Günümüzden
12 000 -13 000 yıl öncesine ulaşması mümkün olan Şanlıurfa-Göbekli Tepe hayvan
kabartmaları, Mezopotamya'da, "Hayvan Totem" tapınmasına çoktan
başlanılmış olduğunun kanıtlarını veriyor.
Çanak-çömleksiz neolitik dönemde, henüz "bitki-tahıl-meyve totem" aşamasında değiliz. Dolayısıyla, temelleri bu sıralarda atılmış olması gereken "burçlar"da bile "tahıl" figürü, sadece "başak" olarak daha sonradan eklenmişe benziyor.
Akado-Sammaru dönemlerinde karşımıza çıkan tanrıların önemli bölümünün, kesinlikle Göbekli Tepe kabartmalarında zaten Totem Hayvan olarak, var olanlar arasından şekillendiği belgeli olarak görülüyor.
Bazı hayvanların yenilme yasak veya gerekleri, hayvanların kendi özelliklerinden değil, eski toplumda oynadıkları totem rolünden ötürüdür.
Eğer Ceylan, bir toplum birimin totemi ise, iç yamyamlık yasaklandığı sırada veya diğer bir totemli toplum birim "Ceylan" ile ittifak kurarak, "Ceylan-İnsan"ı yemeyi yasakladığı için; "Ceylan-İnsan" yeme yasağı, giderek, Ceylan-hayvan eti yeme yasağı; Ceylan'a dokunma yasağı; "Ceylan yiyelim" deme yasağı olarak uygulamaya konulmuş ve günümüze gelmiş olmalıdır.
Çünkü eski toplum, kendisini "koyun"la eşitleyerek "koyun-insan"; sığır ile eşitleyerek "sığır-insan" haline dönüştürüyordu. Bu durumdan yararlanan Abraham da oğlu yerine bir koç-oğlak kurban ederek, oğlu ile eşitlediği hayvan üzerinden oğlunun canını kurtarabilmiş oluyordu.
Yezidilikte sadece Ceylan değil; Marul yemek; Kabak yemek de yasaktır. Bu nedenle, hayvan totem ve bitki totem yeme yasağının temel mantığını, hayvanın veya bitkinin kendi doğal özelliklerinde aramak son derece hatalıdır.
Domuz veya Tavşan yeme yasağını, "tarımcı topluma verdiği zararlar" gibi gülünç gerekçelere bağlayanların olduğu günümüzde, bunları yinelemek zorundayız. Domuz veya tavşan, Göbekli Tepe kabartmalarında yer aldıkları sırada, ilgili toplumlar henüz "tarım toplumu" değildiler.
Domuz totemi en eski hayvan totemlerden birisidir.
"Domuz yemek yasaktır" kuralı, domuz totemli toplum birim insanlarını yeme yasağını sağlayabilmek için formüle edilmiştir.
Çanak-çömleksiz neolitik dönemde, henüz "bitki-tahıl-meyve totem" aşamasında değiliz. Dolayısıyla, temelleri bu sıralarda atılmış olması gereken "burçlar"da bile "tahıl" figürü, sadece "başak" olarak daha sonradan eklenmişe benziyor.
Akado-Sammaru dönemlerinde karşımıza çıkan tanrıların önemli bölümünün, kesinlikle Göbekli Tepe kabartmalarında zaten Totem Hayvan olarak, var olanlar arasından şekillendiği belgeli olarak görülüyor.
Bazı hayvanların yenilme yasak veya gerekleri, hayvanların kendi özelliklerinden değil, eski toplumda oynadıkları totem rolünden ötürüdür.
Eğer Ceylan, bir toplum birimin totemi ise, iç yamyamlık yasaklandığı sırada veya diğer bir totemli toplum birim "Ceylan" ile ittifak kurarak, "Ceylan-İnsan"ı yemeyi yasakladığı için; "Ceylan-İnsan" yeme yasağı, giderek, Ceylan-hayvan eti yeme yasağı; Ceylan'a dokunma yasağı; "Ceylan yiyelim" deme yasağı olarak uygulamaya konulmuş ve günümüze gelmiş olmalıdır.
Çünkü eski toplum, kendisini "koyun"la eşitleyerek "koyun-insan"; sığır ile eşitleyerek "sığır-insan" haline dönüştürüyordu. Bu durumdan yararlanan Abraham da oğlu yerine bir koç-oğlak kurban ederek, oğlu ile eşitlediği hayvan üzerinden oğlunun canını kurtarabilmiş oluyordu.
Yezidilikte sadece Ceylan değil; Marul yemek; Kabak yemek de yasaktır. Bu nedenle, hayvan totem ve bitki totem yeme yasağının temel mantığını, hayvanın veya bitkinin kendi doğal özelliklerinde aramak son derece hatalıdır.
Domuz veya Tavşan yeme yasağını, "tarımcı topluma verdiği zararlar" gibi gülünç gerekçelere bağlayanların olduğu günümüzde, bunları yinelemek zorundayız. Domuz veya tavşan, Göbekli Tepe kabartmalarında yer aldıkları sırada, ilgili toplumlar henüz "tarım toplumu" değildiler.
Domuz totemi en eski hayvan totemlerden birisidir.
"Domuz yemek yasaktır" kuralı, domuz totemli toplum birim insanlarını yeme yasağını sağlayabilmek için formüle edilmiştir.
Şanlıurfa-Göbekli Tepe'nin 13 bin yıllık Domuz
totemi...
Domuz, Göbekli Tepe'nin totem
hayvanlarından birisidir.
Turan
Dursun sitesinden Dilaver Koman, " Tanrıça Domuz" başlıklı
"teorik" dediği yazısında
"ne oldu da ..... domuz düşman ilan edildi" diye soruyor...
"Dilaver Koman"ı, bu alanda "teori oluşturmaya" zorlayanın ne olduğunu bilmiyoruz.
Yine de yazmadan önce biraz araştırma yapıp, düşünmesinde fayda var.
Domuzun, "dokunulması", "adının bile anılması" vb. yasaklanmış ise, bu olay basitçe, "düşman ilan edildi" diye tanımlanamaz.
Burada "düşman ilan etme"den daha farklı motifler-gerekçeler bulunduğu açıktır.
Hem de "tarım alanlarına zarar verme" uyduruk gerekçesi ile "düşman ilan edildi" ise eski toplumun onu "görüldüğü yerde imha" kararı alması "düz mantık gereği" değil midir?
Oysa Musa Yasaklarında farklı bir terminoloji görürüz:
"Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır.
Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, sizin için kirlidir."
Burada kullanılan kavram "düşman" değil "kirli" kavramıdır ve bütün mantık, "kirli"den uzak durma fikri odağında kuruludur.
İç yamyamlığın yasaklanma döneminde, bizzat Domuz totemi insanlarının kendi totemlerine ( ve kendi insan-Domuzlarına) "dokunma" ve "yeme" yasağına oturan bu uygulamalardaki mantık da aynı yaklaşımı yansıtır.
Genel olarak Totem Hayvanlar ve Totem Bitkiler, başlangıçta bu totemleri kutsal gören, onlara tapan topluluk tarafından kendilerine yasak kılınmıştır.
Bunun da asıl gerekçesi, kendi aidi insanların (yetişkin ve çocuk) kendileri tarafından yenilmesini yasaklamaktır.
Bu bakımdan yasaklanmış totemlerde "düşman" algısı bulunmaz; dokunmama, uzak durma, uzak kaçma vurguları bulunur!
"ne oldu da ..... domuz düşman ilan edildi" diye soruyor...
"Dilaver Koman"ı, bu alanda "teori oluşturmaya" zorlayanın ne olduğunu bilmiyoruz.
Yine de yazmadan önce biraz araştırma yapıp, düşünmesinde fayda var.
Domuzun, "dokunulması", "adının bile anılması" vb. yasaklanmış ise, bu olay basitçe, "düşman ilan edildi" diye tanımlanamaz.
Burada "düşman ilan etme"den daha farklı motifler-gerekçeler bulunduğu açıktır.
Hem de "tarım alanlarına zarar verme" uyduruk gerekçesi ile "düşman ilan edildi" ise eski toplumun onu "görüldüğü yerde imha" kararı alması "düz mantık gereği" değil midir?
Oysa Musa Yasaklarında farklı bir terminoloji görürüz:
"Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır.
Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, sizin için kirlidir."
Burada kullanılan kavram "düşman" değil "kirli" kavramıdır ve bütün mantık, "kirli"den uzak durma fikri odağında kuruludur.
İç yamyamlığın yasaklanma döneminde, bizzat Domuz totemi insanlarının kendi totemlerine ( ve kendi insan-Domuzlarına) "dokunma" ve "yeme" yasağına oturan bu uygulamalardaki mantık da aynı yaklaşımı yansıtır.
Genel olarak Totem Hayvanlar ve Totem Bitkiler, başlangıçta bu totemleri kutsal gören, onlara tapan topluluk tarafından kendilerine yasak kılınmıştır.
Bunun da asıl gerekçesi, kendi aidi insanların (yetişkin ve çocuk) kendileri tarafından yenilmesini yasaklamaktır.
Bu bakımdan yasaklanmış totemlerde "düşman" algısı bulunmaz; dokunmama, uzak durma, uzak kaçma vurguları bulunur!
Şanlıurfa
müzesinde Göbekli Tepe'nin hayvanları arasında
öne çıkan Domuz totemi...
Göbekli
Tepe'de ölülerin sunulduğu totem hayvan-insanlar:
Yılan totem-insanları...
Boğa totem-insanları...
Domuz-totem-insanları...
(Muhtemelen) Yırtıcı Kertenkele totem-insanları...
Yılan totem-insanları...
Boğa totem-insanları...
Domuz-totem-insanları...
(Muhtemelen) Yırtıcı Kertenkele totem-insanları...
Dilaver
Koman'ın "Tanrıça Domuz"u!
"D. Koman" , “Tanrıça Domuz”un, neden yasaklanmış olduğuna dair bir takım “gerekçeler” üretmiş. Onları sıralamış. Böylece de konuya açıklık getirmiş olduğunu düşünüyor olmalı.
Çok yanılıyor.
Tikel örnek etrafında dolaşıp “teori” örme ve bazı gerekçelerle konuya “açıklamalar” getirme, çok kere karşılaşılan bir husus.
Ne kadar doğru bir metot olduğu ise "Dilaver Koman"ın yazısıyla bir kez daha görülüyor.
“Domuz yasağını”, bu hayvanın, ilgili topluluğunun tarım alanlarına zarar vermesine bağlayan Dilaver Koman’ın, bu tür bir gerekçelendirmesi, metot olarak doğru olmadığı gibi, eski toplumun mantığına da, modern toplumun mantığına da, takla attırmaktadır.
Eski toplum, kendi varlığına, ürünlerine, vb. zarar veren canlıların hepsine karşı, bütün varlığı boyunca karşı durmuştur.
Dilaver Koman’ın, diyelim ki köy hayatı varsa, gazetelerin üçüncü sayfasını izliyorsa, şimdi bile, köylerde yaban domuzuna, ayıya, kurda, tavşana, tilkiye karşı, akla gelebilecek her yolla, onları öldürme, tuzak kurma gibi yöntemler kullanıldığını bilmesi gerekirdi.
Bırakalım zararlı hayvanlara “yeme”, “dokunma”, hatta “adını bile anmama” türünden “yasak”lar getirmeyi ; galiba Avustralya’da oldukça fazla üremiş ve zararları onarılamaz hale gelen tavşan ve kanguru öldürmek adeta kampanya olarak yürütülüyor.
Kaldı ki Dilaver Koman, bu “gerekçesi”nin işe yarar tek bir yanı bile olmadığını, “Domuz” yasağının çok sonraları gelmesiyle de açıklamış olmaktadır. Gerçekten de giderek artan bir şekilde, Mezopotamya toplumlarında domuz yasağına İ.Ö 3000 / 2500 yıllarından sonra rastlıyoruz.
Domuz tapınımını özellikle bulduğumuz alanların, üstelik asıl tarımsal alanlar olması, mesela Harran; mesela şimdiki Kuzey Irak Kürt bölgeleri yani eski Assur tarım alanlarının bir kısmı, domuz’un (evcil veya yabani) tanrı-ça olarak tapınım alanlarıydı da.
Göbekli Tepe kaya kabartmaları, yabani - evcil erkek domuzun, o dönemde, Akrep, Yılan, Koç/Koyun, Aslan,Turna, Tilki, Leylek / balıkçıl, Eşek, Boğa… gibi hayvanlarla birlikte, hatta onlardan daha da çok tapılmakta olduğunu ortaya koyuyor.
((“Domuz” kavramı ile Hititler içindeki ön Hristiyan toplulukların bir bölümünün kullandığı “İnsanlık” kavramının “eşitlenmesi”, aynı değerde ele alınması hakkında yazmıştım…. Benzer şekilde “Köpek” kavramı da etimolojik olarak Hammurabi döneminde “İnsan-lık” anlamında kullan “Awelum”, “Kalbum” doğrultusunda ilerlemişti…))
Derhal fark ediyoruz ki Göbekli Tepe’nin buradaki hayvanlarının çok önemli bir bölümü, bizim şimdiki modern toplumumuzun “burçları”,”yıldızları”dır!
İnsanların hem “karakterini", "kaderini" belirlemekte ve hem de kimin-kimle evlenmesinin “uyumlu” veya “uyumsuz” olacağına “açıklık” getirmektedir!
Hakikaten de ”totem-tabu” hayvan veya bitki, bütün eski toplumlarda, kişi veya toplum birim’in evlilik dizgesinin de anahtar sorunu olmuştur. Freud’un Totem ve Tabusu bile okunmuş olsa, bunun bilinmesi lazımdı.
Diyelim ki “karga”, ancak üç farklı başka totemden kadınlardan birisi ile evlenirse “uyum” olabiliyordu. Yani, totem hayvan ve bitki, kişinin veya topluluğun evlilik düzenini de belirliyordu. Tıpkı şimdi, X aşiretinden bir erkeğin, ancak Y aşiretinden bir kızla evlenmesinin “hayır” getirebileceği yönündeki inançta olduğu gibi…
.....
Bu totemler, ilgili topluluklarda evlilik düzeninde de en sağlam referanslar olarak kullanılmış olmalıydı. Ki bu nedenle “Antep Fıstığı”, kadın için de çok rahatlıkla “fıstık” olarak kullanılmaktadır. Güvercin, “Emmim kızı taze feriktir-piliçtir”.. bölgedeki bu eski Horoz / tavuk / civciv / piliç yapısının neticesidir.
Deve’yi haram, Çekirge’yi helal kılan Yahudilik dışında, Yezidilikte Marul, Börülce, Ceylan, Fasulye yeme yasaklarıyla karşılaşmaktayız.
Köpeğe dokunma yasağı; eşeğin ilk sıpasının boynunu kırarak öldürme kuralı; Aleviler arasında dağ keçisine, tavşana dokunmama; sakız ağacına, sedir ağacına vb. tapınma gibi bütün eylemler, tek bir çizgide yer alırlar.
İşte görev bu çizginin, eski toplumun bu ortak mantığının temellerinin ne olduğunu bulup çıkarmak ve her bir tikel örneği yerine oturtmaktır.
Tikel örneklere uyduruk gerekçelerden elbise biçmek değil!
O zaman tekrar soruyoruz:
Mezopotamya toplumlarının tarihte ve bugünkü uygulamalarında:
Musevilik ve İslam’ın domuz yasağının,
Aleviliğin Tavşan yasağının ,
Yezidiliğin Köpek yasağının ,
Horoz yasağının, Ceylan yasağının, Balık yasağının;
Fasulye, Börülce, Marul yasağının;
“Hamursuz bayramı”nda, tahıl yasağının…
Ortak mantıksal temeli var mıdır?
Var ise nedir?
"D. Koman" , “Tanrıça Domuz”un, neden yasaklanmış olduğuna dair bir takım “gerekçeler” üretmiş. Onları sıralamış. Böylece de konuya açıklık getirmiş olduğunu düşünüyor olmalı.
Çok yanılıyor.
Tikel örnek etrafında dolaşıp “teori” örme ve bazı gerekçelerle konuya “açıklamalar” getirme, çok kere karşılaşılan bir husus.
Ne kadar doğru bir metot olduğu ise "Dilaver Koman"ın yazısıyla bir kez daha görülüyor.
“Domuz yasağını”, bu hayvanın, ilgili topluluğunun tarım alanlarına zarar vermesine bağlayan Dilaver Koman’ın, bu tür bir gerekçelendirmesi, metot olarak doğru olmadığı gibi, eski toplumun mantığına da, modern toplumun mantığına da, takla attırmaktadır.
Eski toplum, kendi varlığına, ürünlerine, vb. zarar veren canlıların hepsine karşı, bütün varlığı boyunca karşı durmuştur.
Dilaver Koman’ın, diyelim ki köy hayatı varsa, gazetelerin üçüncü sayfasını izliyorsa, şimdi bile, köylerde yaban domuzuna, ayıya, kurda, tavşana, tilkiye karşı, akla gelebilecek her yolla, onları öldürme, tuzak kurma gibi yöntemler kullanıldığını bilmesi gerekirdi.
Bırakalım zararlı hayvanlara “yeme”, “dokunma”, hatta “adını bile anmama” türünden “yasak”lar getirmeyi ; galiba Avustralya’da oldukça fazla üremiş ve zararları onarılamaz hale gelen tavşan ve kanguru öldürmek adeta kampanya olarak yürütülüyor.
Kaldı ki Dilaver Koman, bu “gerekçesi”nin işe yarar tek bir yanı bile olmadığını, “Domuz” yasağının çok sonraları gelmesiyle de açıklamış olmaktadır. Gerçekten de giderek artan bir şekilde, Mezopotamya toplumlarında domuz yasağına İ.Ö 3000 / 2500 yıllarından sonra rastlıyoruz.
Domuz tapınımını özellikle bulduğumuz alanların, üstelik asıl tarımsal alanlar olması, mesela Harran; mesela şimdiki Kuzey Irak Kürt bölgeleri yani eski Assur tarım alanlarının bir kısmı, domuz’un (evcil veya yabani) tanrı-ça olarak tapınım alanlarıydı da.
Göbekli Tepe kaya kabartmaları, yabani - evcil erkek domuzun, o dönemde, Akrep, Yılan, Koç/Koyun, Aslan,Turna, Tilki, Leylek / balıkçıl, Eşek, Boğa… gibi hayvanlarla birlikte, hatta onlardan daha da çok tapılmakta olduğunu ortaya koyuyor.
((“Domuz” kavramı ile Hititler içindeki ön Hristiyan toplulukların bir bölümünün kullandığı “İnsanlık” kavramının “eşitlenmesi”, aynı değerde ele alınması hakkında yazmıştım…. Benzer şekilde “Köpek” kavramı da etimolojik olarak Hammurabi döneminde “İnsan-lık” anlamında kullan “Awelum”, “Kalbum” doğrultusunda ilerlemişti…))
Derhal fark ediyoruz ki Göbekli Tepe’nin buradaki hayvanlarının çok önemli bir bölümü, bizim şimdiki modern toplumumuzun “burçları”,”yıldızları”dır!
İnsanların hem “karakterini", "kaderini" belirlemekte ve hem de kimin-kimle evlenmesinin “uyumlu” veya “uyumsuz” olacağına “açıklık” getirmektedir!
Hakikaten de ”totem-tabu” hayvan veya bitki, bütün eski toplumlarda, kişi veya toplum birim’in evlilik dizgesinin de anahtar sorunu olmuştur. Freud’un Totem ve Tabusu bile okunmuş olsa, bunun bilinmesi lazımdı.
Diyelim ki “karga”, ancak üç farklı başka totemden kadınlardan birisi ile evlenirse “uyum” olabiliyordu. Yani, totem hayvan ve bitki, kişinin veya topluluğun evlilik düzenini de belirliyordu. Tıpkı şimdi, X aşiretinden bir erkeğin, ancak Y aşiretinden bir kızla evlenmesinin “hayır” getirebileceği yönündeki inançta olduğu gibi…
.....
Bu totemler, ilgili topluluklarda evlilik düzeninde de en sağlam referanslar olarak kullanılmış olmalıydı. Ki bu nedenle “Antep Fıstığı”, kadın için de çok rahatlıkla “fıstık” olarak kullanılmaktadır. Güvercin, “Emmim kızı taze feriktir-piliçtir”.. bölgedeki bu eski Horoz / tavuk / civciv / piliç yapısının neticesidir.
Deve’yi haram, Çekirge’yi helal kılan Yahudilik dışında, Yezidilikte Marul, Börülce, Ceylan, Fasulye yeme yasaklarıyla karşılaşmaktayız.
Köpeğe dokunma yasağı; eşeğin ilk sıpasının boynunu kırarak öldürme kuralı; Aleviler arasında dağ keçisine, tavşana dokunmama; sakız ağacına, sedir ağacına vb. tapınma gibi bütün eylemler, tek bir çizgide yer alırlar.
İşte görev bu çizginin, eski toplumun bu ortak mantığının temellerinin ne olduğunu bulup çıkarmak ve her bir tikel örneği yerine oturtmaktır.
Tikel örneklere uyduruk gerekçelerden elbise biçmek değil!
O zaman tekrar soruyoruz:
Mezopotamya toplumlarının tarihte ve bugünkü uygulamalarında:
Musevilik ve İslam’ın domuz yasağının,
Aleviliğin Tavşan yasağının ,
Yezidiliğin Köpek yasağının ,
Horoz yasağının, Ceylan yasağının, Balık yasağının;
Fasulye, Börülce, Marul yasağının;
“Hamursuz bayramı”nda, tahıl yasağının…
Ortak mantıksal temeli var mıdır?
Var ise nedir?