çöktü,
Açtı kadının döl yatağını,
Gördüklerine sevindi.
Kadının dizlerini büktü,
Döl yatağını araladı.
Kadın doğurdu
Dualar okuyarak.
Kerpiçleri hazırlayın,
Taşlar dikin.
Doğum yapan kadının evinde
Kaygılılar, üzgünler sevinsin.
Yaradandır doğurtan,
Ana tek başına doğursun çocuğunu.
SÜMER
İLAHİLERİ
Ey Enlil, sensin bize yol yordam gösteren,
Var mıdır senin varlığını anlayan tek kişi?
Sen bereketli toprakların güçlü hakimi,
Sen dağlarla doğan, gür tarlalar efendisi,
Sen gücü eşsiz cenkçi, Enlil Baba,
Tanrıların en ulu hükümdarı sensin,
Bolluk saçarak hayatı sürdüren sen.
Hava gibi her yerdesin sen, her yerde varsın.
Ey yüceler yücesi, yalvarırım, kente bak!
Ey ulular ulusu, yalvarırım, kente bak!
Ey ülkeler hakimi, yalvarırım, kente bak!
Ey yanılmaz sözlerin efendisi, yalvarırım, kente bak!
Sümer'in Babası Enlil, bu kent senin kentin,
Yalvarırım, bak kendi kentine!
Küçük insanlar yitip gidiyor,
Yok olup gidiyor büyükler de.
Köpekler kirletiyor yağmasını,
Düşman çapul malı bırakmıyor;
Koskoca şölen odalarında
Yalnız rüzgar sesi var artık.
HEPSİ
SENİN İÇİN
Bunlar hep senin için,
Yeryüzü tapınağı,
Eridu'da bir fener,
Ayın çepeçevre aydınlığı,
Evimin kapısı,
Aşkın girdiği evim.
Uğurludur adı,
Başıboş bulutlarla kayar.
Evimin içinde bir dua köşesi var,
Ateş yanan ocak tertemiz.
Bir de mavi, siyah, lacivert
İşlemeli yatak...
Hepsi senin için.
Güneş uykuya vardı, gün sona erdi,
Senin günündü bu,
Yatak vakti artık, güvey geliyor...
SEVGİ
VE BEREKET TANRIÇASI
İNANNA'NIN CEHENNEM YOLCULUĞU
İNANNA'NIN CEHENNEM YOLCULUĞU
Göğün doruklarından baktı
Aşağılardaki çukura.
Tanrıçaydı göğün doruklarında,
Ama kalbi cehennemdeydi.
Ey doruklardaki İnnanna,
Yüreğin cehennemde!
Soylu kadın bıraktı yeri göğü,
Aşağıdaki çukura indi;
Vazgeçti şandan, ünvandan,
İndi aşağıdaki çukura.
Mabeyincisi yanıbaşındaydı,
İnanna dedi ki ona:
"Benim sadık mabeyincim,
En güzel sözlerin meleği,
Gerçeklerin sözcüsü,
Yolcu yolunda gerek, aldım
Başımı cehenneme gidiyorum.
Ben gidince hatırım için
Sen kıyamet kopart cennette,
Bağır tanrıların saraylarında;
Davulların gümbürdesin
Hatırım için kutsal tapınakta;
Gözlerini çıkart parmağınla,
Yırt kendi ağzını, paçavralara bürün,
Goygoycular gibi dolaş."
İnanna, cehennemin kapısına gelince
Mosmor avlulara bakıp dedi ki:
" Açın sarayı bana! Aç, kapıcı başı!
Sarayı açın bana, kapıları açın!
Girmek istiyorum. Tek başıma geldim."
**
AKAD-
BABİL
GILGAMEŞ DESTANI
GILGAMEŞ DESTANI
Parçalar
Ülkenin dört bucağında her şeyi görmüş,
Her şeyi yaşayıp öğrenmiş olan,
Aklın her yönünü bilen,
Her sırra eren, her gizliyi açıklayan,
Büyük selden önceki olayları izledi de
Çok uzun bir yolculuktan yorgun argın
Dönünce taş levhalara yazdı bütün bunları.
Gilgameş'ın üçte ikisi tanrıdır;
Gövdesi yaban öküzü gibi güçlü.
Eşi yoktur saldıran silahlarının
Davullarla ayağa kaldırır arkadaşlarını.
Odalarında Uruk'un soyluları üzgün
"Oğulları babalara bırakmıyor Gilgameş.
Küçük dünyaları o yaratmış gibi kibirli.
Gilgameş bu mu? Surlu Uruk'un önderi?
Çobanımız bu mu? Mert, görkemli, akıllı?
Gilgameş, analara bırakmıyor kızları,
Alıyor cenkçinin kızını, soylunun karısını."
Enkidu önde, yosma arkada,
Girdiler Uruk çarşısına,
Halk Enkidu'nun çevresini aldı.
Durdu Uruk çarşının ortasında.
Dediler ki: " Gilgameş, kıl gibi
Kalır bunun yanında.
Boyu daha kısa ama,
Kemikleri sapasağlam.
Ülkenin en güçlü adamı.
urukta silahlar şakırdayacak artık."
Ülkenin dört bucağında her şeyi görmüş,
Her şeyi yaşayıp öğrenmiş olan,
Aklın her yönünü bilen,
Her sırra eren, her gizliyi açıklayan,
Büyük selden önceki olayları izledi de
Çok uzun bir yolculuktan yorgun argın
Dönünce taş levhalara yazdı bütün bunları.
Gilgameş'ın üçte ikisi tanrıdır;
Gövdesi yaban öküzü gibi güçlü.
Eşi yoktur saldıran silahlarının
Davullarla ayağa kaldırır arkadaşlarını.
Odalarında Uruk'un soyluları üzgün
"Oğulları babalara bırakmıyor Gilgameş.
Küçük dünyaları o yaratmış gibi kibirli.
Gilgameş bu mu? Surlu Uruk'un önderi?
Çobanımız bu mu? Mert, görkemli, akıllı?
Gilgameş, analara bırakmıyor kızları,
Alıyor cenkçinin kızını, soylunun karısını."
Enkidu önde, yosma arkada,
Girdiler Uruk çarşısına,
Halk Enkidu'nun çevresini aldı.
Durdu Uruk çarşının ortasında.
Dediler ki: " Gilgameş, kıl gibi
Kalır bunun yanında.
Boyu daha kısa ama,
Kemikleri sapasağlam.
Ülkenin en güçlü adamı.
urukta silahlar şakırdayacak artık."
Soylular öyle sevindi ki:
" Doğru dürüst bir kahraman çıktı,
Tanrıya benzeyen Gilgameş'le
Boy ölçüşecek biri var artık."
" Doğru dürüst bir kahraman çıktı,
Tanrıya benzeyen Gilgameş'le
Boy ölçüşecek biri var artık."
Aşk tanrıçasının yatağı hazır.
Geceleyin Gilgameş yaklaşırken
Enkidu dermuş sokağın ortasında
Gilgameş'in karşısına dikilmişti.
Gilgameş, bozkırda fışkıran çiçek gibi
Çıkıverdi ötekinin karşısına.
Bakıştılar Kent çarşısının ortasında.
Enkidu, kapının önüne koydu ayağını
Gilgameş içeri giremesin diye.
Kapıştılar iki boğa gibi,
Devrildi, paramparça oldu kapı,
Duvar sarsıldı.
Gilgameş ile Enkidu tutuştular
Boğalar gibi: devrildi kapı.
Paramparça oldu duvar sarsılırken.
Gilgameş ayağını yere perçinleştirmiş,
Dizini bükmüştü - ansızın öfkesi geçti,
Bırakıp geri döndü, o zaman
Enkidu arkasından dedi ki:
" Senin başın bütün insanlardan yüksek.
Evrensel hava tanrısı Enlil,
Halka hükümdar olmanı buyurdu!"
Gılgameş de konuştu,
Enkidu'ya dedi ki:
" Kim egemen olabilir göklerde?
Ancak tanrılar sonsuz yaşar güneş altında.
İnsanların günleri sayılıdır;
Başarıları, esip giden hava gibidir.
Şurda durmuşsun da ölümden korkuyorsun.
neye yarar senin kahramanca kuvvetin?
Ben önden gideyim, sen bağır arkamdan:
" İlerle, 'korkma!" diye.
Düşersem adım kötüye çıkar:
'Gilgameş düştü,' derler,
Yaman Huvava'nın karşısında!'
Torunlarım bile utanç içinde yaşar.
" Kim egemen olabilir göklerde?
Ancak tanrılar sonsuz yaşar güneş altında.
İnsanların günleri sayılıdır;
Başarıları, esip giden hava gibidir.
Şurda durmuşsun da ölümden korkuyorsun.
neye yarar senin kahramanca kuvvetin?
Ben önden gideyim, sen bağır arkamdan:
" İlerle, 'korkma!" diye.
Düşersem adım kötüye çıkar:
'Gilgameş düştü,' derler,
Yaman Huvava'nın karşısında!'
Torunlarım bile utanç içinde yaşar.
(Gilgameş ile Enkidu'nun Huvava'yı yendiği,
sondaki levhalarda bulunan
bazı
eksik parçalardan
anlaşılmaktadır.)
Fırat'ta ellerini yıkadılar,
Kucaklaştılar, sevinç içinde.
At üstünde Uruk çarşısına girdiklerinde
Sıra sıra birikmişti halk.
Gilgameş sordu Uruklu çalgıcılara:
" Söyleyin, en yüce kahraman kim?
En görkemlisi kimdir insanların?"
"Kahramanların en yücesi Gilgameş'tir,
İnsanların en görkemlisi Gilgameş."
(Enkidu'nun ölümünden sonra ölümsüzlüğü
aramaya başlayan Gilgameş'e
Güneş-Tanrı şamaş der ki:)
" Niçin koşuyorsun ordan oraya?
Bulamazsın ki aradığın hayatı."
Cesur Şamaş'a şu cevabı veriyor Gilgameş:
" Bozkırları aşmışım bir baştan bir başa,
Başımı toprağın yüreğine sokmasam olmaz mı?
Yıllar yılı uyumak zorunda mıyım?
Gözlerim baksın da güneşe
Işıkla dolup taşsın varlığım!
Aydınlığın gücü varsa karanlık kaçar.
Gerçekten ölen, artık göremez ki
Güneşin aydınlığını.
Kadını dedi ki Gilgameş'e:
" Niçin çırpınıyorsun Gilgameş?
Bulamayacaksın aradığın hayatı.
Tanrılar insanlığı yarattığında
Ölümü ayırdılar insanlar için,
Sonsuzluğu kendilerine sakladılar.
Gilgameş, sen tıka basa yemeğe bak,
keyfine bak, gece gündüz gül, söyle.
Her gün bir şölen ver, gönül eğlendir,
Vur patlasın çal oynasın gece gündüz.
Pırıl pırıl yepyeni giysilerin olsun,
Mis gibi sularla yıkasınlar seni.
Ellerine sarılan çocuğunla vakit geçir,
Koynunda eşinin gönlü şenlensin.
İnsanın işi gücü bu olmalı dünyada.
" Niçin koşuyorsun ordan oraya?
Bulamazsın ki aradığın hayatı."
Cesur Şamaş'a şu cevabı veriyor Gilgameş:
" Bozkırları aşmışım bir baştan bir başa,
Başımı toprağın yüreğine sokmasam olmaz mı?
Yıllar yılı uyumak zorunda mıyım?
Gözlerim baksın da güneşe
Işıkla dolup taşsın varlığım!
Aydınlığın gücü varsa karanlık kaçar.
Gerçekten ölen, artık göremez ki
Güneşin aydınlığını.
Kadını dedi ki Gilgameş'e:
" Niçin çırpınıyorsun Gilgameş?
Bulamayacaksın aradığın hayatı.
Tanrılar insanlığı yarattığında
Ölümü ayırdılar insanlar için,
Sonsuzluğu kendilerine sakladılar.
Gilgameş, sen tıka basa yemeğe bak,
keyfine bak, gece gündüz gül, söyle.
Her gün bir şölen ver, gönül eğlendir,
Vur patlasın çal oynasın gece gündüz.
Pırıl pırıl yepyeni giysilerin olsun,
Mis gibi sularla yıkasınlar seni.
Ellerine sarılan çocuğunla vakit geçir,
Koynunda eşinin gönlü şenlensin.
İnsanın işi gücü bu olmalı dünyada.
(Gilgameş, Ölüm Sularını aşarak bilge Utnapiştim'e ulaşır.
Utnapiştim, Gilgameş'e
şunları söyler:)
” Kurduğumuz ev sonsuz mu ki?
Yaptığımız anlaşmalar yürürlükte midir sonsuz?
Kardeşler sonsuz paylaşmaz ki malı mülkü?
Ülkede sonsuz sürüp gider mi nefret?
Irmak hiç durmadan yükselip sel olmaz ki?
Yusufçuk sonsuz bakamaz ki güneşe.
Hiçbir zaman hiçbir şey kalıcı olmamıştır.
Birbirine ne kadar benzer uyuyanlarla ölüler.
Yoksullukla soylu, kaderin isteğine yaklaştıkça
Bir- örnek olurlar, değil mi?
( Utnapiştim,Gilgameş'e Büyük Seli (Tufan) anlatır. Bu anlatı, çok ünlüdür.)
Bora Tanrısının getirdiği yaman fırtına
Yerden ta göklere fışkırıyordu,
Aydınlığı her yerde ezmişti karanlık.
Toprak, baştan başa sular altında kaldı.
Bütün bir gün azgın esti bora,
Yükseldi yükseldi de dağları aştı.
Kardeş, düşünmez oldu kardeşi.
Gök merhametini esirgedi insanlardan.
Tanrılar bile korkmuştu boradan selden,
Kaçışıp Cennetin en yüksek katına sığındılar.
Köpekler gibi sindiler Cennet duvarının dibine.
Sevgi Tanrıçası İştar, doğum ağrısı
Çekiyormuş gibi kıvrandı.
Tanrıların eşleri ağlayıp inlediler:
" Eski dünya, balçık oldu. ne yazık!
Tanrılar Meclisinde nasıl da onayladık
kendi insanlarımızın yok edilmesini?
Yarattıklarım nerede şimdi?
Balık sürüleri gibi, denizi doldurmuşlar."
Daha aşağılardaki tanrılar da başlarını
Önlerine eğip ağladılar hüngür hüngür.
Dudaklarını ısırdılar korkudan ve yastan.
GİLGAMEŞ'İN YABANİ'YE SÖYLEDİĞİ AĞIT
Göz kamaştıran şölenlerde yoksun artık,
Meclisimize çağıramıyoruz ki seni.
Yayı yerden kaldırıp alamıyorsun;
Senin için değil yayın attığı ok.
Elin değneği tutup avın başına indiremiyor,
Yere boylu boyunca yatıramıyorsun düşmanı.
Öpemiyorsun canın gibi sevdiğin karını,
Dövemiyorsun nefret ettiğin karını,
Canından çok sevdiğin çocuğunu öpemiyorsun,
Dövemiyorsun nefret ettiğin çocuğunu.
Toprağın amansız gücü yuttu seni,
Ey karanlık, Karanlık! Ey karanlık Ana.
Kefenine sardın benim dostumu,
Derin bir kuyu gibi içine düşürdün!
” Kurduğumuz ev sonsuz mu ki?
Yaptığımız anlaşmalar yürürlükte midir sonsuz?
Kardeşler sonsuz paylaşmaz ki malı mülkü?
Ülkede sonsuz sürüp gider mi nefret?
Irmak hiç durmadan yükselip sel olmaz ki?
Yusufçuk sonsuz bakamaz ki güneşe.
Hiçbir zaman hiçbir şey kalıcı olmamıştır.
Birbirine ne kadar benzer uyuyanlarla ölüler.
Yoksullukla soylu, kaderin isteğine yaklaştıkça
Bir- örnek olurlar, değil mi?
( Utnapiştim,Gilgameş'e Büyük Seli (Tufan) anlatır. Bu anlatı, çok ünlüdür.)
Bora Tanrısının getirdiği yaman fırtına
Yerden ta göklere fışkırıyordu,
Aydınlığı her yerde ezmişti karanlık.
Toprak, baştan başa sular altında kaldı.
Bütün bir gün azgın esti bora,
Yükseldi yükseldi de dağları aştı.
Kardeş, düşünmez oldu kardeşi.
Gök merhametini esirgedi insanlardan.
Tanrılar bile korkmuştu boradan selden,
Kaçışıp Cennetin en yüksek katına sığındılar.
Köpekler gibi sindiler Cennet duvarının dibine.
Sevgi Tanrıçası İştar, doğum ağrısı
Çekiyormuş gibi kıvrandı.
Tanrıların eşleri ağlayıp inlediler:
" Eski dünya, balçık oldu. ne yazık!
Tanrılar Meclisinde nasıl da onayladık
kendi insanlarımızın yok edilmesini?
Yarattıklarım nerede şimdi?
Balık sürüleri gibi, denizi doldurmuşlar."
Daha aşağılardaki tanrılar da başlarını
Önlerine eğip ağladılar hüngür hüngür.
Dudaklarını ısırdılar korkudan ve yastan.
GİLGAMEŞ'İN YABANİ'YE SÖYLEDİĞİ AĞIT
Göz kamaştıran şölenlerde yoksun artık,
Meclisimize çağıramıyoruz ki seni.
Yayı yerden kaldırıp alamıyorsun;
Senin için değil yayın attığı ok.
Elin değneği tutup avın başına indiremiyor,
Yere boylu boyunca yatıramıyorsun düşmanı.
Öpemiyorsun canın gibi sevdiğin karını,
Dövemiyorsun nefret ettiğin karını,
Canından çok sevdiğin çocuğunu öpemiyorsun,
Dövemiyorsun nefret ettiğin çocuğunu.
Toprağın amansız gücü yuttu seni,
Ey karanlık, Karanlık! Ey karanlık Ana.
Kefenine sardın benim dostumu,
Derin bir kuyu gibi içine düşürdün!
****