Dinlerde Cihat, Tanrıları Adına Katliamdır!-1 9.4.2008
Aşağıda Turan Dursun'un "İslamda Cihat" hakkındaki incelemesi yer alıyor. Bunu, "Din Bu-3. Kitap"ında yayınlamış.
Her ne kadar Turan Dursun, Kitaplarına "Din Bu" başlığını atmışsa da, onun kitaplarında genel olarak, dinlerden sadece birisi, İslam, ele alınır. Öteki dinler bakımından bu eksikliğin giderilmesi için, Turan Dursun'un açık eleştirisi ve hatalı yaklaşımlarının ciddi biçimde ortaya konulması gerekiyor.
Cihat, farklı biçimleriyle bütün dinlerin katliamlarının tarihidir aslında. Eski Ahit, Musevilerin tanrısının emirleriyle gerçekleştirilmiş iç ve dış katliam tarihidir aynı zamanda.
Murat Belge gibi şahısların İslam inanırlarını Hirıstiyanlığa yönelmeye çağıran " ateist tercih"i kadar aşağılık bir şey yok!
Murat Belge'lerin, bütün ortaçağın sadece Hıristiyan barbarlık çağı olduğunu bilmedikleri düşünülebilir mi?
"Bilgi" söz konusu olduğunda sinsi bakışlı fotoğrafının ardına döktürdüğü nihilist köşesinde "bilge" diye çalım satan bu tür şahıslar, "bilgi"yi insanları aldatmak üzere kılıktan kılığa geçirmekte hiç duraksamıyorlar. Bu şahıs, Hıristiyan İncillerindeki "insan sevgisi"ne gönderme yaparken, Avrupa'da "aydınlanma çağı"nın ve rönesansın ancak ve sadece Hıristiyanlığa, en azından onun Vatikan kaynaklı olanına karşı bir ayaklanmayla gerçekleşmiş olduğunu bilmiyor olabilir mi? Bunu gizlemede, en azından açıkca ortaya koymamada ne tür sözde "demokratik", sözde "ilerici", "sahici solcu" hesapları olduğunu bulup ortaya çıkarmak gerekli ki, ortalıkta kolay "av" bulamasınlar...
Sağlam bir ateizm ancak, dinlerin, bir yanlarıyla, özünde şiddetin toplumsal örgütlenmesi olduğu ortaya konularak ve dinler arasında bir tercih yapılmasını öğütlemeyerek ilerletilebilir.
Aşağıdaki yazı, "İslamın barış dini olduğunu" vazeden yalanların açığa çıkarılmasında önem taşıyor. Bu açıklamaları, Musevilik ve Hıristiyanlık için de, sürdürmek gereklidir.
****
Turan Dursun
Yüzyıl
14 Ekim 1990,
Yıl 1, Sayı 11
I. TANIMI
A- Sözlük Anlamı:
Bir amaca yönelik olarak olanca gücü kullanmak. “Olanca çaba” anlamındaki “cehd”den gelir.
B- İslam’da Yüklendiği Anlamı:
1- “Tanrı uğrunda silahlı savaş”:
a) GENEL TANIMI: Tanrı yolunda ve din uğrunda kutsal savaş.
Amacı: "İlay-ı kelimetül’llah" (Tanrı'nın sözünü yüceltmek), yani “Kur' an”ı ve hükümlerini “tüm düşünce, inanç ve din”lerin “üstü”ne “çıkarmak” ve karşı konulmaz biçimde egemen kılmak”.
Ayet ve hadislerdeki özel anlatımıyla “Tanrı yolunda, kafirlere karşı İslam'ı üstün ve yenilmez duruma getirmek için canla ve malla birlikte savaşmak”. “Tanrı yolunda savaşa, öldürmeye girişen inanırların canlarını ve mallarını, karşılığında CENNET'i vererek Tanrı SATlNALMIŞTlR." (Tevbe suresi, ayet: 111.)
Ayet ve hadislerde, çoğu yerde "cihad" bu anlamında, yani 'Tanrı yolunda ve din uğrunda silahlı kutsal savaş" anlamında kullanılmıştır. Bu anlamda kullanıldığı da açıkça belirtilmiştir.
b) İSLAM HUKUKUNDAKl TANIMI:
"Kafirlerle savaşmak, onları öldürmek, onların elinden mallarını, mülklerini almak, yağmalamak, tapınak/arını yıkmak, putlarını kırmak." (Bkz. Damad, c. I, s.494.)
2. Tanrı ve din uğrunda manevi savaş:
"Silahlı savaş"la birlikte bu da istenir.
a) "İNSAN VE CiN ŞEYTANLARI"YLA SAVAŞMAK:
Her tür şeytanın oyununa karşı uyanık olmak, ödün vermemek, "şeytanı savaşta yenmeye çalışmak."
b) "NEFİS"LE SAVAŞ:
Dünyanın çekicilikleriyle, "nefis arzuları"yla savaşmak.
Kimi ayetlerdeki "cihad" bu anlamlarda yorumlanır. (Bkz.Ragıb, el Müfredat, "c-h-d".) "Cihad"ın bu anlamını benimseyen daha çok, islam gizemcileridir (tasavvufçular).
Il-SÜRESİ, KİMLERE KARŞI OLACAĞI VE "HÜKM"Ü:
1- Genel olarak:
Peygamber, "ümmet"inin "cihad" ının, "kesintisiz" olacağını ve Kıyametin "alamet"lerinden olan "DeccaI öldürülünceye kadar" süreceğini bildirir. (Bkz. Ebu Davud, Kitabu'l-cihad, 4-Babuun fi Devamı'I-Cihad, hadis no: 2484, c.3, s.l 1.)
2- Özel durumlarda:
Devlet "cihad"a çağırır. Çağırılan "cihad", savaş durumuna göre sürer ya da sonuçlanır. Yani "süre", savaş durumuna ve savaşanların durumlarına, kararlarına bağlıdır.
B- “Cihad”ın kimlere karşı olacağı?
1- Genel olarak tüm kafirlere karşı:
Cihad'ın kimlere karşı olacağı, genel niteliğiyle kesin olarak belirlenmiştir.
Hadis:
"Tek Tanrı'dan başka Tanrı bulunmadığına, Muhammed'in de O’nun kulu ve Peygamberi (elçisi) olduğuna inanıncaya, bizim kıblemize dönünceye, kestiklerimizi yiyinceye ve namazımızı kılıncaya kadar (bütün) insanlarla savaşıp öldürüşmem buyuruldu. İnsanlar ne zaman ki bunları yerine getirirler, o zaman kanlarını (canlarını) ve mallarını -kimi haklı nedenlerin dışında- kurtarmış olurlar." (Bkz. Buhari, Selat/28; Ebu Davud, cihad/104, hadis no: 2641.) .
Kimi hadiste, yerine getirilmesi istenen koşullara, zekatın da eklendiği görülür. (Bkz. Buhari,· Zekat/1, Buhari Muhtasar-ı Tecrid hadis no: 24; Müslim, İman/32, 36, hadis no: 20, 22.) .
2- Durumlarına göre putataparlara ve "kitap ehli"ne karşı:
a) MÜSLÜMANLARLA ARALARINDA SALDIRMAZLIK ANTLAŞMASI BULUNMAYANLARIN DURUMU:
Bu durumda olanlar, iki şeyden birini seçmek zorundadırlar: Ya İslam ya da ölüm.
Ya İslam'ı, seçer, Müslüman olarak çatının altına girerler ya da öldürülürler., "Bunları yakalayın, nerede bulursanız öldürün." (Bakara, ayet: 191, Nisa: 89, 91; Tevbe: 5.)
Bu hüküm, dinden dönenler için de geçerlidir.
Arap olmayan puta taparların bu hükmün dışında tutulması ve onlardan, İslam'ı kabul etmemeleri durumunda "cizye" (bir çeşit vergi) alınması yoluna gidilebileceği görüşü de vardır. Hanefi fıkhında bu görüşün benimsendiği de görülür. (Bkz. Damad, c. 1, s.496.)
b) MÜSLÜMANLARLA ARALARINDA SALDIRMAZLIK ANTLAŞMASI BULUNANLARIN DURUMU:
“Antlaşma”nın gereğine uyulur. Ancak bu durum, Peygamber döneminde,İslam'ın güçlenmesine değin sürmüştür. Sonrası için söz konusu değildir. (Bkz. Tevbe suresi, ayet: 1-9.) Arada antlaşma olan puta taparlara, "yeryüzünde dolaşabilmeleri için dört ay süre" verilmiştir. (Bkz. Tevbe, ayet: 1.) Bu süre geçtikten sonra, onlara karşı Müslümanların ne yapmaları gerektiği bildirilmiştir:
"-Nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin, tüm gözetleme yerlerinde bekleyin yakalamak için. Eğer tevbe ederler, ,namaz kılarlar ve zekat verirlerse serbest bırakın. Tanrı, bağışlayan ve acıyandır. "(Tevbe: 5)
c) MÜSLÜMANLARLA ARALARINDA SALDIRMAZLIK ANTLAŞMASI BULUNMAYAN KİTAP EHLİ:
Bunların önlerinde üç seçenek var:
Ya İslam, ya "cizye" (vergi) ya da ölüm.
d) MÜSLÜMANLARLA ARALARINDA ANTLAŞMA BULUNANLARIN DURUMU:
"Antlaşma hükümleri"ne uyulur.
Ne var ki, Peygamber döneminde, arada "saldırmazlık antlaşması" bulunan kimi kitap ehline "antlaşma hükümlerini bozuyorsunuz, kimileriniz gidip şurada burada aleyhimizde bulunuyor"," denerek- saldırılmış ve çoğunluğuyla öldürülmüşlerdir, "Benu Kurayza (Kurayza Oğulları - Yahudiler)" bunlardandır, Bunlar kılıçtan geçirtirken, Peygamber de başlarında bulunmuş ve tüyler ürpertici durumlar sergilenmiştir, (Bkz. Buharl, Kitabu'l-Megazi /30, Tecrid, hadis. no: 1590-1591; Müslim, cihad/64,hadis no: 1768. ayrıca bkz. "Siyer" kitapları.)
C- “Cihad”ın hükmü:
Yani “cihad”, “farz” mıdır, ne zaman farzdır, nasıl farzdır?
1. Düşmanın saldırısı söz konusu değilken: "kifayeten farz";
Başlangıçta, "barış" önerisi sunmak, "kafir"lere düşer. Sunulduğunda görüşülebilir, görüşülmez, kabul edilebilir ya da edilmez. Bu, Müslümanların bileceği iştir. Barış önerisi gelmemişse ya da kabul edilmemişse, arada bir saldırmazlık antlaşması yoksa, "cihad" gereklidir: "Farz"dır. Ama bu "farz "lık, "kifayeten"dir, yani toplumdan bir kesimin bunu yerine getirmesi "yeterli"dir.
Toplumun başındakiler, gerekli "cihad"ı açarlar, gerektiğinde de güç toplarlar. İlgililer, "cihad"ı başlatmak ve gereğini yerine getirmek zorundadırlar. "Kafirler"e seçenekleri göstermelidirler: Kafirler, durumlarına göre seçeneklerden birini kabul etmek zorundadırlar. Kabul etmiyorlarsa, Müslüman ilgililere düşen, “cihad"dır. Eğer cihad hiç yapılmıyorsa, başka bir deyişle toplum "cihadsız" kalmışsa, o toplum, bütünüyle “sorumlu ve suçlu " dur. Çünkü kişilere değilse bile, toplumun tümüne yüklenmış olan "farz" yerıne getirilmemiştir. (Bkz. Dürer, Arapça, Cihad, c.1, s. 282; Damad, c. 1, s. 494-495,)
III. CİHAD SIRASINDA NELER OLUR?
A- Öldürme:
1- Kimler öldürülür?
a) "ELİ SİLAH TUT AN TÜM ERKEKLER:
"Savaşır durumda olan herkes, Savaşır durumda olan ve daha "aklını-belleğini yitirmemiş olan yaşlı kişi"ler bile. "Deliler" bu hükmün dışında tutulur. Ama deli, savaşır durumdaysa ya da "zengin"se ya da hükümdarlık makamında bulunuyorsa öldürülür,
Karşı tarafta olan "yakınlar - akrabalar", aileden kişiler de öldürülür. Ayetlerde, "iman"ı bırakıp kafirlik yolunu seçen "baba"nın, “kardeş”lerin “dost” edinilemeyeceği, "cihad" söz konusu olduğunda da, babaların, oğulların, "kardeş"lerin, "eş"lerin (karı-kocanın) ve “aşiret” (kabile) üyelerinin artık Tanrı ve Peygamber karşısında önemlerini yitirecekleri, bunlara karşı savaşılması gerektiği bildirilir. (Bkz. Tevbe, ayet: 23-24.)
Ve hep böyle olmuştur: Baba oğulu kardeş kardeşi, öldürmüştür. Yalnız İslam hukukunda bir istisna göze çarpıyor. Cihadda karşı karşıya gelen baba-oğuldan oğul, babayı öldürmeye girişmemelidir. Ama baba oğlunu öldürmeye yönelmişse, Müslüman olan oğul artık babasını öldürme hakkını elde etmiştir, Baba Müslümansa kafir olan oğlunu öldürebilir, Oğul Müslümansa kafir olan babayı öldürmeye atılamaz, ama cihad sırasında, başkasının, onu öldürmesine engel olamaz, olmamak zorundadır. (Bkz. Dürer, c.1, s. 283-284; Damad, c.1, s.497.)