13.07.2018

Ulusal Devletler Yıkılıyor...
Türkiye'nin Yeni Rejimi!

Türkiye, özellikle "küreselleşme" başlangıcı gibi sayılan SSCB'nin yıkılmasından sonra, çok daha hızlı bir süreç içinde, "ırk" ve "ulusal devlet" mihverinden, "din" ve "dini cemahiriye" sistemine doğru bir yol aldı!
Aslında, yol almasına yönelik bir proje dahilinde
desteklendi.
En son Ahmet Necdet Sezer döneminde, ABD tarafından formüle edilen "Türkiye Ilımlı İslami Cumhuriyet" formülü, uzun yılların arıtılmış-damıtılmış ve yön verilmiş bir ifadesi idi.
Yaklaşık her şey, gel-git'ler dahil olmak üzere, bu "teorik plan" üzerinden gitti.
Bu, dünyadaki ekonomik-siyasal yeni yapılanmaya "aykırı" bir plan da değildi.
ABD, sadece, doğal gelişmeyi, Irak saldırısı ile, "bahar devrimi" ile vb. hızlandırmaya çalıştı.
Çünkü zaten, varolan dünya için "ulus-ırk" gömleği dar gelmeye başlamıştı.
Batı'da Avrupa Birliği, "ırk-ulus" gömleğini çıkarma yönünde, 1950'lerden itibaren atılmaya başlanmış adımların doğal ürünü idi.
Batı için, "ırk-ulusal" vektörler yerine, yüzyıllardır içselleştirilmiş demokratik değerler konulabilirdi ve öyle de yapmaya çalıştılar! Bu ülkelerde "hristiyanizm", demokratik değerlerin önüne geçebilecek ölçüde bir güç oluşturmuyordu.
Batı için geçerli bu ölçüt yerine, Doğu'da,Ortadoğu'da, yeni birleştiren "İslam" olmaya başlamıştı. Arap ulusalcılığının 1970'lerdeki adı olan BAAS'çılığın erimesi, liderlere bağlı değil, doğal sürecin bir sonucuydu.İslam'ın yükselen "birleştirici" değer olduğunu Filistin ve Lübnan'da, doğal sosyolojik deney alanları olarak, keşfetmek aslında hiç zor değildi.
Türkiye'de Erdoğan'ın "başarısı", muhalefetin "çapsızlığı" denilen olay aslında, geride duran, görünmeyen ve fakat "gulf stream"dan daha güçlü ve kesintisiz olan bu sosyal gelişim sayesindedir. Aslında tıpkı, Osmanlıyı yıkan doğal sürecin, her saniye Kemalizme yardımcı ve destek olması gibi!
İslam, ulusal devletten ve Kemalist devrim ve sonuçlarından,tam ve kesin olarak bir kaç gün önce resmi bakımdan da, intikamını almış durumdadır.
Bugünkü tabloya göre, artık "eski dönem"in "anayasal muhalefeti", "devlet-hükümet ayrımına dayanan" sıra savma sistemi Türkiye için kapanmıştır. Bütün kör gözlerin ve kör beyinlerin,tıpkı Cennet Bahçesinde, Yılan'ın Havva'yı, Havva'nın da Adem'i kışkırtmasıyla yedikleri "meyve"den sonra gözlerinin, yani bilgeliklerinin açılması gibi, açılması için, önümüzdeki kısa sürenin deneyimi yetecektir.Kafaya dank etmeden, bizlerde göz açılması zor olur!
Batı'nın Demokratik içeriği yerine Doğu'ya Din birleştireni!
Seçenek böyle sunulmuştur ama, muhalefetin "Demokratik Türkiye" deme şansı vardır.
Erdoğan rejimi, Türk, Kürt,Arap ve diğer etnik kökenden insanlara "Sünni İslami Cemaat Birliği" türünde "Ilımlı İslami Şeriat Cumhuriyeti" sunmak için gerekli alt-üst yapıyı hızla gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu sürecin sonu, eğer yeni bir yola girilemez veya engel olunamaz ise, elbette,"halifeliğe", "İslami radikalizme",kanlı mezhep çatışmasına evrilecektir.Kahin olmaya gerek yok!
Kürtlerin, İslami birleştiren altında Türkiye'nin "Cemahiriye" parçası olmak yerine, şimdiden alt yapısı hazır olduğu şekliyle, "4 parçadan tek Kürdistan"ı seçmeleri halindeyse, sürecin şimdiki kadar, artık ne kadar ise, "barışçıl" yürümeyeceği açıktır.
Şimdiden 4 milyona yakın Suriye Araplarının, "davul zurna" ile geri gönderilme umudu tam bir ham hayaldir.
4 Milyona yakın Sünni Suriye Arabı, Erdoğan rejiminin çok temel bir dayanağı haline şimdiden gelmiştir. Değişmesi de, olanaksıza yakındır.
Laiklerin, mezhep ve etnik savaşla Türkiye'nin paramparça olmamasını gözetenlerin, hangi "ırk"tan olursa olsunlar, savunacakları tek acil program, din-dil-ırk ayrımının üzerine çıkmış bir Demokratik Türkiye Cumhuriyeti olmalıdır.