10.04.2009

Türkiye ve Hindi-Turkey Konusunun Tarihsel Kökenleri Üzerine



İslami Kaynaklarda Adem neden Hindistan'a İndirilir ?
Bu anlatımlarda sözkonusu edilen "Hindistan", aslında Hindi tapınımı ile ilgili olan Asur/Yezidi ön toplulukların toprakları olabilir mi?

Hıristiyan/Masonik inançlarda Yılbaşı ritüellerinde "kızartılmış Hindi" yeme geleneği ile, "Adem'in Hindistan'a indirilmesi" kavrayışı arasında bağ var mı?

Bu gibi soruların yanıtları, Halil Berktay'ların veya Murat belge'lerin nihlist tarihçiliğinden çok daha kapsamlı birikim gerektiriyor ve öyle görünüyor ki, "Turkey/Hindi" sorununda bize kapıları açacak olan da, böyle kapsamlı bir çalışma olabilir...

Aşağıda yer alan Turan Dursun'un yazısına, her şeyden önce onun konulara yaklaşım tarzı bakımından, katılmıyoruz.

Bununla birlikte, hem İslam’ın “Cennet” tanımlarının ve hem de “Adem” ve Havva”nın, “yaratıldıklarında” yerleştirildikleri “Cennet”in “Hindistan” olarak yorumlanması veya tanımlanmasının nedenlerinin açığa çıkarılması; bunların erken Akado-sammaru kaynaklarından beri tanıdığımız “Anka kuşu”, “Tavus kuşu”, “Horoz” gibi kavramlarla, Yezidi Taus’u ve “Mavi yasağı” ile “Türkuaz” renginin falan bağlarını kurmaya çalışmak bakımından önem taşıyor.

Safa Kaçmaz

/////////////////////////////////////////////////////////////////////

Süleyman Yağız'ın sorusu:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA

Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak yanıtlanması isteğimi bilgilerinize sunarım.

Saygılarımla.
23 Nisan 2008

Süleyman Yağız

DSP İstanbul Milletvekili

Türkiye genelinde yaklaşık 17 bin üyesi bulunan ve sosyal sorumluluk projeleri üreten bir düşünce kulübü olan, sözcülüğünü Gazeteci Sayın Yener Atlı'nın yaptığı "Yeni Türkiye Hareketi" bir kampanya başlatmıştır. "Türkiye adının bütün dünyada Türkiye olarak kullanılması" konulu bu kampanyanın gerekçesinde özetle şu ifadelere yer verilmiştir:

"Turkey kelimesi Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarında ilk defa İngiliz kaynaklarında, biraz da alay ifade ederek kullanılmıştır. Bazı ülkeler kendilerini 'GREAT=BÜYÜK, ÖNEMLİ' olarak nitelerken, ülkemizin, İngilizce'de bir kümes hayvanının ismi ile anılması kabul edilemez. Bu kelime, iticiliği ve ülkemizi ne şekilde ifade edeceği düşünülmeden biz Türkler tarafından da kullanılmış ve kullanılmaktadır. Oysa özel isimler, bir başka dilde de aynı şekilde yazılır.

Bir zamanlar Habeşistan olarak bilinen ülke, tüm dünyaya adının Etiyopya olduğunu ve bundan böyle Habeşistan olarak gönderilen hiçbir postanın alınmayacağını açıklamıştır. Sonunda tüm dünya 'Etiyopya' adını kullanmaya başlamıştır. Ya Türkiye! Maalesef şu anda İngilizce'de bir kümes hayvanının adı ile anılıyor. Uluslararası toplantılarda ülkemizi temsil eden başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm görevlilerin önünde 'hindi' anlamında 'TURKEY' yazıyor. Bundan rahatsız olmamak mümkün mü?" Bu bağlamda sormak istiyorum:


1- İngilizce'de kümes hayvanı "hindi" anlamına gelen "Turkey" kelimesinin, "Türkiye Cumhuriyeti" ifadesinin karşılığı olan "Republic of Türkiye" biçiminde değiştirilmesi için girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

2- Yeni Türkiye Hareketi Sözcüsü Gazeteci Sayın Yener Atlı'nın, "Aslında yapılacak şey, hükümetin bir açıklama yaparak bir yıllık geçiş süresi sonunda 'Turkey' yazılı hiçbir postanın kabul edilmeyeceğini dünyaya açıklamasıdır. Habeşistan böyle yaptı, Etiyopya oldu. Biz bütün logolarımızı Türkiye olarak yazsak bile Turkey diyenlere engel olamayabiliriz. O nedenle, Etiyopya'nın izlediği yolu izlemeliyiz. Böylece ülkemizin dünya çapında kampanyası da yapılmış olur" önerisine katılıyor musunuz?
***
Ey vaiz sen bize vaaz edemezsin,
Çünkü her bir ilmin deryasıyız biz.
Bizim yurdumuza hiç gidemezsin,


Hakikat Kaf'ının Anka'sıyız biz.
Harabi


http://img.blogcu.com/uploads/toplumvetarih_yezidi.jpg
Yezidi Tavus/Taus Kuşu
Zümrüdü Anka
Kaf dağının Ankası

***

Halil Berktay
Taraf Gazetesi

Türkiye nire Turkey nire
Hey allahım! Bu, o kadar komik, o kadar komik bir "öneri" ve "hesap sorma" girişimi (!) ki, birkaç satır yazmaktan kendimi alamayacağım.


Önce tarih bilgisizliklerini düzeltelim.

(1) Hayır, ülkemiz (Süleyman Yağız'ın sandığı gibi) bir kümes hayvanının adıyla anılmıyor. Ülkemizin adı, kuşun adından mülhem değildir. Tersine, kuşun adı ülkemizin adından gelir. Daha net ifade edeyim : yaşadığımız ülkenin adının bugünkü şekli alması, o kuşa (hindiye) İngilizce'de "turkey" denmesinden çok öncedir. Çeşitli Türk boylarının 11. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya göçü, Küçük Asya'nın demografik ve linguistik bileşimini değiştirdi. Buna bağlı olarak, Anadolu ile en yoğun alışverişte bulunan İtalyan (Venedik ve Cenova) tüccarı, 13. yüzyıldan itibaren bu diyardan "Turchia" diye söz etmeye başladı. Bu kullanım giderek yaygınlaştı; İtalyancadan diğer Avrupa dillerine de geçti. İngilizceye de böyle girdi. Yani (büyük harf T ile) "Turkey", İngilizcede bir kuşun adı değil, "Türklerin yaşadığı diyar" anlamında yerleşti. Bir başka ifadeyle, "Turkey", "Türkiye"nin İngilizce yazılışından başka bir şey değildir.

(1a) Süleyman Yağız dünyayı İngilizceden mi ibaret sanıyor? İngiliz ve Amerikalılar "Turkey" diyor. Fransızlar "Turquie". İtalyanlar? "Turchia". Burada, o kuş ile biçimsel benzeşme dahi tamamen kayboluyor. Ve ülke adının, Türklerin diyarı anlamına geldiği daha net ortaya çıkıyor.

(2) Zamanla Osmanlı İmparatorluğu büyüyüp genişledi, çok geniş bir alanı kapladı. Daha net bir ifadeyle, Avrupa ile Uzak Doğu (Çin, Hindistan vb) arasındaki çok geniş alana yerleşti. Öyle ki, bir kısım Avrupalıların gözünde, adeta Şarkın (Doğunun, Asya'nın) tamamıyla özdeş hale geldi. Üstelik Avrupa, Osmanlı'nın daha doğusunda kalan diyarların pek çok ürününü, maddi kültür ögelerini hep Osmanlı üzerinden elde etmeye başladı. Bu, bu tür pek çok şeye "Türkiye'den geliyor" diye bakılmasına yol açtı. Bizim "hindi" dediğimiz kuş için de böyle oldu. -- Yalnız burada, özel bir teşhis ve terminoloji yanlışı da söz konusu. Hindi, aslında sadece Amarika kıtasının yerli kuşudur. İngilizler bu kuş ile, Kolomb'dan sonra, Amerika'nın kolonizasyonu sırasında karşılaştılar. Bir teşhis hatası yaptılar: "Gine tavuğu" ile aynı kuş sandılar. "Gine tavuğu" Osmanlı üzerinden Avrupa'ya yayılmıştı ve bu yüzden "turkey cock = Türk horozu" adıyla anılıyordu. Dolayısıyla İngilizler, Kuzey Amerika'da gördükleri kuşa da "turkey cock", "turkey bird" veya kısaca "turkey" demeye başladılar. Böylece, dolambaçlı bir yoldan, "Türkiye" anlamında "Turkey"e izafeten kuşun adı "turkey" kaldı. Yalnız bu arada, aynı kuş Amerika'dan Avrupa'ya ve oradan Osmanlı topraklarına yayılırken, Osmanlılar aynı hataya düşmediler. Onlar bu yeni kuşun nereden geldiğini biliyorlardı : Amerika'dan. Ama Amerika'nın adı, birçok kimsenin dilinde, hala "West Indies", yani "Batı Hint Adaları" idi (çünkü Kolomb, Karayiplerde bir yerde karaya çıktığında, Hindistan'a vardığını sanıyordu). Batı Hint Adaları'ndan mülhem, kuşun adı Osmanlı Türkçesinde "hindî" ve sonuçta "hindi" oldu. Böylece aynı kuşa, İngilizler Osmanlı topraklarından yayılan Gine Tavuğu ile karıştırdıkları için "turkey", Osmanlılar ise (Amerika = Batı Hint Adaları'ndan geldiği gerekçesiyle "hindi" demiş oldular.

Geçelim. Bu tarih açıklamasının ötesinde, bir de dilin kullanımı sorunu var.

(3) Süleyman Yağız "özel isimler bir başka dilde de aynı şekilde yazılır" diyor. Kişi adları için doğru; ülke ve şehir adları için YANLIŞ. Ülke ve şehir adları, o dile belirli bir tarihsel-kültürel konjonktürde nasıl geçip yerleştiyse öyle yazılır. Habeşistan'ın Etiyopya'ya dönüşmesini örnek gösteriyor. Allah allah ! Acaba "Etiyopya", o ülkenin kendi dilinde de "Etiyopya" diye mi yazılıyor? Etiyopya devleti, sadece Etiyopya demekle kalmayacaksınız; üstelik bunu, aynen benim yazdığımı gibi yazacaksınız... diye mi karar almış??? Biraz mantık, lütfen. Başka bazı örnekler verelim.

(3a) İngiltere. Türkçeye İtalyanca üzerinden geçme (= Inghilterra). İngilizcenin kendisinde böyle bir sözcük yok. Herkesi kendi dilinde dahi "Türkiye" diye yazmaya zorlayacaksak, aynı kurala göre biz de Türkçede "England" veya "Great Britain" diye mi yazacağız? "Birleşik Krallık" ifadesi yerine, Türkçe metinlerde "United Kingdom" mı diyeceğiz? Mesela, "Bu yaz tatilimi United Kingdom'da geçirdim" mi diyeceğiz?

(3b) Londra. İngilizcesi "London". Bundan böyle, "London'un rakip takımları..." filan diye mi yazıp konuşacağız?

(3c) Yunanistan. Batı dillerinde genellikle "Greece", "Grece" veya bir türevi (Grek'lerden geliyor). Osmanlı Türkçesinde ve sonra Modern Türkçede (İyon'lar ve İyonya'dan türetilerek) Yunanistan denmiş. Oysa Yunanlılar kendilerine kuşkusuz "İyon" demiyorlar. Hatta "Grek" bile demiyorlar. "Hellen" veya "Elen" diyorlar. Ülkelerinin adını da "[H]elleniki Demokratia" olarak kullanıyorlar (zira Yunancada, Latin asıllı "res publica" = cumhuriyet sözcüğü yok; buna, bütün bir dil ve kültür geleneği içinde, "demokratia" denk düşüyor). Şimdi, Süleyman Yağız'ın getirmek istediği evrensel kurala (!) göre, biz de bundan böyle Yunanistan'dan, Türkçe yazar ve konuşurken, her seferinde "Elleniki Demokratia" diye mi söz etmeliyiz ??? Diyelim ki İnönü stadında milli maç oynanıyor. Skor tabelasında Türkiye ve Elleniki Demokratia mı yazacak ? Spiker, "Elleniki Demokratia orta saha oyuncusu Nikos..." diye mi maç anlatacak ???

(3d) Yok yok, daha da iyisi : bundan böyle, neden bütün Yunanca isimleri, doğrudan doğruya Yunan alfabesiyle yazmayalım ? Ve hatta Arapça isimleri özgün Arap ortografisiyle. Ve Hint, İran, Çin, Japon, İsrail isimlerini, hep kendi yazılarıyla ? Öyle ya; bizim herkesin Türkiye'yi Türkçe yazmasını talep etme hakkımız olacaksa, onların da aynı hakkı olmalı.

İlahi Süleyman Yağız! Sabah sabah hem güldürdünüz, hem de bana bu kadar yazdırttınız. İyisi mi ben bunu Taraf'a da bir yazı yapayım. Hep beraber gülelim, fena mı?

***

Bir baba gine tavuğu...

Murat Belge

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=254073

DSP'li olup da CHP'den Meclis'e girenlerden birinin Türkiye'nin adının bütün yabancı dillerde de 'Türkiye' olarak yazılmasının sağlanmasına dair TBMM'de bir önerge verdiğini gazetelerde okumuştuk. Bugünlerde CHP kurultayı yaklaştığı için bazı köşedeşlerimiz CHP'nin niçin 'sosyal-demokrat' olamayacağı hakkında yazılar yazıyor (ben de çok uzun süredir aynı fikirde olmuşumdur, kendimi 'sosyal-demokrat' veya 'sosyalist' saydığım için de bu partiye yaklaşmamışımdır). Evet, CHP'den ne kadar sıksan sosyal-demokrasi çıkmaz, ama üç aşağı beş yukarı aynı nedenlerle, DSP'den de çıkmaz.


Zaten çıkan çıkıyor, görüyoruz. Epey süre önce CHP'den bir milletvekili de ortaöğretimde niçin bu kadar çok 'yabancı dil' öğretildiğine dair soru önergesi vermişti. O zat sonra AKP'ye geçti. Oysa o soruyu soracak bir kişinin asıl yeri CHP olmalıydı. Şimdi de DSP'li 'Turkey=hindi' adına takmış. 'Çıkan'lar, işte bunlar.


Baktım, bugünkü Taraf'ta Halil Berktay konuyu ele almış, her zamanki 'erüdisyon'uyla, niçin ve nasıl, ülkenin adının Amerika'nın keşfinden sonra Eski Dünya'nın tanıdığı bu kuşa verildiğini anlatıyor. Anlattıktan sonra, haklı olarak, alfabeler sorununa kadar getiriyor konuyu. Çinliler nasıl yazacak, bu muhterem 'solcu' milletvekilinin önerdiği 'Republic of Türkiye' adını? 'Almanya' der dururduk, ama Almanlar ülkelerini (ve kendilerini) bu adla anmıyorlar. Muhterem 'solcu' milletvekilinin bu çok 'ulusal' önerisi bütün dünyada kabul görürse, biz de 'Deutschland' demeye başlayacak mıyız?


'Türkiye' adı ilk İtalyanca 'Turschia'dan çıkar. Çeşitli halklar bunu kendi dillerinin telaffuzuna ve ortografisine uydurarak söylüyor, yazıyor. Bunu onlardan alıp kendi ülkemizin adı olarak kabul eden de biziz. İtalyanca'da bu kelime 'hindi' anlamına filan gelmiyor. Şimdi onlar da mı değiştirsin, kelimenin kullanımını!


Ya muhterem 'solcu' milletvekilinin bu itirazının uluslararası önemini idrak eden Hindistan, 'Vay, siz bize hindi diyormuşsunuz! Bunu hemen değiştirin!' diye bir nota verirse, bunu kabul edecek mi, muhterem 'solcu' milletvekili? Maça gittiğinde 'Bir baba gine tavuğu' diye bağırmaya razı mı? Ya o zaman Gine itiraz ederse?

Ama bu absürd konu değil, üstüne birkaç söz söyleme ihtiyacını duyduğum şey. Sağda veya solda (bizim şu andaki tuhaf ölçülerimiz içinde söylüyorum) durduğunu iddia eden partilere kaydolarak 'siyaset' yapan ve sonunda seçilip Meclis'e de girmeyi başaran milletvekilleri, bu arkadaşlarının bu şekilde, başka yığınla arkadaşlarının da yığınla başka biçimde kanıtladığı bir bilgi eksikliğini, bir akıl yürütme deformasyonunu, bir nitelik düşüklüğünü, daha ne kadar sürdürecekler? Böyle bir zat, böyle bir önerge vermeden önce, konuyu bilen birine danışmayı hiç düşünmez mi? Yoksa, danışmış da mı vermiştir? Öyleyse, danıştığı kimdir? Bu toplum bu niteliksizliğe ve bu temelsiz, mantıksız 'ulusalcı' ajitasyona daha ne kadar 'maruz' kalacak?


Şüphesiz, bu sorunun asıl muhatabı, cevabı vermesi gereken, toplumun kendisi. Toplum bu gibi demagojileri, ağzı açık bir kayıtsızlıkla seyre devam ettikçe, demagoji de devam edecektir.


Peki, neden bu böyle? Ha, soru böyle konunca, o zaman bunun muhatabı da 'toplum' değil. Bunun muhatabı, Türkiye'de parlamentoyu ve parlamentarizmi bu hale getirenler.

***

Turkey (Hindi) kelimesinin kökeni

İngilizcede “hindi” anlamına gelen Turkey kelimesinin nereden geldiğini biliyor musunuz? Peki İngilizlerin bize hindi diyerek hakaret ettiğini mi düşünüyorsunuz?

http://forum.hossohbet.com/makaleler/7900-turkey-hindi-kelimesinin-kokeni.html


Harvard Üniversitesi’nden doktora öğrencisi Giancarlo Casale “Turkey” kelimesinin orijini hakkında bir yazı yazmış. Bu yazının türkçe özetini okuyunca anlayacaksınız ki; aslında bizim HİNDİ dediğimiz fakat yakın bir tarihte (Amerika kıtasının keşfiyle) insanlığın tanıdığı bu kuş türüne avrupalılar TURKEY ismini vermeden çok önce ülkemize Turkey diyorlardı. Sözün özü, ingilizler Türkiye’ye hindi demiyor aksine HİNDİ’ye Türkiye diyor =)

Giancarlo Casale’in yazısı:

Konuşan hindi (turkey):

Memleketi Amerika olan bu kuşun adını Doğu’daki bir ülkeden nasıl aldığının hikayesi.


Hindi adını nereden aldı acaba? Bu zararsız soru bir sabah aklıma düştü ve noel tatilinin yaklaşmakta olduğunu fark ettim. Öncelikle hindi’den daha Amerikan hiçbir şey olmadığını düşündüm. Eti bu kıtaya gelen İngiliz göçmenlerini açlıktan kurtarmıştı. Minnettarlığımızı belirtmek için (eğer buna minnettarlık denilebilirse) her şükran gününde ve noel’de “turkey” yiyoruz, yıl boyunca da sandviç arasında götürüyoruz. Peki nasıl oldu da, bu yaratık adını orta doğu’daki bir ülkeden aldı? “Tesadüf müydü” diye kendime sordum ve araştırmaya başladım.
Bir sonraki gün bunu brezilyalı ev sahibime anlattığımda, bana portekizcede bu hayvana “peru” dediklerini söyledi. Aynı kuş ama farklı bir ülke..


Merakım artmıştı ve olayın kaynağına inmek istedim. Aynı öğleden sonra bir Türk buldum ve bu hayvanın Türkçe’deki adını sordum. “Hindi.. Hindistan’dan geliyor” dedi bana. Hindistan? İşler iyice karışmaya başladı.
Sonraki günlerde bu kuşun adını diğer dillerde aradım ve bulduğum sonuçlar oldukça şaşırtıcıydı. Araplar “etiyopya kuşu”, yunanlılar “fransız kızı”, iranlılar da “bukalemun” diyorlardı hayvancağıza.


İtalyanlar ise kuşun adının “türk mısırı”?ndan geldiğini söylüyorlar. Gene Türkiye’ye döndü muhabbet! Türk arkadaşım da mısır kelimesinin kendi dillerinde aynı zamanda bir ülke olduğunu söylemesin mi? İyice kafam karıştı.


Olay çığırından çıkmak üzereydi ama ben araştırmaya devam ettim. Fransızca’da kuşun adı “dinde”, yani “Hindistan’dan gelen” anlamına geliyor, Türkçe’de olduğu gibi. Kelime Almanca ve Rusça?da da benzer anlamlar taşıyor. Sonunda sonuca doğru ilerlediğimi düşündüm ve bir arkadaşımın Hindistan’lı karısını aradım, acaba Hindistan’da bu hayvana ne diyorlardı?


“Hmm” dedi, “bizim ülkede hindi (turkey) yoktur. Amerika’dan geliyor, herkes bunu bilir?
dedim “evet, ama bi ismi olması lazım dilinizde. televizyonda film oynarken aktörler hindiler hakkında konuşursa, bunu çevirmeniz gerekir dilinize, öyle değil mi”?
“o zaman sadece Amerika’da kullanılan kelimeyi söyleriz, “turkey” deriz herhalde” dedi.


İşte o an anladım ki sonuca tek başıma ulaşmam imkansızdı. Profesyonel yardıma ihtiyacım vardı. Harvard Üniversitesi’nde Türkoloji profesörü Şinasi Tekin’le konuyu görüşmek için randevu aldım.


Ofisine doğru gittiğimde pişman olmayacağımı anlamıştım bile. Prof. Tekin ermiş bir yüze ve beyaz bilgili bir sakala sahipti. Odasında bir yığın kitap vardı ve sorumun cevabının burada olduğunu biliyordum. Sorumu sordum ve profesör Tekin’in yanıtını dinlemeye başladım.
”Türkiye”de köylerde bir kuş vardır, adına çulluk denir. Hindiye benzer ama daha ufaktır ve eti çok daha lezizdir. Amerika’nın keşfinden çok zaman önce İngiliz tüccarlar bu leziz çulluğu keşfedip İngiltere’ye götürmüşlerdi ve gayet ilgi gören bu hayvana “Türk kuşu”, ya da “turkey” demişlerdi. Daha sonra İngilizler Amerika’ya gidince, oradaki kuşların da çulluk olduğunu düşünüp yanılgıya düşmüşlerdi. Fakat dünyadaki diğer ülkeler bu yanılgıya düşmediler. Onlar bu kuşun Amerika?dan geldiğini biliyorlardı, ve kuşa “hint kuşu”, “peru kuşu”, “etiyopya kuşu” adını verdiler. O zamanlar “Hindistan”, “peru” ve “Etiyopya” yeni kıta Amerika için verilen isimlerdi, insanların coğrafya bilgisi o zaman gelişmemişti ve “Amerika” isminin yaygınlaşması uzunca bir süre aldı.

Amerikalılar kuşlarını tüm dünyaya ihraç ettiler ve hatta Türkler de hindi’yi yemeye başladılar. Kendi lezzetli çulluklarını çoktan unutmuşlardı. Bu oldukça üzücü, çünkü çulluğun eti çok daha lezzetlidir.?

**

Hindi'nin milliyeti

Türkiye ve Hindi-Turkey Konusunun Tarihsel Kökenleri Üzerine

İslami Kaynaklarda Adem neden "Hindistan"a indirilir?
«Türk » Kavramının Tarihteki Anlamları Hakkında...
Erken Resim-yazı çizimlerinde Gök,Yer,Adam Ve Kadın..
Din ve Mezheplerde Sürekliliğin İzlenmesi-2
Kavramların Serüveni...

**************************************************************