21.10.2004
Mezopotamya'nın ünlü kazıtçılarından bay L. Woolley, geçen yüzyıl kazıları sırasında, Kiş yerleşim biriminde bir kıraliyet mezarlığı bulmuştu. Bu mezarlıkta 'yatan' kıral Uruk kıralı idi. Yani, bu kıral, hükümdar olduğu Uruk kentinin mezarında değil, fakat Kiş şehrinin mezarında “yatıyor”du.
Bir Uruk kıralının Kiş'te gömülmüş olması, her şeyden önce, Uruk kıralının akrabalık ilişkileri bakımından kendini Uruk'lu olarak değil, Kiş'li olarak kabul ediyor olmasına bağlı gibi görünmektedir.
İnsanların ölünce "kendi toprağına gömülmesi" gerektiği inancı günümüze Sümerler gibi eski toplumun ilişkilerinden devralınmıştır. Bu inanışa göre, ölü bedenin 'rahat etmesi', öteki rituellerden önce, ölen kişinin cenazesinin, yabancı topraklara, yaban ellere değil, ait olduğu topraklara gömülmesi ile sağlanıyordu.
Mezopotamya'nın ünlü kazıtçılarından bay L. Woolley, geçen yüzyıl kazıları sırasında, Kiş yerleşim biriminde bir kıraliyet mezarlığı bulmuştu. Bu mezarlıkta 'yatan' kıral Uruk kıralı idi. Yani, bu kıral, hükümdar olduğu Uruk kentinin mezarında değil, fakat Kiş şehrinin mezarında “yatıyor”du.
Bir Uruk kıralının Kiş'te gömülmüş olması, her şeyden önce, Uruk kıralının akrabalık ilişkileri bakımından kendini Uruk'lu olarak değil, Kiş'li olarak kabul ediyor olmasına bağlı gibi görünmektedir.
İnsanların ölünce "kendi toprağına gömülmesi" gerektiği inancı günümüze Sümerler gibi eski toplumun ilişkilerinden devralınmıştır. Bu inanışa göre, ölü bedenin 'rahat etmesi', öteki rituellerden önce, ölen kişinin cenazesinin, yabancı topraklara, yaban ellere değil, ait olduğu topraklara gömülmesi ile sağlanıyordu.
Mezarlık
kültünün gerisinde, ölen bireyin aidiyet ilişkilerinin şekillenişini
izleriz. Ölü beden, yabancı toplum birimine değil, yaşarken aidi olduğu
toplum birime aitti. Bu aidiyet, 'ölüsünün başında' kendi yakınlarınca
ağlanması ve nöbet tutulması; ölü bedeninin kendi 'ölü yakınlarınca'
yakılması; ölü bedeninin 'kendi toprağına' gömülmesi vb. şeklindeki
kurallar ile sürer gider. Her dini topluluğun kendine ait mezar kültü
yaratma ediminin gerisinde de eski toplumun bu aidiyet ilişkisi
bulunuyor.
Kendi eski topraklarından kovulmuş, sürülmüş bir topluluğun devamı olan Musevilerin Abraham'ı, öldüğünde, bir yabancı olarak bulunduğu bu topraklarda, hiç olmazsa parası ile satın almış olduğu bir arazide ('kendi toprağında') gömülmeyi bu nedenle önemsiyordu. Satın almayı istediği toprak, Hitit toprakları üzerindeydi ama, Abraham onu parayla satın alırsa, "kendi toprağı" haline getirdiğine inanıyordu. Hititlerin en güzel mezarlarına gömülmeyi reddeden Abraham, 'kendi toprağına' gömülmüş olmayı bu eski gelenek nedeniyle çok önemsiyor olmalıydı:
Sara'nın Ölümü :
Kendi eski topraklarından kovulmuş, sürülmüş bir topluluğun devamı olan Musevilerin Abraham'ı, öldüğünde, bir yabancı olarak bulunduğu bu topraklarda, hiç olmazsa parası ile satın almış olduğu bir arazide ('kendi toprağında') gömülmeyi bu nedenle önemsiyordu. Satın almayı istediği toprak, Hitit toprakları üzerindeydi ama, Abraham onu parayla satın alırsa, "kendi toprağı" haline getirdiğine inanıyordu. Hititlerin en güzel mezarlarına gömülmeyi reddeden Abraham, 'kendi toprağına' gömülmüş olmayı bu eski gelenek nedeniyle çok önemsiyor olmalıydı:
Sara'nın Ölümü :
Eski Ahit,
Yaratılış, Bölüm 23:
(...) Sara yüz yirmi yedi yıl yaşadı. Ömrü bu kadardı.
Kenan ülkesinde, bugün Hevron denilen Kiryat-Arba'da öldü.
İbrahim yas tutmak, ağlamak için Sara'nın ölüsünün başına gitti.
Sonra karısının ölüsünün başından kalkıp Hititler'e,
"Ben aranızda konuk ve yabancıyım" dedi, "Bana mezar yapabileceğim bir toprak satın. Ölümü kaldırıp gömeyim."
Hititler, "Efendim, bizi dinle" diye yanıtladılar, "Sen aramızda güçlü bir beysin. Ölünü mezarlarımızın en iyisine göm. Ölünü gömmen için kimse senden mezarını esirgemez."
İbrahim, ülke halkı olan Hititler'in önünde eğilerek,
"Eğer ölümü gömmemi istiyorsanız, benim için Sohar oğlu Efron'a ricada bulunun" dedi;
"Tarlasının dibindeki Makpela Mağarası'nı bana satsın.
Fiyatı neyse huzurunuzda eksiksiz ödeyip orayı mezarlık yapacağım."
Hititli Efron, halkının arasında oturuyordu. Kent kapısında toplanan herkesin duyacağı biçimde, "Hayır, efendim!" diye karşılık verdi, "Beni dinle, mağarayla birlikte tarlayı da sana veriyorum. Halkımın huzurunda onu sana veriyorum. Ölünü göm. "
İbrahim ülke halkının önünde eğildi.
Herkesin duyacağı biçimde Efron'a, "Lütfen beni dinle" dedi, "Tarlanın parasını ödeyeyim. Parayı kabul et ki, ölümü oraya gömeyim."
Efron, "Efendim, beni dinle" diye karşılık verdi, "Aramızda dört yüz sekel (yaklaşık 4.6 kg.) gümüşün sözü mü olur? Ölünü göm."
İbrahim Efron'un önerisini kabul etti. Efron'un Hititler'in önünde sözünü ettiği dört yüz şekel gümüşü tüccarların ağırlık ölçülerine göre tarttı.
Böylece Efron'un Mamre yakınında Makpela'daki tarlası, çevresindeki bütün ağaçlarla ve içindeki mağarayla birlikte, kent kapısında toplanan Hititler'in huzurunda İbrahim'in mülkü kabul edildi.
İIbrahim karısı Sara'yı Kenan ülkesinde Mamre'ye (Hevron'a) yakın Makpela Tarlası'ndaki mağaraya gömdü.
Hititler tarlayı içindeki mağarayla birlikte İbrahim'in mezarlık yeri olarak onayladılar...]
***
Bireyin 'kendi toprağına gömülmesi' inancının kökleri öylesine derin geleneklere dayanmaktadır ki, tanrı tanımaz Türk aydınları, 40 yıldır Rusya'da, Moskova'nın en görkemli mezarlıklarından birinde 'yatan' Nazım Hikmet'in mezarını “Türkiye toprağı”na taşımayı, nerede ise, Nazım Hikmet ile ilgili en temel görev edinmiş gibi davranıyorlar. İstanbul'dan Moskova'ya avuçla 'toprak taşıma' tutumu, onlar bilincinde olsun veya olmasınlar, bireyin 'kendi toprağında' gömülmesi eski geleneğine bağlıdır.
(...) Sara yüz yirmi yedi yıl yaşadı. Ömrü bu kadardı.
Kenan ülkesinde, bugün Hevron denilen Kiryat-Arba'da öldü.
İbrahim yas tutmak, ağlamak için Sara'nın ölüsünün başına gitti.
Sonra karısının ölüsünün başından kalkıp Hititler'e,
"Ben aranızda konuk ve yabancıyım" dedi, "Bana mezar yapabileceğim bir toprak satın. Ölümü kaldırıp gömeyim."
Hititler, "Efendim, bizi dinle" diye yanıtladılar, "Sen aramızda güçlü bir beysin. Ölünü mezarlarımızın en iyisine göm. Ölünü gömmen için kimse senden mezarını esirgemez."
İbrahim, ülke halkı olan Hititler'in önünde eğilerek,
"Eğer ölümü gömmemi istiyorsanız, benim için Sohar oğlu Efron'a ricada bulunun" dedi;
"Tarlasının dibindeki Makpela Mağarası'nı bana satsın.
Fiyatı neyse huzurunuzda eksiksiz ödeyip orayı mezarlık yapacağım."
Hititli Efron, halkının arasında oturuyordu. Kent kapısında toplanan herkesin duyacağı biçimde, "Hayır, efendim!" diye karşılık verdi, "Beni dinle, mağarayla birlikte tarlayı da sana veriyorum. Halkımın huzurunda onu sana veriyorum. Ölünü göm. "
İbrahim ülke halkının önünde eğildi.
Herkesin duyacağı biçimde Efron'a, "Lütfen beni dinle" dedi, "Tarlanın parasını ödeyeyim. Parayı kabul et ki, ölümü oraya gömeyim."
Efron, "Efendim, beni dinle" diye karşılık verdi, "Aramızda dört yüz sekel (yaklaşık 4.6 kg.) gümüşün sözü mü olur? Ölünü göm."
İbrahim Efron'un önerisini kabul etti. Efron'un Hititler'in önünde sözünü ettiği dört yüz şekel gümüşü tüccarların ağırlık ölçülerine göre tarttı.
Böylece Efron'un Mamre yakınında Makpela'daki tarlası, çevresindeki bütün ağaçlarla ve içindeki mağarayla birlikte, kent kapısında toplanan Hititler'in huzurunda İbrahim'in mülkü kabul edildi.
İIbrahim karısı Sara'yı Kenan ülkesinde Mamre'ye (Hevron'a) yakın Makpela Tarlası'ndaki mağaraya gömdü.
Hititler tarlayı içindeki mağarayla birlikte İbrahim'in mezarlık yeri olarak onayladılar...]
***
Bireyin 'kendi toprağına gömülmesi' inancının kökleri öylesine derin geleneklere dayanmaktadır ki, tanrı tanımaz Türk aydınları, 40 yıldır Rusya'da, Moskova'nın en görkemli mezarlıklarından birinde 'yatan' Nazım Hikmet'in mezarını “Türkiye toprağı”na taşımayı, nerede ise, Nazım Hikmet ile ilgili en temel görev edinmiş gibi davranıyorlar. İstanbul'dan Moskova'ya avuçla 'toprak taşıma' tutumu, onlar bilincinde olsun veya olmasınlar, bireyin 'kendi toprağında' gömülmesi eski geleneğine bağlıdır.
Sümer-Babil tarihinde, Uruk kıralının Kiş kıraliyet mezar sarayına gömülü olması, Uruk'ta kırallık yapan bir kişinin hangi nedenlerle kendini Kiş toprağının adamı olarak kabul ediyor olduğu sorusunu ortaya çıkarmaktadır.