Dinlerde Cihat, Tanrıları Adına Katliamdır!-2 9.4.2008
b) KİMİ DURUMLARDA, ÇOCUKLAR, KADINLAR; KÖRLER, KÖTÜRÜMLER, YATALAKLAR:
Bunlar genellikle öldürülmezlerse de bunlardan savaşır durumda olan, "görüş sahibi" olan, mal sahibi olan, yetki- hükümdarlık makamında olan öldürülür. (Bkz. Dürer, aynı yer, Damad, aynı yer.)
Peygamberin şöyle bir buyruğu var:
-"Putataparların yaşlılarını öldürün de, 'çocuklarını bırakın!" (Bkz. Ebu Davud, Cihad/121, hadis no: 2670; Tirmizi, Siyer/29, hadis no: 1583.)
Kurayza Yahudilerinin öldürülmesi sırasında bu buyruk verilmişti. "Çocuklar'ın "bırakılması" isteniyordu, çünkü elde bulunan çocuklar; köleler arasında yerlerini alacak ve işe yarayacaklardı. Hepsi ele geçirilmiş "değerli mal" türündendi. Kaldı ki o sırada "yüzlerce kişi" öldürülürken Müslüman öldürücüler adamakıllı yorulmuştu.
Öldürülecekler elleri bağlı uzunca bir çukurun önünde öldürülmeye hazır bulunduruldukları halde ... Herkes, bitkin bir duruma gelmişti adam kesmekten.
(Öldürücülerin arasında peygamberin damamadı Ali de vardı. Peygamber de başlarındaydı.) Bu sırada Peygambere dil uzattı diye bir de kadın öldürülmüştü. Kadınların sağ bırakılmasına hükmedildiği halde... (Karar için bkz. Buhari, Kitabu'l Meğazi/30, Tecrid hadis no: 1591, Müslim, Cihad/64,hadis no: 1768; Tirmizi, Siyer/29, hadis no: 1582. Söven kadının öldürülmesi olayı için bkz. Ebu Davud, Cihad/121, hadis no: 2671.)
Gece, baskınlarında, kafirler toptan kılıçtan geçirildiğinde, evler yakılıp yıkıldığında öldürülenler arasında "kadınlar ve çocuklar" da bulunuyordu. (Bkz. Ebu Davud, Cihad/102, hadis no: 2638, Cihadı 121, hadis no: 2672; İbn Mace, Cihad, hadis no: 2840; Ahmet İbn Hanbel, 4/46; Tirmizi, Siyer/19, hadis no: 1570.)
Arkadaşlarından biriyle Peygamber arasında şöyle bir konuşma geçiyor: .
-Ey Tanrı Elçisi! Evlere yapılan gece baskınlarında puta taparların kadınları, çocukları da öldürülüyor. Ne dersin?
-Onlar da öbürlerindendir (kadın ve çocukların, öbürlerinden farkı yok, öldürülebilirler)! (Hadis için bkz. Ebu Davud,Cihad/121, hadis no: 2672; Tirmizi, Siyer/19,hadis no: 1570.)
Peygamber böylece, bir yandan "kadın ve çocukların öldürülmemeleri için buyruk verirken, öbür yandan da "toplu kırım”larda bunların öldürülmesinde bir sakınca olmadığını bildiriyor.
2-Nasıl öldürülür?
"Tanrı ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde fesatlık çıkaranların cezası; boğazlanarak öldürülmek ya da asılmak ya da el ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi ya da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onlar için dünyadaki rezilliktir. Ahiretteyse daha büyük azab hazırlanmıştır." (Maide suresi, ayet: 33.)
Demek ki "boğazlama" var, "asma" var. Dahası, "işkence" bile var. ( ellerin ve ayakların çapraz olarak kesilmesi", kuşkusuz bir işkencedir.) Hadislerde daha başka öldürme biçimleri de yer alıyor:
Tümü özetle şöyle sıralanabilir:
a) KILIÇLA ÖLDÜRME:
Birden boğazlayarak. .. Ya da herhangi bir yere kılıcı sokarak .. .Keserek, parçalayarak ...
b) ASARAK ÖLDÜRME.
c) İŞKENCEYLE ÖLDÜRME.
Peygamberin "işkence (müsle)" yapılmamasını istediği aktarılır. (Bk. Ebu Davud, Cihad/120, hadis no: 2667.) Burada sözü edilen "işkence”nin insanın orasını burasını örneğin kulagını, kolunu, bacağını kesmek, gözlerini çıkarmak türünden olduğu açıklanıyor. (Bkz. Aynı hadis, not: 3.)
İslam hukukunda da "işkence"nin yapılmaması yolunda hüküm var. (Bkz. Dürer,c. 1, s. 283; Damad, c. 1, s. 497.)
Ne var ki, Peygamberin kendisi işkence uygulatmıştır.
Peygamberin yaptırdığı işkence:
Olayın özeti:
Ukül, Ureyne kabilelerinden birkaç kişi (kimilerinin yazdığına göre: 7-8 kişi) Peygambere gelirler. Müslüman olduklarını bildirirler. Renkleri sararmıştır, hasta oldukları anlaşılmaktadır. Peygamber deve sütü ve "deve sidiği" içirerek bunları tedavi etme yoluna gider. Bir süre sonra iyileşmişlerdir. Medine'nin havasının kendilerine iyi
gelmediğini ve havası uygun bir kesime çıkmak istediklerini Peygambere söylerler. Peygamber de gereksinimlerini karşılasın diye bir deve sürüsünü, başlarındaki çobanıyla birlikte bunların buyruğuna verir. Ve develerin bulundukları yere giderler. Bir süre, develerin sütüyle beslendikten sonra çobanı öldürürler; develeri de alıp götürürler. Olay öğrenilir, Medine'ye, Peygamber'e iletilir. Peygamber öfkelenmiştir. Adamların yakalanmaları için buyruğunu verir, tümünü yakalatır. Suçlular Peygamber'in huzuruna getirilirler. Ve Peygamber'in kararı:
- "Elleri ayakları çapraz olarak kesilsin. Gözleri oyulup çıkarılsın! ... "
Peygamberin buyruğu uygulanır. Peygamber'in buyruğuyla:
- Suçluların elleri ayakları çapraz olarak kesilir.
- Gözleri oyulur.
-Medine dışında, güneşin altında ateş gibi yandığı için
"harre" adı verilen yere götürülüp konurlar.
- Suçlular su isterler; su verilmez.
- Zavallılar "taşları 'ağızlarıyla, dişleriyle toprağı kazarlar".
- Ölünceye dek öylece bırakılırlar.
Buhari bu hadisi yedi yerde ve dokuz, yolla, Müslim bir yerde ve yedi yolla, Ebu Davud bir yerde beş yolla, Nesei bir yerde dört yolla aktarıp yazmıştır. Bunu göz önünde tutan Ahmed Naim, hadisin sağlamlığı konusunda şöyle diyor:
"-Altı kitaptan sağlamlık derecelerine göre en sağlamları sayılan dördünde böyle yirmi beş yolla belirlenen, ayrıca Ebu Avane, İbn Sa'd, Taheri, Taberani, Abdurrazzak, lbnü't- Talla, İbn İshak ve Vakidi gibi bir çokları tarafından başka birçok yollardan aktarıla gelen bu hadis hakkında (gerçek midir, değil midir diyerek) kuşkuya kapılmak hiçbir Müslüman için düşünülemez." (Bkz. Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, c. 1, hadis no: 172, not: 2.)
Hadisi kaynakların bir kesiminde görmek için bkz. Buhari, Zekat/68, Cihad/152, Tecrid/Vudu hadis no: 172; Müslim, Kesame/9-14, hadis no: 1671; Ebu Davud, Hudud/3, hadis no: 4364-4371; Tirmizi, Ebvabu't-Tahare (Taharet)/ 55, hadis nô: 72-73; Nesef, Tahrimü'd- Dem/7; İbn Mace, Hudud/20, hadis no: 2578-2579. .
Görülüyor ki, olayı Ahmed Naim'in yazdığı gibi "altı kitabın (kütüb ü sitte) dördü" değil, "altısı" da yazmıştır.
Kimi aktarmalarda, suçluların, "çobanı, işkence yaparak öldürdükleri"nin de eklendiği görülüyor. Onlara da bu nedenle işkence uygulandığı açıklanıyor. Oysa aynı hadiste, şu nedenler de belirtiliyor:
- Suçlulara ayetin hükmü uygulanmıştır. (Sözü edilen ayet, anlamı yukarıda geçen, Maide suresinin 33. ayetidir.)
- Peygamber'in damızlık develerini alıp götürmeye yeltendikleri için bu ceza uygulanmıştır.
Şaşılası durumdur ki, kimi Müslüman yazar, bu olaydaki suçlulara uygulananı, "işkence" tütünden saymamaktadır. Bu yazarlar arasında, Tecrid’in "mütercim"i, Profesör Kamil Miras da vardır. (Bkz .. Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, İstanbul, 1938, c: . 5, s. 473.)
Oysa hadisi aktaranlar da, hadise kitaplarında yer verenler de bunun "işkence" olduğunu açıkça belirtiyorlar. Yalnız, "-Peygamber, işkence yapılmamasını istediği halde kendisi nasıl işkence yapmış olabilir?" sorusuna uygun karşılık bulmaya çabalıyorlar. Kimileri Peygamber'in bu işkenceyi, "işkence edilmesini yasaklamadan önce'; uygulattırdığını ileri sürüyorlar. Kimi bunun, bir "kısas" olduğunu savuuyor. Bu görüşte olanlara göre, suçlular da, çobana işkence etmişlerdir. Kimileriyse (genellikle bu görüş benimseniyor), söz konusu olayda işkence uygulatırken, Peygamberin, Maide suresinin 33. ayetinin hükmünü yerine getirdiğini savunmaktadırlar. Ne olursa olsun gerçek sakIanamıyor: Peygamber, en acımasızların bile kolay kolay yapamayacakları türden bir işkence uygulatmıştır.
d) YAKARAK ÖLDÜRME:
Hamza oğlu Muhammed aktarıyor: Peygamber bir gün Hamza'yı çağırır, bir savaş birliğinin başına komutan olarak atar ve şu buyruğu verir:
-"Falan kişiyi bulursanız, ateşe atıp yakın!"
Hamza birlğiyle birlikte yola çıkmak üzeredir. O sırada Peygamber Hamza’yı yine çağırır. Bu kez şöyle konuşur:
-"Falancayı bulursanız, ateşte yakın, dedim. Ama önce öldürün, sonra yakın. Çünkü ateşte, yakma cezasını, yalnızca ateşi yaratan verebilir." (Bkz. Ebu Davud, Cihad/122, hadis no: 2673.)
Ebu Hureyre anlatıyor: Bir gün Peygamber bizi, bir savaş birliği olarak düşmana gönderiyordu. O sırada, Kureyş'ten iki kişinin adlarını vererek: "-,Bunları yakaladığınızda ateşte yakın, ikisini de!..." dedi. Bir süre sonra da dönüp şöyle dedi: .
-"Size, onları bulursanız ikisini de yakın dedim ama, yakmayın. Çünkü ateşte yakma cezasını yalnızca Tanrı verir. Siz bu iki kişiyi yakalayın öldürün yalnızca." (Bkz. Buhari, Cihad/107, 149; Ebu Davud, Cihad/122, hadis no: 3674; Tırmızı, Sıyer/20, hadis no: 1571.) .
Görülüyor ki, Peygamber'in "ateşle yakma" konundaki tutumu duraksamalı.
Ne var ki hadislerde anlatılanlardan anlaşıldığına göre, Peygamber'in kimi en yakın arkadaşları bile "ateşte yakarak öldürme" cezasını uygulamışlar ve "fetva"yı Peygamber'den aldıklarını belirtmişlerdir:
Ebubekir, Peygamber'in ölümünden sonra baş gösteren "dinden dönme" ("ridde"). olayları sırasında komutanlarına "talimat" vermiştir:
_ "Daha da direnirlerse emirle dağlayın,'ateşte yakın!" (Bkz., Taberi,Tarih, 1/1881-1885; Leôni Caetani, İslam Tarihi, çev. Hüseyin Cahid, İstanbul, 1926,8/276.),
Ve bu talimat tüyler ürpertici biçimde uygulanmıştı: Halid Ibnü'l- Velid (ölm. 642. Mekke'nin fethinden bir süre önce Müslüman olmuştur.) savaş sırasında, "ateş çukurları" açtırmış, yaktırdığı ateşin içine, birçok kimseyi diri diri attırıp yaktırmıştır. Kadın da vardır bunların içinde. Bir tutsak kadına Müslüman olması önerildi. Kadın kabul etmedi. Önünde yanan ateşe atılacağı söylendi. Kadın, "hoş geldin ölüm! Yazık ki başka kurtuluş yolum yok. O yüzden kendimi atıyorum ateşe" anlamındaki şiiri okuyarak kendini kaldırıp ateşe attı. Ve tabii cayır cayır yandı. (Bkz. Habiş, yaprak 28-34; Caetani, aynı kitap, 8/306.)
"Ebubekir'in "ateşte diri diri yakma cezasını nasıl verebildiği sorulduğunda Peygamber'in bu tür cezaya izin verdiği söylenerek karşılık verilir.
İnsanları, inançlarını bırakmıyorlar diye, "ateş çukuru"na attırıp yaktıranlardan birinin de Ali olduğu aktarılır: Buhari'nin de yer verdiği bir hadiste, Ali'nin "bir topluluğu ateşe attırıp yaktırdığı", İbni Abbas'a söylendiğinde Ibni Abbas'ın şöyle dediği belirtilir:
- "Ben olsaydım bunu yapmazdım. Çünkü Peygamber:
Tanrının verdiği ceza biçiminde ceza vermeyin!” demişti Ben olsaydım öldürürdüm yalnızca. (Bkz. Buharı, cihad/149; Tecrid, hadis no: 1264; Nesei, Tahrimu'd-Dem/14,)
Peygamberin damadı olan Ali ,nereden fetva almış olabilirdi?
Fetvanın kaynağı Peygamber'den başkası olabilir miydi?
Peygamber, kimi yerleşme bölgelerinin, "yakılması"nı buyurmuştu. (Bkz. Ebu Davııd, Cihad/91, hadis no: 2616; İbn Mace, Cihad, hadıs no: 2843.) Kuşkusuz Peygamber'in "yakılması"nı buyurduğu yerleşim yerinde "insanlar" da vardı. Zaten İslam hukukunda da böyle durumlarda, "insanları yakma "nın "mekruh" olmadığı açıklamr. (Bkz. Ebu Davud, Cihad/122, 2673 no'lu hadis not: 2 c.3 s 124-125.)
B- Yakma-yıkma ve yağma
1- Evler, mahalleler, köyler, kasabalar yakılır, yıkılır, yağmalanır.
Birçok örneği vardır bunun. Peygamber döneminde de . daha sonraki dönemlerde de.
Peygamber'in dönemin de "gece baskınları" düzenlenirdi Peygamberin buyruğuyla. "-Öldür, öldür!" parolalı (şiar) olarak. Sonra da yağmaya girişilirdi. (Bkz. Ebu Davud, Cihad/ 102, hadis no: 1638; İbn Mace,Cihad/30, hadis no: 2840.)
İşte bir başka hadis:
Filistin'de "Übna (sonraları 'Yübna')" denen bir yerleşim yeri. Peygamber buraya bir baskın düzenliyor. Baskını yapacaklara da buyruğu şöyle veriyor:
- "Sabahleyin Übna'ya (ansızın) baskın yap ve orayı yak!" Buyruk yerine getiriliyor. Yani "Übna" köyü yakılıyor.İçindekilerle birlikte. (Bkz. Ebu Davud, Cihad/91, hadis no:2616, c. 3., s. 88, ayrıca s. 124'deki 2 no'lu not; İbn Mace, Cihad/31, hadis no: 2843, c. 2, s. 948.),
İslam hukukunda da düşman evlerinin yakılması caiz görülmüştür. (Bkz. Damad.)
2. Düşmanın bulunduğu yerdeki ağaçlar, ürünler yakılır ya da kesilir .
Örnek:
Peygamber Benu Nadir kabilesinin hurmalıklarını yaktırmıştı, ayrıca kestirmişti. Haşr suresi'nin 5. ayetinde bu olaya kısaca değinilir. Bu ayetin, Diyanet çevirisindeki anlamı şöyledir: " İnkarcı kitap ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah'ın izniyledir. Allah, yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır." .
Bu ayette geçmeyen "yakma olayı", hadislerde yer alır. (Bkz. Buhari, cihad/154, Hars/6, Meğazi/14, Tesir/59/2, Tecrid, hadis no: 1576; Müslim, cihad/29-31, hadis no: 1746; Ebu Davud, Cihad/91, hadis no: 2615, Tirmizi, Siyer/4, hadis: 1552; İbn Mace; Cihad/31, hadis no: 2845;Darimi, Siyer/22; Ahmed İbn Hanbel; 2/8, 52,80.)
İslam hukukunda da, cihad sırasında, düşman kesimindeki yaş ağaçların kesilebileceği, kesilmeden yakılabileceği hükme bağlanmıştır. (Bkz. Damad, c. 1, s.496.)
C- Yalan, Hile,tuzak :
Hadis:
_ "Savaş hiledir!" (Bkz. Buhari, Cihad/107, Tecrid, hadis no : 1268; Müslim, hadis no: 1739; Ebu Davud, cihad 101, hadis no: 2636-2637; İbn Mace, Cihad/28, hadis no: 2833, Ahmed İbn Hanbel, 1/81,90.)
Yani "cihad" sırasında "her tür yalan,aldatına, hile, tuzak, mübahtır."
Buhari, buna bir örnek olarak, Eşref oğlu Ka'b'ın "hileyle öldürülüşü"nü gösteriyor.
Eşref Oğlu Ka'b (ölm. (25), genç bir şairdi. Peygamberi ve inanırlarını eleştiriyordu. .
Peygamber bir gün arkadaşlarına "- bu adamı öldürebilecek kimse var mı?" diye sordu. "Mesleme oğlu Muhammed" ortaya atıldı: "Ben varım!" dedi. Eşref oğlu Ka'b’ın nasıl öldürülebileceği planlandı. "Yalan"lar uyduruldu, "tuzak" hazırlandı ve sonunda, bir gece, kalesinde bulunan şairin kafası kesilerek plan sonuçlandırıldı.
Ve baş, Peygamber'e alınıp götürüldü. (Bkz. Buhari, Cihad 158/1, Rehn/3, Tecrid, hadis no: 1578; Müslim, Cihad/119, hadis no: 1801 Ebu Davud, cihad /169, hadis no: 2768.) .,
IV- CİHADIN "FAZİLETİ" (ÜSTÜNLÜĞÜ-SEVABI-ÖDÜLÜ):
Ayetlerde, hadislerde ve yorumcuların sözlerinde "cihad" ın inanırlarına neler sağlayacağı uzun uzun anlatılır. Bu konuda bir ayetle bir hadisi anımsatmak yeterlidir:
Ayet:
Yukarıda değinilmişti. Diyanet'in çevirisindeki anlamı şöyledir:
-“Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını- Tevrat İncil ve Kur'an'da söz verilmiş bir hak olarak - cennete karşılık satın almıştır. Verdiği sözü
Allah’tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse yaptığınız alışverişe sevinin. Bu, buyük başarıdır. (Tevbe suresi ayet· 111 )
Hadis:
-"Kafirle öldüreni, Cehennemde birlikte bulunamaz." (Bkz, Müslim, İmaret/130-131, hadis no: 1891; Ebu Davud Cihad/11,hadis no: 2495; Nesei, Cihad/9 ; Ahmed İbn Hanbel, 2/263, 340, 342…)
Yani kafir , kesinlikle cehenneme gideceğine göre,onu öldüren Müslüman da kesinlikle cehenneme değil, cennete gidecektir. Öyleyse, müslüman, “kafir öldürmeye” bakmalıdır sürekli.
Yüzyıl
14 Ekim 1990,
Yıl 1, Sayı 11