İslami yaklaşıma göre, sutrasız iken, namaz kılan bir mümin'in önünden "köpek, kadın, eşek ve domuz" geçer ise, o namaz geçersiz olur. Bu mantıkta, anlıyoruz ki, namaz kılan Mümin, sanki bu hayvan veya varlıklara secde ediyormuş gibi bir durumun kabul edilmemesi yaklaşımı var...
İlhan Arsel, Turan Dursun gibi yazarlarımız, bu hayvanlar ile kadının bir arada bulunmasından dolayı, derhal, İslamın kadını aşağılaması sonucu çıkarmışlar ve onu eleştirmişlerdir. İslamın kadın yaklaşımı elbette eleştirilmeli.. Ama acaba , onların kullandığı yukardaki argümanlarla mı?
Biz bu tür argümanların çok sığ ve toplumbilim bakımından ise, bütünüyle işe yaramaz olduğu kanısındayız. Çünkü anlıyoruz ki, burada söz konusu olan şey, Totem/Put dönemi alışkanlığına bağlı olarak, Arap kavimlerinin, (öteki totem hayvanlara depğil ama.. özellikle) köpek, domuz ve eşeğe tapmayı yasaklama çabasıydı. Arap ataları için kadın, işte bu totemlere sahip topluluklardan alınmakta olan insan olduğu için, muhtemelen bu totem hayvanlar ile eşitleniyor ve bu nedenle o hayvan totemler arasına "kadın" da dahil ediliyordu.
Adem'in karısı, güya bizim ilk anamız Havva'nın , daha "gözü açık değilken", tanrının toprakta karnı üstü sürünme cezası vereceği Yılan ile ilişki kurmuş olması ve-ya onun sözünü dinlemesi, Mezopotamya kadınlarının da totem hayvanlarla çok içli-dışlı olmuş olduklarını gösteriyor ki, zaten bugün bile "kumrum", "pilicim", "koynuma aldığım yılan", "kısrak gibi yürüyenim"... diye onları "hayvan"la eşitleyerek konuşmaya devam ediyoruz...
Ama sadece kadınları değil...
İsa'ya "kuzu", "küçük Güvercin" vb. diyenler de aynı Mezopotamya topluluklarıdır. Demek ki, erkeğe, kadın,çocuğa, tanrılara, bitki ve-ya hayvan totem adlandırması yapmak, eski toplumun, insan kurban ediminden kurtulma sürecinde başvurduğu Totem uygulamasının bir ürünüydü.
Göbekli Tepe Mezarlık kaya desenlerinden itibaren kanıtlı olarak biliyoruz ki, en az 10 bin yıl öncesinden beri Mezopotamya toplumları, kendi varlıklarını , kalıntılarını şimdi burçlarda da takip ettiğimiz gibi, koyun, koç, oğlak, eşek, aslan, kartal, akrep, balık... gibi bir dizi farklı hayvan toteme sahiplerdi ve onlarla tanımlanıyorlardı. Bir kadın "aslan (gibi) erkekle" evlenebildiği gibi, bir erkek de, "it'in kızı"nı veya "eşşeğin kızı"nı alabiliyordu ki, bu laflar harfi harfine günümüzde de kullanılmaktadır.
İlgili toplulukların hayvan ve bitki/tahıl/meyve/sebze totem ayrışmaları öylesine ayrıntılı olmuş olmalıdır ki, Muhammed dönemi İslam uleması, kendi aralarında "köpeğin renginin ne olduğu" hakkında bile tartışmaya girmektedirler.
Çok "kuru" bir yazar olarak İlhan Arsel'i bir yana bıraksak bile, Turan Dursun'un, "köpek hakları savunucusu" ilan ettiği Avesta'ya, en azından "köpek" bölümüne bakmış olduğunu varsayıyoruz. O durumda T. Dursun, saptamak zorundaydı ki, Avesta, "köpek hakları"nı "savunur"ken, "köpek" deyip geçmiyor; o "köpek"leri cins cins, renk renk ayırıyordu!
Bu "köpek"lerin renk ayrımı, erken Enuma Eliş anlatımlarında ve Akado Sammaru kayıtlarında da vardır.
Çünkü, bunlar "köpek" değil, İnsan'lardı; tapınak görevlisi yetkililerdi; Hitit ve Asur saraylarında görev yapan "kapı kulu" veya "yetkili" şahıslar olarak "Padişah Köpekliği" yapıyorlardı. Üstelik o dönemin hiç bir "köpeği", kendini "köpek"/Koruyucu olarak nitelemekten de gocunmuşa pek benzemez!
Eğer Tanrı, elçisi vasıtasıyla bütün bunları onun kulağına fısıldamamış ise, Muhammed nerden bilsin?
Ama şimdi biz arkeolojik kazılar, çözümlenmiş eski tablet yazıtları yoluyla eski toplumu tanıyor ve onların totem hayvan ve bitkilerinin, ne anlama geldiğini, isimlerini, izlerini takip edebiliyoruz.
Sadece İslam değil, bütün öteki dinler de, bilimin gösterdiği yoldan eleştirilmelidir..
Uydurmalara dayanan kışkırtmalar aracılığıya değil...
Öyle yapanlarla kol kola olan, o dergi ve gazetelerin yıllarca sorumluluğunu üstlenmiş olan ; hatta adına "Aydınlanma Konferansı" dedikleri bir konferansa tebliğ'ci olarak katılan Oral Çalışlar gibileri, Başbakan uçağına bindirilince, "kışkırtma" argümanlarından da olsa, bildiklerini de unutuverirler!
İslam da, bilimsel temellere oturmuş argümanlarla eleştirilmelidir !
Aşağıda yer alan Turan Dursun'un eleştirilerinin böyle bir bilimselliğe sahip olup olmadığına , artık okur karar versin!
*-*-*-*-*-*-*-*-
Kara Köpek Namazı Bozar da, Kırmızı Köpek Neden Bozmaz?
Ya da, sadece bazı hayvan-totem türleri...
ve bu totemlerle anılan topluluğun aidi olduğu (yabancı) kadın'ın totemi olarak
"kara köpek, eşek, domuz, köpek ve kadın" genellemesi...
Ve bunları bilmesi olanaksız Muhammed'in bozulmuş anlatım temelinde biçimlendirdiği "imanı" hakkında..
*********
“Namazı kat’eden şeyler: Köpek, eşek, domuz ve kadın”
Turan Dursun
Tabu Can Çekişiyor
DİN BU
III. KİTAP
s.126
Diyanet, cevap yazısında, "Buhari'de bu anlamda bir hadis yoktur.
Aksine, namaz kılanın önünden bunların geçmesiyle bozulmayacağını ifade eden hadisler vardır" diyor.
Bu, bir saptırmacadır. çünkü "Buhari'de bulunmayan hadis"ler de "hadis"tir. Bu hadislere göre de İslam'da "hüküm" belirlenmiştir. Bu konuda da öyle. Diyanet'in kendi yayınlarından olan "Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Salih"de bu yönde açıklama vardır. Ve bu açıklamaya göre:
— Mekhül, Ebu'l-Ahvas, Hasan Basri ve İkrime, namaz kılanın
önünden köpek, eşek, kadın geçerse, bunların namazı bozacağı görüşünü paylaşmışlardır.
—İbn Abbas da, kara köpek ve adet gören kadının önden geçmesi durumunda namazın bozulacağını savunmuştur. Ata İbn Ebi Rebah da İbn Abbas'ın görüşündedir.
—Ahmed İbn Hanbel'den de, "düz kara köpek"; eşek ve kadının, önünden geçtiği namazı bozacağı görüşünde olduğu aktarılmıştır.
-Ehl-i Irak (Irak halkı, Irak uleması) da, fıkıh kitaplarında yazılı bulunduğuna göre, "köpek, kadın, eşek ve domuz" namaz kılanın önünden geçtiği zaman namazı bozar. "
Söz konusu Diyanet yayınında bu bilgiler verildikten sonra, dayanak olarak alınan hadis, en sağlam hadis kitaplarından olan Müslim'in e's-Sahih'inden şu çeviriyle aktarılıyor:
-"Önünde, deve semerinin ard kaşı boyunda bir sütresi (engel) olmayan kimsenin namazını KADIN, EŞEK bir de KARA KÖPEK kat'eder (keser, bozar)."
—Yine aynı yerdeki açıklamaya göre, soru soran biriyle Ebu Zer arasında şu konuşma geçer:
—Kara köpek namazı bozuyor da kırmızı köpek neden bozmuyor?
—A kardeşimin oğlu! Ben de senin sorduğunu peygambere sordum. Peygamber, "Kara köpek şeytandır" buyurdu.
Buhari'nin yer verdiği hadisler arasında da Aişe'nin bir tepkisini görürüz. Diyanet'in yayınladığı Tecrid'in 309. hadisi olarak yer verdiği açıklamaya göre. Aişe:
-"Siz, biz kadınları, köpek ve eşekle bir mi tutuyorsunuz?" demiştir.
***
Turan Dursun'un da Yanıldığı temeller :
Turan Dursun'dan Avesta'da Köpek Hakları Keşfi!
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-**--*-*-*-*
Kalp, Kalbum, Köpek ve ‘İnsan’ geçişmesi…
Hayvan-Bitki totem adları ile Tanrı-ça adları arasındaki ilişkiler
****
***
ESKİ ANADOLU'DA KÖLELİK MÜESSESESİ-2
Rabi kalbatim, "köpekler amiri"
Unvan kt v/k 65 metninde (Sever, no.7) geçer. Bu unvan, C. Günbattı (6) tarafından muhtemelen "Sarayın köpeklerine bakmakla yükümlü görevlilerin başı" olduğu ifade edilmiştir. Şahit olarak geçen bu şahsın idari bir fonksiyonu yoktur.
(Benim Notum: "Rabi Kalbatim" nitelemesinin "saray köpekleri", "saray köle ve koruyucuları" anlamındaki "köpekler" olduğu anlaşılınca, C. Günbattı'nın doğru bir değerlendirme yapmadığı görülmektedir.. )
***
Avesta’da ‘Köpek’ Çeşitleri...
İsa’dan evvel 2350’li yıllara denk düşen tablet
çözümlerinde :
“Enlil’in azgın köpeği” ,
“Tanrıların besili köpeği”
“Nindinug’un kapan köpeği”,
“Nindinug’un kan içici köpeği”,
“Ea’nin, ısıran köpeği”
“Enki’nin uluyan köpeği”
“Ninsin’in (kana) susamış,kan içen köpeği”,
“Utu’nun.... köpeği ”
“Sin’in .... köpeği ”
“Ninazu’nun.... köpeği ”
Gibi, farklı özelliklere ve farklı tanrılara sahip oldukları anlaşılan bir ‘köpek kast düzeni’ bulunduğunu görüyoruz.(1)
Bu ‘köpek’lerin bir ‘hayvan’ olarak ‘ köpek’ haliyle algılanmaya başlanması daha sonraki bir gelişimdir. Eski toplum, Totem hayvan-bitki geçişmesine bağlı olarak, kendini yani ‘insan toplulukları’nı, onların çeşitli sosyal hizmet bölümlerini, hayvan ve-ya bitki adlarına göre de düzenlenmişti. Ve bu hayvan –bitki adları kendilerini ifade etmek için de kullanılıyordu. Bugün dilimizde kadın veya erkeğe karşı, son derece ayrıntılı olarak, övmek veya yermek için, sayısız hayvan ve-ya bitki namı takılabiliyorsa, nedeni budur.
İsa’nın ‘kuzu’ olarak da adlandırılmasında; Musevilerin ‘dana’ tapınmasında, ‘insandan hayvan toteme geçiş’,ne ölçüde etkili ise, Assur topluluklarında da insan’dan ‘köpek’e geçiş ayni ölçüde etkili olmuş görünüyor.
Yeniden Avesta’ya döndüğümüzde...
Orada şöyle sorulur :
“ Ey Maddi Dünyanın Yaratıcısı, Sen, Kutsal Biri!
Üstünden bir köpeğin leşi veya bir insanın cesedi geçirilmiş olan bir yoldan yeniden; davar ve sığır sürüleri, erkekler ve kadınlar, Ahura Mazda’nın oğlu; Ateş, kutsanmış baresma demeti veya müminler geçebilir mi?”
“Maddi Dünyanın Yaratıcısı” bu soruyu şöyle yanıtlar:
“ O (yolun) üstünden; davar ve sığır sürüleri, erkek ve kadınlar, Ahura Mazda’nın oğlu; Ateş, kutsanmış baresma demeti ve imanlılar bir daha geçemez.
Bundan dolayı siz, dört gözlü bir sarı köpeğin veya sarı kulaklı bir beyaz köpeğin bu yoldan üç kez geçmesini sağlayacaksınız . Ya dört gözlü sarı bir köpek, ya da sarı kulaklı beyaz köpek oradan geçtikten sonra; çok öfkeli bir sinek biçiminde olan, dizleri ve kuyruğunun şekli çıkıntılı, her tarafı kire bulanmış ve en kötü xrafstralara benzeyen Drug Nasu, kuzey bölgelerine doğru kaçacaktır.
Eğer köpek gönülsüzce yürürse, (o zaman) onlar dört gözlü sarı köpeğin veya sarı kulaklı beyaz köpeğin (bu kez) altı defa bu yoldan geçmesini sağlayacaklardır. Ya dört gözlü sarı köpek, ya da sarı kulaklı beyaz köpek oradan altı defa geçtikten sonra; çok öfkeli bir sinek biçiminde (6) olan, dizleri ve kuyruğunun şekli çıkıntılı, her tarafı kire bulanmış ve en kötü xrafstralara benzeyen Drug Nasu, kuzey bölgelerine doğru kaçacaktır.
Eğer köpek gönülsüzce yürürse, (o zaman) onlar dört gözlü sarı köpeğin veya sarı kulaklı beyaz köpeğin (bu kez) dokuz defa bu yoldan geçmesini sağlayacaklardır.
Ya dört gözlü beyaz köpek, ya da sarı kulaklı beyaz köpek oradan dokuz defa geçtikten sonra; çok öfkeli bir sinek biçiminde olan, dizleri ve kuyruğunun şekli çıkıntılı, her tarafı kire bulanmış ve en kötü xrafstralara benzeyen Drug Nasu, kuzey bölgelerine doğru kaçacaktır. ”
Avesta’nın bu yanıtındaki “dört gözlü sarı köpek” veya “sarı kulaklı beyaz köpek” tanımlarının tercümeye ait sorunlarla da ilgili olup olmadığını şu anda bilemiyorum. Ama, ‘renk’ler eski Mezopotamya toplumlarının ayrıştırıcı belirlenimlerinden birisi idi ve burada da kullanılmış olması ihtimali varsayılabilir.
3) Aslında kaynakları eskiye dayanan dinler ve onların anlatımları, doğru ele alınırlarsa, yaşanılan tarihin ana çizgilerini, soyutlanmış haliyle bile olsa, saptamak olanaklıdır.
Çalışmasından yararlandığımız sayın Dr. A. Yılmaz Soyyer’in eserinde, Bektaşilikte çok rastlanan ‘devir’ kavramına ilişkin söyle deniliyor:
“Devir, maddi olarak görünen âleme düşen canlının önce cemad/cansız, sonra bitki, sonra hayvan ve en sonunda insan şeklinde görünüşüdür.İnsan-ı Kâmil oluşla sonuçlanan bu devre “kavs-ı uruc” da denir.”
...
Burada “âleme düsen canlının cansız” ligi gibi bir kurgu, buğun anlam verdiğimiz ‘âlem’ gibi kavramlar üzerinden pek açıklanamaz. Bu, kavramların soyutlanmasına bağlı, eski toplumun ittifak ritüelinin insan kurbanıyla (diğerleri namına) ilgili olan bir ifade tarzıdır... Fakat şimdilik geçelim bu noktayı.
Sayın Soyyer’in eserinde bu noktanın, devamı şöyle:
“Giridî Ali Resmi Baba devir konusuna da eserinde yer vermektedir. Bu konuya ruhu açıklamakla başlar. Ruh ona göre Allah’ın emridir ve Allah’ın “kün” emrinden zuhur eylemiştir.
Bir insanın ruhunun ona gelinceye kadar önce arştan, kürsten, yedi gök (semavat-ı seba) ten geçerek dört unsura ulaşması gerekir.
Bu Ay feleğinin altında olan âlemdir. Ondan sonra “m*******id-i selase” ye uğrar.
Dört unsurun hayatı da insani ruhun ona uğramasıyla oluşur.
Orada önce madene (?!) uğrar.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-