17.06.2009
Güvenilmez 'Muhalif ' Ufuk Uras!
Meclis’te AKP’nin “doğal müttefik”i olarak hareket eden;
AKP’li Burhan Kuzu’nun Tv oturumlarında “ Ufuk’çuğum” diye hitap ettiği;
Meclis’e “sol’un ortak adayı” olarak seçilip ertesi gün ÖDP’ye başkan olan;
Kısaca her sözü takiyye dolu;
Sözde “Muhalif” Ufuk Uras dostumuz, bugün, zigzag’larına bir yenisini ekleyip ÖDP’den istifa etmiş..
Şimdi aralarında U. Uras’ın da bulunduğu bir takım kimselerin “bir araya gelip sol-sosyalist parti kurma” girişimleri, şu ana kadar ki “başarılı muhalefet” örnekleri hesaba katılırsa, sonucu baştan belli yeni bir başarısızlık deneyi olacaktır!
Herkesi Ufuk Uras takiyyeciliğinden ve onun gibi olanların bu tür “başarılı Sol’cu girişim”lerinden uzak durmaya davet ediyoruz…
Meclis’e “Ufuk getirme” iddialarıyla yola çıkan bu “Ufuksuz” dostumuz, önce gerçekten bir Ufuk elde etsin…
AKP doğal ittifakıyla…
“AB-D işgaliyle demokrasi” savunuculuğu yaptıkları için, Irak’taki her damla kanda ellerini yıkamaya devam eden Altan’ların “demokrat”lığıyla(*) …
Sözde “ılımlı laik”lik savunuculuğuyla;
demokratlık bile yapılamayacağını…
sağlam bir muhalif olunamayacağını…
… biraz öğrensin…
İki yıl önce var olan ciddi potansiyeli; Medyatik desteği sürdürebilmeyi becerememiş olmanın Ufuksuzluğa bağlı olduğunu anlasın…
Ondan sonra yeni çağrılara soyunsun…
*-*-*-*
Gazetelere yansıdığı biçimiyle Ufuk Uras, Avrupa Parlamentosu’nda Yeşiller Grubu’nun himayesinde 2008 Haziran sonlarında yapılan “Türkiye’de neler oluyor?” konulu konferansta, Türkiye’de “şeriat tehlikesi”nin tartışıldığı bir toplantıda, doğrudan Tayyip Erdoğan savunuculuğunu üstlenerek şöyle demişti:
“İran-Türkiye benzetmesi doğru değildir.
Tayyip Erdoğan Humeyni değildir. İmam bilmem ne değildir.
TUDEH yöneticilerine ‘Bugün olsa ne yapardınız?’ diye soruyorum, ‘Yanlışlarımız olabilir, ama yine demokrasiyi savunurduk’ diyorlar...”
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=878555&Kategori=siyaset&Date=20.06.2008
Ufuk Uras'ın verdiği TUDEH örneğinin ne olduğuna baktığımızda, durum tam anlamıyla ortaya çıkıyor. TUDEH, İran Şehin Şahı, Şah Rıza Pehlevi'ye karşı, Mollalarla, Ayetullah Humeyni ile "demokrasi için" ittifak kurmuştu. Bir yazılı anlaşma, anımsadığım kadarıyla yoktu ve daha çok, o zamanki Sovyet yönetimi yanlısı TUDEH, ABD uşağı olan Pehlevi'ye karşı olduğu için Humeyni'nin kara çarşafının ardından "demokrasi mücadelesi" veriyordu. "Humeyni Devrimi"nden sonraki ilk altı ay içinde, Humeyni rejimi en önce onları "temizledi"; böyle bir ağır katliam süreci içinde, sorgusuz-sualsiz, Tudeh ve öteki "ateist"ler başta olmak üzere, giderek "Halkın Mücahitleri" örgütüne doğru da yönelecek olan bir "temizlik" hareketini kesintiye uğratmadan sürdürdü.
Ufuk Uras, bir "siyaset bilimcisi" olarak TUDEH'in kendi varlığının katledilmesiyle sonuçlanan "ittifak" (daha doğrusu Humeyni kuyruğuna takılma anlamındaki bir "ittifak", ki bu, U. Urasların AKP kuyruğundaki "ittifak" biçimlerine çok benziyor..) ediminin "doğru" mu, yoksa "hatalı" mı olduğu üzerine , özel bir fikri, kanaati olmadığı anlaşılıyor. O, emin olmak için, TUDEH yöneticilerine yeniden sormuş. Onlar da "yine aynısını yapar, demokrasiyi savunurduk" demişler...
Bu durumda, Ufuk Uras ne yapsın?
TUDEH yöneticilerinin beyanı da orada kapı gibi durduğuna göre, Ufuk Uras da, TUDEH gibi "demokrasiyi savunacak"... Yani , Türkiye'nin Mollalarıyla, herhalde askere ve sorunlu olsa da var olan laik yapıya karşı "ittifak ve dayanışma içinde" olacak...
Ufuk Uras'ın açıklamalarının, eğer bir başka anlamı var ise, umarız kendisi açıklar.
****
Ufuk Uras'ın demokrasi ufkunun nasıl dar olduğu, onun “demokrasi” adına şeriat özlemcisi AKP’nin savunuculuğunu yaptığı her seferde ortaya çıkıyor.
Gazetelerde yer alan konuşmasına göre, isim vererek, Tayyip Erdoğan'ın Humeyni olmadığını savunma işini görev addetmesi için bir insanın U. Uras tipinde bir “demokrasi savunucusu” olması gerekiyor.
Bırak da, kendisinin bir Humeyni olmadığını Tayyip Erdoğan bizzat kendi açıklasın; onun için bu bedava avukatlık niye?
Demokrasi talebi, her görüşün örgütlenme hakkını da öngörmelidir elbette..
Fakat bu, şertiatçılar veya faşistler için; onların bizzat varlıklarının ve görüşlerinin var olmasını, “demokrasi için”, savunmayı gerektirmiyor.
Ufuk Uras, bu “demokrasi aşkı”nı daima AKP lehine kullanan biri olduğunu sistematik olarak açığa vuruyor.
Kıblesini yitirmiş bir binamaz adeta...
Değilse, “bıyık”larıyla ünlü bu şahıs (bıyıkları üzerine yayınlanmış yazılar yazılmış-yazdırılmış… bir yerlerde okumuştum…) “erkek”liğini de ortaya koyarak (seçim beyannamelerinde “erkek adam”, “söz veren adam” motiflerini de epey kullanıyordu) açık faşistler için de “demokratik örgütlenme” hakkını savunabilsin o zaman!
Oraya gelince duruyor nedense!
Ama eğer, “darbeci odaklar dağıtılsın” diye parlamenterlere mektup yazıyor; ve fakat öte yandan da, “AKP kapatılmamalı” diye özel bir kampanya yürütüyor ise, “bıyıkları” da onun “erkekliğini” ve “devrimciliğini” kurtarmaya yetmez!
****
Meclis'e seçilme biçimi “takiyye” şaibesi altında olan Ufuk Uras, asıl muhalefetini, “laikliğe” ve laik kurumlara karşı yönelterek, “dinsel şeriat devleti”nin gelişmesini “demokratik geçiş” adı altında savunmakla sonuçlanan bir çizgiye devam ediyor.
AKP döneminde “hukuk ve yargı”nın AKP’leştirilmesi çabalarının somut göstergelerine herhangi bir muhalif söyleminde yer verdiğini hiç görmediğimiz Ufuk Uras, tam da, şeriat ve dinsel gelişim sürecinde, açık İslamizasyon ortamında, AKP’lilerle aynı argüman ve gerekçeleri kullanarak “Yargı bağımsızlığı”ndan dem vuruyor.
Yargı ve hukuk, onların sözünü ettikleri tarzda “bağımsız” değildi ve tarihte de hiçbir ülkede, hiçbir yargı ve hukuk, bu anlamıyla “bağımsız” olmamıştır. Buradaki “bağımsızlık” son derece özel anlamıyla kullanılıyor:
“Seçilmiş AKP’ye karşı olmama” anlamında !
“Marksizm”, “sosyalizm” demeye devam eden Ufak Uras buna rağmen “yargı bağımsız olmalı” diyorsa, bu aslında , “yargı AKP'ye karşı, şu anda, hiç olmazsa hayırhah davranmalı” isteminin “sol cila sürülmüş” biçiminden başka bir şey değildir.
Yargı da, iyi-kötü var olan haliyle “laik devlet”in tarafı olmalıdır ve aslında eğer değilse, orada sorunlar başlamış demektir.
Haşim Kılıç tarafından dile getirilen “bağımsızlık”, bugünkü ortamda AKP’ye ve şeriatın gelişimine, hiç olmazsa “hayırhahlık” isteminden başka bir şey değildir. “İlerde, inşallah, yargı da” molla düzenine uyum sağlar; “efendiler, siz ulemadan iyi mi bileceksiniz” çizgisini kabul eder; tabii, o şartlarda da, zaten “bağımsızlık” değil, “yüce dinimizin safında taraf olmaları” talebi uygulamaya sokulur!
Türkiye'nin bugünkü asıl tehlikesi, sadece Türkler bakımından değil, Kürtler bakımından da, toplumun islamizasyonudur. Bu gerçeğin hep akılda tutulması gereklidir. Bugün pişirilmekte olan İslami temelde “Kürt-Türk ümmetliği”dir ki, Ümmet Cemahiriyesi’nin demokrasiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
“Elhamdülillah müslümanım” çizgisi, toplumun ümmetleştirilmesi demektir ve İslami düzen altında bir “demokrasi”, sadece “İslami demokrasi” olarak biçimlenip işleyebilir.
*-*-*-*
Tersine, güçten düşmüş “ulusalcılık”ı asıl eleştiri konusu yaparak, AKP'nin ve dinsel gelişmenin “demokrasi” diye sunulması çabasına destek ve hizmet dışında kayda değer bir muhalefeti yok.
Somut olarak iktidardaki güçlere değil, “muhalefete muhalefet etme” çizgisi, Ufuk Uras'ın AKP ile resmi olmayan ittifakının temelini oluşturuyor.
Yeni küresel sermaye-dünyanın, “laik, sosyal, ulusal” değerlerinin yok olması biçimindeki asıl gelişme eğrilerine temelden ters tespitleriyle Ufuk Uras, düşünceleri tamamen “çağdışı” kalmış öteki sayısız “12 Eylül mağduru” gibi, eski ve bayat söylemlerle “sol”culuk yapma “imanını” sürdürüyor.
Bugünkü ortamda , “12 Eylül mağdurları”, AB-D “demokrasisi” söylemiyle “12 Eylül mimarı” ile ortak bir “zeminde” buluştuklarının farkına bile henüz varmış değiller. Bir yıl kadar önce Evren “Federatif Türkiye” ve “Kürt kardeşlerimiz” söylemiyle çıkışını yapmıştı.
Öyle bir “solculuk” da olsa olsa, takiyyeci, sol gösterip sağdan vurmayla neticelenen Ufuk Uras solculuğu olarak şekillenebilir...
Toplumu, toplumun yasalarını, bugünkü dünyanın asıl çelişme ve gelişme eğrilerini tanımak yönündeki teorik çabaların önemini kavrayamamış bir nesil, dinozor solculuğunda kalmaya mahkumdur zaten.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
(*) : Benden Taraf’a karşı neden bu kadar mesafeli durduğumu soranlar oluyor.
Türkiye’de güya “demokrasi savunucu taraf” olan, şimdiki Taraf gazetesinin genel yayın yöneticisi ( “avucuna düşürdüğü namuslu aile kızlarını çalıştıran Pavyon yöneticisi”nin burayla ne ilgisi var? Bu yönde bir dizi yazı yayınladı gazetelerde…) Ahmet Altan’lar, Irak’a AB-D askeri işgalini savunup, Saddam Hüseyin’in idamını, sinsi bir sevinçle karşılamıştı…
Irak’a AB-D işgalini “demokrasi” adına destekleyen, Saddam’ın idamını demokrasi adına alkışlayan bir zihniyet “demokrat” sayılabilir mi?
Bakmayın onların şimdiki “asker” eleştirisine…
Asker onlardan olsa en büyük faşistler yine bu tiplerin arasından çıkar.
Bunlarınki “muhalefet demokratlığı”dır… İktidar olunca faşist kesilenlerden.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Ufuk Uras'tan "takiyye" itirafı...
"Bıyık solcusu" Ufuk Uras'tan AKP'ye Destek Devamı..
Türkiye: 'İslami Cumhuriyet' Yolunda
Uluslardan Ümmetlere Ve Mit Açıklaması
Ümmet Cemahiriyesine Doğru…Yeşil Gıravatlılar...
Türkiye: 'İslami Cumhuriyet' Yolunda
'Küresel' Dünya 'Küresel' Din İstiyor!
*-*-*-*-*-**-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-**-*-*
Vatan gazetesi haberi…
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras ile Parti Meclisi arasındaki gerginlik artarak sürüyor. Partinin kongre sürecindeki anlaşmazlık sert rüzgarların esmesine yolaçarken Uras'ın istifasının durdurulduğu bildirildi.
ÖDP’de uzun süreden beri yaşanan tartışmalar dolayısıyla ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, partiyi olağanüstü kongreye çağırdı. Parti Meclisi'nin de olağan kongre kararı alması üzerine, Uras'ın Parti Meclisi'ni mecbur bırakmak için istifa kararı alması partide kriz yarattı. Uras'ı kararından vazgeçirmek için harekete geçen yakın çevresi uzlaşma sağlanabilmesi için arayışa girdiler.
-İSTİFA ŞİMDİLİK DURDURULDU-
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, parti içinde yaşanan sorunları çözmek amacıyla partiyi olağanüstü kongreye çağırdı. Ancak Uras’ın bu çağrısı parti içinde aşanan sıkıntıyı aşmak yerine kriz boyutuna taşıdı. ÖDP Parti Meclisi (PM) Uras’ın çağrısı üzerine olağanüstü kongre değil, olağan kongre toplanması kararı aldı ve konuyla ilgili olarak da Merkez Yürütme Kurulu’nu görevlendirdi. Uras'ın bu gelişme üzerine olağanüstü kongreyi gerçekleştirebilmek amacıyla genel başkanlıktan istifa dahil her seçeneği gündemine aldığı belirtildi. Uras'ın tutumunu sertleştirmesi Parti Meclisi'nde geri adım atılmasına yolaçmaması üzerine Uras istifa için harekete geçti. Uras'ın yakın çevresi istifanın önüne geçmek için büyük çaba gösterirken, uzlaşma için arayışa girdiler.
-GENEL BAŞKANA SERT ELEŞTİRİLER-
ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Alper Taş, Uras’ın çağrısının parti içindeki krizi çözmeyeceğini belirterek, partinin zaten olağan kongre sürecine girdiğini ve parti sorunlarının bir oldu bittiyle çözülemeyeceğini söyledi. Uras’ın parti içindeki muhalif kesimi “cemaatçilik ve şeflikle” suçladığını belirten Taş, “Aslında genel başkan cemaat istiyor. Partiyi istemiyor ve parti organlarını işletmeyerek klasik partilerde olduğu gibi tek şefin seçici olacağı bir partiyi amaçlıyor” dedi. Taş, Uras’ın anlayışının ÖDP’ye ters olduğunu da belirterek, “ÖDP’de bir kriz var bu kriz partinin geleceğine ilişkin bir kriz. Bu krizin aşılması büyük kongreye taşınacak bütün parti üyelerinin katılımıyla söz konusu kriz çözülecektir” dedi.
UFUK URAS NE DEDİ?
ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, ÖDP'nin yaşadığı krizden çıkış arayışı içinde olduklarını söyledi. Kurumlar içi tartışmaların krize dönüştüğü anlarda, demokratik zeminlerin kullanılmasının önemli bir ihtiyaca cevap verdiğini ifade eden Uras, 4 Ocak Pazar günü yapılan Parti Meclisi toplantısında, parti tüzüğü ve delegelerden gelen taleplere dayanarak olağanüstü kongre çağrısı yaptığını bildirdi. Uras, parti genel başkanlığı görevinden istifa etmediğini ifade etti.
Uras olağanüstü Kongre istemiyle yaşanan tartışmalar üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Türkiye Solu'nun uzun süredir tarihinin en ciddi krizlerinden birini yaşadığını, Genel başkanlığını yaptığı ÖDP’nin de bu krizden payına düşeni aldığını belirten Uras şunları söyledi:
“Bu krizden çıkış arayışı gerek emek hareketi gerekse demokrasi, barış ve özgürlük güçleri arasında yoğun tartışmalarla sürüyor. Bu arayış sürecinde, özgürlükçü bir sol anlayışla toplumda eşitliği, demokrasiyi, barışı, emeğin haklarını, farklı kültürlerin bir arada eşit koşullarda yaşamasını temsil eden güçlü bir mücadele ve taraf yaratma çabasını sürdürüyoruz. Bu sürecin bir parçası olarak partimiz içinde de uzun süredir var olan tartışmaların yeni bir aşamasında, 4 Ocak Pazar günü yaptığımız Parti Meclisi Toplantısında, Tüzüğümüzün ilgili maddesine ve delegelerden gelen taleplere dayanarak olağanüstü konferans/kongre çağrısı yapmış bulunuyorum.”
-“İSTİFA ETMEDİM”-
Delegelerin, toplanacak konferans ile demokratik bir zeminde farklı görüşler konusundaki eğilimlerini ifade edeceğini kaydeden Uras, partisinin çeşitli kurulları arasında oluşmuş olan güvensizlikleri ortadan kaldıracak demokratik bir irade göstereceğini belirtti.
Kurumlar içi tartışmaların krize dönüştüğü anlarda, demokratik zeminlerin kullanılmasının önemli bir ihtiyaca cevap verdiğini ifade eden Uras, “Bu sürecin sadece ÖDP için değil Türkiye’deki toplumsal muhalefete, emek güçlerine barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesini sürdürenlere önemli mesajlar iletmesini umut ediyoruz"
Uras, istifasına ilişkin haberlerin de doğru olmadığını sözlerine ekledi.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-**
http://toplumvetarih.blogcu.com/guvenilmez-muhalif-ufuk-uras_32915391.html