3.05.2007

Eski Ahit’te Erkek Sünnet’i Motifleri

Eski Ahit’te Erkek Sünnet’i Motifleri

2.5.2007

Eski Ahit’te erkek sünneti konusuna once Abraham doneminde rastliyoruz.Tanri,Abraham’la bir gorusmesinde ona soyle diyordu:

“Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu.
Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak.” Yaratılış

Buradan ogreniyoruz ki,bizzat Abraham da,bu tarihe kadar ‘sünnet edilmemis’ durumdaydi.Bu uygulamaya,Tanrinin,onu Ab-ram’liktan Abra-ham’lika geçirme asamasinda basvurulmaktadir.


Abraham sirasinda bu sünnetin ‘nasil’ yapildigini tam bilmiyoruz.Ama gorecegiz ki,Museviler arasinda sünnet araçi olarak neyin kullanildigi (‘tas’) daha sonra yazilarda onem kazanmaktadir.

Eski Ahit,bu noktayi soyle belirtir:

İbrahim evindeki bütün erkekleri -oğlu İsmail`i, evinde doğanların, satın aldığı uşakların

hepsini- Tanrı`nın kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi.Yaratılış 17:23

Dogal olarak burada, “tanrinin buyurdugu” sozunun içerigi tam goremiyoruz.


Eski Ahit’te erkek çocuk sünnetine iliskin daha sonra Musa sirasinda yeniden karsilasiyoruz.Musa,yari-tanri elçi olarak Tanri ile gorusmesini yapmis,aralarinda anlasma saglanmis olarak çolde Misir’a dogru giderken,Tanri’nin birden bire Musa’ya dusmanligi tutar ve onu oldurmek ister.Tanrinin bu kizginliginin nedeni,peygamberligi onaylanmis Musa’nin oglunun sunnet edilmemis olmasina bagli olmaliydi ki,karisi Sippora derhal oglunu sunnet ederek,tanrinin Musa’ya kizginligini bertaraf etmektedir.

RAB yolda, bir konaklama yerinde Musa`yla karşılaştı, onu öldürmek istedi.

O anda Sippora keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti, derisini Musa`nın ayaklarına dokundurdu. “Gerçekten sen bana kanlı güveysin” dedi.

Böylece RAB Musa`yı esirgedi. Sippora Musa`ya sünnetten ötürü “Kanlı güveysin” demişti. Mısır'dan Çıkış

Burada dikkatimizi çeken 3 husus bulunuyor.

Once erkek çocugun sünnetini,Abraham’da oldugu gibi bizzat erkegin kendisi degil,erkegin karisi,gerçeklestirmektedir.Misir tapinak çizimlerinde de erkek çocuk sunnetinde kadinin,ana olarak onemli bir rol oynadigini gormustuk.Burada animsamak gerekir ki,Musa,karisi Sippora’yi,kayinbabasina çobanlik ederek,içguveyi olarak,almisti.Bu donemlerde,iç guveyi,kayinbabasina 5,7,10 sene vb. gibi belirlenmis bir sure hizmet ettikten sonra,karisini alip goturebiliyor ve ancak ondan sonra çocuklarinin ‘baba’si halini alabiliyor gorunmektedir.Ornegin,Eski Ahit’te Isag,karisini dogrudan baba evine getirebildigi halde,Isag oglu Yakup-Israel,iki kizkardesi kari olarak alabilmek için,kayinbabasina 14 yil kadar,çobanlik yapmisti.Fakat yine de karilarini,karilarinin ve karilarinin cariyelerinin dogurdugu çocuklari,içguveyi oldugu topraklardan serbestce alip gidememis,kayinbabasi ile epey catismak zorunda kalmisti.


Ikinci olarak goruyoruz ki,Musa’nin karisi,bu seremoni ile Musa’yi ‘kanli güvey’ haline getirebilmektedir.Demek ki,Musa'yi 'kanli güvey’ haline getiren rituel,tanri’nin Musa’yi oldurmemesi için,gerekli idi ve bu "kanli güvey"lik kadinin erkek çocugunun kani ile iliskiliydi.Ilk (erkek) çocuk kurbaninin tarihi kokenini yansitan bu uygulama,bize,kadinin,koca toplum birimine geçisi sirasinda,hem kendisi ile,hem de erkek çocuk ile ilgili 'yukum','gunah' islemi hakkinda bilgi veriyor.Daha çok kadin için,'ilk goz agrisi'nin ne anlama gelebilecegini ; ve akadosammaru topluluklarinin çogunlugunda 'ilk ogul(kiz) kurbani' uygulanmasi uzerinde durmustuk.Sunnet,ilk ogulu hadim etmenin ;'ilk urun sunumu' da 'ilk evlat adagi'nin yerlerine geçmis uygulamalar olarak gorunuyor.


Iç guveylik asamasindan çikmakta olan erkegin(koca'nin),'baba' haline gelmesi surecinde yani ilk evlat-ogul’un kendisine (kocaya,koca toplum birimine) ait kilinmasi asamasinda,bu ogul’un,hem baba toplum biriminden evlenmesi ,hem de ana toplum biriminden evlenmesi de,o donemde kurulu akrabalik duzenine uygun degildi.Eski toplum,bu ogul’u hadim ederek babaya verme yolunda bir geçis çozumu bulmus olmaliydi.Fallus kultu,aslinda,evliligi sorun olan koca’nin bu yeni ogul’unun sorununa bir çozum olarak ortaya çikmis gorunuyor.Sunnet kultu,erkek çocuk bakimindan eski 'fallus kultu'-hadim etmenin; kizlarda ise bakirelik koruma,Zifaf kani,kadin sunnetinin yerine geçmis gorunuyor.


Eski Akadosammaru tabletlerinden bu yana karsilastigimiz, ‘penis-fallus kultu',belki de ‘kamis’, ‘buyuk kamis’,hadim, ‘kadinlastirilmis erkek’ uygulamalari da hep bunlarla ilgilidir.


Dini hiyerarside,gunumuzde hiristiyanlik ve bektasilikte, ‘tanri ile evli olmak’ kurali veya ‘evlilik yasagina tabi’ olmak,bu eski gelenege dayali gorunuyor.Isa’nin da,daha dogrusu Isaciligin on kaynaklarina dayanan topluluklarin sekillendirdigi Hiristiyanligin bir bolumunun,“sunnet”i uygun bulmayarak,kendi ruhani kesimine evlilik yasagi kurali getirmesi,sunnet ile evlilik yasagi arasindaki temel mantiksal geçisme-baglantiyi ortaya koymaktadir.


Ucuncu olarak da,Sippora’nin ,oglunu sünnet ederken ‘bir taş’ aracisi kullanmasidir. Taş’in gelisiguzel bir sekilde seçilmedigini Gilgal’daki sunnet olayinda goruyoruz:

Gilgal`daki Sünnet Olayı

“Bu arada RAB, Yeşu`ya şöyle seslendi: “Kendine taştan bıçaklar yap ve İsrailliler`i eskisi gibi sünnet et.”

Böylece Yeşu taştan yaptığı bıçaklarla İsrailliler`i Givat-Haaralot`ta sünnet etti.

Mısır`dan çıkan erkeklerin hepsi sünnetliydi. Ama Mısır`dan çıktıktan sonra yolda, çölde doğan erkeklerin hiçbiri sünnet olmamıştı.

RAB onların yerine çocuklarını yaşattı. Sünnetsiz olan bu çocukları Yeşu sünnet etti. Çünkü yolda sünnet olmamışlardı.

Gilgal`da, Eriha ovalarında konaklamış olan İsrail halkı, ayın on dördüncü gününün akşamı Fısıh Bayramı`nı* kutladı.

Bayramın ertesi günü, tam o gün, ülkenin ürününden mayasız ekmek yaptılar ve kavrulmuş başak yediler.

Ülkenin ürününden yemeleri üzerine ertesi gün man* kesildi. Man kesilince İsrailliler o yıl Kenan topraklarının ürünüyle beslendiler.”

Burada kullanilan kavramlarin gelisiguzel seçilmedigini hesaba katmamiz lazim.Sunnet için kullanilabilecek bir dizi baska araç olmasina karsin, “ taştan yapılan bıçak” vurgusunun anlamini, ‘taş’ motifinin bir dizi sunum biçimleri ve sunum araçlarinda da kullaniliyor olmasiyla birlikte ele aldigimizda anlayabiliriz.Bunlara yeri geldikçe dikkat çekmistik.Simdi bile ‘tas kesilme’ soz-motiflerinin kullanildigini hesaba katmak lazim.Gudea ilahilerinde de,çocuk kurbanlarin ‘tasin agzina verilmesinden’ vb. bahsediliyordu;Eski Ahit’te,bir ittifak için,taraflar tas yigiyor,kurbanlari onun onunde sunuyorlardi.Sunu araçlarinin kil,tas,agaç veya madenden olmasi onemseniyordu,vb.Gerek taslayarak oldurme,gerekse mezara tas (sembolik çakil) birakma motifleri Musevilikte hala yaygindir.

Sünnet,Fisih bayrami ve ozellikle ‘Man ekmegi’ arasindaki baglantilar uzerinde ayrica durmaliyiz.

Sünnet’li olmanin,Musevilerde sunu’lardan yeme veya yememe hakki doguran bir ‘geçis’ yarattigini da goruyoruz.Dolayisiyla,erkek veya kadin sünnet’i,sadece cinsel organlarla ilgili olmayan,degisik biçimleri bulunan bir 'geçis' seremonisidir de aslinda.Ermeniler’de Sünnet olmadigi halde,erkek çocuk sünnet’iyle ilgili olarak kullandigimiz ‘kirve’lik turu kurumlarin ortak kullanimi,eski toplumda,çocugun iki farkli toplum birim arasinda paylasimi surecinde, farkli geçis kurumlari (kankardeslik, ogulluk,vaftiz anababaligi,sut kardeslik vb.) kullanildigini da gosterir.


Eski Ahit’te Sünnet edilmemis olanlarin, "ilk ogul kurban toreni"nin kalintisi olarak Fisih(pesah) bayraminin sunularindan yiyemeyecekleri de açikca ifade edilmektedir:


“RAB Musa`yla Harun`a şöyle dedi: “Fısıh Bayramı`nın(*1) kuralları şunlardır: Hiçbir yabancı Fısıh etini yemeyecek.

Ama satın aldığınız köleler sünnet edildikten sonra ondan yiyebilir.

Demek ki sunnet ,bir yabancinin yabanciligini kaldiran,onu,ilgili toplum biriminin aidi haline getiren bir geçis kurumu olarak algilanmaktaydi.Bu ise,erkek çocuk sunnetinin,baslangiçtaki amaçlarinin,zaman içinde degismesinin,ayni zamanda giderek çocuk kurbaninin giderilmesinin de araci haline donusturulmus oldugunu gosteriyor.


********

*1)Fısıh Bayramı

BÖLÜM 12

RAB Mısır`da Musa`yla Harun`a, “Bu ay sizin için ilk ay*, yılın ilk ayı olacak” dedi,

Bütün İsrail topluluğuna bildirin: Bu ayın onunda herkes ailesine göre kendi ev halkına birer kuzu alacak.

Eğer bir kuzu bir aileye çok geliyorsa, aile bireylerinin sayısı ve herkesin yiyeceği miktar hesaplanacak ve aile kuzuyu en yakın komşusuyla paylaşabilecek.

Koyun ya da keçilerden seçeceğiniz hayvan kusursuz, erkek ve bir yaşında olmalı.

Ayın on dördüne kadar ona bakacaksınız. O akşamüstü bütün İsrail topluluğu hayvanları boğazlayacak.

Hayvanın kanını alıp, etin yeneceği evin yan ve üst kapı sövelerine sürecekler.

O gece ateşte kızartılmış et mayasız ekmek ve acı otlarla yenmelidir.

Eti çiğ veya haşlanmış olarak değil, başı, bacakları, bağırsakları ve işkembesiyle birlikte kızartarak yiyeceksiniz.(Bu uygulamayi simdi ‘Yilbasi hindi’lerinde goruyoruz.BN.)

Sabaha kadar bitirmelisiniz. Artakalan olursa, sabah ateşte yakacaksınız.

Eti şöyle yemelisiniz: Beliniz kuşanmış, çarıklarınız ayağınızda, değneğiniz elinizde olmalı. Eti çabuk yemelisiniz. Bu RAB`bin Fısıh* kurbanıdır.(Buradaki ‘yiyim biçimi’ne daha once dikkat çekmistikBN)

O gece Mısır`dan geçeceğim. Hem insanların hem de hayvanların bütün ilk doğanlarını öldüreceğim. (Burada hala ‘ilk urun’ler olarak hayvan ve insan’lar ele alinmaktadir ama,bir sure sonra bu ‘ilk urun’ler,daha çok tahil,meyve,sebze olarak da karsimiza çikacak.BN)

Bulunduğunuz evlerin üzerindeki kan sizin için belirti olacak. Kanı görünce üzerinizden geçeceğim. Mısır`ı cezalandırırken ölüm saçan size hiçbir zarar vermeyecek. (Demek ki,Pesah bayraminda,’kuzu’ veya ‘oglak’ seçilmesi,onlarin ille de 1 yasinda olmalarinin nedeni,bunlarin ’ilk çocuk’ kurbanina denk gorulmesinden oturudur.Bu ayni zamanda,bu ‘geceyarisi’ bayramda,eski toplumun kendi ilk çocuklarini yedikleri anlamina da gelmektedir.Hayvan sunu,bu surecin bir asamasinda ‘kurban-insan-çocuk,yerine’ geçmistir..BN)

Fısıh Kuralları

RAB Musa`yla Harun`a şöyle dedi: “Fısıh Bayramı`nın* kuralları şunlardır: Hiçbir yabancı Fısıh* etini yemeyecek.

Ama satın aldığınız köleler sünnet edildikten sonra ondan yiyebilir.

Konuklar ve ücretli işçiler ondan yemeyecek.

Fısıh eti evde yenmeli, evin dışına çıkarılmamalı. Kemikleri kırmayacaksınız. (Kemiklerin kirilmamasina neden bu kadar onem verildigine deginmistik:Bu ‘kanit olarak saklama’ motifiyle baglantilidir ve olum torenlerinde de bu motifi goruyoruzBN)

Bütün İsrail topluluğu Fısıh Bayramı`nı kutlayacak.

Yanınızdaki yabancı bir konuk RAB`bin Fısıh Bayramı`nı kutlamak isterse, önce evindeki bütün erkekler sünnet edilmeli; sonra yerel halktan biri gibi İsrail halkına katılıp bayramı kutlayabilir. Ama sünnetsiz* biri Fısıh etini yemeyecektir.

Ülkede doğan için de, aranızda yaşayan yabancı için de aynı kural geçerlidir.”

***

Eski Mısır'da erkek çocuk sunneti.doc

**

'Taşlayarak öldürme' ve insanbilim!

"El sürmeden",taşlanarak öldürüldü!

3.5.2007

Yanlış erkeğe aşık olduğu için sokakta taşlanarak öldürüldü!

http://www.milliyet.com.tr/2007/05/03/son/sondun17.asp

Yezidi bir genç kız Müslüman gence aşık oldu. Farklı dinden biriyle beraber olduğunu öğrenen akrabaları 17 yaşındaki kızı sokak ortasında yarım saat boyunca taşladı.

Irak’ta Du’a Khalil Aswad adlı genç kız Müslüman bir gençle aşk yaşamaya başladı. Bir gece eve gelmeyen kızın yasak aşkı ortaya çıkınca Aswad’ın akrabaları evinden zorla çıkartarak genç kızı Bashika sokaklarında sürükledi. 8-9 kişiden oluşan grup kızı onlarca insanın gözü önünde taşlamaya başladı. Yarım saat boyunca süren taşlama sonunda Aswad kanlar içinde yere yığılarak can verdi.

Geçtiğimiz ay gerçekleşen bu olay, görüntülerinin internete düşmesiyle gün yüzüne çıktı. Olayı izleyen topluluğun kızın ölümüne seyirci kaldığını vurgulayan kaynaklar genç kızı taşlayan kişilerin kızın yaptıklarıyla ‘kendisini ve ailesini utandırdığını’ söylediğini belirtti.
**

'Taşlayarak öldürme' ve insanbilim!

3.5.2007

İnsanbilimin kurallari,eski toplumun iliskilerinin,orgutlenme tarzlarinin;butun bunlarda temel olarak rol oynayan ‘toplumbirim’lerin derin ve ayrintili bir incelemesi sonucundaki genellemelere dayanarak ortaya konulabilir.

Boyle bir çalisma,gunumuzde hala geçerli olan sayisiz uygulama,deger olçuleri,kavramlarinin açiklanabilir hale gelmesi de demektir ayni zamanda.Antropolojik çalismalarin kuru bir tarzda goruleni ozetleme;eski toplum kalintilari arasindaki çalismalari bir çesit ‘rapor’ sunusu olmakran da çikarmak,ancak boylece mumkundur.

Turkiye ve dunya,eski toplumun bir dizi kalintisini,uygulama alani da dahil olmak uzere,bunyesinde tasiyor.Daha bu sabah,temellerini daha once incelemeye çalistigimiz,bir recm,taslayarak bir kizi oldurme haberini okudum.

Gunumuzun vicdan duzeyinin belirledigi adalet kavramiyla barbarca bir oldurme biçimidir bu.Bununla birlikte,konuya sadece oldurme açisindan baktigimizda,animsanmasi gereki ki,kulturlu Fransa’da idam cezasi 1981 yilinda lagvedilmistir ve o tarihe kadar da,olum cezalarinin uygulanma biçimi,giyotinde basin koparilmasi haliyle uygulaniyordu.

Avrupa kulturunun en onemli parçasi olan Fransa’daki bu uygulamaya bakarak burdada ‘canice’ bir islem oldugunu soylemek mumkun mu?Suudi seriatinda kiliçla kelle koparmakla,kulturlu Fransa’da giyotinle bas koparmanin temelde bir farki bulunabilir mi?Bu tur kavramlar,insan toplumunun karsilikli farkli yanlarindan guç alirlar ve karsilastirmali kultur içinde,goreceli olarak anlam kazanirlar.Sonuçta,oldurme,oldurme olarak kalir ve her topluluk,kendi on kaynaklarindaki iliski tarzlari geleneklerine bagli olarak hareket eder.

Insanbilimin yol gostericiliginden yoksun olarak hukuk uzmanlarimizin,kriminoloji dairelerinde çalisanlarin,bu konularda yeterli bir gorus uretebilmeleri olanaksizdir.Nitekim,hammurabi yasalarinin kesfi ve çozumlenmesinden bu yana,dini metinlerdeki oldurme biçimleri ile yazili eski yasalarin oldurme hukumleri arasinda,karsilastirmali bir çalismanin ikna edici kaynaklar temelinde yapilabildigini gormuyoruz.Bu konuda da eski hellen uygarliginin ‘barbar dogu’ motifi,herseyi açiklayan tilsimli Musa asasi gibi kullanilmaya devam edilmistir.Konusu ceza hukuku ve uygulamasi olan disiplinlerin bu noktalarda derinlestirilmis bir çalismasi olmadigi gibi,butun bunlara temelleriyle yanit vermesi gereken insanbilim alaninda çalisanlarda da,yeterli yanit bulamayiz.

Hammurabi yasalari,dosya halinde listemize eklenmistir.Onu,dikkatli bir sekilde inceledigimizde,farkli suçlara karsi farkli olum ceza biçimleri bulundugunu gormeye baslariz.Suya,nehire atarak,oldurme,kaziga geçirme,taslayarak oldurme,bacaklarindan asma,yakarak oldurme gibi bir dizi farkli oldurme biçimlerinin,o yasalarda neden ayri ayri kullanildigi sorusunu sormak gerekliydi.Bu tur sorulari sormayan ve yanitlayamayan bir insanbilim,son derece zayif ;parlak genel sozlerle ozundeki eksikligi gizleyen,yetersiz bir çalisma olmaktan oteye gidemez.

Hammurabi doneminde merkezi bir kiraliyet,ister istemez,farkli toplum birimlerin içindeki gelenekleri toparlayici bir ozellik tasimaktadir.-2000’li yillarda,zaten topluluklar arasi yakinlasma,kaynasma onemli olçude gerçeklesmis,kulturel etkilesim elle tutulur hale gelmisti.Bununla birlikte,her bir farkli tur oldurme biçimini,kendi içinde,diger etkilerden temizleyerek,ele aldigimizda,ortaya çikan saf haliyle bunlar bizi,onceki farkli toplum birimlere tasir.Orada ateste yakarak oldurme cezasini uygulayanlar ile,suya atarak bogma biçimindeki oldurme tarzini kullananlar bir ve ayni topluluk degildir,olamaz.Bu o kadar oyledir ki,eski toplumun gerçek oldurme cezasinin sonraki sembolik biçimleri olan vaftiz konusunda,hiristiyanlik içinde,Yeni Ahit,bize çok açik olarak ‘nehirde vaftiz’ ve Vaftizci Yahya peygamber uzerinden de Isa’ya mal edilen ‘atesle vaftiz’in var oldugunu goruruz.Bunlar,zamanla hem ates,hem su biçimiyle,sentez toplumun içinde bir arada bulunabilir hale gelse de,biliriz ki,ozunde bunlar,baslangiçtaki toplumbirimlerde,iki ayri halde var olmus olmaliydilar.

Dinleri,genel olarak hayali hurafeler toplami veya dogaustu tanri vahiyleri olarak ele almak,bu tur noktalarda da bize herhangi bir yardimda bulunmaz.

Diyelim ki,Kuran’da,birbirine iki dusman ordu savasmadan once,bunlardan birisinin savascilarinin nehirden su içmis veya bir bolumunun su içmemis oldugu yazilidir.Gerçekten de,bunlarin ne anlamda yazildigini saptamak çok zor.Tanri’nin,o sirada ‘nehirden su içmeyle’ niye bu kadar ilgili olabilecegi anlasilamaz.Fakat,butun dini metinler,eski toplumun eski iliskileri içindeki kurallarla baglantili olarak ele alindiginda,’nehirden su içme-içmeme’nin,dogrudan dogruya,nehirde bogularak oldurulen insanlarla ilgili oldugu;oluleri nehire atma uygulamasi ile bagli oldugu ortaya çikmaya baslar.Buna iliskin parçalari erken Akadosammaru tabletlerinden,Avesta’ya kadar,Kuran’dan,Incil’e kadar butunlestirme olanagina kavusabiliriz ve bunun eski toplumda,bir toplum birimin cezalandirma tarzi oldugu meydana çikar.

Bir kez,bu temel husu anlasildi mi,bunu,yasayan uygulama ve deyimlerle determinist tarzda tamamlayabilmek bize duser ve bu ise,son derece etrafli bilgiye,konu uzerinde,eski toplumun gerçekligi temelinde derinlemesine dusunmeyi gerektirir.O zaman, ‘cenazenin soguk su ile yikanmasi’ talebi ile,Isa’nin Urdun nehrinde çirilçiplak ve butun vucudu suya batacak sekilsde vaftizinin ayni temel eksen uzerinde bulusmasi mumkun olur.Vaftiz sirasinda anasi ayak bileginden tutan Achillius’un,vucudunun butun diger kisimlarinin olume karsi direçli olmakla birlikte,topugunun dirençsizliginin,o noktaya su degmemis olmasindan oldugunu çozumleriz.Kuran’da ‘nehirden su içme’ veya ‘içmeyi reddetme’ motiflerin bu çok eski nehire kurban ve olu atma ile ilgili oldugunu;sozkonusu olaninin,sonradan ‘su’ halini almis bile olsa,nehire atilan kurbanlara dokunma-ma ile ilgili olabilecegini kesfetmeye baslayabiliriz.Bogazda,denize çarmih atan ortodoks dini gorevlinin,attigi seyin esasinda ‘çarmih’ degil,çarmih’in simgeledigi iki toplum birimin namina atilmis insan kurban (isa’nin eski biçimlerinden biri) olmus olmasi gerektigini çikarsayabiliriz.

Butun bu çikarimlarin her zaman dogru olabilecegini elbette dusunmuyorum.Bunu zaman zaman asiri halde kullandigimin da farkindayim.Fakat bilinçlerde,bu yonde dusunme yetisini harekete geçirebilmek ugruna,eger zaman zaman,bazi hatali çikarimlar da yapabilirsek,bu,oteki kazanimlarin yaninda çok buyuk bir hata sayilmamalidir.Kaldi ki,o tur çikarimlarda da,yine de,belli bir gerçeklik bulunuyor olmalidir.Cunku,iki farkli toplum birimin ittifakindan dogan,yeni sentez topluluk daha kendini biçimlendirmeye firsat bulmadan,bir baska toplum birim ile yine ittifak kurmakta,karsilikli evlilik yoluyla yeni kulturel ogeleri içsellestirmeye baslamaktadir.Toplum,hiç bir zaman,kendine ait olani,yazili bir sayfa uzerinden bir silgi ile silip,yeni bastan kagida yazmaya baslamak gibi,yasamamistir.Birinden otekine donusme,birinin butun kalintilarinin silinmesi binlerce yila,veya ilgili toplulugu yediden yetmise yok etmeye dayanir.Eger gunumuzun Turk islami,arap islami ile sayisiz uyumsuzluk tasiyorsa,ve bu neredeyse 1000 yildir,boyle ise;simdiki islami hareketler butun çabalarina karsin Turk islamini arap islamina donusturemiyorlarsa,bu geçmiste oteki topluluklarda da boyle olmustur.


Eski toplumun oldurme ceza biçimlerindeki farkliliklar ise,onlarin kendi iç ve dis kurban sunum biçimleriyle dogrudan ilgilidir.Diyelim ki, ’taslama yoluyla oldurme’ ediminde,dikkatlerimiz ‘tas’ uzerine yogunlasmis olsa bile,eski toplumu tanidikça,bu toplumsal davranisin ekseninin,kurbana “el surmemeye” bagli oldugunu anlamaya baslariz.Bu aslinda,benim ‘kafamdan’ çikmis seyler degildir.Dikkatlice incelenmis dini metinler,zaten,bu tur uygulamalarin gerekçelerini,bir sekilde ortaya koyarlar.Musa’nin yasalarinda bunu gormustuk.Musa ,Tanri ile bulusmaya çikacagi daga tirmanirken,Tanri da ona,bu daga tirmanan canli insan ve hayvanin,taslayarak veya oklayarak oldurulmesini emretmis ; onlara “el dokunmasin” demisti.Bu,Musa yasalarinda “oluyle temasi yasaklayan” mantikla ayni idi.Olen kisi ile,oldurulen kisi ile ‘temas’ yoksunlugu! Bunun kapagini açtigimiz zaman ise,eski toplumun,bize hiç uzak olmayan yamyamligi ve eski toplumun bu tur oldurme biçimlerini formule ettigi donemin de,iç yamyamliktan kurtulma asamasina denk dustugu gerçegiyle karsilasiriz.

Oldurulecek kurbanin kaninin akitilip akitilmamasi;boynunun kirilmasi;iç organlarinin ayristirilmasi veya ayristirilmamasi yonundeki ‘tanri vahiyleri’,aslinda bize,her bir toplulugun on kaynaklarini oldugu kadar; bu tur cezalarin formule edilme asamalarini da verir.

Butun bunlari daha once,degisik yanlariyla incelemeye calismistik.

Moden insanbilim,eski topluma iliskin butun bu iliski tarzlarini,uygulama kaynaklarini açiga çikarabildigi olcude,saglam ve oteki alt kollari yonlendirebilecek bir disiplin halini alabilir.

**

Eski toplumdan günümüze--ölüm ve mezar kültü ve kaynakları-1.doc

ENKI’NIN TASLANMASI VE SEYTAN TASLAMA
OLDURME BICIMLERI VE KURBAN TORENLERI
FARKLI OLDURME BICIMLERININ KAYNAKLARI-1
Farkli Oldurme Biçimlerinin Kaynaklari-2
Farkli Oldurme Biçimlerinin Kaynaklari-3 (Cocuk Kurbani)

Farklı idam-cinayet (ritüel) biçimleri