20.04.2007

Din'ler Nasil Elestirilebilir?

Turkiye'de,geçtigimiz 50 yil boyunca islam'in 'uyusturucu', 'kaderci' yani uzerine,hiç olmazsa bir kaç cumle yazmamis ve bol bol konusmamis çok az 'aydin' var olmalidir...Cunku o donemin munevver'liginin din olgusuna karsi genel yaklasimini Bati 'aydinlanmaciligi' belirliyordu.

Dogu islaminin kitleleri uyusturdugu,kadercilige mahkum ettigi tezleri,Marks'tan çok once Firansiz aydinlanmacilarinin da temel tezleri arasindadir. Bu 'aydinlanmaci'lik turunun Turkiye'deki yansiticilari da,din genel konusunu islamla esitleyerek ele almak ve din elestirisini islam elestirisi olarak uygulamak için ne lazimsa yaptilar zaten..Din uzerine elestiri iddiasiyla ortaya çikmis kitaplarda Islam ve Muhammed'in hayati,ozel olarak Muhammed'in cinsel hayatinin anlatiminin disina çikmis pek fazla eser oldugunu sanmiyorum..Hiristiyan ayinlerinin kutsal ekmeginin 'hamurlu mu hamursuz mu oldugu'* uzerine "bilimsel" ders veren akademi mensuplarinin bulunuyor olabilmesi gibi sonuçlar pek tesaduf degildir.Yeni Papa'nin bugun Efes'te,yarin da Istanbul'da gerçeklestirecegi dinsel ayinlere garipçe bakan bir izleyici kitlesi durumunda olmamizin da nedenleri arasinda,Museviligin,hiristiyanligin hem simdiki soylem biçimlerinin ve hem de tarihteki on kaynaklarinin yeterince taninmiyor olmasi bulunmaktadir.



Ozellikle son yirmi yildir Turkiye'de ,din olgusunu islamla esitleyen dusunurler ;dinlerin kokenlerini eski insan toplumun iliski biçimlerinde degil ,ruh dunyasinda,hayal aleminde,cahilliklerde arayanlar ,bir sok yasamaya baslamis olmalilar.Cunku bu arada 'kaderci','uyusuk' islam savunuculari,en azindan bir kesimi, sadece dunyanin bir numarali teror tehlike kaynagi ilan edilmekle kalmadilar;ustelik islam,genel olarak ,dogu'nun bati'ya bir tur baskaldirisinin da bayragi halini aliverdi.



Dun onu pisiriklikla elestirenlerin tumu,neredeyse, simdi, Istanbul'da yeni Papa'nin Aziz Andrea yortusuna katilip, islamin eski uyusturucu ozelligine yeniden kavusmasi için tanriya el açacaklar..

Eski Yunan 'doga felsefesi'ne dayanan aydinlanmacilik, katolik dini ile bir iktidar mucadelesi içinde sekillenmisti.Dogal olarak da,'dine karsi mucadelesi'ni,dinin katolik kolunun iktidardaki biçimiyle çok fazla esitleyerek ele almisti.Din konusundaki elestirilerini iktidar mucadelesinin argumanlariyla çok karistirmisti.



Oysa çalismalarimiz boyunca goruyoruz ki,eski Yunan maddeci,'doga felsefesi'nde, butun varliklarin onlardan turedigi ilk oge,arkhe, olarak ileri surulen 'ates','deniz','su','hava','yer-toprak' vb. gibi temel kavramlarin tumu,simdiki 'din'lerin de 'yaratilis' anlatimlarinin ilk temel ogeleridir.

Materyalist Lenin, varligin ilk ogesinin 'ates' oldugunu one suren eski Yunan bilgelerinden Herakletius'un "ates arkhe"sine iliskin sozlerini yere-goge sigdiramamisti. Kendisi için tuttugu notlardan ve okudugu kitaplardan isaretledigi bolumlerden olusan Felfese Defterleri'nde Lenin,Herakletius'un ilgili sozlerini "çok onemli" kaydiyla isaretledikten sonra soyle diyordu:

"Diyalektik maddecilik ilkelerinin çok iyi bir açiklamasi"(Felfese Defterleri.S.294)

Fakat garip bir sekilde yeni Papa da, 12 Eylül 2006 tarihinde Regensburg Üniversitesinde yaptığı konuşmasinda, "yanan çalıdan yükselen söz"den , "Çalıdan başlayan bu süreç"den bahsederken,Musaciliktaki tanri kavrayisinin temellerinden olan yaratici 'ates' kavramina isaret etmis oluyordu.Gerçi,eski dini kitaplar 'aydinlanmacilik' sirasinda ve sonrasinda da vardi ama,dinin bir uydurmalar toplami oldugu iliskin fikir o denli derinlere islemisti ki,Yunan doga felsefesinin ilk kavramlarinin,bizzat eski dinsel inanislarin ilk kavramlari oldugu pek hesaba katilmamisti.Eskiden bana da dogru gorunen bu tur yorumlari artik temeliyle birlikte yeniden gozden geçirmek gerekiyor.

20. yuzyildaki çabalarla,simdi artik onemli olçude tanidigimiz AkadoSammaru eski kil tablet cozumleri, "ates", "tuzlu ve tatli su", "hava-nefes", "toprak-dunya" gibi temel kavramlarin,eski toplum tarafindan ilk yaratici ogeler olarak ele alindigina bir kusku birakmiyor.O halde Yunan doga felsefeciligine de dayanan aydinlanmacilik donemi ve sonrasi materyalizmin ,simdiki dinlerle ,en azindan kavramsal ortakliginin yol actigi sorunlari yeniden gozden geçirme zamani artik gelmistir.

Eski dini inançlarin kokenlerini insan toplumunun,ozel olarak bu dinlere kaynaklik eden Mezopotamya toplumlarinin karsilikli iliski biçimlerinde,ittifak duzenlenislerinde ve bu ittifak iliskilerinde aldiklari rol ve gorevlere bagli olarak sekillenmis toplumsal yapilarinda,buna bagli olarak sekillenmis kulturel temellerinde aramayan hiç bir din çalismasi,basariya ulasamaz.Zaten dinin kaynaklarina iliskin su ana kadar ileri surulenler genel olarak 'masal anlatimi' olmaktan,ne yazik ki,daha ileri gidememistir ve masallarin tukendigi noktada da bu çalisma odalarinin kapilarina kilit vurulmustur.

Dogaustu yaratici bir tanri hiç bir zaman varolmamistir.Boyle bir 'yaratici'ya iman,simdiki dinlerin tanri kavrayisinin farklarini da ifade edemez zaten. "Ortak,ayni tanri" sozcugu,en azindan simdilik,basit bir politik oyun sozcugu olmaktan ote deger tasimiyor.Papa'nin Efes ayini sirasinda,İzmir Başpiskoposu Ruggero Franceschini,açılış konuşmasında "Burada tek Allah'ın evlatları olarak toplandık" gibi sozler ederken bu basit bir politik tutumu yansitiyor.Uç dinin ve mezheplerinin hiçbirinin 'tanri' kavrayisi ve kavradiklari sekliyle tanri ile olan iliski biçimlerinin,kult tarzlarinin ayni olmayisi zaten ortada ortak bir tanri olmadiginin gostergeleri.

Bu noktalari ilahiyatcilarimizin açiklamasini bekleyemeyiz.Islamin tarihteki kiliç siddetine gonderme yapan Papa'ya 'teolojik' yanit vermeye hazirlandiklarini soyleyen Bardakoglu'nun bir turlu ortaya çikmayan yanitlarini bekleyemeyiz.

Bu alandaki yanitlar, "tanri sozcugunden tiksinen" Y.Kuçuk gibi,kendinin "delilik-dahilik sinirlarinda" dolastigini farzeden ve fakat sozcuk,kavram, meslek veya secere kayitlariyla oynasarak tarih yazdigini sananlar tarafindan verilemez.



Hem kendi Tanri'larini ve hem de ona uygun olacak sekilde dini çizgilerini bizzat yaratan insan toplumunun,bunu hangi toplumsal gereksinimlerine yanit olarak ve nasil yaratmis oldugunu incelemeden, farkli dini topluluklarda neden farkli tanri kavrayislari oldugunu da anlayamayiz.Bu noktadaki cozumleyici guç,ancak,tanritanimazligi saglam toplumsal ve tarihsel temellere oturtabilen bir çalisma ile elde edilebilir.

***

* Felsefenin Serüveni
* Belge'ler, Eski Toplum ve Dinler
* Belge'nin Hıristiyanlık Kavrayışı...

MALATYA MELUHHA MI?

Kurban ve İsa'nın vaftizi...

YAZITLARI İNCELEME YÖNTEMİ
YAZITLARI İNCELEME YÖNTEMİ-1

Eski toplumda "iğdiş"lik kurumu

Erkek Çocuk Sünneti ve Fallus Kültü

İsa'nın doğum,Meryem'in ölüm günü

Din'ler Nasil Elestirilebilir?

Ahmet Altan'dan Bir İtiraf

"Kötü Toplum"-" İyi Toplum"

Papa-Patrik deklarasyonu ve bazi Isa'ci yorum-kavramlar
...Isa'ci yorum-kavramlar-2

"Kuzu İsa"nın Öncelleri..
"Kuzu İsa"nın Öncelleri-Açıklamalar-2

"AB'nin Hıristiyan Kökeninin Açıkça Beyanı..."
"Ey anamın oğlu, saçımdan sakalımdan tutma!"
Incil'de Kutsal Baş Tıraşı Ritüeli

Hiristiyanlığın Su Vaftizinin Biçimleri

Musevilik ve hiristiyanlikta 'el-ayak yikama' ayini
Hiristiyanlığa Ait Bazı Veriler

"İlk insan Yer'den,İkinci insan gök'ten.."..

Felsefenin Serüveni



11.04.2007

Barzani,Erdoğan ve MGK Sonuçları

http://toplumvetarih.blogcu.com/


11.4.2007

Sistematik bir ozellik kazanan Barzani’nin son açiklamalari ve

gelismekte olan ‘Kürdistan’ projesi hakkinda Türkiye’nin tutumu, MGK’nin basin bildirisi çerçevesinde dun açiklandi..

Her seyden once bilinmeli ki,Evren’in ‘eyalet’ onerisi veya Agar’in “Afyon’dan,Ankara’dan Musula kadar” parolasi gibi, basbakan Erdogan’in da,zaman zaman açiga çikan ve fakat sistemli olarak hayalindeki proje, baslangiçta,Kürt sorununu islami birlik temelinde çozmek biçimindeydi.Irak’in isgali ve fiili parçalanmisligi,zaten Türkiye’de çoktandir konusulan,bir ucu Musul’a dayanan ‘Türk-Kürt ittifaki’nin olusmasi için daha belirgin bir temel hazirlamisti.Bu projenin Ozal doneminden beri dusuncelerde olgunlastirilmaya baslandigi basinda yer alan haberlerden ve ortaya konulan tutumlardan anlasiliyor.Bunun bir ABD projesi oldugu ve ‘ulusal’ zirhlara burunmus devletlere gore, ‘küresel dunyanin’ kosullarina daha uygun degerlendirildigi anlasiliyor.Evren’in, Kürtleri ‘kardes kabul etmek’ gibi son derece ‘demokrat’ eyalet onerisi,bunu soylemeye kamu baskisi nedeniyle zorlanan siyasetçilere destek ozellikli idi.


Ummetci birlik içinde Konfederal bile olmasi zorunlu olmayan bir ‘Türkiye-Kürdistan’ projesinde AKP,DYP gibi partiler elbette Turkiye’ye ‘büyük abi’ rolunun dustugunu hesap ediyorlar.Agar gibi adi ‘derin devlet’le birlikte anilan birisi tarafindan ortaya konulan ‘dagdan ova’ya siyaseti,son derece faydaci davranan Kürt çevrelerinde bile bir tur ‘demokratik’ nedamet haliyle ele alindi.Evren’den Agar’a bir ‘demokratik’ nedamet tutkunlugunun eszamanli meydana gelisinden kuskulanmamak için Basbakan’in Hasan abisi gibi yesil kravat takmaya baslamak gerek...


Tablo bu sekilde belirginlesince,Basbakanin ‘askerlik yan gelip yatma yeri degildir’ veya ‘PKK ile Mucadele Komitesi basarili olamamistir’ gibi degerlendirmeleri,Kürt sorunun bu sekilde çozulemeyecegini gostermek isteyen imami açiklama tarzlari olarak anlam buluyormus gibi gorunmektedir.

Barzani’nin Türkiye’deki rejim ve siyaset bunaliminin arttigi bir donemde,sistemli olarak, ‘büyük Kürdistan’ hedefine yonelik açiklamalari nedensiz degildi; akilsizca,hesap edilmemis konusmalar olarak ele alinamazlar..O aslinda,ABD yonetimi ve Erdogan projeleri ile temelde uyum halindedir ve bu konusmalarda Erdogan hukumetini zora sokan bir tarz kullaniyor gorunse de,Türkiye'yi 'Büyuk Kürdistan' fikrine alistirma hedefli oldugu için,aslinda kuresel sermaye ile butunlesmis islami kesimlerin projesine bir destek ifadesi olarak da ele alinabilir.Bu, ayni zamanda,Kürtler arasinda giderek gelistigi sir olmayan Barzani KDP’sinin Türkiye’deki gucunu sinama,seferber etme hazirligi anlami da tasiyor.Rejim ve siyaset’in bunaldigi Türkiye’de oynayabilecegi kartlari sinirlari genisletmek uzere kullanmakta hiç duraksamamasi,onun bugun ulastigi gucunun de bir gostergesi..

Barzani’nin sozlerine karsi,Cumhurbaskanligi ve ardindan genel seçimler bunalimini yasadigi ortamdan dolayi gorunuste kukremek zorunda kalan Erdoğan’in daha bir hafta once Talabani ile sicak gorusmesinin buharinin bile kurumadigi unutulmamali.Bu gorusmeye ne kadar taraftar oldugunu o,Cumhurbaskani ve genel Kurmay baskanina karsi açikca ifade ediyordu.


Hukumetin ,Barzani’ni açiklamalari karsisinda nasil bir zorluk içine dustugu,AKP ve Hukumet sozculerinin açiklamalarindan bile anlayasilabilir.AKP sozculeri,Barzani'nin 'konusma metni'ni gormeden bir sey soylemekten çekinen açiklamalar yapma durumunda bile kaldilar...Hukumet sozcusu Ciçek’in açiklamalari ise,ancak bir Ezop bilgesi tarafindan çozumlenebilirdi.Bunlar gazetelerde yayinlandi.

Küresel sermayenin Türk etiketli medyasinda ‘sert’ diye tanitilan ‘Erdogan açiklamasi’nda kullanilan ifadelere yeterince dikkatle bakilirsa, orada,Barzani’nin sozlerinin,herhangi bir alanda kategorik olarak reddedilmedigini goruruz.Erdogan ,bir çok kez yinelenen ve ‘sert’ diye tanitilan açiklamasinda soyle diyordu:

“Riyad’daki Arap Zirvesi’ndeki görüşmemizde medya aracılığıyla konuşmamada mutabık kalmıştık. Bu tür açıklamalar konusunda dikkatli olmak gerekiyor.” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6301374.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=1)

Basbakan’in burada soyledigi,Barzani’nin dusuncelerinin ‘yanlis veya dusmanca olmasi’ falan pek degildir.Onun hatasi,bunlari kapali kapilar ardinda degil, ‘medya araciligiyla’ soylemesidir.

Tayyip Erdogan’in ve hukumetinin bu ‘gizli’ diplomasi ,gizli konusma istegi,kafasindaki demokrasinin oldugu kadar,kafasindaki projelerin de bir ifadesidir.O daha bir hafta oncesinde ovguyle tanitilan bir Talabani gorusmesini yine ‘kapali kapilar’ ardinda gerçeklestirmisti.Ne konustuklarinin bir bolumu,simdi kendisi açiklayinca ortaya çikiyor: “Gorusmeler gizli surdurulsun”...

Onun ‘gizli’lige duskun bu tutumu yeni degil.Dini bakimdan mesru takiyyecilik de bu gizleme sanatini guçlendirici bir rol oynuyor.Kibris’ta da aynisi yapmisti ;butun Turkiye’den gizli gorusmeleri Gul ile birlikte bazi AB yetkilileri ile basbasa vererek (ve ustelik bunu 'belgesiz' olarak,belki ilerde ‘vatana ihanet’ yargilanma çekincesiyle...) yapmisti..

Erdogan’in bu çok ‘sert’ açiklamasi ,aslinda Barzani ve Talabani’ye, “bu isi islami temelde kendi aramizda uygun zamanda çozelim”i ifade etmekten baska bir sey degildir.Animsanacagi gibi o ve hukumet uyeleri Evren'in eyalet onerisine de pek tavir takinmamislardi.

Simdi Erdogan'in açiklama yapma zorunlulugu ile karsi karsiya kalmasi,konusmasina Türkiye’nin büyüklugu ve gucu gibi motifleri de eklemesi ,hem kamuoyunu yatistirma ve hem de Barzani’nin,giderek sekillenen bu projede ‘küçuk kardeslik’ rolunu kabul etmeyen tutumuna bir dis gosterme anlamli olabilir..

Islami kesimin,kuresel sermaye taleplerine bagli olarak ‘kürt sorunu’nu ‘ ummet’ birligi içinde çozme plani içinde oldugu açiktir.ABD’nin Ortadogu’da sadece ‘bolme’ amaçli oldugu yolundaki kanilar yanlistir...ABD,ortadoguda,kuresel sermayenin girisine engel olan ‘ulusal’ yapilari bolerek dinsel eksenlerde daha genis birlikler,bir yeniden yapilanma gerçeklestirmek hesabi içindedir.Bu noktada Turkiye’nin hem ‘laik’ ozelligini ve hem de ‘ulusal’ yapinin en guçlu kalesi orduyu donusturmeye cabalamaktadir.O,Turkiye hakkinda ‘Islami cumhuriyet’ degerlendirmesini çoktandir kullaniyor.Ordunun modernizasyon surecinin,sadece teknik modernizasyonla kalip kalmayacagini ise,onumuzdeki donem gosterecek.

Daha çok Ordu uzerinden Türkiye’nin su anda kapildigi Kerkük sendorumu,ne Türkmen sevdasina,ne de petrol hesaplarina dayaniyor.PKK teroru gerekçesinin de,hakli unsurlar olmakla birlikte, çok temel bir neden olarak gorulemeyecegini varsayabiliriz.

Kerkuk konusundaki buyuk hassasiyet,bu yil içinde yapilmasi ongorulen referandum neticesinde Kuzey Kürt yonetiminin, zaten parçalanmis ‘Irak’in oteki kisimlariyla hukuki birliginin de tamamen tukenecek olmasi gerçegine dayaniyor.Referandum,muhtemelen,Irak’in gerçek bolunmuslugunun hukuken bir adim daha uluslararasi onay surecine dogru ilerleyecek olmasindan duyulan bir çekince yaratiyor. “Irak’in toprak butunlugu’nun muhafazasi” tezine dayanan bir bolgesel ve uluslararasi politikanin,Türkiye’yi çok ani darbelere maruz birakma tehlikeleri ve her tur maceraya kapi açacak bir bosluga dusulmesi tehlikesini içerdigi ortadadir.

Kabaca boyle bir ortamda gerçeklesen MGK toplantisinin Basin bildirisinde,oyle gorunuyor ki,ozellikle Turkiye içinde PKK’ya karsi yeni bir politika kurgusunun; ‘dagdan ovaya indirme” tutumun resmen benimsenmesi yolunda baslangiç ifadeleri yer almaktadir..


Oteki yonleri ile birlikte ele almadan once,MGK basin bildirisini okumakta yarar var:

MİLLİ GÜVENLİK KURULU

BASIN BİLDİRİSİ

http://www.mgk.gov.tr/Turkce/basinbildiri2007/10nisan2007.htm

İSAN 2007

1. MİLLİ GÜVENLİK KURULU; 1.; 10 NİSAN 2007 GÜNÜ OLAĞAN TOPLANTISINI YAPMIŞTIR.

2. TOPLANTIDA;

ÜLKEMİZİN GÜVENLİK VE ASAYİŞİNİ ETKİLEYEN İÇ VE DIŞ GELİŞMELERİN KAPSAMLI BİR DEĞERLENDİRİLMESİ YAPILMIŞ, BU BAĞLAMDA;

A. GÜVENLİK GÜÇLERİNİN İCRA ETMEKTE OLDUĞU OPERASYONLARIN BÜYÜK BİR KARARLILIKLA DEVAM EDECEĞİ VE TERÖR ÖRGÜTÜNÜN TERÖRLE AMAÇLARINA ULAŞMA ŞANSLARININ VE BAŞARI UMUTLARININ OLMADIĞININ ÇOK İYİ BİLİNMESİ GEREKTİĞİ İFADE EDİLEREK, YÜRÜTÜLEN MÜCADELENİN ETKİNLİKLE SÜRDÜRÜLMESİ YÖNÜNDEKİ KARARLILIK YİNELENMİŞ;

AYRICA, HİZBULLAH TERÖR ÖRGÜTÜNÜN FAALİYETLERİ VE BUNA KARŞI ALINAN ÖNLEMLER GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ;

B. IRAK'TAKİ GELİŞMELER VE BU KONUDA İZLEYEBİLECEĞİMİZ POLİTİKALAR DEĞERLENDİRİLMİŞ VE IRAK'IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE SİYASİ BİRLİĞİNİN KORUNMASI İLE SINIRLARININ GÜVENCE ALTINA ALINMASININ, IRAK'IN ULUSLARARASI HÜKMİ ŞAHSİYETİNİ KORUMASININ ÖNEMİ VURGULANMIŞ;

IRAK'IN KUZEYİNDEN ÜLKEMİZE YÖNELİK TERÖR TEHDİDİNE KARŞI IRAK TARAFININ ALMASI GEREKEN ÖNLEMLERE İLİŞKİN OLARAK IRAK HÜKÜMETİNE VERİLEN NOTA VE BUNDAN SONRA TAKİP EDİLECEK SİYASİ, EKONOMİK VE DİĞER YAKLAŞIMLAR ÜZERİNDE DURULMUŞTUR.

Medya tarafindan 4,5 saat kadar surdugu açiklanan MGK basin bildirisinin bu kisa ifadeleri,ister istemez bizi,her kavrami daha dikkatle ele almaya zorlayacaktir.Bu tur bildiriler çok ozlu ifadeler içerdigi için,orada soylenenler kadar soylenmek istenenler ve soylenmek istenmeyenleri de anlamaya çabalamak gerekiyor.Medya’nin F.Cekirgesi’nin analizleri ,omuzdas bilgilerine ve fotograflara dayaniyorsa da,MGK bildirisi için bunlar yeterli olmayabilir.


Hizbullah kismi (ki,bir olcude geçerken soyleme gibidir) çikarilirsa,aslinda MGK’nin asil olarak Kürt meselesini ele almis oldugunu anliyoruz.Ilk maddede PKK konusu islenmekte,ikincisinde ise,genelde Irak ve fakat asil olarak Kuzey’deki Kürt yonetimi ele alinmaktadir.


Bu bakimdan bu MGK gorusmesine damgasinin vuranin ‘Kurt meselesi’ oldugunu soylemek pek yanlis olmayacak.


Bildirideki ifadeleri temel alirsak,burada,simdiye kadar yapilan eski açiklamalara gore farkli ve yeni olan ifade tarzi dikkat çekmektedir.O da MGK’nin,PKK’ya yonelik karsitligi sinirlamaya yonelik bir ifadenin kullanilmasidir.

Bu bildiride,MGK’nin,teror orgutunun "amacina ulasma metotuna" bir gonderme yapilmis olmasinin nedenini su anda bilemiyoruz.Bu bir ifade karisikligi olabilir mi? Boyle bir bildiride ifade hatasi olasiligi aslinda yoktur.O durumda ise,bunun imzacilari farkinda olsun veya olmasin,bildiriden çikan anlam,M.Agar’in daha once ifade ettigi PKK'yi ‘dagdan ovaya indirme’ çagrisi yonunde oldugu sonucu ortaya çikiyor.

Bunu ileri surmeden once,geçen yillarin MGK bildirilerine de bakmaya çalistim.Mesela geçen yil bu tarihlerde yapilan MGK toplantisinin bildirisinde soyle deniliyordu:

BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ VE YANDAŞLARININ DEVLETİMİZİN VE ULUSUMUZUN KARARLILIĞI VE DAYANIŞMASI KARŞISINDA AMAÇLARINA ULAŞAMAYACAKLARI BİR KEZ DAHA VURGULANARAK...

MGK bildirilerinin genel yapisini,bir tur tekrarlanmasini hesaba katarsak,goruldugu gibi yeni bildiri PKK’yi ve amaclarini bir butun olarak hedeflememekte; ozel olarak kendini “TERÖRLE AMAÇLARINA ULAŞMA” noktasiyla sinirlamaktadir..


Bunun salt bir ifade tarzi olup olmadigini ; PKK’ya sadece "terorden vazgeçme" cagrisi anlami tasiyip tasimadigini,onumuzdeki donemin tutumlari gosterebilir.


MGK bildirisinin ikinci bolumunu ‘Irak’ ,ozel olarak da Kuzey yonetimi olusturuyor.Bildiride vurgulanan

“IRAK'IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE SİYASİ BİRLİĞİNİN KORUNMASI”


istegi,bugun Turkiye’nin baska seçenegi olmamasi bakimindan hakli ve anlasilirdir.Bununla birlikte,Irak’taki bugunku butunluk ve birligin,aslinda kagit uzerinde kaldigi,devam etse bile bunca iç çatismanin ardindan orada kirilmis vazonun bir daha yapistirilamayacagi açiktir.Dolayisiyla her an boyle bir tehlike içinde bir yasam ve politika surdurulmemelidir.Ayrica biliniyor ki,eger ABD veya Fransa,zaman zaman ‘Irak’in butunlugunden yana’ olduklarini açikliyorlarsa,bu biraz Türkiye’yi gucendirmeme ve fakat ote yandan zaman kazanma politikasidir.


Misir toplantisindan ne çikacagini gorecegiz ama Firavunlarin sihirbazlarina karsi degnegini yilan yapip onlari yere çalan Musa’lar artik yasamiyor.Ona inanan kitlelerin torunlari da artik ender olarak sapkadan tavsan çikabilecegi fikri ile avutulabiliyorlar..

Türkiye’nin Kuzey kürtleri sendromundan kurtulabilme olanaklari yine Türkiye’nin kendisinde,içindedir.Demokratik ve laik zeminde gonullerini kazanacagi kendi Kürt yurttaslari,bu sendromu sinirlarimizin otesine tasiyabilir ustelik.


Bildirinin

NOTA VE BUNDAN SONRA TAKİP EDİLECEK SİYASİ, EKONOMİK VE DİĞER YAKLAŞIMLAR ÜZERİNDE DURULMUŞTUR

biçimindeki ifadesinde yer alan "VE DİĞER YAKLAŞIMLAR"in tam açik karsiligi herhalde ‘askeri yaklasimlar’ ifadesi olmaktadir ki,bugun boyle bir adimin imasinin bile sadece ABD’nin yillardir hesap ve arzu ettigi sonucu yaklastirmaktan baska bir anlami olamayacagini hepimiz biliyoruz.

Türkiye’yi Ortadogu ve ozel olarak Irak batagina girmekten koruyan yetkililerin boyle bir maceraya kapilmayacaklarini dusunmek fazla iyimserlik degildir.

**