"...Önce kadını kapatmaktır.
Taliban iktidara geldiği gün,niye kadını kapatıyor,
çünkü onu yaptığı zaman,iktidarını sürdürebilmesi
zordur,özgür kadının olduğu yerde Taliban olmaz"
(O.Çalışlar,Mart 1997)
“Aydınlanma Konferansı”nda tebliğinin konusu “İslam’da kadın” olan Oral Çalışlar, öyle anlaşılıyor ki, tebliğ konusunu inceleme süreci içinde “uçmaya” başladı ve bunu, “AKP Türkiye’yi AB’ne taşıyacak” inancıyla, başbakan uçağında Riyad’lara uçuş olarak da sürdürdü.
Fakat sonuçta ikisi de “AB süreci”. Biri Avrupa Birliği, öteki Arap Birliği olsa ne olur!
Asker misafirliğinden geçmişlerde görülen “asker karşıtı olsun da…” sabit fikri Çalışlar’ın da beyin kıvrımlarından hiç çıkmıyor. Nerede konuşmak için ağzını açsa, askerden yana dertlerini sıralamış ve 12 Eylül anılarını aktarmış! Bunlar onun kişisel duygularının üzerine çıkabilecek bir “sivil siyasetçi” olamayacağını belli ediyor.
12 Eylül sonrası savrulma sürecinde, herkes gibi teorik donanımı çok eksik, ve daha o zamandan "milli cephe siyaseti" güden eski Aydınlıkçı kesimler, asker yanlısı ve asker karşıtlığı biçiminde bir ayrışma yaşadı. Onların durumunun tam olarak böyle olduğunu bugün rahatlıkla görebiliyor ve söyleyebiliyoruz : Tam bir “millici”, “orducu” hale gelen Perinçek’ten ayrılmış olan Çalışlarlar, Çandarlar, Berktaylar da AB-D cilikte yer aldılar. Buna “sivil siyasetçilik” demekle “Soros destekçiliği” demek çok uzak değil aslında.
Biz tabii ki, “Aydınlanma Konferansı” katılımcılarının, siyasal ve radikal İslam tehdidine karşı konuşan Çalışlar ve ötekilerin, İslam ve diğer dinlerin kökenlerini anlama ve anlatma çabalarını derinleştirmelerinden memnuniyet duyardık. Fakat Çalışlar’lar, böyle bir çabanın ağır yükü altına girmektense, RTE aracılığıyla AB ile gerdeğe girme yolunu tercih etmiş görünüyorlar.
Bu tercihlerin ve ona buna “ulusalcı” çamuru atmanın da elbette karşılığını, kendi gazetesinden İlhan Selçuk’a Ergenekon hücresi, kendisine ise Başbakan uçaklarında yer tahsis edilmesiyle, buluyor.
“AB sürecinde sivil siyaset” falan da, biraz bu işin yalanı!
Oral Çalışlar: AKP geri adım attıkça kaybediyor
25.09.2006
GAZETESİ ORAL ÇALIŞLAR’
Hasan Hüseyin KEMAL
http://www.yeniasya.com.tr/2006/09/25/roportaj/default.htm
H.Hüseyin Kemal:
"Oral Çalışlar Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarı. Her ne kadar Cumhuriyet Gazetesi statükoculukla ve militarizme yakın olmakla itham edilse de bence Çalışlar farklı bir çizginin temsilcisi...
Oral Çalışlar’a göre Türkiye’nin tek seçeneği AB. Hükümetin ise AB sürecine yeniden asılacağını söylüyor. Yani Türkiye’nin geleceğinden umutlu...."
Oral Çalışlar:
"….Sonuçta Türkiye’yi çok sesli, çok partili demokrasi konusunda geliştirecek tek seçenek AB’dir. Bu süreci AKP daha cesaretli götüremezse daha hızlı düşüşe geçer.
….
Biz 301. madde daha çıkarılırken hükümete “bu madde tehlikeli, riskli ve sizin de aleyhinize, özgürlüğün de aleyhinde kullanılacak maddeler, bunları yapmayın” dedik. Ben bunu şahsen Başbakana ve Adalet Bakanına anlattım.
“Deneyelim, bakalım, biz öyle düşünmüyoruz. Öyle olursa düzeltiriz” dediler. Bence Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı hesabı AKP’nin kırılma noktalarından biri olarak görülebilir. Ben askerle uzlaşırsam cumhurbaşkanlığını elde ederim hesabını yaptı. AKP yöneticileri ne hikmetse bizim söylediklerimizi önemsemediler. Daha militarist, daha otoriter güçlerle uzlaşarak biz bu işi götürürüz anlayışındaydılar. Geri adım attıkça mevzi kaybetti. Yine de AKP yi kurtaracak tek çare AB. Yeniden asılabilirler...
….
Amerika’nın tek politikası var; İstikrarlı, Amerika’ya bağlı, batı ittifakı içindeki bir Türkiye esastır. Yönetimde AKP, CHP, DYP olmuş hiç fark etmez. Burası istikrarsızlıklarla dolu bir bölge. Burada Amerika’nın iki tane sağlam müttefiki var. Biri İsrail, biri Türkiye.
…
Solcuların önemli bir kesimi, özellikle 12 Eylül’den sonra Kürt sorununun çözümsüzlüğe doğru gitmesi, siyasî İslâmın yükselişi, AB gibi etkenler nedeniyle ne yapacağını şaşırdı. Siyasî İslâmı karşısında görünce nasıl bir tepki vereceğini bilemedi ve geleneksel tepki olarak “Şeriat tehlikesi” dedi ve onunla sınırlı bir tepkiyle yürüdü işin üstüne. Toplumun büyük çoğunluğu burayı desteklemeye başladı. Kürt sorunu da büyük bir gerginlik haline geldi. Bunu da nasıl ifade edeceğini bilemedi. Daha çok milliyetçi çözümlere itibar etmeye başladı. Milliyetçi çözümler muhafazakâr çözümler, statükoyu korumaya yöneliktir. "
****
İlhan Selçuk'a "Ergenekon", Oral Çalışlar'a Başbakan Uçağı!