Klaus Schmidt : Göbekli Tepe/ En eski Tapınağı Yapanlar
5.4.2009
http://www.arkeolojisanat.com/tr/product_details.asp?product=535
Göbekli Tepe (Klaus Schmidt)
Aşağıda, “Arkeoloji ve Sanat Yayınları”ndan çıkmış olan “Klaus Schmidt .Göbekli Tepe/ En eski Tapınağı Yapanlar” başlıklı kitaptan yapılan bazı alıntı/bölümler bulunmaktadır.
Bu çabayı sürdüreceğiz ve daha sonra K. Schmidt’in Göbekli Tepe kazılarından elde edilen bulgulara ilişkin yorumlarına ve değerlendirmelerine dönme fırsatımız olacak…
Fakat şimdiden şunları söylemekte pek sakınca yok: ”İlk tapınak”, “avcı- toplayıcı topluluk” gibi doğruluğu çok şüpheli erken genel yargılar bir yana, Göbekli Tepe’ye ilişkin olarak bay K. Schmidt’in değerlendirmelerinde, eski toplumların hayvan totemler ve bunların dinsel inançtaki yerleri vb. pek, hatta hiç, göz önünde tutulmamaktadır.
Oysa, domuzdan eşeğe, aslandan tavşana, turnadan ceylan’a kadar burada resmedilmiş hayvanlar, toplum bilim alanında çalışan bir uzmana , “hayvanat bahçesine girme hissi” değil, verse verse, eski toplumun örgütsel yapılanmasındaki o yüksek bilgeliği ve zenginliği anlatabilmeliydi....
Göbekli Tepe’de söz konusu olanın, genel , anlamsız ve karmaşık bir “ hayvan”lar değil, çok somut ve belirli bir hayvan dizgesi olarak var olduğunu ve bunun da o zamanki toplulukların karşılıklı ilişki ve örgütlenmesiyle bağlantılı olduğunu saptayabilmektir..
Bay K. Schmidt’e çalışmalarından ötürü teşekkür duygumuz , ona eleştiride bulunmaya engel değil..
Bu tür konuları adım adım örerek , bilgilenim sürecini ilerleteceğiz..
S. Kaçmaz
***************************
“Klaus Schmidt .Göbekli Tepe/ En eski Tapınağı Yapanlar”
Arkeoloji ve Sanat Yayınları..
………Bu kaynaklar aynı zamanda, zafer kazanmış Makedonyalı Büyük İskender’in M.Ö. 4. yüzyılın 30’lu yıllarında şehri “Edessa” olarak isimlendirmesine de neden olmuştur. Bu ismi Makedonya ‘da bir resim kadar güzel şelaleleri olan kendi şehri Edessa’yı anmak için vermiştir.
Sf.24
………..
Buranın (Gürcü Tepe) zengin hayvan türleri (Göbekli Tepe’de ise bir tek hayvan türü tespit edilmiştir)sadece yabani hayvanları öncelikle de yabani boğayı, ceylanı, yabani domuzu, tilkiyi ve onageri, yani asya yaban eşeğini kapsamaktaydı. Benzeri bir buluntu da Reinder Neef tarafından yapılan botanik buluntuların analizinde de kendini gösterdi: Gürcütepe’de kültüre alınmış bitkiler var ama Göbekli Tepe’de hiç yok.Sonuç olarak Göbekli Tepe’deki yapılar Gürcütepe’den daha eski değillerdi ama bu bölgedeki insanların daha farklı beslenme alışkanlıkları vardı ve farklı besin kaynaklarına sahiptiler.
Gürcütepe’deki (vadi yerleşmeleri) Göbekli Tepe’deki dağ yerleşmesi)karşısında konumlanmıştı ancak sürekli derin zıtlıklar ortaya çıkmaktaydı. Bu nedenle Göbekli Tepe ve Gürcütepe’nin bu iki buluntu yerinin ilk neolitik yerler arasında,iki karşıt örnek oldukları sonucunu çıkarabiliriz.(resim 22)
Sf.90
…….
Sessizlik Kuleleri….Bununla beraber bu düşünceler bizi batıda yaygın olmayan bir ölü gömme tören çeşidine, sessizlik kulelerine yöneltiyor.Bu tanımlama 19. yy’da Avrupalılar tarafından özel işlevleri olan İran-Hint yapıları için kullanılmıştır.İran’da bu tür yapılara “mezar” Dakhmah denilmektedir. Ancak burada özel biri mezar söz konusudur. Zerdüşt dininde, toprak, su, hava ve ateş kutsal sayılır ve kirletilmeleri yasaktır. Bu nedenle cesedi ne yakmak ne de toprağa gömmek mümkündür. Çözüm ölünün gökyüzü altında kayalar üzerine bırakıldığı “güneş gömmesindedir” Leş yiyici kuşların kolayca görebilmesi için Dakhmahlar su ve bitkinin olmadığı yüksek yerlere yapılır. Bu nedenle sessizlik kuleleri, kuleden daha çok büyük bir havuzla karşılaştırılabilir. Özellikle leş yiyici kuşlar ve rüzgar ve diğer hava koşulları ölünün çabuk çürüyen bölümlerinin ortadan kaldırılmasını üstlenir.Geriye kalan kemikler ise kayaya oyulmuş çukurlara veya da (Astodan) denilen taş sandukalara konulur……
Burada Göbekli Tepe’de ele geçen kemik buluntuları arasında leş yiyen karga türü kuşların oranının yüzde elli olduğunu söylemek gerekmektedir. Bulunan akbaba kemiklerinin sayısı da hiç az değildir. Belki bu hayvanlar uzaklara bakabilecekleri böylesi yerleri çok seviyorlardı ama belki de burada aynı zamanda “yiyecek” bir şeyler de buluyorlardı.
Sf.133
……….
…..Burası betimlemelerdeki yabani domuzların daha doğrusu erkek yaban domuzların yoğunluğu nedeniyle gazeteci Michael Zeick tarafından erkek yaban domuzu evi olarak tanımlanmıştır.Ancak bu tanımlama pek doğru değildir çünkü çapı 30 metreden daha geniş böylesi büyük ve gösterişli yapının,başlangıçta üstünün kapalı olması oldukça zordur.Çok özel önemleri olan erkek yaban domuzlar ise hemen fark edilmekte.C yapısında açığa çıkarılan kabartmalardan altı tanesi erkek yaban domuzuna aittir.Bulunan toplam dört erkek yaban domuzu heykelinin üç tanesi buradan çıkmıştır.
Sf.138
……………..
Ağdaki ördekler?
Dikilitaş on ikide ikinci çevre duvarının içine inşa edilmiştir. Burada ise şans eseri T başı ve gövdenin büyük bir bölümü açıkta kaldığı için uzaktan bile görülebilmektedir.Bu dikilitaşta da bir sürpriz bekliyordu bizleri…Dikilitaş on birde olduğu gibi T başında bir kabartma süs vardı ama ilk kez tüm yüzeyi kaplamaktaydı. Ördeğe benzeyen beş tane kuş ağ benzeri çizgili bir desen önünde hareket etmekte sanki sanatçı boş yüzeyleri doldurma içgüdüsüyle (bunun uzmanlar arasındaki deyimi ise Latince Horror vacui, yani boşluktan nefret)ağ desenini tüm T başa yaymış ve sadece kuşlar için bir yer bırakmıştır….
Sf.139
…………….
C yapısının iç çevre duvarının üst kenarında dikilitaş 24 ve 36 arasında üzerinde neredeyse bütün olarak koruna gelmiş yüksek kabartma olan büyük bir kireç taşı levha buldum. Kabartmada dizleri üstüne çökmüş küçük bir köpeğe benzeyen küçük dişleri dışarıda, kıvrık geniş bir kuyruğu olan bir hayvan betimlenmiştir. Kafası, “ dişleri dışarıda yırtıcı hayvan” tipi ana hatlarına çok benzeyen oldukça iyi koruna gelmiş bu örnek, genel bir yeniden kurgulamaya olanak sağlamaktaydı. Yüksek kabartma “sürüngenler” tipiyle birlikte,burada yeni bir betim tipi ortaya çıkmaktadır:Çömelmiş, saldırıya hazır,saldırgan, yırtıcı hayvan.
Sf.141
………
Sırt üstü yatan yaban domuzunun özgün konumda açığa çıkarıldığını diğer özellikleri de desteklemektedir: Kabartmalı kapı delik taşına, kendi tarzında şimdiye kadar hiç bilinmeyen yapı elemanı da eşlik etmektedir. Önce güneyde, kapı delik taşı önünde bütünüyle plastik özellikler taşıyan bir hayvan heykeli açığa çıkartıldı. İlk önce bu güçlü yırtıcı hayvanın boğazının yırtılırcasına açılmış olduğu tespit edildi. Bu heykelin bir aslana mı yoksa bir ayıya mı ait olduğu saptanamamıştır. Kazıların ileri aşamalarında bu betimli sütunun diğer parçası buradan sadece seksen santimetre uzaklıkta ortaya çıkartıldı. Kazının daha sonraki aşamalarında ise doğudaki sütunun batıdaki benzeri ile birlikte şimdiye kadar hiçbir yerde benzeri olmayan U biçimli görkemli, monolitik bir nesneye ait olduğu anlaşılmıştır. Bu taşın kapı delik levhası ile birlikte C yapısının girişini işaret etmekte olduğu açıkça görülmektedir.80 cm genişliğindeki delikten bakıldığında açığa çıkarılan yırtıcı hayvanın türü rahat bir şekilde değerlendirildiğinde, doğudaki heykeli de bunun yansıması gibi düşünürsek karşımıza neredeyse “bir aslanlı kapı” çıkmakta. Yırtıcı hayvanlar bu girişi korumaktadır: Kapı delik levhasındaki sırt üstü yatmış erkek yaban domuzu ise buradan bakanlara görsel olarak önünde ilerleyen yolun bir başka bölgeye-ölüler ülkesine- gitmekte olduğunu gösterir gibidir.
Sf.143
…………..
…..Bir örnekte ise Romalı Tanrı Janus’ta olduğu gibi, bir yüzüyle öne diğer yüzüyle arkaya bakan bir betimleme söz konusu.Buluntu yeri belli olmamakla birlikte,kesinlikle ilk neolitik çağa tarihlenen benzeri bir başka buluntunun ise Gaziantep Müzesi’nde olduğundan bahsedilmişti.
Nevari Çori heykelleriyle karşılaştırıldığında ortaya oldukça ilginç gözlemler çıkmakta. Orada “kuş” motifi ve insan başı iki kez tespit edilmiştir, ancak saldırgan yırtıcı hayvan betimleri hiç görülmemektedir; en azından bu durum büyük plastik betimlerde böyledir. Kireçtaşından yapılmış kurt ya da aslan başına benzeyen bir küçük hayvan kafası heykeli Göbekli Tepe’de bulunan büyük yırtıcı hayvan motiflerini hatırlatır.
Nevali Çori’de az sayıda plastik örnekler olduğu gözlemi çok önemlidir. Çünkü kötülüklerden koruyucu yabani hayvanların burada olmayışı, buranın Göbekli Tepe’deki kült yerinden çok daha farklı bir işleve sahip olduğuna işaret etmektedir; Nevali Çori yaşayanların yeriydi, Göbekli Tepe ise ölülerin…
Sf 145
…………….
Giriş taşları, çifte delikler ve oyuklar bu bölümde işlevi tam olarak anlaşılamayan ancak yuvarlak dikili taşlı yapılarda göze çarpan bazı özelliklerinden bahsedeceğiz. Çevre duvarının iç kısımlarında bazen 20- 30 cm iç mekana uzatılan taşlar bulduk. Bu taşlar duvara sıkıca yerleştirilmiş durumdaydı. Önce bunların bir türü merdiven gibi iç mekana geçişi sağlayan giriş taşları olduğunu düşündük bu görüş, kazıların ilerleyen aşamalarında geçerliliğini yitirdi; çünkü öne doğru çıkan taşlar yukarı duvar bölgesinde yer almaktaydı ve merdivenimsi bir şekilde dizilmemişti: Kazı işçilerinin aklına gelen ilk düşünce ise, bu yükseltilere mumların yerleştirildiğiydi. Mantıklı olarak böyle bir şey olası değildi. Ancak derin tabaklar ya da kaşık biçimindeki yağ lambaları son Neolitik çağdan beri bilinmekteydi ve benzerleri Göbekli Tepe buluntuları arasında yer almaktaydı.
Eğer bu yorum doğru ise, o zaman aydınlanma gereksinimi sorunu ve bununla bağlı olarak ta yapının üstünü kapatan bir dam konstrüksiyonu ya da yapının gece kullanılmasıyla da ilgili olasılıklarla karşı karşıyayız demektir. Bununla beraber en azından bu taşlardan bazılarının hayvan ya da insan biçimli protom ( eski Yunanca bir varlığın ön yüzünün ekleme halinde (aplike) veya tek başına bir heykel gibi plastik tarzda yeniden betimlenmesi için kullanılan bir sözcük-ç.n.- ) şeklinde biçimlendirilmiş olduğunu göz ardı etmemek gerekir.
Sf 146
………….
Bir diğer görüngü ise organik yani geriye kalmayan malzemelerden yapılan mimari parçaların varlığıdır. Ağ yapısındaki iki merkezi dikili taşta ilk göze çarpan dikilitaş gövdesinin köşelerinde, köşeyi delip geçen küçük halka şeklindeki çifte deliklerdir. Günümüzde ise bu delikleri çoğunlukla kireçli tortuyla ya da köşe kırıldığı için çifte delikleri parçalanmış bağlantı kanalları şeklinde görmekteyiz. Çok sayıda bütün olarak koruna gelmiş örnek, tahrip edilmiş ya da kireçli tortuyla dolmuş örneklerin gerçek biçimleri hakkında bize hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bilgiler vermektedir.
………….
Göbeklitepe’de dikilitaş 1’de bu tür çifte delikler neredeyse düzenli bir sırayla, dikilitaşın mekana dönük dar yüzünde dikilitaş 2’de Bukranionun boynuzlarının bittiği yerde yer almaktadır. Daha sonra ise diğer dikilitaşlarda çok sayıda benzer çifte delikler tespit ettik. (Resim 71)
Sf .147
………….
Göbekli Tepe’deki bütün çifte delikler öylesine küçük yapılmışlardı ki, kopçalardaki büyük baskı nedeniyle bunların bir işleve sahip olabilecekleri görüşü kendiliğinden geçerliliğini yitirmektedir. Bu delikler ince ipliklerin kolaylıkla kullanılması içinse uygundur.Bu nedenle çifte delikler sayesinde dikili taşlara bazı hafif nesnelerin asılarak tutturulmuş olabileceği düşüncesi akla daha yatkındır.Yani bir tür flama ya da bayrağımsı bir ya da- düşünce sınır tanımamaktadır- bir tür kurban adağı veya bir tür zafer andacı gibi asılmış olabilir.
Üçüncü bir görüngü olarak da, dikilitaşların tepe yüzeylerinde bulunan ve sıralı düzenleri ile Göbekli Tepe ziyaretçilerinin dikkatini çeken kalp biçimli oyuklar belirtilmiştir. (resim 72)Burada kesin bir yorum yapmak mümkün değil. Kesin olan bu oyukların insanlar tarafından yapılmış olduğu ve doğal koşullar sonucunda aşınmalarla meydana gelmediğidir. Oyukların çoğunlukla dikilitaşların tepe yüzeylerinde olması sebebiyle bunların dikilitaşların yapım aşamasında yer almadıkları, yapıların doldurulması sonrasında dikilitaşların görünen yüzeylerine işlenmiş olabilecekleri düşünülmektedir. Bu görüngü ve neden sorusu üzerine daha fazla tartışmadan, en azından bu oyukların dikilitaşların özel anlamlarını hiç kuşku götürmeyecek şekilde öne çıkardığını söyleyebiliriz.(resim 73-74)
S.148
……………….
En iyi korunmuş olan 5. D yapısı- taş çağı hayvanat bahçesinde en iyi korunmuş olanı 4. yapıdır. Oldukça belirgin oval bir plana sahiptir ve en geniş yerinde 20 metreye kadar ulaşan iç çapıyla en büyük yapı özelliğine sahiptir. Çok sayıda kabartmalarla süslenmiştir. Dikili taşlı yuvarlak yapıda yapılan bir yürüyüş insanda taşlaşmış bir hayvanat bahçesinde gezi yapıyor duygusu uyandırmaktadır. Ama dikkati çeken sadece çok sayıda hayvan türü değil, daha çok grup olarak betimlenmiş sahnelerdir. Bu eşi benzeri olmayan resimleri doğru şekilde anlamanın zorluğu “göldeki turnalar” örneği ile göstermeye çalışalım: İlk bakışta bir su, bir nehir ya da bir göl olarak yorumladığımız dalga çizgilerini, iki turna kabartması sayesinde tanımlayarak, biraz şiirsel kaçan bu ismi verdik. İsim daha sonra Göbekli Tepe üzerine yazılmış bir yazının da adı oldu.
Kazıların ilerleyen aşamalarında ise, göl dalgaları olduğunu düşündüğümüz çizgilerin aslında yılanları tanımladığını anladık. Yorum için başka bir yardım umudumuz olmadığı için bu resmin anlattığı hikaye sonsuza kadar gizli kalacaktır. Ancak kesin olan şudur ki bu yapıların neolitik ziyaretçilerinin bir zamanlar bu resimleri anlamış olduklarıdır. Bizler ise böylesi bir resim tanımlamasında daha önce olduğu gibi yanılabiliriz. Bu durum ileride daha açıklık kazanacaktır. Merkezi dikilitaş 18, Nevali Çori tipi dikilitaşların bir türüne benzer
…Sol kolun kıvrımında bir tilki görülmektedir… göğüs tarafında …Piktogram(resim,sembol,yazı işareti ç.n.) şeklinde işaretler görülmektedir.Yukarıda H biçimli bir sembol bunun altında bir daire ve yatay bir yarım ay bulunmaktadır. H sembolü yakından bakıldığında birbirine zıt yerleştirilmiş iki kişiye belki de dik duran iki hayvana işaret eden iki parçaya dönüşmektedir. Ancak henüz kesin bir yorum yapacak durumda değiliz. (resim 78-79)
Daire ve yarım ay sembolünde doğal olarak “ güneş ve ay” yorumu..
Daire ve yarım ay sembolünde doğal olarak “ güneş ve ay” yorumu ağırlık kazanmaktadır…Bu konuda pek çok şey düşünülebilir ancak bizler bundan sonra da temkinli olmak istiyoruz: en azından Göbekli Tepe’deki kaya yüzeylerinde çok sayıda daire sembolüne rastlamaktayız.Güney platosunda neredeyse 1 metre büyüklükte dairesel disk biçimi verilmiş ortasında merkezi bir çukurluk olan yuvarlak biçimli kaya işareti bulunmaktadır….
D yapısının merkezi iki dikili taşı Nevali Çori tipindedir, ikisi de “göğüslerinde” semboller taşımaktadır: Doğudaki dikilitaşta aşk işareti daire ve yarımay, batıdakinde ise bukranium bulunmaktadır. Bu en önemli ikiz dikili taşlara yapılmış sembolleri taş çağı ziyaretçileri için
Büyük önem taşıdığı açıkça ortadır. Ama bunları nasıl yorumlamalıyız? Acaba Bukranion erkeği aşk işareti, daire ve yarım ay ise kadını mı temsil ediyordu? O zaman bu durumda kadını temsil eden dikilitaşta sağ kol altında bir tilkinin taşındığını, erkeği temsil eden dikilitaşta ise( şimdiye kadar )hiçbir sembolün bulunmadığını belirtebiliriz…
Yılan, boğa, tilki- doğudaki çevre duvarına ait dikilitaşlar…
…Dikili taş 20’de gördüğümüz bu yılan, boğa ve tilki kombinasyonunda boğa, mağlup bir konumda betimlenmiştir…Gezimiz dikilitaş 21’e doğru devam ediyor.(resim 84) soldaki sütun yüzeyinde neredeyse doğal büyüklükte bir ceylan kafası görünmektedir…
Aşağıya doğru ise boynuzsuz başka bir hayvan görülmektedir. Bu hayvanın Asya yabani eşeği- onager- olduğu düşünülmektedir…Ceylan ve yaban eşeğinin altında üçüncü bir hayvan daha seçilebilmekte…Bu betimin bir aslan ya da bir leopara ait olabileceği düşünülmektedir.
Sf.152
…Dikilitaş 21’in sağ yüzü boş iken ön yüzünde ise uygun ışık geldiğinde hiç alışılmadık iki hayvan resmi seçilebilmektedir. İlk bakışta kesin olan iki hayvanın dörtten fazla bacağı olduğudur. İlk bakışta daha çok böcek ve örümceğe benzemektedirler. ..Bundan
sonra…görünen parça bir tavşanı anımsatmaktadır.
Sf.154
Batı yarısına devam etmeden önce burada saptadığımız türleri sıralamak isterim: Çok sayıda yılan, bir boğa, dört tilki, bir ceylan ve büyük olasılıkla aslan, iki yaban eşeği, böcekler ve örümcekler ve büyük oranda çevre duvarıyla örtülmüş bir hayvan, belki bir tavşan bunlara ek olarak bir de baş üstü döndürülmüş H biçimli bir piktogram.
(Devam edecek…)
***************************************************************************